Güncelleme Tarihi:
GÜL LAİKLİK İLKESİNİ UNUTMAMALI
“Cumhuriyetin temel ilkelerine ve kuruluş felsefesine sadakat, tarafsızlık, devletin kurumları arasındaki uyumu gözetme ve laikliğin korunması” gibi konuları öne çıkararak topluma güvence verme ihtiyacını hissettiğini belirten Yalçındağ, "bu ihtiyacın, kendisinin de gözlemlediği ve değer verdiği bir toplumsal hassasiyetten kaynaklandığı açıktır."
"Bu hassasiyetin, toplumun Cumhurbaşkanı’nı tarafsız bir kimlik içinde görme arzusunun ötesinde, laikliğin ve Atatürk ilkelerinin korunması hususunda bir taraf olarak görme ihtiyacının da bir ifadesi olduğu unutulmamalıdır."
HÜKÜMETE; "HATALARINIZI TEKRARLAMAYIN"
"Geçmiş dönemde toplumda kaygı ve hassasiyet yaratan gelişmeler, Cumhurbaşkanlığı seçim süreci ile başlamamıştır. Yine unutmamalıyız ki ondan önce, asıl olarak, bazı hükümet üyelerinden, yerel yönetimlere, parti yöneticilerine kadar uzanan kimi icraat, söylem ve tutumlar bu duygu ve düşüncelerin doğmasına ve gelişmesine neden olmuştur. Örneğin, önceki kabine döneminde ortaya çıkan Milli Eğitim ile ilgili kaygı verici tutumların ve söylemlerin, bu kabine döneminde tekrarlanmaması siyasal gerilimin düşürülmesi açısından büyük önem taşımaktadır. AKP, seçim döneminde milletvekili adaylarını, seçim beyannamesini ve propaganda üslubunu “bir merkez sağ parti olma” hedefiyle şekillendirmiş olduğu izlenimini vermekteydi. Yaratılan bu beklentinin karşılanması gerekir. Ne yazık ki bu yaklaşımın kabineye beklendiği ölçüde yansıdığını göremedik. Özellikle yalnızca bir tek kadın bakanımızın olmasını seçim öncesi beyanlarla bağdaşmaz bulduk".
"Yüzde 47’ye yakın bir oy alarak Sayın Başbakan’ın deyimiyle “toplumsal merkeze” yerleşmiş bir partinin, geçmiş hatalarını tekrarlamayacak bir vizyona, iradeye ve özgüvene sahip hale gelmiş olduğuna inanmak istiyor ve bunun hükümet icraatına da yansımasını bekliyoruz."
ANAYASADA CUMHURİYETİN KAZANIMLARI KORUNSUN
"Türkiye’de serbest piyasa ekonomisinin kalıcılığını sağlamak için, toplumsal uzlaşma kanalları açık, geniş katılımlı, çoğulcu demokratik bir siyasal yapı zorunludur. Cumhuriyetimizin temel ilkelerinin korunduğu, devlet ve birey hakları dengesini gözeten, demokrasinin evrensel ilkelerine uygun yeni bir Anayasa, toplumsal uzlaşmayı tesis ederek siyasal ve ekonomik istikrarımızı kalıcı hale getirecektir. Bu bakımdan, Anayasa’nın yeniden kaleme alınması ülkemize önemli bir fayda sağlayabilir".
ANAYASA ÇALIŞMALARI ŞEFFAF OLSUN
-Yeni Anayasa, 84 yıllık Cumhuriyet kazanımlarını ve temel değerlerini eksiksiz olarak yansıtmalıdır.
-Yeni bir Anayasa’nın hazırlanma sürecinin metnin kendisi kadar önemli olduğu hiçbir zaman unutulmamalıdır. Her şeyden önce süreç son derece şeffaf olmalıdır.
-Anayasa bütünlüklü bir metindir. Taslağı parça parça kamuoyuna sızdırarak tepki ölçmek, şeffaf ve sağlıklı bir yöntem olmaktan çok uzaktır. Metnin bütünü bir an önce tartışmaya açılmalıdır.
-Böylesine önemli bir konunun aceleye getirilmemesi gerekir. Toplumun tüm katmanlarında Anayasa metninin yeterince tartışılması, alternatiflerin ve uzlaşma formüllerinin ortaya çıkabilmesi için gerekli zamanın tanınması birinci derecede önemlidir.
-Yeni Anayasa yalnızca hükümetin iradesini yansıtan bir çalışma olamaz. Çoğunluk formülü bu konuda çalışamaz. Anayasaların toplumsal uzlaşmayı yansıtan metinler olduğu akıllardan çıkarılmamalıdır.
