Güncelleme Tarihi:
NTV canlı yayınında Nilgün Balkaç'ın gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Şahin, “Uludere olayı sırasında 'vur' emrinin kim tarafından verildiği, insansız hava araçları istihbaratları konusunda bundan sonra nasıl bir mekanizma işleyeceği ve bunun için bir denetim mekanizması getirilip getirilmediği” sorusu üzerine, her kurumun ve işleyişin mutlaka bir denetim mekanizması bulunduğunu belirterek, silahlı kuvvetlerin, polis teşkilatının, güvenlik teşkilatının ve yargının kendi içinde bir denetim mekanizması olduğunu, bunun her olayda çalıştığını dile getirdi. Şahin, Uludere'de meydana gelen olayın da değerlendirildiğini ve soruşturulduğunu söyledi.
İŞTE BAKAN ŞAHİN'İN O AÇIKLAMALARI / WEB TV
“İnsansız hava araçlarından bundan sonra gelen veriler daha da dikkatli inceleniyor mu?” sorusuna ise Şahin, “Kuşkusuz, kuşkusuz... Yani bu olay da aynı zamanda güvenlik güçlerimizin tecrübe hanesine kaydedilmiş bir olaydır. Daha dikkatli, daha doğru tespitler yapıp ona göre hareket etmek durumundayız” diye yanıt verdi.
“Vur emrini kimin verdiği tartışılıyor. Vur emrini veren kimdir?” sorusu üzerine Şahin, şunları kaydetti:
“Şimdi olay ani gelişen bir olaydır. Görüntüler alınmıştır, değerlendirmeler yapılmıştır ve zamanla yarışmak durumundadır ilgili kademeler. Yani 'Vur' emrini sayın Cumhurbaşkanı verecek değil. Gündelik yönetimi sayın Başbakan yapacak değil. Sayın Genelkurmay Başkanı da yürütecek değil veya İçişleri Bakanı olarak ben de 81 ilde 5-6 bin kilometrelik sınırda meydana gelen olayları anlık yönetecek durumda değilim. O zaman diğer kademelerdeki görevlilere, yetkililere hiç ihtiyaç yok demektir. Yani böyle bir şeyi mantıki olarak sorgulamak çok yanlış bir defa... Mutlaka yönetim yukarıya doğru sorumludur. Yukarıdan aşağıya doğru da yönetilir. Aşağının yaptıklarından da yapamadıklarından da yanlış yaptıklarından da yukarısı da sorumludur. Bu ayrı bir konu. Hukuken sorumludur, siyaseten sorumludur. Ama olayı anlık olarak yönetecek olan şüphesiz yetkilendirilmiş, emniyet yetkilileridir, polis yetkilileridir, askeri yetkililerdir. O anda kim vermiştir? Ankara'da Hava Kuvvetleri'nde olayı analiz eden, görüntüleri analiz eden komutanlar vermiştir. Öyle gözüküyor.”
“O bölgede kaçakçılık yapıldığı bilindiği halde o 3 saatlik sürede niçin jandarma ile bölgede görev yapanlarla konuşulmadı?” sorusuna ise Şahin, şöyle yanıt verdi:
“Yanlıştan doğru çıkmaz, yanlıştan doğru sonuca gidilmez. Bu hayatını kaybeden insanlarımız kaçakçılık yaparken hayatlarını kaybettiler. Tabi hayatın kaybedildiği noktada kaçakçılık gölgede kalıyor. Ama hayatlarını kaybetmemiş olsalar ve onlar sağ ele geçirilmiş olsalardı, kaçakçılık suçundan yargılanıyor olacaklardı. Ama şimdi daha ağır bir sonuçla karşılaşınca o tabii ki yargılanamaz hale gelince onlar hayatlarını kaybettiği için kaçakçılık tarafı gölgede kalıyor.”
“İstihbarata yönelik yanıltma oyunu da olabilir”
Bölücü terör örgütünün para kaynakları olduğunu anlatan Şahin, şöyle devam etti:
“Bölücü terör örgütünün sıktığı kurşun, attığı bomba, yediği ekmek, giydiği ayakkabı para ile alınıyor. Ayrıca tabii o baronların da bir payları var bu paradan. Şimdi bu para hareketinin kaynaklarından birisi kaçakçılıktır. Orada 34 insanımız ki çoğu yaşı küçük insanlar, gençlerimiz, bunlar, bu olayın sadece figüranlarıdır. Esas filmin büyüğüne bakmak lazım. Filmin senaristi var, filmin baş oyuncuları var ve bu filmin başka benzeri versiyonları var. Orada biz figüranlara takılıp kalıyoruz. Olayın geri tarafını, ilerisini sorgulamak için ya zaman bulamıyoruz, ya sinirleniyoruz aklımıza gelmiyor. Büyük film, bölücü terör örgütünün yönettiği kaçakçılık olayıdır. Bu gençler de oraya götürülmüşlerdir, kaçakçılık yaptırılmışlardır. Daha da başka oyunlar olabilir.
İstihbarata yönelik yanıltma oyunu da olabilir, arka tarafında. Yanıltma yönü de olabilir ve daha başka şey de olabilir. Bunlar zamanla belki aydınlanacak. 34 hayatını kaybeden kişinin dışında orada, onlarla birlikte bir yere kadar gelip sağ geri dönen bir takım insanlar da olabilir ve bunlar terör örgütünün doğrudan militanları da olabilir. Yani olay bir bütündür, bütünün parçasına takılıp parçanın üzerinden kavgayı götürüyoruz. Bu çok eksik ve yanlış bir tartışma oluyor.”
