Güncelleme Tarihi:
Tarih Felsefecisi ve araştırmacı Güven Aykan, 1.Haçlı Seferi sırasında Fransızların Türkleri katlettikten sonra pişirip yediklerini iddia ettiği kitap HT Ajans tarafından piyasaya çıkmaya hazırlanıyor.
‘’Anlatacağım olaylar öyle korkunç ki, yıllar boyunca bunlardan bahsetmekten kaçındım… Bir gün Allah, Hz. Adem’i yarattığından beri, dünyanın böyle bir felaket yaşamadığı söylenirse, hiç tereddütsüz buna inanın. Çünkü gerçek budur…, Mahşer gününe kadar, bu kadar büyük felaket bir daha görülmeyecektir kuşkusuz...”
İbnü’l-Esir’in ‘’el-Kâmil fi’t-tarih’’ isimli eserinde bu kadar dokunaklı bir üslup kullanmasına neden olan olaylar, tarih felsefecisi-yazar Güven Aykan’ın Fransızların gizlediği Soykırım’’ adlı kitabında gün ışığına çıkıyor.
HT Ajans tarafından basılan kitapta yazar haçlı seferlerine ilişkin 914 yıllık büyük sırra ışık tutuyor. Kitapta, Fransız askerlerinin Türkleri öldürdükten sonra etlerini yedikleri tarihsel olaylara da kaynaklar belirtilerek yer veriliyor.
Kitapta 1096 yılından itibaren, Fransızların Türk topraklarına girişiyle birlikte başlayan olaylar, Haçlıların yaptıkları zulüm ve katliamlar, aç kalan Fransız askerlerinin Türkleri öldürdükten sonra etlerini yemeye teşvik edilmesi, kadın ve çocukların katledilmesi, o dönemi yaşayan tanıkların anlatımları ve tarihsel gerçeklikler eşliğinde okuyucuya aktarılıyor.
Tarihsel gerçekliği ortaya koyan yazar, bu olayları, ‘’Türkler, hiçbir zaman bu kadar aşağılanmamıştı’’ cümlesi ile tanımlıyor.
‘’21 Ekim 1097’de Suriye’nin en büyük şehri olan Antakya Kalesi’nin tepesinden haykırışlar yükselir: “
-Geliyorlar!
“Antakya önlerinde açlıktan şikâyet eden Fransızlara, Hıristiyan din adamı Pierre I’Ermit şu tavsiyede bulunur: “Açlığınızın sebebi korkaklığınızdır. Türk cesetlerini toplayın! Tuzlayarak pişirilirse daha lezzetli olur!’’
‘’Türklerin derileri yüzüldü, bağırsakları çıkarıldı,
Etlerinden haşlama ve kebap yapıldı.
Doyasıya yediler, ama ekmeksiz olarak.
Bu olayları gören zincire vurulmuş Türkler ise çok korktular,
Et kokusundan hep duvarlara dayandılar.
...
Çayırlarda artık Türk ölüsü bulunmayınca:
Mezarlıklara vardılar, ölüleri çıkardılar
…
Ağlamadık Türk kalmadı!”.
(Fransızların milli destanı olarak kabul ettikleri Chanson d’Antioche’nin (Antakya Destanı) 5. Bölümünden)
“Bohémond, birkaç Türk getirilmesini emretti. Bunları hemen öldürttü. Büyük bir ateş yaktırarak, cesetlerini şişlere geçirtip pişirdikten sonra, akraba ve yakınlarını bu Türk etlerini yemeleri için kurulacak sofralara getirilmelerini emretti.’’
(Suriye’nin Sur Şehri Katolik Metropoliti Guillauma (Giyyom)