Güncelleme Tarihi:
Zafer Arapkirli'nin yönetiminde Habertürk'te bir araya gelen Büyükelçiler son günlerde yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.
Filistin'in Ankara Büyükelçisi Nebil Maruf, İsrail'i Filistin halkına karşı "soykırım" yapmakla suçladı.
İsrail'in Ankara Büyükelçisi Gabby Levy ise, Gazze'ye uluslararası bir barış gücünün konuşlandırılmasını, ilke olarak, olası bir düzenlemenin şartı olarak gördüklerini, bu gücün Türkiye tarafından oluşturulmasını memnuniyetle karşılayacaklarını bildirdi.
Canlı yayınlanan programda zaman zaman gergin anlar yaşandı. İsrail ve Filistin Büyükelçileri daha önce de dile getirdikleri şu görüşleri canlı yayında Türk kamuoyu ile paylaştı:
MARUF: "ÖLENLERİN YÜZDE 40'I ÇOCUK"
Gazze'de yaşananlarla ilgili olarak konuşan Maruf, İsrail'in saldırılarında ölenlerin yüzde 40'a yakınının küçücük çocuklar olduğuna dikkati çekti.
İsrail hükümeti ve siyasi liderlerinin, ilgili tüm uluslararası yasaları çiğneyerek, "devlet terörizmi" uyguladığını ve "savaş suçu" işlediğini savunan Maruf, İsrail'in, kendini "hukukun üstünde" gördüğü ve kimsenin de onları durdurmadığı görüşünü dile getirdi.
Maruf, bugün yaşananlarda parmağı olan tüm İsrailli liderlerin uluslararası mahkemeye çıkarılması gerektiğini de ifade etti.
Filistin Büyükelçisi, "Soykırım suçundan dolayı oradan buradan birçok kişiyi mahkeme önüne çıkarıyorlar. İsrail'in Filistin halkına yaptığı da bir soykırımdır. Dolayısıyla, uluslararası toplum, Filistinlilere yönelik saldırıların durdurulması, kuşatmanın kaldırılması ve İsrailli liderlerin mahkeme önüne çıkarılması için derhal harekete geçmelidir" diye konuştu.
"İsrailliler bu kadar çok sayıda çocuk öldürürken, onlarla nasıl barış müzakeresi yapabilirsiniz" sorusunu soran Maruf, Gazze'nin tüm altyapısının bombalanmakta olduğunu söyleyerek, "Belki bugün de yeni bir katliam haberi daha duyarız, kim bilir?" ifadesini kullandı.
Maruf, İsrail'in Filistinlilerle barış yapmak istemediğini, bunun çok açık olduğunu savundu.
"DİRENMEK ZORUNDAYIZ"
Oslo Anlaşmasının imzalandığı 1994 yılından bu yana 14 yılın geçtiğine dikkati çeken Maruf, şöyle devam etti:
"1994'ten beri ne oldu, söyleyin bana. Bu 14 yılda İsrailliler, Filistin'deki yerleşim birimlerini 38 kat artırdı. Batı Şeria'nın yüzde 58'ini İsrail'e katan duvarı inşa etti. Filistin köyleri ve kentleri arasında 650'den fazla kontrol noktası oluşturdu. Filistinlileri günlük hayatlarında küçük düşürüyorlar. Bugün Gazze'yi yok ediyorlar, ama birkaç yıl önce de Batı Şeria'yı bombalamışlardı. İsrail tüm bunları yaparken nasıl bir barış yapabiliriz ki?
İsrailli siyasi liderler Filistinlilerle gerçek ve adil bir barış yapmak istemiyor. Eğer barışı gerçekten istiyorlarsa, yeni yerleşim birimleri inşa etmeyi durdurabilir, inşa ettikleri duvarı yıkabilirler, ama onlar bizi küçük düşürüp, bunu kabullenmemizi bekliyorlar. Bunu kabul etmeyeceğiz, işgal altındayız ve işgalci güce karşı direnmek zorundayız."