“Olay BDP ve CHP tarafından istismar ediliyor”
Bu olayın, BDP ve CHP tarafından istismar edildiğini kaydeden Şahin, “BDP bu olayın bir yerde parçası durumunda. Hele hele cenazelerde yaptığı iğrenç davranış, esasında oradaki 34 kişinin, hayatını kaybeden insanımızın sorgulanmasının ötesinde, sorgulanacak bir olayın henüz daha açılmamış dosyasının faili... Nedir? O 34 insanın cenazesinin üzerine, tabutunun üzerine örttüğü iğrenç bez parçalarının hesabını vermek durumunda BDP. Bunu anlatmak durumunda. BDP'nin bayrağı mıdır o bayrak? Neyin işaretidir o işaret? Nedir BDP'nin yaptığı veya yapmak zorunda kaldığı? Bunları sorgulamamız lazım” dedi.
O bölgedeki kaçakçılığın terör örgütü tarafından yönetildiğini belirten Şahin, “O insanlara kaçak malı veren kesinlikle PKK terör örgütüdür. O insanları 50-100 liraya o güzergahta katırlarıyla birlikte dolap beygiri gibi döndüren de onlardır. Bu kaçakçılığın esas rantını, gelirini de elde eden KCK terör örgütüdür” ifadesini kullandı.
“Bu, özür dilenecek mahiyete dönüşmüş bir olay değildir henüz”
“Sizce bu konuda özür dilenmeli mi?” sorusunu ise Şahin, “Bu, özür dilenecek mahiyete dönüşmüş bir olay değildir henüz. Arka planı vardır. Filmin bütününe bakıldığında özür dilenecek bir yanı yoktur. Çünkü Hantepe olayı vardır. Çünkü başka sınır karakollarına katırlar sırtında getirilen ağır silahlar ve yapılan saldırılar, onlarca askerimizin şehit edilmiş olayları vardır. Dolayısıyla tam da ona benzer bir olayın sonucunun böyle olmasını biz doğrudan suçluluk psikolojisine girilecek bir olay olarak görmüyoruz. Bu gençlerimiz orada olmamalıydı esas itibarıyla. Yani oradan başlamalıyız” diye yanıtladı.
“Suriye yönetiminin yaptığı devlet adabına uymuyor”
“Son dönemde Hatay'da da terör eylemleri yoğunlaşıyor. Suriye'den terörist grupların bir girişi olabilir mi?” sorusu üzerine, Şahin, Suriye'deki olayların, terör örgütü açısından da uygun bir ortam oluşturduğunu belirterek, bu durumun Türkiye'nin istihbarat birimleri tarafından tespit edildiğini ifade etti.
Sınırlarda tedbirlerin alındığını, Suriye tarafında ise haber kaynaklarının kullanılabildiği kadar kullanıldığını dile getiren Şahin, “Orada terör örgütünün geçen yıl olmayan yuvalanması, yapılanması tespit edildi. Bu tabi Suriye yönetiminin, maalesef Türkiye ile bir siyasi uyumsuzluk içine düşmüş olması, hükümetimizin Suriye'deki ihtilafta Suriye halkından, masum halktan, mağdur ve mazlum halktan yana bir politikayı tercih etmemiz ve bunu dünyaya deklare etmemizin verdiği rahatsızlık karşısında, Suriye hükümetinin, belki de bir anlamda Türkiye'den intikam alma, Türkiye'yi biraz zora sokma amacıyla özellikle terör örgütünün, Suriye'nin kuzey bölgelerine yerleşmesi ve orada bazı kasabaların bile yönetimini ele geçirmesine göz yumması şeklinde kendini gösterdi, gösteriyor. Ama Suriye yönetiminin bu yaptığı da çok devlet adabına uyan bir davranış değil” dedi.
Dostlukların ve düşmanlıkların iyi hesaplanması gerektiğini dile getiren Şahin, “Bugünkü kriz yarın gidebilir. Yarın yine Suriye ile Türkiye birbirine muhtaç iki ülkedir. Yüz yüze bakılacaktır. Bu tür ucuz politikalara meyletmesini doğru bulmuyoruz, uluslararası siyaset bakımından” ifadesini kullandı.
“Yanlış anlaşıldığımı değil, yanlış anlatıldığımı düşünüyorum”
Bakan Şahin, “son dönemdeki bazı açıklamalarının ve vatandaşlarla sohbetlerinin tartışma yarattığı ve basın yer bulduğu” belirtilerek, “Siz yanlış anlaşıldığınızı düşünüyor musunuz?” sorusuna ise “Ben yanlış anlaşıldığımı değil, yanlış anlatıldığımı düşünüyorum. Çünkü anlaşılmak eğer toplum tarafındansa ben toplumun içindeyim” şeklinde yanıt verdi.
Anlaşılmak konusunda kendisinin bir sıkıntısı bulunmadığını belirten Şahin, “Yalnız bir kısım medya mensubumuz tarafından benim yanlış anlatılmam yönünde alınmış bir karar var ve bunun da uygulanması söz konusu. Fakat bu tabii gülünç oluyor bazen. Çok komik durumlara düşüyorlar, beni yanlış anlatmaya çalışırken” diye konuştu.
“Light militan” sözleri hatırlatılan Şahin, bunu tarif etmesinin istenmesi üzerine, “1980 öncesi üniversite yıllarında, bana sorulan soru... Yani soruya bakmadan cevabı anlamak mümkün değil. 'Siz militan mıydınız?' 'Hayır militan değildim, ama light militandım' dedim. Light militan kavgadan, gürültüden, kandan, silahtan yana olmayan ama aktif, çalışkan, iyi insan demek, hareketli insan demek, memleket için çalışan aktif insan demek” diye konuştu.