Güncelleme Tarihi:
Anlamak için daha öncesine gitmeliyiz. Dünya, kırılmalarla buraya kadar geldi. 19’uncu Yüzyıl’da Ä°mparatorluklar dünyayı yönetiyordu. Bu yüzyıl ‘Danışma Çağı’ olarak adlandırıldı. 20’nci Yüzyıl’da Birinci Dünya Savaşı dönüm noktası oldu. Ulus devletlerin sayısı arttı, koÅŸullar deÄŸiÅŸti. Milletler Cemiyeti, BM gibi yeni uluslararası kuruluÅŸlar kuruldu. Buna ‘İşbirliÄŸi Çağı’ dendi. Bugün 21’inci yüzyılda üçüncü kırılmayı yaşıyoruz. Bu kırılma öncekilere benzemiyor ve henüz nereye gittiÄŸi ve nasıl ÅŸekilleneceÄŸine dair net bir öngörü de yok. Çünkü her yüzyıl kendi koÅŸullarını oturtabilmek için en az bir 25-30 yıla ihtiyaç duymuÅŸ.Â
Bugünkü kırılmayı kaç baÅŸlıkta toplarsınız?Â
Dört başlıkta. Birincisi, ulus devletler küreselleşmeyle birlikte bağımsızlıklarını giderek kaybetmeye başladı. OECD’de büyükelçi olarak görev yaparken Lüksemburg’da bir toplantıya katıldım. Toplantının konusu para ve bu kapsamda merkez bankalarının rolü ve ağırlığıydı. Çok net bir biçimde ortaya konuldu ki, 21’inci yüzyılda çok uluslu şirketler küreselleşme boyutuyla para yaratabiliyorlar. Bugünden örnek vereyim: Türkiye son olarak dolarizasyon konusunda ciddi bir kriz yaşadı. Bir tweet atıldı, fonlar harekete geçti ve dolar 7 lirayı görüverdi. Merkez bankası TL kısmını kontrol edebildi ama dolar kısmına hâkim olabilme şansı yoktu. Dolayısıyla Merkez Bankası bu krizi engelleyemedi. Dünyada da böyle. 20’nci yüzyılın kurumları ve kaideleriyle yönetmeye kalktığın taktirde altından kalkamayacağın bir düzen bu.
İpek Özbey - Uluç Özülker
Ä°kincisi?Â
21’inci yüzyılın simgesi iletiÅŸim ve teknolojideki çok hızlı geliÅŸmedir. Bunun sonucu dünyamız çok küçülmüştür. Refah toplumları ve diÄŸerleri diye ikiye bölünme baÅŸlamıştır. Göç olayı bile doÄŸrudan doÄŸruya bunun tezahürüdür. Bir tarafta çok zengin yaÅŸanırken, diÄŸer taraf fakirlikten periÅŸan olmaktadır. Üçüncüsü buna baÄŸlıdır. Dünyada refah toplumları artık eskisi kadar hakimiyet kuramıyor. Süratle çok merkezli, çok kutuplu bir dünyaya evrilmeye baÅŸladık. Dolayısıyla refah toplumları kendi refahlarının gerilediÄŸini ve bunun ötekilerin davranışı yüzünden olduÄŸu savına tutunma çabası içine girdi.Â
Bunu Brexit’le nasıl bağlayacaksınız, merak ediyorum.
Dördüncü faktörle… Refah toplumları bambaÅŸka bir dünyaya daldılar. Popülist ve ırkçı söylemleri ön plana çıkararak, halklarına altından kalkamayacakları sözler vermeye baÅŸladılar. Altından kalkamasalar da bu onların seçilmesini saÄŸlayacaktı nasılsa. Bu dört faktörü alt alta yazdığınız zaman dünya yönetilemez bir noktaya geldi.Â
Ve Brexit de popülizmin bir sonucu olarak mı ortaya çıkmış oluyor?