Maruf, operasyonların İsrail'de 10 Şubatta düzenlenecek seçimlerle de bir şekilde bağlantısı olduğunu savundu.
"DAHA FAZLA FİLİSTİNLİ ÖLDÜRENE, DAHA FAZLA OY"
BM Güvenlik Konseyi'nin, Gazze'yle ilgili tartışmaları 10-15 gün içinde bitireceğini sanmadığını ifade eden Maruf, "Olacak olan şu; daha fazla Filistinliyi öldüren, seçimlerde de daha fazla oy alacak. İsrail'de kamuoyu anketlerine bakarsanız, Savunma Bakanı Ehud Barak üçüncü sıradayken, Gazze'yi vurma ve Filistinlileri öldürme talimatı verdiği için bugün birinci sıraya yükseldiğini görürsünüz" diye konuştu.
Maruf, uluslararası toplumun da savaşı durdurma yönünde henüz net bir karar almadığını, bunun da İsrail'e, daha fazla Filistinliyi öldürmesi ve daha çok binayı yerlebir etmesi için fırsat verdiğini savundu.
Öncelikle ateşkesin sağlanması gerektiğini ifade eden Maruf, bir Filistinli olarak beklentisinin, BM Güvenlik Konseyi'nin, İsrail'e, Filistinlilere yönelik katliamlarına son vermesi talimatını vermesi olduğunu belirtti.
Ancak derhal ateşkes isteyenler olduğu gibi, tartışmaları geciktirmek isteyen ülkelerin de varlığına dikkati çeken Maruf, "BMGK'de bir kararın onaylanmasını geciktirmek, İsrail ordusuna daha fazla kişiyi öldürme izni vermek demek" ifadesini kullandı.
"BÖLGEDE EN BÜYÜK ROLÜ TÜRKİYE OYNAMALI"
Maruf, Türkiye'nin Orta Doğu'nun en önemli bölgesel güçlerinden biri olduğunu ve bölgede en büyük rolü de Türkiye'nin oynaması gerektiğini söyledi.
Gazze krizi patlak verdikten sonra Türkiye'nin hemen harekete geçerek, hem bölge ülkeleriyle hem de uluslararası toplumla temaslar kurduğunu hatırlatan Maruf, "Türkiye, Orta Doğu'da bir çözüme varılması için çok çalışıyor. Kuşatmanın kaldırılması, saldırıların son bulması, Filistinliler arasında uzlaşının sağlanabilmesi ve hatta Araplar arasında daha yakın ilişkiler kurulması için çok çaba gösteriyor ve bu çabalarında başarılı olacağına ben eminim" diye konuştu.
Filistinliler arasındaki bölünmeye dair bir soru üzerine de Maruf, "Öncelikle biz Filistin halkı olarak bir bütünüz. Bizim tek bir düşmanımız ve tek bir seçeneğimiz var; İsrail'e karşı bir bütün olmak" dedi.
Filistinlilerin arasında bazı görüş ayrılıklarının olduğunu, ancak dostları, özellikle de Türkiye'nin sayesinde bu sorunların üstesinden geleceklerine inandığını söyleyen Maruf, ateşkes sağlanıp, kuşatma kaldırıldıktan sonra atmaları gereken ilk adımın iç uzlaşmanın sağlanması olduğunu kaydetti.
"TÜRKİYE'DEN TALEBİMİZ..."
Türkiye'nin bu süreçte rol almasını desteklemekle kalmayıp, bu konuda talepte bulunduklarını söyleyen Maruf, şunları belirtti:
"Türkiye bizim için çok şey ifade ediyor. Türkiye, bölgede bizim kardeş ülkelerimizden biri ve gerek siyasi gerek ekonomik açıdan bize üst düzeyde destek veriyor. Türk halkının Filistinlilere desteği ve beslediği sıcak duygular ortada. Dolayısıyla biz, hem Arap dünyasında hem de Filistin içindeki iç sorunlarımızı çözmede Türkiye'nin yardımını talep ediyoruz."
Maruf, bir başka soru üzerine, Filistin'e uluslararası güç konuşlandırılmasına ihtiyaç duyduklarını, bunun en azından Filistin halkının korunması için gerekli olduğunu söyledi.
