Güncelleme Tarihi:
Gazeteci-yazar Uğur Mumcu suikastının faillerini yakalamak amacıyla başlatılan, daha sonra ortaya çıkan bağlantılar üzerine Prof.Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Prof. Dr. Muammer Aksoy ve Doç. Dr. Bahriye Üçok'un öldürülmesi gibi 22 olayı kapsayan ''Umut Operasyonu''na ilişkin 24 sanıklı davanın gerekçeli kararı, 156 sayfa tuttu. Gerekçeli karar, taraflara tebliğ edildi.
Mahkeme, 3 sanığı idam, 15 sanığı da 3 yıl 9 ay ile 18 yıl 9 ay arasında değişen ağır hapis cezalarına mahkum etmişti.
Ankara 2 No'lu DGM kararında, Kudüs Ordusu ve Tevhid-Selam Örgütlerince gerçekleştiren, Prof. Dr. Muammer Aksoy, Doç. Dr. Bahriye Üçok, Gazeteci-Yazar Uğur Mumcu ve Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı'nın öldürülmesinin de bulunduğu 21 olay detaylı olarak anlatıldı.
Gerekçeli kararda, 1.Dünya Savaşı sonrası Anadolu'da ulusal kurtuluş savaşının başladığı, bağımsızlığın kazanılmasından sonra, bu zaferin Cumhuriyet Devrimi ile taçlandırıldığı anımsatıldı.
Türkiye Cumhuriyeti'nin önündeki ilk hedefin, çağdaş temellere dayalı, bilimden ve akıldan yana uygulamalarla, ülkeyi baştan aşağıya yeniden inşa etmek olduğu belirtilen kararda, bu yönde atılan dev adımlar ile devrim niteliğindeki reform hareketlerinin birbirini izlediği kaydedildi.
Türkiye'nin, İkinci Dünya Savaşı'nın bitimi ile tercihini hür dünyadan yana koyduğu, siyasi, ekonomik ve kültürel olarak yeni bir yapılanma içine girdiği anlatılan kararda, ''Dinin yeniden siyasallaştırılması yönünde artarak gelişen politik tavır, cumhuriyet düşmanı gerici çevreleri harekete geçirip, din adamlarının, eski ayrıcalıklı sınıflar üstü sınıf olma özlemleri, iştahlarını kabartmıştır. Ayrıca o dönemde din siyaset malzemesi de olmaya başlamıştır'' denildi.
''TÜRKİYE'YE KARŞI SIK SIK KULLANILMIŞTIR''
Kararda, 1979 yılında İran'da yapılan devrimin, tüm Müslüman ülkeler üzerinde büyük bir heyecan yarattığı ve merak uyandırdığı, devrimin etkilerinin yavaş yavaş Türkiye'de belli bir kesim üzerinde yankı bulmaya başladığı ifade edilerek, şöyle devam edildi:
''İran'ın dış politikasında bir araç olan terörizm, mevcut potansiyelden yararlanılarak bu ülke tarafından bölgede kendine karşı en büyük rakip olarak gördüğü Türkiye'ye karşı da sık sık kullanılmıştır.
Bir yandan, küçük ve kitlesiz örgütler, İslam adına İran'ın stratejik hedef olarak gördüğü hedeflere saldırılırken, bölücüterör çetesinden de azami ölçüde yararlanılmıştır. 1979-1982 yılları arasında, Dış İşleri Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren 'bağlantı ve lojistik destek merkezleri', dünyanın dört bir yanındaki benzeri hareketlerle işbirliğini sürdürmüş, Türkiye'deki benzeri faaliyetlerden bu bakanlık sorumlu olurken; Kültür ve İrşat Bakanlığı Körfez Bölgesi'ndeki İslamcı akımları yönlendirmekle görevlendirilmiştir.
Kararda, 1990'ların başında Türkiye'de gerçekleşen bir çok eylemin (soygun, faili meçhul cinayetler, adam kaçırma, vs.) Türk istihbarat raporlarına yansıdığı belirtilerek, raporlara '...İran, ülkemizde çeşitli faaliyetlerde bulunuyor dikkat!...' kaydı düşüldüğü bildirildi.
