OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 24, 2004 00:00
CHP milletvekilleri onun için, 'İstanbul Belediyesi'nden Ankara'ya gelen, bir bulunmaz Hint kumaşı daha...' diyor. Kimilerine göre çember sakallı ve takkeli haliyle Afgan teröristlerle fotoğraf çektirmiş, belediyedeki görevine ilişkin davaları süren,
Atatürk düşmanı karanlık bir adam.Kimilerine göreyse İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde İstanbul'un çok sesliliğine uygun zengin programlar yapmış liberal düşünceli bir kültür insanı. Atama kararnamesi Çankaya Köşkü'ne ancak dördüncü kez gittiğinde imzalanan yeni TRT Genel Müdürü Şenol Demiröz, görevine başladı başlamasına ama henüz etrafındaki tartışmalar, daha doğrusu toz duman durulmadı. Bu Albüm, Demiröz en son 'Ben Atatürkçüyüm', 'TRT kimsenin borazanı olmayacak' açıklamalarını yaparken, bu toz duman arasından çıktı...1950 yılında Adapazarı'nda, Adapazarı eşrafından ve Demirci Şakirler diye anılan ailenin bir mensubu olarak kalabalık dede evinde doğar. Ailenin Demirciler diye anılması ve bugünkü soyadı, dedesinin babasının demirci olmasından kaynaklanır. Ancak dedesi baba mesleğini sürdürmemiş, Balkan Harbi, Çanakkale Savaşı, Arabistan Cephesi, Milli Mücadele derken 12-13 yıl askerlik yaptıktan sonra çiftçilikte karar kılmıştır. Dede mesleğini sürdüren Şenol Demiröz'ün babası İsmail Bey olur; askerliğini yaptığı İstanbul'da bir süre Ermeni bir ustanın yanında çalışan ve ondan çeliğe su vermenin püf noktalarını öğrenen İsmail Bey, Adapazarı vagon fabrikasında soğuk demirci olarak çalışırken, bu tecrübesiyle ünlenir.Şenol Demiröz, iki çocuklu ailesinin ilk ve tek erkek çocuğu olsa da amcalar, yengeler, kuzenlerle kalabalık ve 'pederşahi' bir aile içinde ekonomik sıkıntı olmadan büyür. Çocukluğu tarlalarda patates toplamak, biraz büyüyünce geceleri mahsulün başında kırma bir tüfekle beklemekle geçer. Bir yandan da zanaat öğrenir. Mesela teyzesi kuaför, eşi erkek berberidir; bir yaz birinin, bir sonraki yaz diğerinin yanında iki işin inceliklerini de kapar.Ama onun aklında çok küçüklüğünden itibaren yazar olmak vardır. Başarılı bir öğrenci, sıkı bir İl Halk Kütüphanesi kurdudur. Sonraki yıllar Türklüğü çok sevecektir ama okumaya batılı yazarlardan başladığı gibi, sinema da hayatına 'ecnebi' filmlerle, üstelik altı yaşında girer. Çünkü evlerinin karşısında bulunan yengesinin evinin bahçesi, Adapazarı'nın yabancı filmler gösteren yazlık Atlas Sineması'na bitişiktir. Atlas'a gelen her filmi, altı yaşından liseyi bitirdiği yıla kadar -tabii ki bedava- izler Demiröz. Çok yıllar sonra, elinde kamerayla dolaşır ya da bir
