Türkler denize sırtınıdönmüş mü dediniz?

Güncelleme Tarihi:

Türkler denize sırtınıdönmüş mü dediniz
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 21, 2005 00:00

İdris Bostan’ın Kürekli ve Yelkenli Osmanlı Gemileri, bir imparatorluğun denizle tanışmasından sonraki tarihini anlatan, Türklerin denize sırtını döndüğü konusundaki iddiayı yalanlayan bilgi ve belgelerle donanımlı bir çalışma.Bostan, kitabın başında, kitabı kimlere adadığını yazmış: ‘mağripden maşrıka/ ünlü/ deniz gázisi/ gemi mimar ve mühendisi/ cezáyir sultánı/ mirmirán-ı deryá/ Barbaros Hayreddin Paşa’ya ve/ pirlerinin izinde giden denizcilere/ hürmet ve minnetle...’İdris Bostan, Önsöz’de kitabının yazılış amacını, niteliklerini, çalışma ve araştırma yöntemlerini, başvuru kaynaklarını açıklıyor. Önsöz’den bir bölümde, Osmanlı savaş gemisinin, geçirdiği aşamaların, denizcilik tarihini yazma açısından önemi şöyle belirtiliyor:‘Denizlerde meydana gelen hadiselerin asıl unsuru olduğu halde hakkında çok az şey bilinen bir Osmanlı savaş gemisinin, ormanda bir ağaç iken tersane kızağında tekne haline gelişine, suya indirilişinden donanımı tamamlanarak denizlere açılışına kadar geçirdiği süreci izlemek deniz tarihi açısından olduğu kadar teknoloji, sosyal ve ekonomi tarihi için de büyük bir önem taşımaktadır. İmparatorluğun son dönemlerine kadar gemi inşa sanayiini kendi imkánları ile yürütmeyi başaran Osmanlıların, çağdaşı devletlerin hiçbirinde görülmeyen bu üstünlüğü bile henüz yeterince incelenmemiştir.’Bostan’ın çalışması, dört başlık altında sunuluyor:1.Osmanlı Deniz İmparatorluğu 2.Kadırgadan Kalyona 3.Kürekli Gemiler 4.Yelkenli Gemiler.Osmanlı Deniz İmparatorluğu bölümünü okuduğumuzda, bir imparatorluğun donanma kurmasının ardındaki siyasal, ekonomik nedenlerin tarihini öğreniyoruz.Gelibolu’nun, imparatorluğun denize açılışındaki önemine değinen Bostan, denizciliğin gelişmesinde öne çıkan sultan adlarını sıralıyor: Yıldırım Bayezid, Fatih Sultan Mehmed, II. Bayezid, Yavuz Sultan Selim.Beylikten imparatorluğa yükselişin grafiğinin çizilmesinde önemli yeri olan denizcilik tarihindeki gelişmeleri, yenilgileri, zaferleri ve bunu izleyen zamanda gerek siyasi, gerek gemi yapımı konusundaki çalışmaları, buradan okurken imparatorluk tarihinde deniz savaşlarının ardındaki gerçeği fark ediyoruz: Osmanlı tüccarlarını ve devletin deniz ticaretini korumak.Bu gerekçelere bakarken, denizlerdeki Osmanlı-Venedik rekabetinin de ana savaş nedenleri arasında olduğunu hatırlamalıyız.Fatih’ten sonra denizcilik gelişti, XV. yüzyıldan sonra da açık denizlere yönelindi ve mücadele başladı.Bostan, Osmanlı’nın korsanlık anlayışı ile ilgili bir yanlışı düzeltmektedir: ‘Burada Osmanlı korsanları ile ilgili bir imajın mutlaka düzeltilmesi gerekmektedir. Daha çok haydutluk olarak anlaşılmak istenen korsanlığın, aslında İslám hukukunun prensiplerine göre hareket eden, İslám’ın cihad ve gaza anlayışının bir gereği olarak, karada sınır boylarında öncü kuvvet göreviyle mücadele veren akıncıların, denizlerdeki benzeri olduğunu hatırlamak lázımdır. Bu sebeple Osmanlı korsanları devlet hizmetinde veya kendi adlarına savaştıkları zamanlarda dahi İslám hukukuna göre inanç savaşı yapmışlardır.’Tarihten bazı olayları, bu kitapla yeniden hatırlıyoruz.