Oluşturulma Tarihi: Ocak 07, 1998 00:00
Rönesans'ın dünya kültürüne armağan ettiği sanat dallarından biri olan bale, Avrupa'da 500 yıllık bir geleneğe sahip. Müziği, bedensel ifade biçimlerini ve sahne düzenlemesini biraraya getiren bu büyülü sanat dalının Türkiye'deki geçmişi ise çok daha yeni. Sadece 50 yıllık. Türk balesi, 50'nci yaşını 6 Ocak'ta görkemli bir geceyle kutlayacak.Avrupa'da 500 yıllık köklü bir geleneğe sahip olan bale sanatı, Türkiye'de henüz çok genç. Bu yıl 50'nci yaşını kutlayan Türk balesi, bu kısacık geçmişine karşın, hızlı bir ilerleme kaydetti ve önemli başarılara imza attı. İlk adım Ruslar'danDaha 1860'larda Güllü Agop'un Gedikpaşa'daki tiyatrosuna yabancı bale toplulukları gelip gösteriler yapıyordu, ama Türkiye, bale sanatıyla tanışmasını bir anlamda 1917 Bolşevik Devrimi'ne borçlu. Türkiye'ye ilk bale adımlarını, devrimden sonra İstanbul'a sığınan Rus bale öğreticileri getirdi. Mesleklerini sürdürmek isteyen Rus sanatçılar, İstanbul'da özel olarak öğrenci yetiştirerek amatör gösteriler düzenlediler. 1930'lu yılların ilk yarısında, çoksesli müzik yaygınlaşmaya başlayınca bale öğrenimi için Rusya'ya öğrenci gönderilmesi bile düşünüldü. Ancak, bu istek bir türlü gerçekleşmedi. Bu arada, Eminönü ve Beyoğlu halkevlerinde Krasa Arzumanova, Jenya Nasanova gibi eğiticiler, bale dersleri vermeye başlamışlardı. Tenasüp Onat, Yıldız Alpar o dönemde baleye başlayan sanatçılarımız. Bale okulu kuruluyorTürkiye'de klasik balenin temeli, ilk kez 1947'de, ama Rusların değil İngilizlerin yardımıyla atıldı. İngiltere'de pek çok ünlü bale sanatçısını yetiştiren Dame Ninette de Valois, Türk hükümetinin davetlisi olarak İstanbul'a geldi. Özel sınavla seçilen 29 çocuğun alındığı ilk bale okulu, 6 Ocak 1948'de Yeşilköy Pansiyonlu İlkokulu'nda açıldı. Okul 1950'de Ankara'ya taşındı ve bir süre sonra Ankara Devlet Konservatuarı'na bağlandı. Bundan yedi yıl sonra da ilk mezunlarını verdi. Okulun Ankara'ya taşınması ile birlikte genç Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti, bu yepyeni sanat dalının da başkenti oldu. 1961 yılında Türkiye'deki ilk 'gerçek' bale gösterisi yapıldı. Ninette de Valois'nın yardımcısı Ailne Philips'in sahneye koyduğu Coppelia balesine Başkentliler inanılmaz bir ilgi gösterdi. Bilet bulabilmek için bir gece önceden kuyruğa girip uykusuz kalmayı bile göze aldılar. Bu dönemden sonra artık Türk balesi de yıldızlar üretmeye başladı. Meriç Sümen, Oytun Turfanda, Jale Kazbek, Gülcan Tunççekiç, Sait Sökmen, Tanju Tüzer gibi. 1964 Türk balesi için önemli bir dönüm noktası oldu. Dame Ninette de Valois, Ferit Tüzün'ün müziğiyle, Çeşmebaşı balesini sahneye koydu. Bundan dört yıl sonra, 1968'de ise ilk kez bir Türk koreografın, Sait Sökmen'in Ravel müziğiyle sahneye koyduğu bale spot ışıklarına çıktı: Çark. 1976- 77 sezonu bir başka önemli olaya sahne oldu. Türk bale tarihinin ilk uzun balesi olan Hürrem Sultan, Oytun Turfanda'nın koreografisi ve Nevit Kodallı'nın müziğiyle sahnelendi. İstanbul'da yeniden İstanbul'da kurulup Ankara'ya giden bale sanatının İstanbul'a geri dönüşü ise 1953 yılında oldu. 1940'lı yıllarda Türkiye'ye gelen Olga Nuray Olcay'ın öncülüğünde İstanbul Devlet Konservatuarı'na bağlı bir bale bölümü kuruldu. Dokuz yıl sonra Kültür Sarayı'na taşınan topluluk, daha sonra Ankara Devlet Opera ve Balesi'ne bağlandı. Kültür Sarayı'nın açılışı daha önce Ankara'da sahnelenen Çeşmebaşı, Fındıkkıran ve Çark baleleri ile yapıldı. Kültür Sarayı'nın 1970 yılında bir yangında kül olması, İstanbul'daki bale çalışmalarını da olumsuz etkiledi. 1973 yılına kadar bale gösterisi yapılamadı. Aynı yıl Güloya Aruoba'nın yöneticiliğe atanmasıyla, aksayan çalışmalar yeniden başladı. Ve o günden bu yana aralıksız olarak sürüyor. Ankara ve İstanbul'da iyice yerleşen belli bir seyirci kitlesine sahip olan balenin İzmir'e gelebilmesi için ise 80'li yıllara kadar beklemek gerekti. İzmir Devlet Opera ve Balesi'nin açılışı da 21 Ekim 1982'de Çeşmebaşı ile yapıldı. [Ana Sayfa] [Gündem] [Ekonomi] [Dünya] [Yaşam] [Dizi] [Spor] [Yazarlar] [Ekler] [Standart karakterler]
button