film metni yazarken kafasında oluşturduğu imgelerde, o küçük sinemanın perdesinden akan görüntülerin bir izi olacaktır mutlaka...Çocukluğundan bilinçaltına kazınan önemli görüntülerden biri de bir anda yıkılan binalarla ilgili olmalıdır. Bir deprem bölgesi çocuğu olarak, artçı sarsıntıları 40 günden fazla süren 1967 depremini de yaşamıştır. O sırada şehrin meydanındadır ve yeni yapılmış beş katlı Bayraktar Apartmanı'nın bir saniyede tek kata inişini gözleriyle görür. SOLCU FAKÜLTENİN ÜLKÜCÜ ÖĞRENCİSİSakarya Lisesi'ni de başarılı bir öğrenci olarak bitiren Şenol Demiröz, üniversite nedeniyle ilk kez 1967 yılında, yani 68 olaylarının arifesinde adım atar Adapazarı'ndan dışarı. Yazarlık, gazetecilik hayali onu Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu'na götürür. Ama o daha oraya varmadan oluşmuştur siyasi görüşleri; Adı 1969'da Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) olarak değiştirilecek Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne (CKMP) yakındır. Hatta bu nedenle, koyu Demokrat Partili olan babasıyla çok tartışmış, 'sen Demokrat Parti'yi yıkan adamı nasıl tutarsın?' diye azarlarına maruz kalmıştır. İlk yıllar yurtta sekiz kişilik odada kalırken, büyük öğrencilerin okul geleneğine uyarak onun gibi taşradan gelen küçüklere abilik yaptığı,
yemek yemekten kızlarla arkadaÅŸlığa, giyim kuÅŸamdan derslere kadar yetiÅŸtirdiÄŸi dostluk ortamı vardır okulda. Henüz farklı düşünenlerin kantinde tartışabildiÄŸi, kamplaÅŸmaların keskinleÅŸmediÄŸi yıllardır. O yine kütüphaneden çıkmayan, 90'ın altında bir not aldığında üzülen baÅŸarılı bir öğrencidir, bir yandan da solcu bilinen Siyasal Bilgiler'in ülkücüsü... Sonradan Kayseri Ãœniversitesi'nin rektörü olan Mehmet Åžahin, 'abi'lerindendir. Okula 'Ãœlkü Panosu' adını verdiÄŸi bir pano asar; 'belli konularda düşüncelerin sergilendiÄŸi bir kendini ifade platformu.' Onların okula girdiÄŸi yıl, Åžahin mezun olunca, panoyu devralır ve adını Ãœlkü Ocağı yaparlar. Ãœlkü Ocakları kurulmamıştır henüz. Ama bu 'ocak' , Siyasal Bilgiler'den diÄŸer fakültelere sirayet eder ve sonunda hepsi birleÅŸip Ãœlkü Ocakları BirliÄŸi haline gelir. Yani, bugün kimi kaynaklara geçtiÄŸi gibi 'Ãœlkü Ocakları'nın kurucusu' olmasa da en azından isim babalarından biridir Åženol Demiröz. Ama MHP'ye resmi üyeliÄŸi yoktur; sadece CKMP'de kalır bu resmiyet. Zaten siyasetle iliÅŸkisi entelektüel ilgiyle sınırlı kalmış, pek eyleme dökülmemiÅŸtir: 1971'de okuldan mezun olduktan sonra da 'birtakım yanlışları görerek, iÅŸin farklı bir noktaya kaydığını, bu hareketlerin farklı güçler tarafından kullanıldığını sezerek, ÅŸiddete dökülmesini benimsemeyerek' iyice uzaklaşır. Yine de o çevreden dostları hep olur; ama ateist, Marksist, sosyal demokrat, her çevreden insanlarla da dostlukları olduÄŸunu söyler.Okul döneminde bir süre Azot Sanayii'nde muhasebe memurluÄŸu yapmıştır; mezun olunca Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü'nde halkla iliÅŸkiler uzmanı olarak çalışmaya baÅŸlar. Ama 'muhafazakar, katı disiplinli' bir yer olduÄŸu için askerlikten sonra görevine dönmez, BaÅŸbakanlık Toprak Tarım Reformu MüsteÅŸarlığı Basın MüşavirliÄŸi yapar. Ardından, Åžaban KarataÅŸ döneminde, bugün Genel Müdürü olduÄŸu TRT'ye girer (1976). Oradan da altı yıl sonra, 'maddi ve psikolojik açıdan tatmin edici bulmadığı için' ayrılır. Ä°stanbul'da film piyasasına atar kendini. 