Uluslararası gücün varlığının İsrail ordusunun Filistin topraklarına saldırısını önleyeceğini savunan Maruf, 2006'da UNIFIL'ın güney Lübnan'a konuşlandırılmasından sonra İsrail'in bölgeye bir daha hiç saldırmadığına dikkati çekti.
Filistin Büyükelçisi Maruf, ana sorunlarının, İsrail'in Filistin topraklarında varlığı olduğunu da sözlerine ekledi.
TÜRK ASKERİN BİZİ MEMNUN EDER
İsrail'in Ankara Büyükelçisi Gabby Levy, Gazze'ye uluslararası bir barış gücünün konuşlandırılmasını, ilke olarak, olası bir düzenlemenin şartı olarak gördüklerini, bu gücün Türkiye tarafından oluşturulmasını memnuniyetle karşılayacaklarını bildirdi.
Levy, Gazze'de Türkiye'ye uluslararası güç oluşturma görevi verileceği haberine ilişkin bir soru üzerine, söz konusu haberden bilgisinin olmadığını ifade etti.
Ancak prensipte, İsrail'in varılacak olası bir düzenlemede olmasını şart koşacağı hususlardan birinin, ilke olarak, uluslararası bir gücün Gazze Şeridi'ne etkin biçimde konuşlandırılması olduğunu belirten Levy, "söz konusu gücün, şu anda yaşananların tekrar etmesini önleyeceğini, bunun da öncelikle, Çin, İran, Lübnan gibi ülkelerden silah ve roketlerin sızmasının tamamen durdurulması anlamına geldiğini" kaydetti.
Bu gücün Türkiye tarafından oluşturulması halinde bunu memnuniyetle karşılayacaklarını ifade eden Levy, "Çünkü Türkiye, Orta Doğu'da böyle bir rolü yerine getirecek kabiliyetleri üstünde barındıran, bizim güvenimize sahip bir ülke. Bu hem Türkiye, hem herkes için bir fırsat olabilir" dedi.
Levy, bununla birlikte, bu konuda bir yargıda bulunamayacağını, çünkü haberlerin doğruluğu hakkında bilgisinin olmadığını belirtti.
"ÇOK BASİT BİR AMACI VAR"
Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy'nin, Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek ile hazırladıkları ateşkes planını İsrail ve Filistin Yönetiminin kabul ettiği yönündeki açıklamasına ilişkin olarak da, bunu söylemek için daha erken olduğunu, ancak diplomatik faaliyetlerin sürdüğünü söyledi.
İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in bürosundan yapılan, ateşkes önerisinin olumlu bulunduğu yönündeki açıklamayı hatırlatan Levy, Olmert'in ve Savunma Bakanı Ehud Barak'ın, girişimin içeriği hakkında detaylı bilgi edinmek üzere danışmanlarını Mısır'a gönderdiklerini bildirdi.
Levy, Gazze'ye düzenlenen operasyonların "çok basit" bir amacı olduğunu ifade ederek, amacın "Filistin halkını ya da Hamas'ı yok etmek değil, 1 milyon İsrailliye sürekli olarak düzenlenen roket saldırılarına son verilmesi" olduğunu öne sürdü.
Dünyadaki hiçbir sorumlu hükümetin böyle bir duruma hoşgörü gösteremeyeceğini savunan Levy, sivillerin ölümünü gösteren fotoğraf ve görüntülerden herkes gibi kendilerinin de acı duyduğunu, ancak burada sorulması gereken sorunun, "yaşananlardan ötürü kimlerin suçlanması gerektiği sorusu" olduğunu kaydetti.
"SİVİL ÖLÜMLERİNDEN KAÇINILMASI İMKANSIZ"
Bu trajik duruma son vermek için ellerinden geleni yaptıklarını söyleyen Levy, ancak bu coğrafyada ve bu demografik karakterde, sivil ölümlerden kaçınılmasının hemen hemen imkansız olduğu görüşünü dile getirdi.
