TÜSİAD'dan hükümete seçim desteği

Güncelleme Tarihi:

TÜSİADdan hükümete seçim desteği
Oluşturulma Tarihi: Aralık 22, 2006 11:20

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı ve TÜSİAD YİK Başkanı Mustafa Koç genel seçimlerin zamanında yapılması gerektiğini söyledi.

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de 'toplumsal uzlaşma' içinde gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguladı.

TÜSİAD'ın, Ankara Sheraton Otelinde yapılan, 2006 yılı Üçüncü Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısının açılışında konuşan Sabancı, 2007 yılında ekonomik ve siyasal istikrar içinde reformlar kararlılıkla sürdürüldüğü ve açık müzakere başlıklarında hızlı uyum perspektifiyle hareket edildiği takdirde, 2008 ve sonrasında Türkiye'nin önünün dikkate değer biçimde açılacağını” söyledi.

Bunun için ilgili tüm kesimlerin sorumluluk içinde hareket etmeleri gerekeceğine vurgu yapan Sabancı, genel seçimlerin zamanında yapılması gerektiğini ifade etti.
Bunun yalnızca ekonomik istikrar açısından yaklaştıkları bir konu olmadığını belirten Sabancı, Türkiye'nin, önüne çıkan her dönemsel sorunu, erken seçime başvurarak çözme alışkanlığından kurtulması gerektiğini söyledi.

KÖŞK İÇİN TOPLUMSAL UZLAŞMA

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 'toplumsal uzlaşma' içinde gerçekleştirilmesi gereğine de işaret eden Sabancı, cumhurbaşkanlığı makamının; sosyal ve tarihsel kökleri itibariyle ve bugünkü işlevleri itibariyle bir uzlaşma ve uzlaştırma makamı olduğunu kaydetti. Sabancı, “Bu yalnızca devlet organlarının sağlıklı çalışması açısından değil, toplumsal huzur açısından da önemli bir noktadır” dedi.

Hükümetin, gerek reformlar gerekse AB uyumu bakımından aktif bir icraat sergileyerek genel seçimlerin zamanında yapılmasını ülke yararına kullanması gerektiğini ifade eden Sabancı, Türkiye'nin 2007 yılında yılların gündemi olan vergi, sosyal güvenlik, sağlık ve yargı sistemine ilişkin reformları mutlaka tamamlaması gerektiğini söyledi.
Sabancı, müzakere başlıklarının da fiilen kapanmaya hazır düzeye getirilmesi gerektiğini kaydetti.

Sabancı, “mali disiplinden taviz verilmemesi, özerk kurumların ekonominin makro hedeflerini gerçekleştirme konusundaki çabalarına destek verilmesi” gerektiğini anlatırken, gerek bütçe disiplinin korunması gerekse enflasyon hedeflerinin tutturulmasının, 2007 yılında hayati önem taşıyan konular olarak görülmesi gerektiğini söyledi.

“2007, OLGUNLUK SINAVI İLE KARŞIMIZA ÇIKMAKTA”

Sabancı bu arada, hükümetin ülkede zaman zaman tedirginlik yaratan konuların gündemi işgal etmesine izin vermemesi gerektiğini ifade ederken, şöyle konuştu: “Toplumun geniş kesimlerinde laiklik konusunda kaygı uyandıran kimi çıkışların yarattığı atmosfere, bir de kamu yönetiminde liyakat ve becerinin ikinci plana atıldığı görünümünü veren kadro seçimleri eklendiğinde ortaya sıkıntı verici bir tablo çıkmaktadır.

Kısa vadeli bakış açılarıyla yürütülen muhalefetin, orta ve uzun dönemde Türkiye'nin ulusal çıkarlarına zarar verdiği gözden kaçırılmamalı. Ülkeyi hedeflerine ulaştıracak somut programlarla toplumun önüne çıkan çağdaş vizyona sahip ve etkili bir muhalefete Türkiyle her zaman büyük ihtiyaç duymaktadır.. AB ile ilişkilerde tüm kesimler duygusallıktan uzak, uzun vade ve soğukkanlı bir bakış açısıyla konuya yaklaşmalı. Türkiye tam üyelik perspektifini muhafaza ettiği sürece, hedefine adım adım yaklaşacak ve kendisinden yana tavır alan cepheyi genişletecektir. Orta vadeli bir perspektif içinde Avrupa'ya egemen olmuş gibi görünen bugünkü dar bakışlı, kısa vadeli politikaların devreden çıkmasının sağlanması için elimize daha çok fırsat geçecektir.”