Bana göre Brexit Ä°ngiltere’nin başından beri büyük hatasıdır. Önceki baÅŸbakan David Cameron çok güçlü deÄŸildi ve Ä°skoçya bağımsızlık için bir referandum düzenleme kararı almıştı. Bu karar Ä°ngiltere’yi çok rahatsız etti, ‘Parçalanmaya doÄŸru gidiyoruz, dolayısıyla bunu durdurmak lazım’ dediler. Cameron, Ä°skoçya ile pazarlığa oturdu. ‘Referanduma gidin, hakkınızdır ama ben de size ÅŸu sözü veriyorum: Avrupa BirliÄŸi konusuyla ilgili ben de Ä°ngiltere’de bir referandum düzenleyeceÄŸim’… Ä°skoçlar AB’ye sıkı sıkıya baÄŸlılar, tıpkı Kuzey Ä°rlanda gibi, ÅŸimdi Galler de baÅŸladı. Dolayısıyla Cameron’a destek verdiler. Genelde ise Cameron’a iki noktada itiraz geldi. Birincisi ÅŸuydu: ‘’Referandum çok risklidir, o andaki hissiyat ve konjonktürün getirdiÄŸi sıkıntılara karşı halk tepkisel davranabilir. Böylesine hayati bir konuda halka gittiÄŸiniz zaman büyük bir risk alıyorsunuz, yapmayın.’’ Cameron sözünden dönemeyeceÄŸini söyledi. Ä°kinci itiraz noktası, Ä°ngiltere bu iÅŸi yaptığı taktirde geri dönüşü olmayacağının bilinmesiydi. Cameron referandumu yaptı. Ve hayır oyu çıktı.Â
Demek ki halk da AB’de kalmak istemiyordu.Â
Sonucu farklı yorumlamaktayım. Bu noktada ÅŸunu söylemekte yarar görüyorum. O sırada halkta hükümeti ikaz etme gibi bir kanaat vardı. Åžahsi düşüncem, halk hayır çıkacağına inanmıyordu, evet oylarının kazanacağını ama yüksek bir hayır oyunun hükümeti ikaz anlamına geleceÄŸini ve böylece bir taÅŸla iki kuÅŸ vurulacağını düşünüyordu.Â
Ama sınır aşıldı ve ‘hayır’ oyu çıktı, diyorsunuz…
Şaşırdılar. Bu Cameron’ı bitirdi. Yerine Theresa May geldi, AB ile müzakerelere başladılar. Ve ne kadar büyük bir yükün altına girildiğini fark ettiler. Bir kere İngiltere, AB’den dünya kadar para almıştır. Ayrıldığı andan itibaren henüz kullanılmayıp geri ödemesi gereken para 60 milyar Euro olarak hesaplandı. Bunun yanında tüm projeler kesintiye uğrayacak. İngiltere’nin ithalatı yılda ortalama 630 milyar dolar, ihracatıysa yaklaşık 470 milyar dolar. Yani dış ticarette çok ciddi bir açığı var. İthalatında AB’nin payı yüzde 74, ihracatında yüzde 44. Netice itibariyle asıl pazarını kaybediyor. May bu nedenle müzakerelerde ekonomik avantajlarını saklı tutabilme üzerine oynadı ama kısmen başarabildi.
Verdiğiniz rakamlar bize ne söylüyor?
