TÜSİAD'dan hükümete şûra eleştirisi

Güncelleme Tarihi:

TÜSİADdan hükümete şûra eleştirisi
Oluşturulma Tarihi: Kasım 20, 2006 15:04

Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı, Milli Eğitim Şurası’nda, üniversitelere girişte Meslek Liseleri’ne katsayı uygulamasını kaldırmaya yönelik alınan kararın, Şûra’nın siyasete alet edildiği izlenimini doğurduğunu ve kamuoyunda rahatsızlık yarattığını öne sürdü.

“MİLLİ EĞİTİME SİYASİ İSTİSMAR PERSPEKTİFİNDEN BAKILIYOR”

Sabancı, Orta Karadeniz Sanayici ve İşadamı Dernekleri Federasyonu’nun (OKASİFED) düzenlediği “AB ve Türkiye Ekonomisi” konulu toplantıda yaptığı konuşmada, AB, ekonomi, reformlar ve eğitim gibi konulara ilişkin görüşlerini açıkladı. Türk siyasi tarihinde hükümetlerin Milli Eğitim konusunu, genellikle, ülke ihtiyaçlarını karşılayacak bir perspektiften değil, siyasi istismar perspektifinden ele aldığını belirten Sabancı, geçen hafta gerçekleştirilen Milli Eğitim Şurası’nda da, “muhtemelen ilave birkaç oy getireceği düşüncesiyle”, üniversitelere girişte Meslek Liseleri’ne katsayı uygulamasını kaldırmayı tavsiye eden bir karar alındığını hatırlattı. Sabancı, “Bu girişim, Şura’nın siyasete alet edildiği izlenimini doğurarak kamuoyunda rahatsızlık yarattı” dedi.

“LAİK SİSTEME BORÇLUYUZ”

TÜSİAD’ın, yükseköğretime girişte katsayı konusu ilk gündeme geldiğinden bu yana, katsayı farklılığını kaldırmaya yönelik düzenlemelerin ortaöğretimin sorunlarına çare olmayacağını vurguladığını dile getiren Sabancı,  “Ülkemizde mesleki ve teknik eğitim sisteminin, sanayi ve hizmet sektörleri için yüksek nitelikli ara kademe insan gücü yetiştirmesine ihtiyaç vardır. Bu amaçla meslek okullarının kalitesinin iyileştirilmesi, meslek okulu-istihdam ilişkisinin etkin şekilde kurulması ve mezunların iş hayatına atılmalarının desteklenmesi gereklidir. Maliyeti genel lise eğitiminden fazla olan mesleki ve teknik liselerden mezun olanların, kendi alanlarından farklı bir alanda yükseköğrenim görmelerini kolaylaştıran düzenlemelerin ciddi bir kaynak israfına yol açacağı da dikkate alınmalıdır. Türkiye bu noktalara kolay gelmedi. Bugün ülkemizde, sayıları yetersiz de olsa, dünya normlarında eğitim görmüş bir kitle mevcutsa, bunu laik eğitim sistemimize borçluyuz" dedi.

“301'DE YAPICI TAVIR BEKLİYORUZ”

Konuşmasında AB ile ilişkilere de değinen Sabancı, Avrupa Komisyonu’nun 8 Kasım’da yayınladığı İlerleme Raporu’nun bir yandan reform sürecindeki yavaşlamayı eleştirirken, diğer yandan da Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği yolunda kaydettiği ilerlemeleri olumlu değerlendirdiğini kaydetti. Sabancı, raporda özellikle TCK’nin 301. maddesinin eleştiri konusu yapıldığına dikkat çekti. Hükümetin bu konuyu olumlu bir yaklaşımla ele aldığını ve sivil toplum kuruluşları ile yapılan toplantı sonucunda, bu maddenin yeni biçimi ile ilgili bir öneri hazırlanması çalışmalarının devam ettiğini hatırlatarak, “Bu konuda, muhalefetten de yapıcı bir yaklaşım bekliyoruz” dedi.

“AB SÜRECİNİN SAHİPLENİLMEMESİ ÜZÜNTÜ VERİCİ”

Türkiye gibi köklü gelenekleri olan bir devletin, idari ve kurumsal yapısında değişikliklere giderek, bir bölümü ciddi ekonomik maliyetler de yaratacak olan mevzuat değişikliklerini uygulamaya koymasının kolay olmayacağını dile getiren Sabancı, “Öte yandan, müzakere sürecinde kaydedilecek her ilerleme, Türkiye’deki ekonomik ve siyasi istikrar ortamını perçinleyerek öngörülebilirliği ciddi boyutlarda artıracak ve bu durumun yaratacağı ekonomik refah etkisi, uyum maliyetini önemli ölçüde hafifletecektir” diye konuştu. Sabancı, TÜSİAD olarak, Avrupa Birliği’ne uyum sürecinin Hükümet’in icraatının temel gündem maddesi olmasının gerekliliğini her fırsatta vurguladıklarını ifade ederek, şunları söyledi: “Bütün aday ülkelerin müzakere süreçleri en canlı tartışmaların yaşandığı, hükümetlerin en yoğun bilgilendirme kampanyalarına giriştikleri dönemler olmasına rağmen, ülkemizde bu tür bir sahiplenme olmaması gerçekten üzüntü vericidir. Durum böyle olunca da, Avrupa Birliği’nin bazı konulardaki çifte standardı, verdiği sözleri tutmama eğilimi ve kendi değerlerine aykırı hareketleri gibi pek çok konuyu dünya kamuoyuna anlatmakta ya güçlük çekiyor ya da çok geç kalıyoruz.”

“EKONOMİ SİYASİ TARTIŞMALARIN GÖLGESİNDE KALIYOR”

Sabancı, ekonominin zaman zaman siyasi tartışmaların gölgesinde kaldığını ve siyasi belirsizliklerden olumsuz yönde etkilendiğini kaydetti. Kriz sonrası dönemde ekonomide elde edilen başarıların geleceğe dair umut verici olsa da, içinde bulunulan ekonomik ve siyasi şartlar bakımından bunun tek başına yeterli olmadığını dile getiren Sabancı, ekonominin bugüne kadar sergilediği başarıda çok önemli bir rol oynayan uluslararası konjonktürün, kısa bir süre Türkiye’nin aleyhine dönmesinin bile, son dört yıllık süreçte elde edilen makroekonomik kazanımları olumsuz etkilediğine dikkat çekti.

Sabancı, Ekim ayı itibarıyla, yıllık enflasyonun yüzde 10, ikincil piyasa faizlerinin ise yüzde 20 seviyelerinde seyrettiğini hatırlatarak, “Dalgalanma öncesi 1,35 seviyesi etrafında dalgalanan dolar kurunun, Ekim ayı genelinde 1,45 civarında bulunduğu görülmektedir. Konut başta olmak üzere, tüketici kredilerinin yavaşladığı bu dönemde, ilk altı ayda yüzde 7 olarak gerçekleşen büyüme hızımızın da kademeli olarak düşeceği anlaşılmaktadır. Milli gelirimizin yüzde 8’ine ulaşan cari açığımızın yarattığı risk nedeniyle, büyüme hızında beklenen yavaşlamanın enflasyon üzerindeki olumlu etkisinin de sınırlı olacağı tahmin edilmektedir” diye konuştu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!