Güncelleme Tarihi:
Televizyon dizisi “Beyaz Gölge” bundan 30 yıl önce ABD’de çok popülerdi ancak dizinin baş karakteri Koç Ken Reeves’i canlandıran oyuncu Ken Howard hala sokakta yürürken kendisine “Selam Koç!” diye seslenen erkeklerle karşılaşabiliyor.
Ancak bu durum sadece Amerikalılar için geçerli değil. Türkiye’de, özelikle de son günlerde basketbol çılgınlığına kapılmış durumdaki İstanbul’da da 40 yaşın üzerindeki erkekler Howard’la karşılaşsalar kesinlikle benzer tepkiler verirlerdi.
Eski bir beyaz NBA oyuncusu olan Reeves’in dizindeki bir sakatlık dolayısıyla kariyerini yarıda kesip çoğunluğu siyahlardan oluşan bir lise basketbol takımının başına geçmesiyle gelişen olayları anlatan “Beyaz Gölge” dizisi ABD televizyonlarında çoğunluğu siyahlardan oluşan oyuncu kadrosu ve sosyal sorunlara eğilmesiyle bir devrim yapmıştı.
Dizi aynı şekilde basketbol milli takımı 2010 Dünya Kupası’nın finalinde Pazar günü ABD’yle oynayacak gibi görünen Türkiye’de de aynı şekilde büyük yankı uyandırmıştı.
Türkiye’nin basketboldaki hızlı başarısının kökleri kısmen 1980-82 yılları arasında siyah-beyaz ekranların favorisi olan “Beyaz Gölge”ye kadar dayandırılabilir.
Eski milli basketbolcu ve Efes Pilsen Basketbol Takımı İdari Menajeri Alper Yılmaz, “Dizi Türk insanının basketbolun farkında olmasını sağladı. Elbette diziden önce de Türkiye’de basketbol vardı, ancak ‘Beyaz Gölge’den sonra bir anda herkes basketbol oynamaya başladı” dedi.
O dönemde Türkiye’de televizyonun tek kanallı olduğu düşünüldüğünde “Beyaz Gölge”nin karşısında çok fazla rekabet olmaması da bu popülerliğe katkıda bulundu.
Türkiye’nin en değerli basketbol koçlarından biri olarak görülen Aydın Örs, etkinin gençler liginden başladığını ve bugünkü milli takımlar seviyesine kadar ulaştığını ifade etti. Türkiye’de o dönemde salon sporları hakkında kamuoyunun çok fazla bilgi sahibi olmadığını ifade eden Örs, “Bu diziyle basketbol her hafta insanları oturma odasına girdi” dedi.
Türk Milli Takımı’nda 1969-1981 yılları arasında ter döken Cihangir Sonat, o dönemde hakemlerin oyunculara, “Kararlara itiraz etmeyin, diziye yetişeceğiz” dediğini anlattı. Dizinin yayınlandığı yıllarda milli formayı giyen bir başka veteran basketbolcu Aytek Gürkan da dizinin maçlara ve milli takıma olan ilgiliyi artırdığını söyledi. Gürkan gülerek, “Herkes Koç Reeves’in bizim takımın koçu olduğunu hayal ederdi” dedi.
O yıllarda “Dallas” dışında Türk televizyonlarında çok fazla Amerikan dizisi yoktu. “Beyaz Gölge” ilk olarak 1980’de cuma geceleri yayınlanmaya başladı. Ardından cumartesiye alındı. Daha sonra 1993 ve 2001 yıllarında ise tekrar bölümleri yayınlandı.
Elbette Türk basketbol tarihinde Efes Pilsen’in 1996’da Koraç Kupası’nı kaldırması ve Hidayet Türkoğlu’nun bir NBA yıldızına dönüşmesi gibi önemli başka anlar da var. Ama bunların hiçbiri “Beyaz Gölge” kadar büyük etki yapmadı. Ülkenin her yerinden gençler dizinin karakterlerini kendilerine örnek aldı.
Bahçeşehir Üniversitesi’nde yarı zamanlı spor iletişimi dersi veren Yiğiter Uluğ, 18 yaşındayken kendi koçuna dizinin saatleriyle çakıştığı için takımın antrenman saatlerini değiştirmesi için yalvardığını anlattı. Uluğ, “Takımdaki arkadaşlarımızın bazılarını dizideki isimlerle anıyorduk. Ama tabii ki bir Türk’ün adının Salam olması kulağa tuhaf geliyordu” dedi.
Türkiye’nin en popüler sporu hala futbol olabilir. Ancak “Beyaz Gölge” basketbolun ikinci sıraya çıkmasını sağladı. Türkiye’nin Cumartesi günü Sırbistan’la oynayacağı yarı final maçında bu tutku iyice yüzeye çıkacak. Taraftarlar Sırbistanlı oyuncular topu aldığında ıslıkla dikkat dağıtacak, tribünler “Burası İstanbul, buradan çıkış yok” tezahüratlarıyla sarsılacak.
Bu haber New York Times'da yayımlanan "Turkey Channeled 'White Shadow' as Basketball Caught On" başlıklı haberden derlenmiştir.
Hürriyet'i Facebook'ta takip etmek istiyorsanız:
http://www.facebook.com/#!/HurriyetPlanet
Hürriyet'i Twitter'da takip etmek istiyorsanız:
http://twitter.com/HurriyetPlanet