12 yıl, káh baÅŸkalarının yanında, káh kendi kurduÄŸu Ovem (Odiovisual EÄŸitim Merkezi) adlı ÅŸirkette, yapımcı, yönetmen, metin yazarı olarak çalışır. Bedia Muvahhit, Hattat Hamid, Tezhip Sanatında Ä°ki Usta gibi biyografik çalışmaları da vardır ama ortaya koyduÄŸu belgesel filmlerin büyük çoÄŸunluÄŸu, Balkanlar'dan OrtadoÄŸu'ya, Kuzey Afrika'dan Çin'e kadar Osmanlı coÄŸrafyasındaki Türk kültürünü, medeniyetini anlatan dizilerdir. Mesela Veda Çizgisi'ndeki veda, Osmanlı'nın bu topraklara vedasını anlatmaktadır. Onun özel ilgi alanı tarihse, bunun da en özeli 'Türklerin tarihi'dir. Bu nedenle dolaÅŸmıştır OrtadoÄŸu'dan Çin'e Türklerin yaÅŸadığı her yeri adım adım... 1994 yılında Tayyip ErdoÄŸan Ä°stanbul BüyükÅŸehir Belediye BaÅŸkanı, o Kültür Ä°ÅŸleri Daire BaÅŸkanı olduÄŸunda da Türki Cumhuriyetler de dahil olmak üzere, Türk Dünyası Sinema Günleri, Opera Günleri, ÇaÄŸdaÅŸ Edebiyat Günleri gibi 'Türklük Alemi'ne dair programlara imza atar. Sonradan Atatürk'ün adının geçmediÄŸi Çanakkale Belgeseli yapmakla suçlanacaktır ama bu yaptıklarını şöyle açıklar: '1934 yılında Atatürk, şöyle demiÅŸtir: Bütün imparatorluklar gün gelir yıkılır. Avusturya Macaristan Ä°mparatorluÄŸu, Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu gibi... Sovyetler bizim dostumuzdur, ama gün gelecek o da yıkılacak. Bu imparatorluk içinde yaÅŸayan özü bir, sözü bir, soyu bir kardeÅŸlerimiz vardır, o gün geldiÄŸinde onların size gelmesini beklemeyin, siz onlara gidin! Ancak bir dahinin söyleyebileceÄŸi sözler bunlar ve bugün doÄŸru çıkmıştır. Ama Türkiye hazırlıksız yakalanmış, dışarıdaki kardeÅŸleriyle yeterli baÄŸ kuramamıştır.'Bu söylediklerinin siyasi görüşleriyle deÄŸil, iç dünyasıyla ilgili olduÄŸunu da ekler. Siyasi tarafı ise ÅŸudur: 'Siz yeryüzünde büyük güce sahip bir milletsiniz, ama bunun farkında deÄŸilsiniz. Türk kültürü dediÄŸiniz ÅŸey aslında evrensel bir kültürdür, Balkanlar’dan Çin içlerine geniÅŸ bir yelpaze. Böyle bir gücün kullanılmaması, harekete geçirilmemesi, buna dayanarak hesap yapılmaması eksiklik. Ben bunu milli bir görev olarak görüyorum. BulunduÄŸum görevlerde de bu noktaya ağırlık verilmesi için elimden geleni yapıyorum.'Türk dünyasına bu kadar önem verir ama Ä°stanbul Belediyesi Kültür Ä°ÅŸleri Daire BaÅŸkanı olduÄŸunda 'Eh artık Åžehir Tiyatroları kapanır, Cemal ReÅŸit Rey salonunda sadece ilahiler okunur' diyenleri yanıltarak Ä°stanbul'da yaÅŸamış, yaÅŸayan her dinden insanın kültürüne, sanatına iliÅŸkin programlara da önayak olur, on yıl boyunca Ä°stanbul'un tarihten gelen 'çok sesliliÄŸini' yaÅŸatmaya, yansıtmaya çalışır. Ama bu yüzden de 'öteki tarafın' saldırısına uÄŸrar, 'dinsiz, kafir' diye anılır. Yani yaptığı iÅŸlerde bir hiçbir tarafa yaranamama hali vardır. TRT Genel Müdürlüğü koltuÄŸuna oturduÄŸu bugün de benzer ÅŸeyler olacağından emindir. 