Güncelleme Tarihi:
Yeni sezon, yeni oyun öncesi DOT ailesini tekrar tekrar ‘alternatif’ ve ‘muhalif’ gibi etiketlere; oyunlarını ‘tokat gibi’ ve ‘çok sarsıcı’ gibi söylemlere batırmanın pek manası yok. Evet, sözünü sakınmamalara, gerilimli alanlarda dimdik yürümelere aynen devam. Ufak bir farkla: 20 Kasım’da prömiyeri yapılacak, güncel ve politik kısa oyunlardan oluşan ‘Makas Oyunları’, DOT’un bugüne dek ortaya koyduğu belki de en politik proje, en güncel tavır. Kısa ve vurucu; net ve yapıcı. Projenin sanat yönetmenliğini üstlenen, kısa oyunlardan birinde hem oynayan hem yöneten DOT kurucularından Murat Daltaban’a göre kısa oyun fikri çok taze, çok sıcak, çok güçlü; kısa film formatından oldukça farklı. Daltaban, ‘Theatre Uncut’ı yaklaşık iki yıl evvel Edinburgh turlarından birinde keşfetmiş, projenin yıllar içinde ne kadar güçlendiğine bizzat tanık olmuş. “Zamana ve coğrafyaya ne kadar sağlam yayıldığını gördükçe heyecanlandık” derken metinleri didikledikçe, dünyanın nasıl da aynı dertlerden ıstırap çektiğini hatırlatıyor. Şurası kesin: Bu oyunların coğrafyası yok, üzerine söylenecek laf çok: “Demokrasi, özgürlük, azınlık hakları, politik şiddet, kapitalizmin bireyle yaşadığı çıkmaz...
Günümüzde tüm dünyanın derdi, problemi aynı.” İngiltere’de, İskoçya’da yazılıp sahnelenen bir oyunun uyarlama operasyonuna gerek kalmadan, virgülüne dahi dokunmadan Türkiye’de sahnelenmesi, üzerine “Ne kadar da gerçek, ne kadar biz” dedirtmesini Daltaban dilinde şöyle özetlemek mümkün: “Dünyada orta sınıfın yaşadığı problem coğrafyadan bağımsız olarak kendini tekrar ediyor. Sistem, problemi her tarafa sirayet ettirip üremesine vesile oluyor. Bu durum Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla başladı. Duvar yıkıldı, Batı miti bitti. Batı’nın dayatttığı sistem artık daha çok sorgulanıyor, eleştiriliyor.”
‘Theatre Uncut’ çatısı altında üç yılda yazılan oyunlar arasından ilk etapta ‘Pankart’, ‘Hassas’ ve ‘Bazı Şeyler Çok Saçma’nın seçilmesinin bir sebebi var elbet. Yönetmenlerden Tuğrul Tülek’in “Bizim coğrafyaya, iklime daha uygun olmasına dikkat ettik” sözünü doğrular nitelikteki diyaloglardan bol bol mevcut. Bir sorgu odasında geçen ‘Bazı Şeyler Çok Saçma’da masumların nasıl da haberleri dahi olmadığı meselelerle suçlandığına tanıklık ederken, akıl ister istemez Gezi olayları sırasında yapılan yersiz suçlamalara, haksız tutuklamalara kayacak. Yine de içinde ‘ğ’ harfi bulunmayan ‘Bazı Şeyler Çok Saçma’ oyununa, sahneden “Değişim insandan başlar. Durmayın, sorun çıkarın. Gidin sokaklarda, parklarda bağırın” tiradının yükselmesine aldanmayın. Makas Oyunları, bir ‘Gezi sanatı’ ürünü değil; DOT’un Gezi olaylarına verdiği yanıt hiç değil. Evet, diyalogların, alt metinlerin çoğu akıllara ilk Gezi olaylarını getirecek; son aylarda çıkan her romanda, filmde, oyunda olduğu gibi bazı cümleler cımbızla çekilip itinayla Gezi sloganlarının yanına iliştirilecek. Serkan Salihoğlu’na göre bu oyunların asıl derdi ‘fotoğrafı’ çekmek değil, soru sormak, düşünmek, düşündürmek, üzerine çözüm üretmek: “Demokrasi kavramının nasıl seneler içinde kullanıla kullanıla içinin boşaldığına dair bir oyun da var mesela. Tüm bunları sahnelemek daha yapıcı.”
Her güncel sanat sohbetinin ucuna takılmış sansür çengeline geliyor sıra: Daltaban, “Sansür konusunda tiyatroyu açtığımız zamanla bugün geldiğimiz yer arasında büyük fark var” derken sansürden çok daha tehlikeli bir virüsten dem vuruyor, o da otosansür: “En kolay yöntem otosansürü çalışır hale getirmek ve bugün yapılan da bu zaten. Kimse bize gelip bunu sansürlüyoruz demiyor ki.” Daltaban’ın “Arada hukuk da okusaydım dediğim çok oluyor” çıkışı, Tülek’in “Aslında hakkın olan pek çok şey artık senin hakkın değilmiş gibi sunuluyor” tespiti, Salihoğlu’nun “Öyle bir duruma geldik ki rahat hareket edebilmek adına sesimizi yükseltmek zorunda kaldık” yorumu alt alta, yan yana dizilince DOT ailesinden şöyle bir uyarı yükseliyor: “Tüm toplumlar otoriter bir yapının altında ezilme tehlikesiyle karşı karşıya!” Sohbeti, provayı, oyunun hikâyesini, hatta DOT’un varoluş sebebini Daltaban’ın tek cümlesiyle özetlemek, noktalamak mümkün: “Bir otoritenin malı olmak ya da olmamak. Belki de tüm mesele bu.”
‘Theatre Uncut’ nedir?
Tiyatronun dünyadaki sıcak gelişmeler, politik meseleler üzerine verdiği anında reaksiyon; nereleri değiştirebileceğine dair ortaya atılmış bir tez. Proje kapsamında oyun yazarlarından, içindeki bulundukları mevcut politik durumlara cevaben yeni, kısa, vurucu oyunlar yazması isteniyor. Bu metinler daha sonra sınırlı bir süre boyunca herhangi bir yerde oynanmak üzere, isteyen herkesin kullanımına sunuluyor. DOT ile ortak projeye girişen İngiliz ekip, Theatre Uncut İstanbul’u marttan itibaren sahneleyecek; böylece projeye Türk yazarlar da dahil olacak.