Güncelleme Tarihi:
MİT tırları sanığı Tuğgeneral Hamza Celepoğlu ve FETÖ iddianamesinde örgütün kasası olarak tanımlanan Dilaver Azim ile telefon irtibatı olduğu belirlenen Ural, “Dilaver isimli şahısla 9-10 yıl önce arkadaşlarımla birlikte Anıttepe Jandarma çay bahçesinde tesadüfen tanıştım. Celepoğlu ile de jandarma sınıfı olduğu için tanışırım. Ben her bayramda çok geniş bir kitleye gönül almak, vefa göstermek için bayram mesajı çekerim. Her ikisi ile de bayram tebrikleri için mesajlaşıp konuştum” savunmasını yaptı. Ural, ifadesinde özetle şunları söyledi:
ESKİ VEKİL KAYINBİRADERİM
“Emekli meslek lisesi öğretmeni olan eşim ile görücü usulü evlendik. Oğlum İsmail 3-4 yıl kadar önce G.. firmasında 1 yıl kadar çalışmıştı. Daha sonra … firmasında işe başladı ve halen aynı firmada çalışmaktadır. G.. firmasına girerken referansı kayınbiraderim olan Muhammed Çetin’dir. Kendisi Fetullah Gülen anlayışını tasvip eden bir çizgideydi. Kendisi ile dünya görüşlerimiz bu nedenle farklıdır. Birbirimizi sevmediğimiz gibi kendisi ile de hiç görüşmeyiz. Kendisini en son 2013 yılında kayınpederimin cenaze töreninde gördüm. O dönemde AKP milletvekiliydi.
BANK ASYA HESABINI 2. BAŞKAN’DAN DUYDUM
Eşimin babası ve annesi 2013 yılında vefat etti. Onlardan kendisine bir takım miraslar kalmış. Adli müşavir olarak atandıktan sonra, yaklaşık 10 gün kadar önce Genelkurmay ikinci başkanı, eşimin Bank Asya’da hesabı olduğuna ilişkin bir bilgi olduğunu söyledi. Eşime sordum, 1 yıl önce babasından kalan mirasın bir kısmını abisi Hüseyin Çetin’in Bank Asya’ya kendi adına yatırdığını söyledi. Ben de ‘başka birisi senin adına nasıl bankaya hesap açtırır’ dedim. O da yatırdığını söyledi. Bunun üzerine ‘sen kendi adına bu hesaba herhangi bir para yatırdın mı’ diye sordum. O da bana daha sonra bir altın gününden edindiği altın ya da parayı abisinin ısrarı üzerine bu hesaba yatırmak için gittiğini, ancak bu hesabın üzerine ekleme yapamayacaklarını söylemeleri üzerine ayrı bir hesap açıldığını ve bu hesaba altın gününden edindiği para ya da altını yatırdığını söyledi. ‘Neden böyle bir şey yaparken bana haber vermedin’ dedim. ‘Kızarsın diye söylemedim’ dedi ve ağladı. Durumu ikinci başkanımıza anlattım, eşimin yaptığından benim sorumlu tutulmamın haksızlık olacağına inandığımı, Fetullahçı yapılanma ile uzaktan yakından bir ilişkim olmadığını, hakkımda bir tereddütü varsa hemen istifa edebileceğimi söyledim. Kendisi bana beklememi söyledi. Eşim kardeşlerini kıramadığı için bu şekilde davranmıştır. Bu davranışı örgütsel bir davranış olarak değerlendirmek bence haksızlık olur.
İKİ KERE GÖRDÜM
Dilaver Azim isimli şahsı 2 kez gördüğümü hatırlıyorum. Telefon rehberinde Dilaver Azim’in numarası ‘Dilözbkstn’ ismiyle kayıtlıdır. “Dil” kısmı Dilaver’in kısaltması “özbkstn” de Özbekistan’ın kısaltmasıdır. Bu şahsa telefon rehberimde kayıtlı olduğundan toplu mesaj gönderdiğim için dini bayramlarda mesaj göndermiş olabilirim. Dilaver Azim ile Jandarma Çay bahçesinde 9-10 sene kadar önce tesadüfen karşılaştığımızı ve tanıştığımızı hatırlıyorum. Bu karşılaşma sırasında Azim’in yanında asker kişiler olduğunu hatırlıyorum ancak kimler olduğunu hatırlamıyorum. Daha sonra aynı şahıs benim ofisime bir arkadaşımla beraber gelmişti. Bu arkadaşımın da kim olduğunu hatırlamıyorum. Sadece çay içip ayrıldılar.