Ä°ngiltere’nin, normal ÅŸartlarda Avrupa BirliÄŸi’ne göbeÄŸinden baÄŸlı olduÄŸunu, buradan çıktığında ciddi sarsıntı geçireceÄŸini söylüyor. 2.5 yıla yakındır müzakere halindeler. Alıştıkları ölçüde baÅŸaramadılar ve içeride sıkıştılar. Bu arada unutmamak gerekir ki, Ä°ngiltere AB için baÅŸat güçlerden biriydi ama hiçbir zaman birinci sınıf bir ülke olmadı. Bu kendi tercihiydi. ÖrneÄŸin Euro’ya geçmedi, sosyal ÅŸarta baÄŸlı deÄŸildi. Aslında başından itibaren truva atıydı. Nitekim örneÄŸin üye olduktan hemen sonra bütçe katkısı konusunda AB hukukundan kendi lehine taviz verilmesi mücadelesine giriÅŸti. Tarihinde hiçbir zaman güçlü bir AB taraftarı olmadı. AET kurulduÄŸunda rekabet anlayışı içinde EFTA’yı kurdu. Hâlâ da kendini kıta Avrupası’ndan farklı boyutta deÄŸerlendirmeye devam etmektedir. Ä°ngiltere ‘Ada’dır. Avrupa ile iliÅŸkisi ekonomik olarak menfaatinedir, kendisini sıkıntıya düşürecek konular dışında Avrupa BirliÄŸi’nde olmayı ehveniÅŸer görmüştür. AB’nin siyasi hedefini paylaÅŸmamıştır. Türkiye’nin arkasında güçlü bir ÅŸekilde duruÅŸunun bir nedeni de kanımca budur.Â
Biraz açar mısınız?
Türkiye’yi çok sevdiği veya AB’ye girebilme potansiyeli gördüğü için değildir. Düşüncesi Türkiye girdiği zaman güçlü bir müttefik kazanacak olmasıdır. Mesela, Türkiye AB’ye girebilirse Avrupa Parlamentosu’nda en fazla sandalyeye sahip olacak. Oylamalarda İngiltere’yle işbirliği yaparak ağırlıklı oy gerektiren önemli kararları engelleyebilecek. Bununla beraber, gerçekçi ve pragmatist İngiltere’nin Türkiye’nin tam üyeliği için ne kadar mücadele verdiği veya verebildiği hususunda kuşkuluyum. Buna tek başına gücü yetmeyeceği gerçek. Ama başarılı olamayacağını bilse bile destek veriyor görüntüsüyle siyasi kazanç elde ediyordu diye düşünüyorum. Nitekim Brexit ile birlikte ülkemizde müttefikimizi kaybettik duygusu yaşandığını görüyorum.
Londra'nın teklifi özetle ne içeriyor?
Sizden ekonomik imtiyazlarımı devam ettirebilecek ama bunun dışındaki bütün sorumluluklarımdan sıyrılmış bir anlaÅŸmayla ayrılmak istiyorum diyor. Avrupa BirliÄŸi de, ‘Olmaz, sorun bu kadar basit deÄŸildir’ diyerek ona daha teknik boyutlara indirilmiÅŸ bir Gümrük BirliÄŸi sunuyor. Bir baÅŸka deyiÅŸle, ‘kararları ben alırım sen uyarsın’ diyor. Burada bizim gümrük birliÄŸi ÅŸikâyetimizle benzerlik de ortaya çıkıyor. Bunu yaparken yan ÅŸartlar da koyuyor. Kullanmadığın paraları iade edeceksin, ayrıldığın ana kadarki borçlarını ödeyeceksin diyor. Ä°rlanda modelinde de çok önemli bir adım atılmasını dayatıyor. Seninle bu anlaÅŸma yürürlüğe girdiÄŸi ana kadar Kuzey Ä°rlanda resen Gümrük BirliÄŸi içinde kalacak. İrlanda ile Kuzey Ä°rlanda’nın hududunu kapatamazsın diyor. Bunu Ä°ngilizler doÄŸal olarak kabullenemediler. Bir bakıma egemenliklerine aykırı olarak algıladılar. Ä°ngiltere’de tartışmaların en önemli ögelerinden biri bu olmuÅŸtur.Â
İrlanda'nın da ayrışma yoluna girmesi, Birleşik Krallık’ın parçalanma olasılığı en büyük korku…
Evet, korku bu. Ä°ngiltere anlaÅŸmasız çıkarsa ayrışma riski vardır. Ne olacağını zaman gösterir. Ä°skoçlar Avrupa BirliÄŸi’nden çıkmak istemiyor. Kuzey Ä°rlanda’nın anlaÅŸma olsa da olmasa da Avrupa BirliÄŸi’yle hareket etmek isteyeceÄŸi net bir ÅŸekilde ortaya çıktı. Åžimdi Galler’deki ayrılıkçı kesim de sesini yükseltti. Ä°skoçya ve Galler, ikisi birden anlaÅŸmasız çıkarsak bağımsızlık referandumu yaparız demeye baÅŸladılar.Â
Sizin öngörünüzü sorsam, parçalanma olur mu?Â
AnlaÅŸmasız ayrılınır ve ekonomik sonuçlar gerçek anlamda sıkıntı yaratmaya baÅŸlar ise referandum yoluyla hareketlenme baÅŸlar ve Ä°ngiltere bundan çok rahatsız olur. Bir geleceÄŸi, bir ümidi yok ediyorsunuz çünkü.Â
Parçalanır demekten kaçınıyor gibisiniz…
Evet, çünkü BirleÅŸik Krallık’ın ayrışması, sebebiyet vereceÄŸi sorunlarla birlikte, Avrupa baÅŸta olmak üzere, uluslararası planda yeni sıkıntılarla karşılaşılması anlamına gelir.Â
Ada basınının ‘Brexit bütün karışıklıkların anasıdır’ demesi de bu yüzden öyleyse...