Levy, Hamas'ın okullardan, camilerden, evlerin içinden roket saldırıları düzenlediğini anlatarak, "Böyle bir durumda ne yapabilirsiniz? Halkınızı korumak için harekete geçmelisiniz, ama maalesef bazen sivil nüfus da etkileniyor" dedi.
Aslında Gazze'deki sivil halkın, başlarına gelenlerden ötürü Hamas liderliğini suçlaması gerektiğini ifade eden Levy, bir tek sivilin ölümünün bile gerekçesi olamayacağını, ancak bu tür bir savaşta, bundan kaçınmanın hemen hemen mümkün olmadığını, örneğin Irak ve Afganistan savaşlarında, askerlerden daha fazla sayıda sivilin yaşamını yitirdiğini söyledi.
"Hamas'ın korkakça kendi halkını esir aldığını ve onları kalkan olarak kullandığını" savunan Levy, "Durumun trajikliği bu. Bence Gazze halkının şikayet edeceği tek adres var, o da Hamas liderliği" diye konuştu.
Levy, bir soru üzerine, Gazze krizinin İsrail-Filistin barış sürecine geçici olarak olumsuz etkisinin olacağını, ancak askıya alınan sürecin yeniden başlayacağını inancının tam olduğunu belirtti.
Güvenlik, sınır gibi birtakım konularda farklılıklar olsa da, iki devletli çözümün her iki tarafça da kabul edildiğine dikkati çeken Levy, Türkiye ara buluculuğunda yapılan İsrail-Suriye dolaylı görüşmelerinin de yeniden başlayacağına yönelik umudunu dile getirdi.
"TÜRKİYE'NİN YAPICI ROLÜ..."
Gazze'de yaşananların Türkiye-İsrail ilişkilerine olası etkilerine de değinen Levy, ilişkilerin iki taraf için de çok önemli olduğunu kaydederek, iki ülke arasındaki tarihi bağlara ve savunma, ticari, siyasi alanlardaki iyi ilişkilere atıfta bulundu. Levy, "O yüzden, Gazze krizi sona erdikten sonra, ki umarım kısa sürede sona erer, Türkiye'nin, bölgemizde barış sağlamaya yönelik yapıcı rolünü yerine getirebileceği bir sonraki aşamaya geçebiliriz" şeklinde konuştu.
Levy, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Olmert arasında Türkiye'de yapılan görüşmenin içeriğine dair bir soru üzerine de, görüşmelerin tümüne katılmadığını, ancak katıldığı görüşmede, Gazze'ye operasyonun gündeme gelmediğini, Olmert'in, sadece genel ifadelerle "İsrail'e karşı düzenlenen saldırılara son verilmesi gerektiği"nden söz ettiği, ancak İsrail'in niyetleriyle ilgili bilgi vermediğini aktardı.
İsrail'in Gazze'de " ahtapot bomba" kullandığına dair iddiaların hatırlatılması üzerine de Levy, bunu kesin bir dille yalanladı. Levy, söz konusu bombanın açık alanda kullanıldığını ve "düşman güçleri" şoke edici etkisinin olduğunu, onların ellerini kaldırıp silahlarına başvurmasını önlemeyi amaçladığını anlattı.
Bu bomba için "şok bombası" tabirinin de kullanıldığını söyleyen Levy, bu bombanın havada patlayan bir bomba olduğunu, yere kalıntılarının düştüğünü, dolayısıyla kimseyi öldürmediğini, sadece lokal yanığa yol açabildiğini anlattı.
Bombanın televizyonda izlerken sanki yerleşim birimlerine, evlere yayılıyor gibi görüldüğünü, ancak bombanın bir evin üzerine düşse bile eve bir zarar veremeyeceğini belirten Levy, bu bombanın uluslararası yasaların savaşta kullanılmasına izin verdiği bir bomba olduğunu da söyledi.
Levy, röportajın sonunda , Hamas militanlarını Filistinli sivil halkın arasına karışmış bir şekilde savaşırken görüntüleyen fotoğrafları gösterdi.