Güncelleme Tarihi:
EYT’LİYİM AMA BASKI YAPAMIYORUM
Kimdir Ayşe Ergun?
1975 yılında Niğde Bor’da doğdum. Aslen Konyalıyız ama doğma büyüme Bor’dayız. Annem ev hanımı, babam hafız, imam. Konya Selçuk Üniversitesi Meslek Eğitim Fakültesi El Sanatları Bölümü mezunuyum. 24 yıldır öğretmenlik yapıyorum. Kadrom, Bor İmam Hatip’te ama teknoloji tasarım öğretmeni olarak, görevlendirmeyle Ankara Metin Emiroğlu Ortaokulu’na geldim. Emekliliği hak ettim aslında yaşı bekliyoruz.
EYT’lisiniz yani... Baskı yapmıyor musunuz eşinize EYT konusunda?
Ayşe Ergun: Evet, EYT’liyim ama pek göremediğim için baskı yapamıyorum.
Yavuz Ergun: Ben de bekliyorum. 1997’deki kanunla başladı. Devletin üzerinde büyük bir yük EYT. Bugün EYT çıksa 750 milyar lira devlete yük var, iki sene öncesinin rakamıydı. Yine biz yapacağız bu işi ama ülkenin maddi gelir durumunun çok daha yüksek seviyelere çıkması lazım.
Nasıl tanıştınız?
Ayşe Ergun: 23 yaşındaydım, görücü usulü tanıştık. İlk tayin yerim Gümüşhane’de, Halk Eğitim Merkezi’nde el sanatları öğretmeni olarak başladım. Sabah saat 8’de annem aradı, Yavuz’un ailesi bize çay içmeye gitmiş, konuşmuşlar ama ‘Birbirlerini görmeden olmaz’ demişler. Yavuz askerde, ben Gümüşhane’de. Şubat tatilinde Bor’a gittim, Yavuz da acemi birliğini bitirmiş dağıtım iznine gelmiş. Bize geldiler, Yavuz ile ayrı odada bir süre görüştük. Üç gün içinde de sözlendik. Sözün ardından ben yeniden Gümüşhane’ye döndüm, Yavuz askere gitti. Ardından bayramda bir kez daha görüştük. Üçüncü görüşmemizde de evlendik.
BAŞ BAŞA GÖRÜŞTÜK BEŞ DAKİKA FALAN
Yavuz Ergun: Aile olarak Bor’un bilinen bir ailesiyiz. ‘Hacı Mavişler’ diye geçer sülalemiz. Yıl 99, askerden gelmişim, acemi birliği yeni bitmiş. Sudan çıkmış balık gibiyim. Çok uzun süre görüştük baş başa, beş dakika falan görüştük. Bunun üç dakikasında kayınvalidem vardı. Hanım odanın bir köşesinde ben diğer köşesinde, çok yakın da oturduk anlayacağınız. Ayşe söylesin ilk görüşte ne hissettiğini. ‘Bu ne biçim adam’ demiş, ‘Suratı asık, saçlar üç numara, beş numara’ (Gülüyor) Genel prensiplerimiz ‘Tamam’ dedirtti bize.
Ayşe Ergun: Öyle dememiştim, ne kadar ciddi duruyor demiştim (Gülüyor). Ailelerimizin tecrübesini kullandık. Annem arayıp haber verdiğinde bile demiştim, ‘Bu iş kesin olacak’ diye. Hissettim. Birbirimizi görmeden tanıyor gibiydik. 99’un şubatında yüzükler takıldı. 99 yılının eylül ayında da düğünümüz oldu. Biz evlenince tanıştık aslında. Evlendik, Denizli’ye yerleştik; kimsemiz yoktu, ailelerimiz yanımızda değillerdi. Birbirimizin her şeyi olduk.
ASKERDEYKEN ŞİİRLİ MEKTUP
Askerdeyken nasıl haberleştiniz?
Ayşe Ergun: Askerdeyken mektuplaştık. Eşime küçük bir hediye göndermiştim doğum gününde, eşim de oradaki Manisa’daki çiçeklerden toplamış, koymuş posta kutusuna, eşarp almış bir de şiir yazmış. Hâlâ saklıyorum. Sonra hiç görmedik şiir miir ama..
Yavuz Ergun: Öyle mi yaptım, buraları yazmayın, buralar off the record, kayıt dışı (Gülüyor). Çalışma hayatım o kadar yoğundu ki özellikle Denizli’de, fabrikada günde 17-18 saat çalışıyordum. Birinde 76 saat fabrikadan çıkmadan kaldım. Zordu. 2001 yılında Çorlu’ya gittik, 2007’de ise Niğde’ye döndük. Tekstil çok stresli zor bir meslektir. Üst düzey yöneticiyseniz daha zordur.
8 yaşındaki ikizler anneleriyle kek yapmayı seviyor.
BEN GİDERİM ONLAR AĞLAR!
Üçüncü görüşmede düğün. O gün neler yaşandı?
Yavuz Ergun: Ben askerden direkt Denizli’ye gittim, işe başladım. Nikâhtan bir gün önce gelmiştim Niğde’ye. Beni düğünüme davet ettiler, ‘Düğünün var Yavuz, bu tarihte, unutma’ dediler.
Ayşe Ergun: Gelin almaya geldiklerinde, hepsi ağlıyordu, bilmem niye ağlıyorlardı. Kayınpederim, Yavuz, ablalar... ‘Ben giderim, onlar ağlar’ durumu oldu.