CELEPOĞLU İLE SELAMI KESTİM
Ben MİT tırları davasında ismi geçen Hamza Celepoğlu’nu jandarma sınıfı olması nedeniyle tanırım. Kendisi ile zaman zaman telefonda konuşmuşumdur. 2014 yılı Ocak ayının ilk günlerinde MİT tırları gerçekleştikten sonra Hamza Celepoglu’nun bana bir çağrı bıraktığını fark ettim. Kendisini sonra aradım ve ne yaptığını, bana birşey mi soracağını sordum. Kendisi ‘söyleyeceğim bir şey yok sadece bir sesini duyayım dedim’ dedi. Sonraki telefon görüşmelerimiz de genellikle bayram tebriği şeklindeki konuşmalardır. Hamza Celepoğlu ve Haluk Zeybel’in son birkaç yılda Fetullah Gülen yapılanması içerisinde hareket ettiklerine ilişkin yaygın bir söylenti vardı. Ben de bu nedenle bu kişilerle selamı ve kelamı kestim. Her ikisini de bu dönemde telefonla konuşmuş olabilirim. Ancak bu samimiyet ifadesi değildir.
IŞİD SALDIRISI SANDIM
(15-16 Temmuz) İstanbul’da o tarihte görevli bulunduğum 1. Ordu Askeri Savcılığından mesai bittikten sonra koruma aracımla Fenerbahçe Orduevi lojmanlarına geldim. Televizyonu açtığımda Boğaz köprüsünün kapatıldığı söyleniyordu. IŞİD terör örgütünün Boğaz köprüsüne yönelik bir bombalı saldırısını önlemeye yönelik bir tedbir ve operasyon olduğunu düşündüm. Arkasından bir anda orduevi lojmanlarının giriş ve çıkışlarını zırhlı araçlarla kapattılar. Sıkıyönetimden bahsedilmeye başlandı.
MALTEPE ASKERİ CEZAEVİNİ BOŞALTIN
Nöbetçi Askeri Savcı olan Üsteğmen A.B. aradı. Maltepe Askeri Cezaevine 1. Ordu Komutanlığından bir kısım talimatlar verildiğini, cezaevinde kalan tutuklu ve hükümlülerin tamamını bir koğuşa doldurulmasının istendiğini, boşalan koğuşlara birçok tutuklu şahsın getirileceğine dair cezaevi müdürü olan Albaya talimat verildiğini belirtti. Ben de kendisine iznim olmadan kimsenin cezaevine konulamayacağını ve cezaevinden de çıkarılamayacağını, talimatımı tutanak altına alması emrini verdim. Daha sonra TRT 1’de darbecilerin yönetime el koyduğuna dair beyanlarının okunması üzerine hemen 1. Ordu Komutanına ulaşabilmek için Karargâhı aradım. Harekât Nöbetçi Amirliğinden ulaşabildiğim, isimlerini bilmediğim bir yüzbaşı ve yarbay Türkiye genelinde Sıkıyönetim ilan edilerek ordunun yönetime el koyduğunu söylediler. Bu konudan neden haberdar olmadığımı ve beni 1. Ordu Komutanıyla görüştürmelerini söyledim.
BAŞINDA KÖSE’NİN OLDUĞU KONUŞULUYORDU
Bu yapıyla ilgili somut bir bilgim bulunmamaktadır. Sadece kamuoyunda basın yayın organları vasıtasıyla edindiğim bilgiler ve dilden dile dolaşan söylentilerdir. FETÖ’nün askeri yargı içerisinde yapılandığı yeni atanan askeri hakimlerin bu yapının kontrolünde olduğu bu işin başında da Genelkurmay Adli Müşaviri Muharrem Köse’nin olduğu, askeri yargı içerisinde bu yapının etkinliğini bu şahsın yönettiği söyleniyordu. Köse’nin bu iddialarla ilgili tahkikat geçirdiği ve sonucunda kamuoyundaki iddia ve söylentileri doğrulayacak mahiyette bulunamadığının söylendiğini duymuştum.”