Güncelleme Tarihi:
UNESCO’nun başta İstanbul için tehlikeli bulduğu, fakat projede yapılan değişiklikler sonucu onay verdiği Haliç Metro Geçiş Köprüsü Projesi’nin mimarı Hakan Kıran süreci değerlendirdi: “Türkiye için faydalı oldu. UNESCO değerlerimizin farkına varmamızı sağladı. Algımızı değiştirip, gözümüzü açtı.”
İSTANBUL’un siluetini bozacağı gerekçesiyle yapımı tartışma konusu olan Haliç Metro Geçiş Köprüsü’nün ele alındığı UNESCO’nun Paris’te yapılan son toplantısını değerlendiren Haliç Köprüsü mimarı Hakan Kıran, “UNESCO’dan çıkan son kararda ifade edilen ‘endişe ve siluete olumsuz etki yaratacağı’ yolundaki ifadeler sadece bir uyarı” dedi. UNESCO köprü yapımına hiçbir zaman karşı çıkmadığını, sorunun gelişen dünyada şehirlerinin ihtiyaçlarına cevap veren yapıların, bütün dünyanın kabul ettiği UNESCO’nun bilimsel kriter ve metodolojisine uyup uymadığı olduğunu belirten Kıran, şunları söyledi:
Kültürel miras herkesin malı
“Eksikliğimiz, yıllardan beri altında imzamız olan anlaşmayı işletmeyip, yok saymamızdı. Bizden istenen, mirasın en az etkilenmesi ve tedbir alınabilmesi için, kendilerine danışılması. Kültürel miras herkesin malı. Korumak da bu kuruluşun varoluş amacı. Her ülkenin sivil toplumu, uzmanları sorunlarını Dünya Mirası Komitesi’ne yansıtabiliyor. Komite İstanbul ile kasten veya önyargıyla uğraşıyor da değil. İyi bir adım atılınca takdir ediliyor. Bu süreçte Türkiye UNESCO’yla tanıştı. Kısaca, UNECSO değerlerimizin farkına varmamızı sağladı. Algımızı değiştirip, gözümüzü açtı.”
İstanbul için bir şans, bir fırsat
“İnşaatı durdurarak iyi niyetimizi gösterip, yol haritamızı gözden geçirdik. Bizim gibi tehlike altına alınmış Londra, Barcelona, Bordeaux, Dresden, St. Petersburg gibi dünya şehirlerinin yaptığı çalışmayı yaptık. UNECSO İstanbul için bir şans ve fırsat. Bilimsel anlamda uyanıp örgütlenerek, ilişki kurmayı başardık. İstanbul ile ilgili olarak gelinen nokta, yani Tehlike Listesi perspektifinin kaldırılması, Türkiye’nin Komite ile işbirliği yaptığını, altyapı projelerinin kültür mirasına olumsuz etkisini aza indirme yönünde gayret gösterdiğini gösteren olumlu bir aşama. Bunun geçmişte yeterince yapılmamış olması sözleşmenin hükümlerinin bilinmemesinden kaynaklanıyor.”
DRESDEN PİŞMANLIĞI
UNESCO ruhunu geç kavradık
UNESCO büyükelçilerinin geçtiğimiz aylarda ziyaret ettikleri Almanya’nın Köln şehri yetkilileri, Türk delegasyonuna tecrübelerini şöyle aktardı: “Dünya Mirası Sözleşmesi’nin ruhunu ve mekanizmalarını kavramakta gecikmemiz, sorunlar çıkmasına neden oldu. Sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerimizi başlangıçta yeterince kavrayamadık. Konuların kimi zaman siyasileşmesi, inatlaşma ve bunun tırmanması olumsuz sonuçlara yol açtı. Örneğin bu inatlaşma önlenebilse ve siyasiler katı davranmamış olsa Dresden Tehlike Altında Dünya Mirası Listesi’ne alınmaktan kolaylıkla kurtulabilirdi. Bu süreç bizim için çok eğitici olduk. ‘Size ne?’ yaklaşımının doğru olmadığını, miras alanlarının herkese ait olduğunun bilincine vardık. UNESCO’ya müteşekkiriz.”
Cengiz Han’ı çekiyoruz
ABD’li aktör Steven Seagal, Moğol imparatoru Cengiz Han’ın hayatını anlatan bir filmde oynayacağını söyledi. Kazakistan’ın başkenti Astana’da düzenlenen Aksiyon Filmleri Festivali’ne katılan Seagal, Kazak yönetmen Timur Bakmambetov ile birlikte Moğol İmparatoru Cengiz Han’ın hayatını anlatan bir proje üzerinde çalıştıklarını anlattı. Holywood sinema sektörünün şu anda büyük bir krizin içinde olduğunu belirten Seagal, mekan olarak Rusya’dan yararlanabileceklerini söyledi. m A.A
Kolombiya İstanbul’da
KOLOMBİYA’nın uluslararası sanat dünyasında yıldızı parlayan 19 genç çağdaş sanatçısının eserlerini bir araya getiren “Arazi Üzerine: Kolombiya’da Çağdaş Sanat Sergisi”, 12 Temmuz-11 Ağustos 2011 tarihleri arasında İstanbul santralistanbul Galeri 1’de sanatseverlerin ziyaretine açılacak.
Hemingway’e 50’nci veda ve Pera Palas
Sefa KAPLAN
1961’de ‘Silahlara Veda’ dediği halde bir türlü veda etmediği av tüfeğinin namlusunu ağzına sokup tetiği çektiğinde takvimler 1961’in 2 Temmuz’unu gösteriyordu. 62 yaşında intihar eden ünlü Amerikalı romancı Ernest Hemingway, ölümünün 50’nci yılında başta New York, Londra, Paris ve Havana gibi edebiyata hâlâ değer verilen kentlerde anılıyor, adına sempozyumlar, açıkoturumlar, konferanslar düzenleniyor. Yazarlığı kadar savaş muhabirliği ile de öne çıkan, İstiklâl Savaşı günlerinde, 1922’de İstanbul’a gelip Pera Palas’ta kalan, hatta kaldığı odaya adı pirinç bir plakete yazılıp asılan Ernest Hemingway, Türkiye için de önemli bir isimdi elbette. Bir sabah tahtakuruları ve sivrisinekler tarafından perişan edildiği odasında uyandıktan sonra yarı sisler arasında gördüğü Haliç manzarası aklını başından alacak ve şu satırları yazacaktır o zamanlar çalıştığı Toronto Daily Star’a:
İstanbul’da neden anılmasın
“Sabah uyanıp da Haliç üzerine çökmüş sisten incecik ve tertemiz başlarını uzatan minareleri görüp bir Rus operasındaki aryayı hatırlatan müezzinin dokunaklı sesiyle müminleri yalvarırcasına duaya çağırdığında Doğu’nun sihrine eriyorsunuz. Pencere camına yansıyan görüntünüze bakınca, sizi dün gece keşfeden sineklerin ısırıp kızarttığı yerleri görüyor ve kendinizi tam Doğu’da buluyorsunuz.” Bu hatıraların anısına ölümünün 50’nci yılında Pera Palas’taki 218 numaralı odada Hemingway adına düzenlenecek bir konferans veya küçük bir toplantı hayli şık olabilirdi doğrusu...