Güncelleme Tarihi:
Adana’da, 2003 yılında evlenen ve 12 yıl boyunca çocuk hasreti çeken Ayça Çatal ve Atakan Çatal, 2015’te Çocuk Esirgeme Kurumu’na başvuru yaptı. 2018 yılında sıra geldi ve 45 günlük Umut bebeği kucaklarına alarak büyük sevinç yaşadılar. Umut’un doğumundan 3 ay önce eşinden ayrılan biyolojik annesi, hastanede çocuğunu istemediğini belirtip kuruma verdiğine dair feragatname imzalamıştı. Umut 9 aylık olduğunda ise biyolojik babası “Üzerime kayıtlı çocuk görünüyor” diyerek Diyarbakır Valiliği’ne başvuru yaptı, bebeğin bulunmasını talep etti. Ayça Çatal, bu süreçte yaşananları şöyle anlattı:
VELAYET DAVASI AÇAMADIK
“1 yılın sonunda velayet davası açarak bebeğimizi resmi olarak ailemize katacaktık. Ancak biyolojik babasının valiliğe yaptığı başvuru yüzünden bu davayı açamadık. Sosyal Hizmetlerden aranarak velayeti alamayacağımız söylendi. Adana Çocuk Esirgeme Kurumu, Diyarbakır Sosyal Hizmetler’e bir dosya hazırlayacaklarını söyledi. Yaptığımız araştırma sonucunda babanın iki çocuğunun daha olduğunu, birinin hayatını kaybettiğini bir göz bir odada yaşadığını ve 1500 TL’lik yoksulluk yardımıyla hayatını geçirdiğini öğrendik. Babanın çocuğa bakacak durumu olmadığına ilişkin bir itirazda bulunuldu. Ancak biyolojik baba 4-5 dilekçe daha yazarak çocuğunu almak için başvurularda bulundu. Bu sürecin ardından bebeğimizin Diyarbakır Sevgi Evleri’ne teslimi yönünde bir rapor çıktı. Bizi çağırıp ‘çocuğunuzu alacağız’ dediler. Üzüntüden ne yapacağımızı şaşırdık. Adana Çocuk Esirgeme Kurumu bize ‘eğer koruyucu aile kapsamına girerseniz Umut’u, Sevgi Evleri’ne göndermek zorunda kalmazsınız’ dedi. Biz de 5 ay önce koruyucu aileliğe geçtik.
SAYIKLAMAYA BAŞLADI
Ancak koruyucu aileye geçmek de yetmedi. Üç hafta önce Umut’u biyolojik babasıyla görüştürme kararı çıktı. Umut 5 saat biyolojik babasıyla vakit geçirdi. Artık neler konuştularsa çocuk eve döner dönmez ‘beni bırakmayın, babama gitmek istemiyorum’ diyerek ağladı. Geceleri sayıklamaya başladı. 2.5 yaşındaki çocuğun psikolojisi bozuldu.
DOSYAYI KAPATACAKLAR
Görüşme esnasında biyolojik babasıyla yüz yüze görüşüp durumu ve Umut’a olan sevgimizi anlattık. Saldırgan bir şekilde bize ‘Benim param da var pulum da var bırakın çocuğumu’ dedi. ‘Eğer isterseniz biz Adana’ya taşınalım siz de ara sıra çocuğu görmeye gelirsiniz’ teklifinde bulundu. Bebeğimizin kuruma bırakılış şeklini araştırdığımızda annenin ‘Çocuğun canını babasından kurtarıp buraya bırakıyorum’ dediğini öğrendik. Babanın çok tehlikeli olduğunu düşünüyoruz ve çocuğumuzu kesinlikle vermek istemiyoruz. Bize yaptığı Adana’ya taşınalım teklifinin altında da maddi beklentiler var büyük ihtimalle. Adana Çocuk Esirgeme Kurumu çocuğu bir an önce babaya vererek dosyayı kapatmak istiyor. Kimsenin bizim duygularımızı, çocuğun geleceğini düşündüğü yok. Nisan ayı ortası gibi çocuğu bizden almayı planlıyorlar. Perişan haldeyiz.”
SORUMLULUK KURUMA AİT
Avukat Emine Günay konuyla ilgili şunları söyledi: “Bir kişinin çocuğun biyolojik babası olması onun kayıtsız şartsız ona verilmesi anlamına gelmiyor. Çocuk zamanında Çocuk Esirgeme Kurumu’na verilmiş yani bakma yükümlülüklerini yerine getirememiş. Biyolojik ailenin geri istemesi noktasında mahkeme gerçek ailenin çocuğu rahat ettirebilecek ekonomik, sosyal ve ruh sağlığı açısından düzgün bir ortam sağlayıp sağlayamayacağını çok iyi araştırmalı. Söz konusu olayda biyolojik babanın sabıka kaydına bakılmalı. Aynı şekilde evlatlık alan ve daha sonradan koruyucu aile kapsamına girmiş ailenin de çocuğa nasıl bir ortam sunduğu incelenmeli. Zaten bu sorumluluk Çocuk Esirgeme Kurumu’na ait. Hukukta bu tip konularda en öncelikli dikkate alınması gereken konu çocuğun üstün yararıdır.”