Güncelleme Tarihi:
Otoriter rejimlere karşı düzenlenen, eşi benzeri görülmemiş boyutta ve birbirine bağlanan protestolar, Ortadoğu’yu, Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalandığı dönemi hatırlatan günlere getirdi. Diğer yandan, Arap milliyetçiliği tarihin hiç tanık olmadığı kadar yükselmeye başladı.
Yaşanan gelişmelerin ortasında, Arap dünyası genelindeki analistlerin yaptığı beyan ve alametler, köktenci hareketlere, protestolara dönüşen bastırılmış dargınlıklara ve internet üzerinde dönen tweet’lerden ABD Başkanı Barack Obama’nın yaptığı yorumlara kadar ABD’nin müdahale seviyesine odaklanmış durumda.
Diğer yandan, bölgesel dinamiklerin etkisi, yeni bir bölgesel gücün, Ortadoğu’daki büyük politik güç oyunlarına ve dikkat edilmesi önemli geleneksel oyuncuların kenara itilmesi oyununa girmesine tanık oluyor.
Türkler, Osmanlı İmparatorluğu günlerinden bu yana, diplomatik, ekonomik ve politik alanda bugün olduğu kadar Arap dünyasında yer almamıştı. İmparatorluk etikti Türk-Aral ilişkilerine gölge düşürüyor olsa da, günün şartların getirdiği uyum, geçmiş meselelerin üzerine çıkmış görünüyor. Lübnan’da Saad Hariri hükümetinin çökmesinin hemen ardından Türkiye ve Katar’ın arabuluculuk yapması, bu ülkelerin bölgesel istikrara verdiği önemi gösterdi.
Erdoğan’ın, “halkının isteğini yerine getirip iktidarı bırakması” çağrısı ise Türkiye’nin Ortadoğu’da kendisini siyasi güç olarak atadığının açık bir işareti.
Komşusu Mısır’da yaşanan olaylara neredeyse bir hafta sessiz kaldıktan sonra, Erdoğan Türkiye’yi Ortadoğu’da genelinde yaşanan rejim karşıtı hareketin safhasına yerleştirerek, kendisini eleştirenlere açık ve güçlü bir şekilde cevap verdi ve şunu beyan etti: “Türkiye, Ortadoğu’daki tüm taşların yerini ve tarihin seyrini değiştirebilecek bir rol oynuyor.”
Bölgeye bakıldığında, Türkiye’nin diplomatik ve ekonomik meselelere yaklaşımı şu ana kadar hoş karşılandı. Mezhepçi olmayan ve pragmatik odağı bulunan yaklaşım, bugün Ortadoğu’da şiddet karşıtı, politik ve sürdürebilir çözüm arayışına en iyi ekonomik teşvikleri sunuyor.
Ankara’nın elindeki fırsat, kısmen Arap liderlerin yönetim eksikliğinden geliyor. Önde gelen Arap devletleri Mısır ve Suudi Arabistan, bölgede yaşanan isyan hareketlerine ve Türkiye’nin özellikle İran, Irak, Lübnan, Filistin ve Arap dünyasındaki ilişkilerde yükselen rolüne tepkisiz kaldı.
Genel olarak bakıldığında, Türkler hem Arap sokaklarında hem de pragmatik, iş ağırlıklı Türk diplomasisine kucak açmış durumda. Avrupa ve ABD’ye açılan kapı olarak, Türkiye kendisini şimdiden Ortadoğu’da önemli bir oyuncu ve bölgenin diğer ülkeleri için güçlenen bir bölge haline getirdi.
Türkiye’nin izlediği dış politika, eskiden Ortadoğu’da kapladığı alanda tüm komşularıyla ilişkilerini geliştirmeyi amaçlayan bir görüş benimsedi. Lübnan, Ürdün, İran, Irak ve Suriye ile serbest ticaret bölgesi anlaşmaları, nihayetinde bir Ortadoğu Birliği değerlendirildi. Türkiye’nin Ortadoğu’da büyüyen ekonomik ve politik ilişkisi, şimdiden bölgedeki ülkelerle önemli ölçüde aynı hizaya gelmesini sağladı.
Türkiye, Ortadoğu’daki mevcut yönelimleri jeopolitik olarak kontrol altına alırken, bölgeye hareketlilik getirecek ekonomik güç olarak görev alırsa, bölge ülkelerinde arasında uyum sağlayabilir. Günümüz Ortadoğu’sunda, İran ve İsrail gibi ülkelerin söylemleri ve eylemleri saptırmacılığa yönelik şüphe, gerginlik ve korkuya neden olurken, başarılı bir sürdürebilir ekonomik ve politik model ortaya koyamıyor. Bu ülkelere kıyasla, girişimci serbest piyasa halindeki Türkiye, ikili ilişkiler ve bölgesel bütünleşmeyle ilişkileri güçlendirmeyi deniyor.
Bölgedeki en hızlı büyüyen ve en güçlü ekonomi olan Türkiye, Ortadoğu’da yeni oluşan hükümetlerin yanında alternatif modeller sunmak konusunda belirleyici role sahip. G-20’nin kurucu üyesi, Birleşmiş Milletler (BM)Güvenlik Konseyi’nde koltuk sahibi ve İsşam Konferansı Örgütü’nün başı olan Türkiye, kendisini uluslararası bir oyuncu haline çevirdi, bölgesinde kayda değer bir nüfuz oluşturacak noktaya geldi.
Türkiye, yenilmiş Osmanlı İmparatorluğu’nun ardından Atatürk’ün ordusunun başını çektiği güçlü piyasa-demokrasisine bir gecede dönüşmedi. Bu, neredeyse bir yüzyıl aldı. Mısır ve Arap dünyasının geride kalanı, Türkiye’nin sunduğu ders ve fırsatları fazlasıyla dikkate almalı. Türkiye, Ortadoğu’nun en önemli ve nüfuzlu siyasi gücü olarak dönecek gibi görünüyor.
*Brandeis Üniversitesi öğretim üyesi ve Ortadoğu uzmanı Dr. Joshua W. Walker’ın “Return of the Turks as Middle East kingmaker” başlıklı yazısından derlenmiştir.
DÜNYA BASININDA ÖNE ÇIKAN DİĞER MANŞETLER
http://twitter.com/HurriyetPlanet