Güncelleme Tarihi:
Nobel Ödüllü kadın yazar Tonny Morrison'ın romanından beyaz perdeye uyarlanan yeni filmi Beloved'ı tanıtmak için İngiltere'ye giden dünyanın en pahalı talk show'cularından Oprah Winfrey işin sonuna yaklaştığını ilan etti. Kalitesizleşen talk show'ların yakında tarihe karışacağı kehanetinde bulunan ünlü sunucu ‘‘Toplum daha ne kadar düzeysizleşebilir, korkarım epeyce; öyleyse benim gitme vaktim geldi’’ diyerek, iki yıl içinde TV programlarını bırakacağını açıkladı.7
Oprah Winfrey, dolaysız konuşmayı seviyor. Bu özelliği onu TV'deki talk show'ların kraliçesi ve kendi iddiasına göre, Amerika'nın en zengin zenci kadını yaptı.
Ama ‘‘Artık yeter’’ dedi Oprah. Yolun sonuna yaklaştığını açıklayıp, talk show tipi programların da TV'lerden silinip gitmek üzere olduğunu söyledi.
‘‘Anlaşmamın bitmesine iki yıl var’’ diyor Winfrey ‘‘sonra programı bırakıyorum; çünkü, bu tür programlar kendi kendilerini yok edecek.’’ Öyle görünüyor ki, bugüne dek çocukluk dönemi tecavüzlerinden Hollywood ilişkilerine dek bir çok olaya programlarında yer veren ve duyduklarından dolayı şok geçirmeyen Winfrey bu kez gerçekten sarsılmış. ‘‘TV talk show'larındaki olaylara artık inanmamaya başladım’’ diyor açıkça. ‘‘Daha ne kadar alçalabiliriz, bilmiyorum?’’ diyor.
İlgi çekmek için geliştirdiği talk show taktikleriyle şiddetli tartışmalara neden olan kişi, Winfrey'in Chicago'daki rakibi Jerry Springer. Milyonlarca Amerikalı'nın evine ulaşan bu ikilinin durumu, 1920'lerdeki içki yasağı sırasında, viski kaçakçılığı yapan gansterlere benziyor. Reyting savaşı, mafya savaşı kadar kanlı değil kuşkusuz. Ama Springer, galibiyet adına her şeyi yapmaya hazır. Konuklarını açık saçık konuşmaları için yönlendirmesi (bazen programda sözcükten çok bip duyuluyor), yumruk yumruğa kavgaların yaşanması sayesinde her gece kanallar arasında dolaşan birçok izleyici ona takılıp kalıyor.
Tüm bunlara karşın, 1986'da programa başlayan ve 12 yayın dönemi boyunca ara vermeyen Oprah Winfrey, hala Amerikalılar'ın en fazla izlediği talk show'cu. ‘‘Birkaç ay öncesine kadar Springer'ın önemli bir rakip olduğunu düşünüyordum’’ diyor Winfrey ve ekliyor ‘‘Fakat başarısının uzun süreceğini sanmıyorum. Çünkü, programı tam bir kabalık sirki. Canlı yayında birini öldürmedikçe, kafasına sandalyeyle vurmadıkça, seks yapmadıkça, geçen gün gördüğüm gibi pantolonunu indirip penisini göstermedikçe, önemin yok.’’
Winfrey üzücü bir öngörüde bulunuyor: ''Yakında TV'de canlı seks veya cinayet görünce hiç şaşırmayacağım.''
Bunları söyleyen talk show üzerine bir imparatorluk inşa eden Oprah Winfrey: TV Oscar'ı kabul edilen yedi Emmy ödül sahibi, kitabı liste başı olan, Time dergisi tarafından Amerika'nın en etkili 20 insanından biri seçilen Winfrey. Acaba bu sözlerle araya mesafe koyup Springer'i oyun dışı bırakmak mı istiyor?
Kafasını sallayıp tepki gösteriyor bu soruya: ‘‘Acaba toplumun beğenisi bu hızla alçalmaya devam edebilir mi, evet korkarım edebilir. Öyleyse benim için gitme zamanı gelmiştir.’’
Oprah bu günlerde İngiltere'de yeni filmi üzerinde çalışıyor. Ünlü sunucu işleriyle ilgili düşüncelerini kendine saklamayı seviyor. Horpo Production adlı bir film şirketi var. Ve şirket sayesinde gerçek bir servete sahip.