Tabii. May de zaten ‘anlaÅŸmasızlık bizim için felaket habercisidir’ diyor. Rakamlara göre anlaÅŸmasız ayrıldığı anda ekonomi çöküntüye girme riski taşıyor. Avrupa BirliÄŸi ile sıfırdan oturup ticaret anlaÅŸması yapması lazım. May’in ortaya koyduÄŸu anlaÅŸma maksimumdur. Bugün ‘daha çok taviz almalıyız’ diyen Ä°ngiliz, o zaman bunun çok azını kabullenmek zorunda kalabilecektir. Ana pazarını, desteÄŸini kaybedecek. Bugüne kadar ÅŸu ya da bu ÅŸekilde Avrupa’dan getirdiÄŸi kalifiye işçileri ucuza kullanıyordu. Åžimdi kime yönelecek? Ä°ngiliz Milletler TopluluÄŸu da AB kapsamında olduÄŸundan, bu alanda da sıkıntı ile karşılaşılacak. Onlar iliÅŸkilerini kesmiyorlar ki. AB ile devam etmeyi tercih edecekler. Ä°ngilizlerin bunlar üzerindeki etkinliÄŸi ne olacak? Hadi geri adım atsa, tekrar bana baÄŸlanacaksınız dese, kabul ederler mi? Öte yandan Ä°ngiltere bütün ülkelerle tek tek yeni anlaÅŸmalar yapmak durumundadır. AB ile gümrük birliÄŸi bulunan Türkiye de buna dahildir.Â
Ä°ngiltere bu anlamda güçlü bir ülke olarak daha ne kadar ayakta kalabilir?Â
AnlaÅŸmasız çıkarsa kalamaz. Bu kadar ciddi sonuçlar olma riski varsa Ä°ngiltere her ÅŸeye raÄŸmen asgari zararla kurtarmanın yolunu araÅŸtırmak zorundadır. Açmaz da burada yatıyor. İç politikada bunun baÅŸarılmasını engelleyen güçlü bir muhalefet var.Â
BaÅŸka çaresi var mı? Â
Üç yolu var diye bakılıyor. Birincisi yeniden referandum. Yapılabilir ama aynı soruyu bir daha soramazsınız. Kanunen o sorular soruldu ve bitti. Sorulacaksa hükümet istifa etmeli. Bundan vazgeçelim demek siyaseten felakettir.Â
Ama ayrılığa desteğin yüzde 44’e gerilediği görülüyor. Halk fikrini değiştirmiş olamaz mı?
Burada aynı soruları sormadan, fakat önceki soruları hükümsüz kılacak soruları sorarak bu iÅŸi bitirebilirler. ‘AB’yi hâlâ ister misiniz’ gibi. Bence referandum olacaksa soru ne olmalı, onu da deÄŸerlendiriyorlar.Â
Referandum dışında ne yapılabilir?