-Anayasa’nın geçmiş ile hesaplaşma anlayışı ile kaleme alınmaması, dönemsel politik beklentilerden ve tepkilerden arındırılması şarttır. Hükümetten, bu süreci sağlıklı bir şekilde yönetmesini bekliyoruz.
EKONOMİDE DE HATA YAPMAYIN
"Temmuz sonunda yaşanmış olan bu dalgalanmayı bir nevi uyarı mekanizması olarak görmek gerekiyor. Dünya ekonomisinde bu riskler mevcutken, iktisadi politikada yapılacak bir hatanın maliyeti çok ciddi refah kayıplarına neden olabilir."
ÇOĞU KONU HÜKÜMET PROGRAMINDA YOK
"Bütün bu saydığımız unsurlar, ekonomi politikalarının yeniden ve çok yönlü biçimde ele alınması gerektiğini gösteriyor. Bu yüzden, “yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır,” demek yeni dönemde yeterli olmayacaktır. Buna karşılık, hükümet programına baktığımızda, seçim beyannamesinin gerisinde kaldığını, cesur ve açık olmaktan uzaklaştığını görüyoruz. Seçim beyannamesinde yer verilmiş olan bir dizi önemli ve somut politikaların nedense hükümet programında yer almadığını görüyoruz. Bu dönemde iş dünyası açısından çok önemli olan kayıt dışı ekonomiyle mücadele, finansal piyasalar ve sanayi ile ilgili somut önerilerin, hükümet programında yer almamış olmasına bir anlam veremiyoruz. Demokratik gelişmemizin en önemli unsurlarından biri olarak saydığımız Seçim ve Siyasi Partiler Yasası’nın değiştirilmesi konusunun ise programda hiç yer almamasını anlaşılmaz buluyoruz."
HÜKÜMETE ALTI AY SÜRE
"Kayıt dışı ekonomi ile hiç mücadele edilmemiştir. Yeni bir sanayi stratejisi yapılması, verimliliğe, teknolojiye, inovasyona, AR-GE’ye yatırımın teşvik edilmesi, bölgesel ve sektörel teşviklerin gözden geçirilmesi, bölgesel kalkınma anlayışının yerleştirilmesi ve buna ilişkin altyapının oluşturulması şarttır. Reformlar konusunda hükümetin bir program ve takvim açıklamasında ve önümüzdeki 6 ay içinde de bütün bu reformları tamamlamasında yarar görüyoruz. Çünkü kağıt üzerindeki işlemlerden daha önemlisi bu reformların uygulamaya geçirilmesi olacaktır."
DİYANET TRANSİT GEÇİŞ MERKEZİ OLDU
"Ülkemizin sınırlı kaynakları, ideolojik temelli kadro seçimlerinin yaratacağı verimlilik kaybını kaldıracak durumda değildir. Devlet kadrolarının liyakat, beceri ve yetenek esasına göre seçilmemesi, hükümetten beklenen performansı olumsuz yönde etkileyebilecektir.
Öte yandan kadrolaşmada izlenen bazı dolambaçlı yolların da rahatsızlık verici olduğunu belirtmeliyiz. Örneğin Diyanet İşleri bir transit geçiş merkezine dönmüş gözükmektedir. 1999-2002 yılları arasında Diyanet İşleri’nden diğer kamu kurum ve kuruluşlarına 4 yılda yalnızca 19 kişi geçmiştir. AKP hükümetinin görevde olduğu 2003-2006 yılları arasındaki 4 yılda Diyanet İşleri’nden diğer kamu kurum ve kuruluşlarına geçenlerin sayısı 1850’dir. Bir yandan bu geçişlere yol açılırken, Diyanet İşleri Başkanlığı da sürekli geniş kapsamlı kadro tahsisi taleplerinde bulunmaktadır. Bunun nasıl bir uygulama olduğunu anlamak mümkün değildir."
AB İLİŞKİLERİ GÜNDEMİN EN ÜSTÜNDE OLMALI
"Hükümet yalnızca icraatında değil, söylemlerin içerik ve üslûbunda da azami titizlik içinde olmalı, birleştirici ve bütünleştirici davranmalıdır. Anayasa değişikliğine ilişkin süreç, şeffaf olmalı, Anayasa metni yeterince tartışılmalı ve geçmiş dönemle hesaplaşma anlayışı içinde hazırlanmamalıdır.
Yeni Anayasa 84 yıllık Cumhuriyet kazanımlarını ve değerlerini eksiksiz olarak yansıtmalıdır. Ekonomide bir reform takvimi yapılarak kamuoyuna açıklanmalı ve ilk 6 ayda reformların tüm çalışmaları tamamlanmalıdır.
Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz yeniden hükümet gündeminin en üst sırasına taşınmalıdır".