KUDÜS ORDUSU VE TEVHİD-SELAM ÖRGÜTLERİ
Kararda, İran'daki Devrim Muhafızları içerisinde Kudüs Ordusu Teşkilatı oluşturulduğuna işaret edilerek, bu örgütün amaçları, kültürel ve askeri yapılanması, karargahları anlatıldıktan sonra, faaliyetleriyle ilgili olarak şu tespite yer verildi:
''İran-Irak savaşı döneminde, İran dışındaki düşman güçlere karşı istihbarat çalışması yürütmüş ve bu arada Türkiye topraklarındaki ABD üsleri, boru hatları, karayollarındaki yoğunluk ve Türkiye-Irak sınırında giriş çıkışlar gibi konularda izleme faaliyetlerinde bulunmuştur.
Bir taraftan devrim sonrasında İran dışına kaçan devrim karşıtı kişilerin takibi, yakalanması ve öldürülmesi gibi İran dışındaki faaliyetleri organize ederken, diğer yandan komşu ülkelerde İslam devrimine sempatizan kazandırma, bu ülkelerdeki İslami grup ve örgütlerle irtibata geçerek onları destekleme faaliyeti içinde bulunmuştur.''
Kararda, Tevhid-Selam Örgütü de detaylı olarak anlatıldı. Tevhid-Selam Örgütü'nün amacının, Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde şer'i hükümlerle yönetilen İran benzeri bir İslam devleti kurmak olduğu belirtilen kararda, örgütün, üniversite öğrencilerini türban ve başörtüsü gibi güncel konularda, Müslüman Gençlik-İslamcı Gençlik adlarını kullanarak, kanunsuz toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmaya teşvik ettiği belirtildi. Kararda, örgütün diğer faaliyetleri ise şöyle anlatıldı:
''İsrail-Filistin Savaşı, Bosna-Hersek, Afganistan ve Çeçenistan gibi ülkemiz dışında meydana gelen olaylarla ilgili olarak panel, toplantı, anma, yardım kampanyası düzenlemişlerdir. Örgütün önde gelenisimleri Bosna-Hersek, Afganistan gibi ülkelere düzenlenen gezilere yabizzat katılarak ya da gönüllü eleman göndererek, buralarda derlenen anıları kitap haline getirip Selam Gazetesi'nin eki olarak dağıtmak suretiyle sempatizan kazanma faaliyetini yürütmüşlerdir. İran İslam devrimine sempati duyan kişilerden küçük gruplar oluşturup Kudüs Ordusu'nun İran'daki kamplarına göndererek, siyasi ve askeri eğitim almalarını sağlamışlardır. Bu kişilerin masrafları İran'a gidinceye kadar Hasan Kılıç, İran'da ise Sawama ve Kudüs Ordusu görevlilerince karşılanmıştır.''
Kararda, İran gizli servisi Sawama ile Kudüs Ordusu Örgütü'nün, Türkiye'deki elemanlarına değişik kanallardan silah ve mühimmat desteği sağladıkları bildirildi.
AYDINLARA YÖNELİK EYLEMLER
Ankara 2 No'lu DGM, kararında, yasadışı Kudüs Ordusu ve Tevhid-Selam örgütlerince gerçekleştirilen 21 olayı da tek tek sıraladı. Mahkeme, kamuoyunda büyük infial yaratan aydınlara yönelik eylemler konusunda şu tespitlerde bulundu:
- 31.01.1990 günü Ankara Bahçelievler 2. Cadde 24 nolu evinin girişinde Prof. Dr. Muammer Aksoy'un tabanca ile vurularak öldürülmesi olayı:
Sanık Ferhan Özmen'in bir süre izlemeye aldığı Prof. Dr. Muammer Aksoy'un gazetedeki köşesinde yazdığı yazılarda ve konferanslarında yaptığı konuşmalarda başörtüsü aleyhine beyanlarda bulunduğundan bahisle, bu şahsa karşı eylem yapmaya karar verdiği, 15-20 gün kadar istihbarat ve araştırma çalışması yaptığı, olay günü evine doğru gitmekte olan Muammer Aksoy'u takip edip, apartman girişinde elinde bulunan 7.65 mm susturucu takılmış tabanca ile 3 el ateş ederek öldürdüğü anlaşılmıştır.