İDDİALI YENİ FİLM
Oprah Winfrey, köleliğin vahşetini sergileyen Beloved'ı film haline getirme başarısını çılgın kararlılığına borçlu. Jodie Foster eserin film olamayacağını söylemişti. Ünlü yönetmen Jane Campion, zenci duyarlılığını yakalayamayacağı gerekçesiyle teklifi reddetti. Truman Show'un yönetmeni Peter Weir, onun baş rol oynamasına karşı çıktı.
Film, Nobel ödüllü yazar Toni Morrison'a 1987'de Pulitzer Ödülü'nü kazandıran romandan beyaz perdeye uyarlandı. 1873'te Ohio'da geçen öykü, kölelikten kaçan Sethe'nin (Winfrey) geçmişiyle hesaplaşmasını anlatıyor. Beloved, 5 Mart'ta Avrupa'da gösterime çıkacak.
‘‘Film çekimi sırasında, ırkçılıkla ilgili deneyimlerimi düşünmedim’’ diyor Oprah. ‘‘Küçük yaşta tacize uğramış, bebeği ölmüş bir insan olarak bile, yaşadıklarım kölelik deneyimiyle bir değil. Seçme özgürlüğü geçmişimi yenmemi sağladı.’’
Gelecekle ilgili planlara gelince, Oprah kablolu televizyonda Oxygen adlı bir kadın kanalı kurmayı planlıyor. Sohbet programları yapmayacağı günlerin düşüyle yaşıyor: ‘‘Programlarda amacım, insanların dikkatini, nasıl yaşıyoruz, sorusuna yöneltmekti. Şimdi harekete geçmelerini istiyorum. Taciz konusu beni fazlasıyla rahatsız etmeye başladı. Hayatımızın büyük bölümünü anormallikler üzerine konuşarak geçiriyoruz. Ya bir şeyler yapacağız ya da çenemizi kapatıp oturalım.’’
Zor kazanılan şöhret
Oprah Winfrey 45 yaşında, 12 yıldır erkek arkadaşı Sedman Grahan'la yaşıyor. Çocuğu yok. Sık sık film teklifi almasına, başarısı konusunda herkesin hemfikir olmasına karşın her teklifi kabul etmiyor.
TV'deki yeni rakibi Springer, evli olup olmadığını bile saklarken Oprah, geçmişini ve sorunlarını izleyicileriyle paylaşıyor. Söylediklerine bakılırsa, Winfrey, Mississippi'nin Koscusko kentinde, 18 yaşında bir annenin kızı olarak dünyaya geldi. Annesi, babasıyla hayatında bir kez birlikte olmuştu. Onda da Oprah'a hamile kaldı. Büyükannesi tarafından büyütüldü. Sonraki yıllarda Wisconsin'de yaşayan annesi ve Tennessee'de yaşaşan babası arasında gidip geldi.
Dokuz yaşında, yeni yetme kuzeninin tecavüzüne uğradı. Sonraki beş yıl boyunca aile yakınlarından üç erkeğin cinsel tacizine uğradı. 14 yaşında hamile kaldı. Oğlu, doğumdan hemen sonra öldü. Annesi onu problemli çocuklar yuvasına yerleştirmek istedi. Yurt doluydu. Nashville'e yerleşti. 1971'de, lise öğrencisiyken girdiği 'Bayan Ateş Söndüren' adlı güzellik yarışmasını kazandı. Yerel radyoda sunuculuğa başladı. TV'ye geçtiğinde, Nashville'in en popüler kadın haber sunucusu oldu.
Amerika'da hiçbir ünlünün kilosu, rejim programı onunki kadar çok konuşulmadı. Winfrey, şişmandı, zayıfladı, sonra yine kilo aldı. Tüm gelişmeleri izleyicilerle paylaştı. 1.65 boyundaki oyuncu, 13 yıl önce Color Purple filmindeki Oscar'a aday gösterildiği Sofia rolü için rekor kilosuna ulaştı: Tam yüz kilo oldu.
O günden beri 77 kilo. Ani rejimlerden sonra 12-15 kilo veriyor. Birkaç hafta içinde 5 ya da 10 kilo geri alıyor. ‘‘Kilo vermek önemli. Ama yemeyi de çok seviyorum’’ diyor gülerek. Beloved'ın yönetmeni Jonathan Demme, film için fazla kilolu olduğunu açıkça söylemiş. Bu yüzden 10 kilo vermek için rejimde şimdilerde.