Sabancı tüm bu hususların bir bütün olduğunu vurgularken, bunlardan birinin bile eksik olmasının Türkiye'nin hedeflerine ulaşmasını zorlaştıracağını söyledi. Dünya konjonktürünün yeterince sorun çıkardığını kaydeden Sabancı, “Bir de biz kendimizi engellemeyelim. 2007 yılı bir olgunluk sınavı ile karşımıza çıkmaktadır. Bu sınavı da başarıyla atlatırsak, ülkemiz gelişmiş ülkeler arasında yerini alma idealine doğru çok büyük bir adımı atmayı başarmış olacaktır” diye konuştu.

Haberin Devamı

KOÇ: 2007 ZOR BİR YIL OLACAK

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Mustafa Koç, “Bugün itibarıyla elimizde bulunan bütün veriler, 2007'nin zor bir yıl olacağını gösteriyor” dedi.

Koç, TÜSİAD'ın 2006 yılı Üçüncü Yüksek İstişare Konseyi Toplantısının açılışında yaptığı konuşmada, dünyaya bakıldığında 2007 yılının, bizim coğrafyamızda “mevcut kartların karıştırılıp, yeniden dağıtılacağı bir yıl olması olasılığının” öne çıktığını belirterek, Türkiye'ye bakıldığında ise 2008 ve sonrasında nasıl bir Türkiye'de yaşanılacağının, 2007 yılındaki gelişmeler tarafından büyük ölçüde belirleneceğini görebildiklerini kaydetti.

KOÇ: SEÇİMLER ZAMANINDA YAPILMALI

Haberin Devamı

Eldeki imkanların ve stratejilerin dikkatle gözden geçirilmesi gereken yeni bir döneme girildiğini ifade eden Koç, 2007 yılını politik sağduyu, ekonomik disiplin ve istikrar içinde geçirmenin zorunluğu olduğunun altını çizmek istediğini bildirdi.

“Bunun için seçimler zamanında yapılmalı, cumhurbaşkanlığı seçimleri uzlaşma içinde gerçekleşmeli ve genel seçimlere bağlı olarak mali disiplinin zedelenmesine izin verilmemelidir” diyen Koç, hükümetin reform sürecine ara vermemesini, eksikleri hızla tamamlamasını, bu reformların uygulanmasını ve tabana yayılmasını başarması gerektiğine işaret etti.

Koç, ülke yönetimine uyum manzarasının egemen kılınması için tüm kesimlerin çaba sarf etmesini de isteyerek, Türkiye'nin gelişmişliği, demokrasiye bağlılığı, modern toplumsal değerleri kucaklayışı ile bölgenin diğer ülkelerinden ayrışabildiği ölçüde, önüne koyduğu hedefleri gerçekleştirebileceğine dikkat çekti.

AB İLE İLİŞKİLER

AB Konseyi'nin Türkiye hakkındaki son kararının, ülke içinde bazı kesimlerce, Türkiye'nin AB ile ilişkilerini bir fırsat olarak değerlendirdiklerine işaret eden Koç, kararı Türkiye'nin tam üyelik hakkının teslim edilmemesi yönünde, kesin bir irade beyanı olarak yorumladıklarını aktardı.

Haberin Devamı

Koç, şunları söyledi: “Elbette AB içinde konjonktürel olarak bir kaç ülkeden oluşan bir cephenin önümüze teknik olmaktan çok, siyasi bir yaklaşım ile engel koymaya çalıştığını, Türkiye'yi yavaşlatmak ya da tam üyelik dışındaki bazı seçenekleri zorlamak istediğini görmüyor değiliz. Ama gördüğümüz başka şeyler de var. Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği, orta vadeli bir perspektif içinde değerlendirilmesi gereken bir konudur. Bazı Avrupa ülkelerinde bugün gördüğümüz siyasi tavırlar, tamamen kısa vadeli ihtiyaçların ürünüdür. Türkiye kararlılığını koruyup anlatabildikçe, son Kıbrıs açılımında olduğu gibi inisiyatifi elinde tuttukça, AB ülkeleri içinde taraftar cephesini genişletmektedir. AB'nin uluslararası politikada etkili olmaya çalışırken, göz önünde tuttuğu coğrafyaya baktığınızda, Türkiye olmaksızın bir gelecek tasarımı yapmasının mümkün olmadığını söylemek abartılı bir yaklaşım olmayacaktır.

Haberin Devamı

Aksi taktirde AB'nin de yavaş yavaş desteklemeye başladığı, NATO'nun etki alanını Karadeniz, Kafkaslar ve Büyük Orta Doğu'yu genişletme yaklaşımı ile son derece çelişen bir durum ortaya çıkacaktır. Ayrıca AB'nin kendi analizlerine göre, enerji alanında Rusya'ya olan bağımlığını azaltacak bir alternatif ararken, Türkiye'yi bir köprü olarak kullanmak dışında bir seçeneği de bulunmamaktadır.