- 6.10.1990 tarihinde Doç. Dr. Bahriye Üçok'a gönderilen bombalı paketin patlaması sonucu öldürülmesi olayı:
Sanık Ferhan Özmen'in bir süre izlemeye aldığı Doç. Dr. Bahriye Üçok'un konuşmalarında ve programlarında başörtüsü aleyhine beyanlardabulunduğundan bahisle bu şahsa karşı eylem yapmaya karar verdiği, istihbarat ve araştırma çalışması yaptığı, paket bomba hazırlayarak oyduğu bir kitabın içine bombayı yerleştirdiği, İstanbul'a giderek bu paketi kargoya verdiği, alıcı olarak Bahriye Üçok ismini yazdığı, 06.10.1990 günü kızı tarafından alınan bu paketin açılması sonucu bombanın patladığı, ağır şekilde yaralanarak hastaneye kaldırılan Bahriye Üçok'un bir gün sonra aldığı yaralar sonucu öldüğü anlaşılmıştır.
- 24.1.1993 günü aracına konulan patlayıcı maddenin infilakı sonucugazeteci yazar Uğur Mumcu' nun öldürülmesi olayı:
Uğur Mumcu'nun sistem içindeki baskıcı grupların sözcülüğünü yaptığını, dine saldırmayı kendilerine vazife edinmiş bir kesimin sembolü haline geldiğini, konuşmalarında ve yazılarında irtica bahanesiyle dini değerlere saldırdığını ileri süren sanıklar Ferhan Özmen, Oğuz Demir ve Necdet Yüksel'in bu şahsa karşı eylem yapma kararı aldıkları, karar doğrultusunda Necdet Yüksel'in 7-8 ay araştırma ve istihbarat çalışması yaptığı, sanıkların olaydan önce biraraya gelerek görev bölüşümü yaptıkları, Ferhan Özmen tarafından bombanın hazırlandığı, olaydan bir gün önce akşam bir araçla Ferhan Özmen, Necdet Yüksel ve Oğuz Demir'in maktulün evinin yakınına geldikleri, diğerlerinin, araçtan indikleri, Ferhan Özmen'in aracı park ederek beklediği, Necdet Yüksel'in gözcülüğünde Oğuz Demir'in bombayı park halinde bulunan 06 YR 245 plakalı otomobilin altına yerleştirdiği, 24.1.1993 günü saat: 13.25 sıralarında Uğur Mumcu otomobiline bindiği sırada bombanın patladığı ve patlama sonucu şahsın öldüğü anlaşılmıştır.
- 21.10.1999 günü Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı'nın aracına konulanpatlayıcı maddenin infilakı sonucu öldürülmesi olayı:
Ahmet Taner Kışlalı'nın konuşmaları ve değerlendirmeleri ile İslam dinine karşı tavır aldığını düşünen sanıklar Necdet Yüksel, Oğuz Demir, Ferhan Özmen ve Rüştü Aytufan'ın eylem yapma kararı aldıkları, bu karar doğrultusunda 1992 yılından itibaren şahıs hakkında Necdet Yüksel ve Rüştü Aytufan tarafından araştırma ve istihbarat çalışması yapıldığı, çalışmaları biraraya gelerek değerlendirdikleri, Rüştü Aytufan'ın evinde Ferhan Özmen tarafından bombanın hazırlandığı, 20.10.1999 gecesi saat:22.00 sıralarında Necdet Yüksel, Ferhan Özmen ve Rüştü Aytufan'ın olay yerine gittikleri, aracın içinde Ferhan Özmen, Rüştü Aytufan'a bombanın nasıl kullanılacağı ve yerleştirileceği konularında bilgi verip, bombanın teknik ayarlamasını yaptığı, Necdet Yüksel ile bombayı alan Rüştü Aytufan'ın 06 GK 377 plakalı otomobilin yanına gittikleri, Necdet Yüksel'in gözcülüğünde Rüştü Aytufan'ın bombayı otomobilin ön cam silecekleri arasına yerleştirdiği, 21.10.1999 günü saat 09.30 sıralarında bombanın patlaması sonucu Ahmet Taner Kışlalı'nın öldüğü ve araçta hasar meydana geldiği anlaşılmıştır.