29 Mart son tarih. AB cenahından May’e hiç deÄŸilse anlaÅŸmayı yumuÅŸatacak bir formül bulması için vakit kazandırılabilir mi? Ä°ngiliz parlamentosu kendisine üç günlük süre verdi. Bugün o süre doluyor. Bu üç günde bir ÅŸey yapamaz. Åžimdi gidip bütün muhalefet partileriyle görüşmekte. AnlaÅŸmasızlık olmasın diye destek veriyorlar. Son bir şık da Cameron nasıl indirildi ve May geldiyse, yine bir erken seçim ihtimali doÄŸabilir. Brexit ortaya çıktığında Avrupa BirliÄŸi yalvardı. ‘Yapmayın, etmeyin’ dedi ama May direndi, altında kaldı. Bir numaralı sorumlu Cameron, iki numaralı sorumlu May’dir. Gelinen noktada Cameron bedelini ödedi, May de ödeyecektir ama asıl yük Ä°ngiliz halkının sırtına binecektir. Ancak burada sorun muhalefetin seçim kazanma ÅŸansının zayıf olduÄŸu ÅŸeklindeki kanaatten kaynaklanıyor. Ä°ktidar yine kazanırsa durum deÄŸiÅŸmeyeceÄŸine göre seçim bir çözüm müdür diye sorgulamadan edemiyorum.Â
Bir B planı sunması bekleniyor.Â
Hiçbir şey sunamayacak, sıkıntısını aşamayacak gibi görünüyor. En sonunda ‘Bana zaman verin’ diyecek. Hiç değilse, ‘Gittim, kavgamı verdim’ demek için… Bunu Parlamentodaki oylamayı erteleme kararı alırken de yapmadı mı?
Brexit'ten dünya payını ne şekilde alacak?
Muhakkak ki olumsuz olur. Bakın bugün bir Rusya ile Amerika’nın savaÅŸması mümkün deÄŸil. Hep çekiÅŸiyorlar ama savaÅŸmaya kalksalar, nükleer baÅŸlıkların onda birini kullansalar dünya biter. O zaman ne olacak? 21’inci yüzyılın argümanlarından biri de mikro-milliyetçiliktir. Dünya giderek daha fazla etnik ve dini açıdan bölünme riskiyle karşı karşıyadır. Ä°ngiltere’deki bu dağılma tarihi bir olay olur. GüneÅŸin batmadığı imparatorluk ayrışmaya giderse büyük sıkıntı olur. Ä°ngilizler akıllı ve pragmatist insanlardır, hatadan dönmelerini temenni ediyorum. Döneceklerini de düşünüyorum. Geri adım atmak lehlerinedir.Â
Diyelim ki attılar ve anlaşmalı ayrıldılar; sonra?
İngiltere bununla tatmin olmaz. Çünkü başat güç olarak hep sözünü dinleten olmuştur, şimdi tabi ülke olur. Türkiye’nin gümrük birliğinde hissettiği sıkıntıyı hisseder. Mevcut anlaşmayı kabul etse bile daha ileri götürmek için mücadeleyi devam ettirmeyi tercih eder gibime geliyor.
Â
AB KENDÄ°NÄ° REFORME ETMELÄ°
İngiltere’siz bir Avrupa Birliği çatırdar mı?