Yavuz Ergun: Babam çok duygusaldı. Gelin almaya gittiğimizde aldık çıkıyoruz kayınpeder dua ediyor babam başladı ağlamaya. Ardından annem durur mu, o da başladı gözyaşı dökmeye. Ardından ablamlar, komple cümbür cemaat ağlıyor. Kayınpeder ağlamaya başladı, duayı okuyamadı. Ayşe’nin annesinin eniştesi duaya devam etti. Baktım herkes ağlıyor o sırada ben de başladım ağlamaya, kolumda Ayşe. Gelin çıkarmaya gelmişiz, ben ağlıyorum, niye ağlıyorum? ‘Hem götürüyorum hem ağlıyorum’ gibi oldu. Ağlama krizleri geçti doğru Gümüşhane’ye gittik.
‘SİYASETİ SEVİYORUM’ DİYEN TEK VEKİL EŞİ
Aile Meclisi 1 yıldır devam ediyor, siyaseti seviyorum diyen tek vekil eşisiniz..
Ayşe Ergun: Seviyorum, çünkü üniversite zamanlarımda 28 Şubat sürecini yaşadık. Okulun biraz uzağında ağaç vardı; başörtümü orada açar okula girer çıkınca da o ağacın altında kapatırdım. Memur hayatında çok zorluklar çektim. Şimdi AK Parti’ye hizmet ediyor olması benim için büyük bir şey. Bunu herkes anlayamaz. 9-10 yıl ilçe başkanlığı yaptı. Çocukların hastalığında bile programı olduğunu biliyorsam asla Yavuz’u rahatsız etmedim.
SAHADAN HABERLER BENDE
Seçim çalışmalarına birebir katıldım, yanında oldum. İkizler o sırada çok küçüklerdi. Kızımın hakkını ödeyemem, o süreçte kardeşlerine hep o baktı, en büyük destekçilerimden biridir kızım. Küçük bir yer Bor. Farklı görsünler istedim. Ben rahatlıkla dolmuşa biniyorum. Siyaset konuşulurken dinliyor, eşime anlatıyorum. Sahadan haberler bende.
13 YIL SONRA İKİZ SÜRPRİZİ
ERGUN çiftinin Nadide’den tam 13 yıl sonra ikizleri doğmuş. Yunus ve Yusuf’un doğumları zor zamanlara denk gelmiş; Nadide sınava hazırlanıyormuş, Yavuz Ergun seçim çalışmaları için sahada. Ayşe Hanım’ın en büyük şansı ikizlerin Bor’da doğması olmuş, ailelerinin desteğini hep hissetmiş.
HEM KEK HEM SATRANÇ
İKİZLER annelerine çok fazla yardımcı olmasalar da mutfakta birlikte vakit geçirmeyi çok seviyorlarmış. Hep birlikte mutfağa girip kek yapmak ise en keyif aldıkları aktivitelerdenmiş. En iyi oldukları konuların başında ise satranç geliyormuş. İkizlere karşı ablaları Nadide ter döküyormuş genelde. Ve sonuç, ikizler ablalarını yeniyormuş.
YAVUZ ANLATILMAZ YAŞANIR
Birbirinizi anlatır mısınız?
Ayşe Ergun: Yavuz anlatılmaz yaşanır (Gülüyor). İyi ne varsa var eşimde. En önemlisi iyi bir kalbi var. Sert ama yüreğini çok iyi bildiğim için sorun yok. Hayat mücadelesini birlikte verdik ve birbirimizi olgunlaştırdık. İkimiz de birbirimizin ne düşüneceğini biliyoruz. Alışverişi hiç sevmezdi vekilliğe kadar bütün kıyafetlerini ben alırdım. Bazen önyargıları olabiliyor onlar da olmasa hiçbir sıkıntımız yok. Bir de hızlı araba kullanır. Rozet törenine gelirken büyük bir kaza yapmıştık, o bende travma olarak kaldı. Çocuklar vardı arabada. En büyük derdim hızlı araba kullanması.
Kazadan sonra sakinleştiniz mi biraz?
Yavuz Ergun: Birkaç gün sakinledim, bayağı ağır olduğu için kaza, ağrılarım vardı. Yemin törenine gelirken oldu Gölbaşı’na 20 kilometre kala çok ciddi bir kazaydı. Rahmetli babam da çok hızlı kullanırdı, abim de aynı şekilde. Şimdilerde Nadide de hızlı kullanıyor gibi ama uyarıyorum, ‘Yavaş’ diye.
Nadide Ergun: Ben okulda babamın durumundan bahsetmedim. Beni tanıdılar, bir yıl sonra söyledim babamın milletvekili olduğunu. Hatta arkadaşımın babamla tanışması da komiktir. Karşılaştılar, arabayı babam kullanıyordu. ‘Baban ne iş yapıyor’ diye sordu da öyle öğrendi.
MUTFAĞIN YERİNİ BİLMEZ
Yavuz Bey mutfağa girer mi, yardımcı olur mu?
Ayşe Ergun: Mutfağa girmez, yerini bilmiyor. Yapmaz, ben de pek sevmiyorum ortalıkta dolaşmasını.
Yavuz Ergun: Yolunu bilirim, su içmeye falan gidiyorum bazen. Mutfağa gireceğime yemem, benim için daha kısa çözüm. Tek öğün yemek yetiyor bana zaten.