'Herkes kendi çizgisinde bir ÅŸey istiyor. Ama siz kiÅŸisel düşüncelerinizle görevinizi asla karıştırmayacaksınız. Burada da hedef tahtasına koyacaklar, her taraftan serbest atış yapacaklar, bu Türkiye'nin gerçeÄŸi, bile bile buradayım' der.Hem de iddialı bir ÅŸekilde oturmuÅŸtur o koltuÄŸa. Ä°stanbul'daki görevinden fonksiyon açısından daha yüksek bulmamasına, hatta imkanlarının daha az olduÄŸunu düşünmesine ve Ä°stanbul'da kazandığı paranın 500 milyon eksiÄŸini kazanmasına raÄŸmen! Bu ancak bir ÅŸeyi ispatlamak için yapılır ona göre, yoksa insan niye ailesini ikiye böler, çoluÄŸunu çocuÄŸunu orada bırakır, üstelik iÄŸneli bir fıçıya girer? 'Akılla izahı yoktur, enayi olmak lazım'dır belki de. 'Ama ben kendime güveniyorum, kültür ve sanatın her alanında uzun yıllar faaliyet gösterdim. Bu birikimini kamunun hizmetine sunmalıyım. Ãœstelik aykırılıklarımı da herkes bilir. Yani ben doÄŸru bildiÄŸimin dışında iÅŸ yapmam. Bana ÅŸu iÅŸi şöyle yapın denmesi zordur. Bundan dolayı da çok rahatsız olacağımı da biliyorum ama olsun. Çalıştığım insanlarda siyasal mensubiyet katiyen aramam. Bu tavrım çok farklı çevreler tarafından yanlış anlaşılır, farklı deÄŸerlendirilir o ayrı mesele, ölçü tektir. Ehliyet ve liyakat.'EUROVISION’UN YAPILACAÄžIYERÄ° YAKINDA AÇIKLAYACAÄžIZAyağının tozuyla, bir yandan hedef tahtasında kendini savunmaya çalışırken, bir yandan da Eurovision Åžarkı Yarışması'nın Türkiye'de yapılacak elemeleri için yer bulmaya çalışıyor. Ä°ki trilyonluk organizasyonun TRT eski Genel Müdürü Yücel Yener'in bir akrabasına verildiÄŸine iliÅŸkin dedikoduların inceleneceÄŸini, belge görmeden bu konularda konuÅŸmak istemediÄŸini söylüyor. Bu konuda daha acil olan yer meselesi: 'Mydonose Showland'de yapılması düşünülüyordu. Ancak hukuki problem çıktığı için o konu kapandı. Ben Yedikule Zindanları'nda olmasını teklif ettim ama altyapısının yetiÅŸmesi mümkün deÄŸil. BaÅŸka bir yer düşünüyoruz. EBU da onaylarsa yakında açıklayacağız.''15 YILDIR LÄ°BERALÄ°MBende büyük deÄŸiÅŸimler oldu. Åžu anda bulunduÄŸum konum bütün bir hayat tecrübesinin getirdiÄŸi farklı bir noktadır. Bunu Türkiye'deki mevcut yapının içine oturtamazsınız, zaten çok berrak da deÄŸildir Türkiye'deki yapı. Refah Partisi dahil hiçbir siyasi mensubiyetim olmadı. Kendime aittir siyasi görüşlerim. Ama bunların milli tonu, Türklük tarafı ağırdır, bunu söyleyeyim. Ama düşünce yapısı olarak liberalim, son 15 yıldır böyle.Â
button