Aslında Brexit sonrası AB’de çok önemli üç sorun ortaya çıkmaya başladı. Birincisi başta Polonya, Macaristan olmak üzere bazı ülkeler ‘Ben de’ demeye başladılar. Onların da AB ile ilişkilerinde ciddi sıkıntıları var. Ezildiklerini hissettiklerini söylüyorlar. Dolayısıyla daha yumuşak, bize daha fazla hak tanıyan bir model oluşturmak uygun olur diye bakmaya başladılar. AB ülkelerinden bir kısmı iflaslarla karşı karşıya kaldılar. Bu ortaya çıktığında Lyon’da Almanya bir mali modeli kabul ettirdi. Almanya’nın istediği şekilde bir sistemle yönetilmeye başladı Avrupa Birliği ve kendini tartışmaya başladı. Avrupa Birliği’nin sistemini bir şekilde yeniden düzenleyememesi halinde kendi geleceği de şüpheli. Çin, Rusya ve diğer BRİCS ülkeleri gibi çok kutuplu bir dünyada AB ülkeleri kendi ulusal boyutlarıyla herhangi bir güç oluşturabilecek mi? Dağılamazlar da… Avrupa Birliği’nin kendini reforme etmesi gerektiği ortaya çıktı. Brexit bunu daha da fazla tetikleyici olmuştur. Almanya ve Fransa, ‘Avrupa’yı biz kurduk, batırmadan nereye götüreceğimizi birlikte kararlaştırmalıyız’ diye düşünmeye başladılar. Bir de Avrupa’nın güvenliğinde İngiltere önemli bir ülkedir. Bu bağlamda Avrupa ciddi şekilde etkilenecek.
YENİDEN MÜZAKERE KÖTÜ EMSAL OLUR
Müzakerelere yeniden başlamak söz konusu mu?
Hayır, bence bir kere müzakere edilmiş, 27 ülke tarafından oylanmış bir metni yeniden müzakereye açmak mümkün değil. Çünkü AB’de kararlar zaten asgari müşterekte alınır. Zar zor yaptılar, yeniden açılamaz. Artı bu kötü bir emsal olur, böyle olursa her zora giren yeniden müzakere ister. AB’nin tavrı şu: ‘’Sen Brexit kararı alırken bana sormadın. Sorumlu ben değilim, sensin. Sonuçları herhalde biliyordun. Burada bizim sorumluluğumuz sınırlıdır’’. Müzakere ederek değil, öteleyerek May’e nefes aldırabilir, zaman kazandırabilirler. Çünkü anlaşmasızlıktan hepsi zarar görecek. Dolayısıyla asıl karar vermesi gereken İngiltere olacaktır.
Desenize AB’den çıkmak da girmek kadar zor…
Biliyor musunuz, Lizbon AnlaÅŸması’na kadar Avrupa BirliÄŸi’ne nasıl girileceÄŸi belliydi ama nasıl çıkılacağı belli deÄŸildi. Bunu AB’de o zaman da tartışmıştık, neden dedik? ‘Bu bir ittifak modelidir, burada önemli olan zorda olana yardım edip, ayaÄŸa kaldırmaktır. Sistemin icabı budur. Ä°flas eden Yunanistan buna en yakın örnektir. Yeni alınan ülkelerin uyum sorunundan sonra Lizbon’da çıkma hükmü de konmuÅŸtur.                                                               Â
TÜRKİYE İÇİN VAHİM DEĞİLDİR
Türkiye ile Ä°ngiltere'nin ticari iliÅŸkileri nasıl etkilenir?Â
İngiltere’nin ihracatında Türkiye’nin payı yüzde 1,2’den ibaret. Öyle çok fazla payımız yok. Türkiye’nin İngiltere’ye ihracatının payı da yüzde 7,3. Türkiye’de AB ülkelerinin yatırım payı yüzde 58. İngiltere payı bunun içinde yüzde 5. 2018 yılında 23 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşmış vaziyetteyiz. Bu da esas itibariyle AB kapsamında Türkiye’nin Gümrük Birliği çerçevesinde var olan imtiyazlarına dayanıyor. Anlaşmasız çıkma olursa Türkiye için sorun yeni bir ikili anlaşmayı süratle hayata geçirmeye çalışmaktır. Bu kapsamda kanımca tablo, Türkiye yönünden vahim değildir. AB ile Gümrük Birliği’nin izin verdiği ölçüde eni bir anlaşma yapar, ticari ilişkimize devam ederiz. İngiltere’nin de buna hazır olduğu anlaşılıyor. Özetle, önümüzdeki günler sonuçları itibariyle ilginç gelişmelere gebe görünüyor. İzleyip göreceğiz. Temennim aklıselimin galip gelmesidir.