Güncelleme Tarihi:
Her şey, New York denince ilk akla gelen simgelerden ‘New York Taksi’lerin 2007’deki 100. yıldönümünde başladı. New York Belediyesi, taksilerin doğum günü vesilesiyle ‘Taksi 07’ isimli bir proje yaptı ve ‘Geleceğin Taksisi’ arayışına girdi. Belediye ‘Modern taksi nasıl olmalı?’ sorusunu bu kez bir proje değil ihale olarak ortaya attı. Dünyanın önde gelen otomotiv devleriyle birlikte Karsan’a da teklif gitti. Görüşmeler sonrasında ilk talepler geldi: Çevreci, engellilerden kalabalık ailelere kadar herkese uygun, New York şehriyle özdeşleşecek ikonik bir araç! Karsan, halihazırdaki bir araca eklemeler yapmaktansa, sıfırdan, yepyeni bir araç yaratmaya karar verdi ve devreye grubun tasarım ve mühendislik şirketi Hexagon Stüdyo girdi.
SOFİSTİKE BİR ANALİZ YAPTIK
Hexagon Stüdyo Yönetim Kurulu Başkanı Jan Nahum ve Genel Müdür Tolga Kaan Doğancıoğlu aracı zamanında hazır edebilmek için farklı projelerde çalışan dört endüstriyel tasarımcı, 40 mühendis, 40 mekanik tasarımcıdan oluşan bir ekip topladı. Yabancı danışmanlardan da destek aldı.
Doğancıoğlu V1 adlı bu aracın oluşma sürecini şöyle anlatıyor: “Çok sıkı bir zamanlama söz konusuydu, 2012 bitmeden araçların yolda olmasını istiyorlardı. Bu nedenle gece gündüz çalıştık. General Motors gibi dünya devleriyle yarıştığımız için yapabileceğimizin en iyisini göstermek istedik. Amerika’da ‘taksiden beklentiler’ araştırması yaptık; şoförlerle, yolcularla, yayalarla, araç sahipleriyle, filolarla ve devlet otoriteleriyle birlikte sofistike bir analiz gerçekleştirdik.”
Doğancıoğlu ve ekibi geleceğin New York taksisini bir toplu taşıma aracı gibi görerek işe başlamış: “Öncelikle, içinde yaşayacak insanların ihtiyaçlarını hesap ettik. 12 saat aynı koltukta oturacak taksi şoförü için koltuk ve direksiyon değil, bir yaşam alanı yarattık. Yolcular için de dört kişinin rahat oturacağı bir ortam yaptık. Bir tekerlekli sandalyenin kimseden yardım almadan girebilmesini sağladık. Araca en büyük başarıyı bu özelliği getirdi.”
YA ÇALIŞMAZSA HEYECANI
Bu süreçte kimi heyecanları yaşadıklarını da anlatıyorlar: “Zaman sınırlamamız olduğundan, tasarımları defalarca test etme imkanımız olmadı. Yaptıklarımız ilk seferde doğru olmak zorundaydı. Örneğin, engellilerin araca girebilmesi için yaptımız patentli rampa... İlk yapılan prototip, testleri bitmeden modelin içine kondu ve Amerika’ya gitti. Önden yaptığımız bilgisayar testleri doğruydu ama yine de Devrim Arabaları filmindeki gibi, ‘Ya çalışmazsa!’ diye endişelendik. İşin heyecanı da buradaydı. Tabii ki çalıştı ve Amerika’da bize en büyük artıyı o rampa kazandırdı.”
TAKSİCİ GİBİ DÜŞÜNDÜK
Gökay Karacabey, geleceğin taksisini yaratmak için eldeki çalışmalarla birlikte, taksicileri anlamaya çalıştıklarını anlatıyor: “Başta Jan Bey (Nahum) bize genel konseptle ilgili bir brif verdi. New York Belediyesi’nden gelen istek ve beklentilere uygun çeşitli fikirler ortaya çıkardık ama bununla birlikte kullanıcıyı, yani taksiciyi düşündük. Yaşamlarını araştırıp araçta ne kadar süre geçirdiklerini, nelere ihtiyaç duyabileceklerine baktık. Sadece Amerikalı veya Türk taksicileri değil tüm dünyayı düşündük, ortak paydaları öğrendik. Örneğin, şoför yağmurlu havalarda araca binince montunu nereye koyar? Bunun için, Hindistan’daki iki kişilik bisikletli taksileri düşündük. Hava güzelken ceketini öndeki sepete koymasından esinlenerek, onlardaki sepet gibi yan tarafa bir bölme yaptık.”
Ahmet Çağrı Selçuklu Türk taksicilerden de ilham aldıklarını anlatıyor: “Bütün hayatımız bu proje olduğundan, gündelik hayatta her taksiye bindiğimizde çalışmaya devam ediyor gibiydik. Taksiciler ne iş yaptığımızı öğrenince isteklerini anlatmaya başlıyor. Ortak talep, şoförün yan tarafında bir koltuk değil, fonksiyonel bir yaşama alanı olması. Biz de ona göre, taksinin ön koltuğunda veya ön alanındaki dağınıklığı düzenleyecek bir alan yaratmaya çalıştık.”
30 YAŞ ALTI PARLAK TASARIMCILAR
Endüstriyel tasarım ekibi dört parlak gençten oluşuyor. Gökay Karacabey (28) ve Emre Özbilgin (29) başından beri projede yer alıyor. Karacabey; Mimar Sinan Üniversitesi Endüstriyel Tasarım mezunu. Üç yıldır Hexagon Stüdyo’da çalışıyor. Özbilgin’se, Yeditepe Üniversitesi’nde endüstriyel tasarım okuduktan sonra, Avrupa Dizayn Enstitüsü’nde otomobil tasarımı üzerine yüksek lisans yapmış. Bir yıldır Hexagon’da. Daha sonra ekibe, Ahmet Çağrı Selçuklu (30) katılıyor. Bilkent’te iç mimarlık okuyup, Floransa Dizayn Akadesmi’nde Endüstriyel Tasarım yüksek lisansı yaptıktan sonra Koç bursuyla Torino’da Avrupa Dizayn Enstitüsü’ne gitmiş. 3 yıl Torino’da FIAT’ta çalışıp, taksi projesine dahil olmuş. Ekibin dördüncü elemanıysa Özkan Yılmaz(28). Uludağ Üniversitesi’nde Bilgisayar Destekli Tasarım okuduktan sonra, halen Mimar Sinan Üniversitesi’nde Endüstriyel Tasarım eğitimine devam ediyor.
YÜZLERCE ÇİZİM YAPTIK
Tasarımın beş ayda hazır olabilmesi için ekip günde yüzlerce çizim yapmış. Çağrı Selçuklu bu süreci şöyle anlatıyor: “Tasarımın en mükemmel olduğu noktalar, en çok anlaşmazlığa düştüğümüz yerler oldu. Dört tasarımcı, sürekli dört farklı fikir ortaya atıyordu. En iyi sonuçları sürekli çatışarak aldık.” Ofiste uyuyarak geçirdikleri beş ayın ardından onları en çok aracın üç boyutlu halini görmek heyecanlandırmış. Bu ay sonuçlanması beklenen ihaleyle ilgili oldukça serinkanlılar: “Biz New York sokaklarında zaten sanal olarak aracımızı gezdiriyoruz.