Güncelleme Tarihi:
1980’li yılların sonları. Hani yağ, benzin, sigara için bekleyenlerin oluşturduğu uzun kuyrukları garipsemediğimiz yıllar. O yıllarda ODTÜ Mimarlık Fakültesi öğrenciyim. Babam T.C.Ziraat Bankası Çankaya şubesinde çalışıyor. Genel müdürlüğün tahsis ettiği, bankanın hemen bitişiğinde arka dairedeki müdür lojmanında yaşıyoruz.
Evin iki odası ve çok geniş olmayan bir salonu var. Yıl sonu projesi için sevgili arkadaşım Serdar Akünal ile yıl sonu projemizi yetiştirme gayreti içerisindeyiz. Günlerce de sabahlamışız. Enerjimiz nazlanarak cevap veriyor artık. Her çizdiğimiz çizgiden sonra dinlenme ihtiyacı hissediyoruz. Sevgili annem de bizi projemize eğilebilmemiz amacıyla sürekli besliyor; sabah çorbaları, akşamüzeri pastaları, çay…
Bir öğle sonrası pakette tek sigara kaldığını fark ettik. O tek sigarayı Serdar’la paylaşarak ve farkına vararak içtik. Çünkü daha öncekileri içip içmediğimizi bile fark etmemiştik proje heyecanıyla… İçerken de daha sonra ki ihtiyacımızı nasıl karşılayacağımızın endişesi içerisindeydik. Daha da birkaç gün vardı projelerimiz yetiştirmeye.
Aklıma şeytani bir fikir geldi. Banka Genel Müdürlüğü müşterilere ikram etmesi amacıyla şube müdürlerine 50’lik kartonlarda o günlerin sigaralarından yollardı; Samsun, Maltepe, Silahlı Kuvvetler... Babamdan tedarik edebilirdik. Annemden rica ettik ve hatta yalvardık. İşe yaramadığını görünce de adeta tehdit ettik.
Bulunmadığı takdirde projeyi yetiştiremeyiz ve sınıfta kalırız diye. Gece saat 22.30 civarında sabah 8.30’da evden çıkmış olan babacığım eve geldi. Biraz sonra da anneciğim 5 paket sigarayla içeri girdi. Biz iki tiryakinin gözleri açıldı, enerjimiz yerine geldi. Babam sigara getirmişti. Hemen telefonlara sarılıp diğer arkadaşlarımıza adeta hava attık. Bazıları gelip bizden sigara aldılar. Bu durumda da ertesi gün yine bitti sigaramız. Yine anneme müracaat ve sonucunda da gece 22.30 civarında 5 paket sigara daha. Bu yaklaşık bir hafta boyunca her gün böyle devam etti.
Proje teslim günü geldi. Projelerimiz jüri tarafından değerlendirildi. Eve döndüm. Güzel bir duş alıp, temiz elbiseler giyip dışarıya çıkma, arkadaşlarla keyif yapma zamanıydı. Çıkarken annemden tekrar sigara rica etmesini istedim. O da telefon açtı babama. Sigarayı istediğinde anladığım kadarıyla babam öncelikli sorularını sordu, annem de bana aktardı:
- Projeyi yetiştirmiş mi?
- Evet anne.
- Başarılı olmuş mu?
- Evet anne.
- Bundan sonra sınavı var mı?
- Yok anne.
- Öyleyse bundan sonra Kızılay Zafer Meydanı’ndaki tekel satış mağazası önündeki kuyruğa kendisi girsin!
Tabii ki şoke olmuştum. Meğer babam 17.00’de biten mesaiden sonra eve gelmeden otobüse atlar Zafer Meydanı’na gider, tekel satış mağazası kuyruğunda bekler, tekrar otobüse atlar ve ancak 22.30 civarında evde olabilirmiş.
Sayın Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer’in kaç çocuğu olduğunu bilmiyorum ama çok merak ediyorum. Onlarla tanışmayı çok arzu ediyorum. Çünkü onlarda bu anıların ne güzelleri ve de ne çoğu vardır.
Sayın Cumhurbaşkanım dürüstlüğün bir meziyet olmadığını, Cumhurbaşkanlığı gibi yüce bir mevkinin sulta olmadığını, ülke severliğin ne kadar önemli olduğunu bana ve bence tarihe öyle bir kazıdınız ki eminim isteyen istemeyen herkes davranışlarınızı örnek alacaktır. Sizi ve ailenizi hep özleyeceğiz. Uğurlar ola Sayın Cumhurbaşkanım.
Ahmet Kanneci
AHMET KANNECİ KİMDİR | |
Ahmet Kanneci 1957'de doğdu. Müzik alanındaki teori eğitimine Türkiye'nin önde gelen bestecilerinden Turgay ERDENER ile başladı. İstemihan Tavİloğlu ve Ali Sevgİ’den armoni ve kontrpuan dersleri aldı. |
1977 yılında Julian BYZANTINE ile tanıştıktan sonra çalışmalarını tamamen klasik gitara yoğunlaştırdı. ODTÜ Mimarlık Fakültesi’ni bitirdikten sonra İspanya Hükümeti'nin verdiği bursa hak kazanarak gittiği Conservatorio Superior de Música Óscar Esplá de Alicante'de José TOMÁS’ın sınıfından ve ayrıca Fransa'nın Perpignan kenti Devlet Konservatuvarı’ndan “Birincilik Ödülü” ile mezun oldu. Konserini dinleyerek tutkunu olduğu ve 30 yıldır dersler aldığı Alirio DÍAZ gibi ünlü bir virtüöz ile birlikte çalma şansına sahip oldu ve olumlu kritiklerini aldı.
Avrupa’daki çalışmalarını tamamlayıp ülkesine döndükten sonra dört ayrı konservatuvar ve üniversitede gitar bölümlerini kurdu. 1993 yılında “Fulbright Araştırma Bursu” kazanarak araştırmalarını sürdürmek amacıyla ABD’ye gitti. Kanneci'ye Fulbright Komisyonu tarafından “Sanatta Ömür Boyu Başarı”, ODTÜ Senatosu tarafından “Takdir”, Harran Üniversitesi ve Isparta S.D. Üniversitesi tarafından da “Fahri Doktora” ödülleri verildi.
Aralarında Museo Andrés Segovia (İspanya), Carnegie Hall (ABD), Merkin Concert Hall (ABD), Royal Festival Hall (İngiltere) ve Teatro Colón (Arjantin) gibi salonlar da bulunan üç kıtada çeşitli yerlerde birçok konser verdi. Birlikte konser verdiği sanatçılar arasında Ayhan Erman (Keman), Jorge Cardoso (Gitar), Victor PIkaIzen (Keman), Selva Erdener (Soprano), Dorothy Randolph (Barok Keman), Şefika Kutluer (Flüt), Ekrem Öztan (Klarinet), Hiroki Terashima (Gitar), Javier Garcia Moreno (Gitar), Diler Argat (Piyano) ve Sibel Özgün (Piyano) gibi önemli isimler var.
Sanatçı halen Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı ve Sevda - Cenap AND Müzik Vakfı’nda gitar öğretmenliğini sürdürüyor.
Çalışmalarını kendisine ithafen yazılan bestelere ve Türk gitarist Savaş Çekirge ile birlikte başlattıkları araştırmalara yoğunlaştırdı.