Yaşlı Avrupa'ya yapacağımız gençlik aşısının kültürler ve medeniyetler arası diyalog ihtiyacını sağlayacağımız katkıdan, geniş pazar olanaklarımızdan söz etmiyorum bile.”

Koç kısa dönemde ise Türkiye'nin AB ile ilişkilerini, “kriz çözen, çözüm inisiyatifini elinde tutan bir tavırla sürdürmesi, kışkırtmalara kapılmadan, tam üyelik perspektifini kararlılıkla korumasının” etrafını saran ateş çemberinin ortasında ayağını yere sağlam basabilmek için zorunlu gözüktüğünü de kaydetti.

Haberin Devamı

DÜNYADAKİ GELİŞMELER

Mustafa Koç, konuşmasında dünyadaki son gelişmeleri de değerlendirdi. Bu yılın en önemli olayının ABD seçimleri olduğunu ifade eden Koç, “Bush yönetiminden kısa vadede büyük yön değişiklikleri beklemek yanlış olacaktır. Ama başkan Bush'un söylem düzeyinde teskinliğini korurken, eylemde (Irak'tan onurlu çıkış)a imkan sağlayacak yeni politika seçeneklerini gündemine almak zorunda kalması kaçınılmaz olacaktır” dedi.

Bu konunun Türkiye'yi yakından ilgilendirdiğini, çünkü Başkan Bush'un önüne konan muhtelif politika önerileri içinde, Türkiye'ye önemli roller akseden ve bölgedeki varlığını değerlendirmekten söz eden seçeneklerin de bulunduğuna dikkat çeken Koç, belki de Türkiye'nin 1 Mart teskeresinden bu yana ilk kez söylediklerine kulak kabartılan bir ülke konumuna gelebileceğini bildirdi.

Haberin Devamı

Türkiye'nin, Bush yönetimi ile temaslarını sürdürürken, demokratlarla geleneksel olarak zayıf olan ilişkilerini güçlendirmek için özel bir çaba sarfetmesi gerektiğini de dile getirmekte yarar gördüklerini ifade eden Koç şöyle devam etti:

“Ele alınması gereken bir başka konu da NATO Zirvesidir. Terörizm, kitle imha silahları ve enerji kaynaklarının korunması, NATO'nun en önemli meseleleri olarak ilan edildi. Bu da önümüzdeki dönemde NATO'nun bölgemizdeki faaliyetlerinin yapısında bir değişiklik anlamına gelebilir.

Türkiye, bu açıdan da fırsat ve riskleri iyi değerlendirmelidir. Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafya, 2007'de de kriz üretmeye devam edecektir. Genel planda enerji güvenliği konusunda yeni gerginliklerin yaşanması sürpriz olmayacaktır. Tek, tek ülkelere bakıldığında ise etrafımızın her an patlamaya hazır gerilim ve çatışmalarla çevrilmiş olduğu görülmektedir. İran'ın nükleer güvenliği ile ilgili sorun ise çözümsüz kaldığı taktirde, bu durum küçümsenemeyecek olumsuzluklara yol açabilir.”

Koç, Irak'ta ABD'nin halen çözümsüzlük içinde olduğunun, son tartışmalarla tescil edildiğini söyledi.

Ayrıca Koç, İç savaşın yaygınlaşmasının bu ülkenin parçalanmasına ve oluşacak girdabın içine komşu ülkelerin de çekilmesine neden olabileceğine dikkat çekti.

Koç buna karşılık Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması başarıldığında, kalıcı istikrarın nasıl sağlanabileceğinin, bugünden görebilmenin de mümkün olmadığını ifade etti.

Lübnan'daki rejimin dayanamayacağı baskılar altında olduğunu, son günlerde iç savaşın Filistin'de de bir ihtimal olarak belirmesinin kaygı verici konumda bulunduğunu kaydeden Koç, “bu sorundaki çözümsüzlük tüm bölgeyi ve dünya siyasetini olumsuz etkilemektedir. Türk toplumunun özel bir hassasiyetle izlediği bu konu tıpkı komşularımızdaki sorunlar gibi, Türkiye'yi ciddi biçimde meşgul edebilir” dedi.

Koç, böylesine bir ortamın, bir yandan güçlü stratejilere sahip olmayı, buna göre davranmayı, bir yandan da her türlü istikrarsızlıktan uzak durarak ayağını yere sağlam basmayı gerektirdiğini sözlerine ekledi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!