İnebahtı yenilgisi gibi, Kıbrıs Seferi gibi, Girit Seferi (1645-1669) gibi Çeşme’de (1770) donanmanın imhası gibi.Yenilgilerden sonra, Osmanlılar tersaneleri canlandırmış, daha çok çalışmışlar, yeni gemilerle sefere çıkmışlardır.Kürekli ve Yelkenli Osmanlı Gemileri, meraklısı için çok özel bir kitap, ama diğer taraftan deniz savaşları tarihini anlatması bakımından da ikisi arasında bir paralellik kuruyor.Sonradan tersanelerin kurulması, yasaların çıkarılması, dönemleri, denizciliğe ciddi bir yaklaşımın göstergesi. Osmanlı’nın denizle tanıştıktan sonra, denizcilikte yaptıkları, denizcilerin zaferleri, elbette imparatorluğun fetih stratejisinde taşıdığı önemi ortaya koyuyor.Gravürlerle, maketlerle, pusulalarla, minyatürlerle görsel açıdan da zenginleştirilmiş bir çalışma. Tarihe, denize, gemilere ilgi duyan herkesin zevkle, daha sonra dönüp yeniden okuyacağı bir kitap.Kitaplığınızda önemli bir yeri olacak.EN UZUN ÖMÜRLÜ DENİZ VASITASIXVII. yüzyılın sonlarına kadar Osmanlı İmparatorluğu donanmasındaki savaş gemileri içinde en çok kullanılanı ve vurucu gücü teşkil edeni kadırgalardı. XVIII. yüzyılda önemini kaybetti ve yerini kalyonlara bıraktı.Tarihte hiçbir deniz vasıtası, kadırga kadar uzun ömürlü olmamıştır. Eski Yunan, Roma, Bizans ve diğer Akdeniz devletleri ile Osmanlılar bu gemi modelini kullanmışlar, hatta Osmanlılar döneminde XVIII. yüzyılın sonlarına kadar varlığını sürdürmüştür.Kadırgalar aslında kürekle hareket ettikleri halde, rüzgárlı havalarda yardımcı olarak yelken kullanılıyordu. Gemi açık denizlere ulaştığında ise rüzgárla birlikte kürekler bırakılıyor ve yelkenler bağlanıp açılarak yola devam ediliyordu.Kadırgaların genişlikleri az olduğu için sert havalarda yelken kullanılamazdı. Bu durumda yelkenlerin toplanarak direklerin sert havalarda indirilmesi gerekir ve yola kürekle devam edilirdi. Aksi takdirde genişlikleri ile uzunlukları orantılı olmadığından dalgaların tesiriyle gemi parçalanabilirdi. İyi havalarda ise fazla uzun olmaları sayesinde süratle hareket edebiliyorlardı.Barbaros Hayreddin PaşaOsmanlı İmparatorluğu’nun Akdeniz’de yeni bir mücadeleye başladığı sıralarda bir başka Türk denizcisi, maiyetiyle birlikte Kuzey Afrika’da İspanyollarla kıyasıya mücadele ediyordu. Bu denizci, korsanlıktan yetişen ve süratle temayüz ederek ileride Akdeniz dünyasının kaderini değiştirecek olan Barbaros Hayreddin Paşa idi.Osmanlı Bahriye tarihinde, Barbaros Hayreddin’in Osmanlı donanması hizmetine girmesi, denizcilikle ilgili bir eyaletin teşkiliyle onun beylerbeyliğine ve donanma komutanlığına getirilmesi bir dönüm noktası olmuştur. Yabancı gözlemcilerin ifadesiyle, Fransa ve İspanya kralları onu kendi taraflarına çekebilmek için teşebbüslerde bulunmuşlarsa da Barbaros Hayreddin, Osmanlı hizmetine girmeyi Cezayir Sultanı olmaya tercih etmiştir. İstanbul’a geldikten sonra ilk iş olarak tersaneye yeni bir düzen veren Barbaros Hayreddin Paşa, gemi mühendisliği ve inşası konusundaki eksikleri gidermeye çalıştı. 1534 kışını İstanbul Tersanesi’nde yoğun bir çalışma ile geçiren Paşa, Osmanlı donanmasını bir imparatorluk donanması olarak Akdeniz’e çıkarmak üzere yeniden teşkil etmiştir.NAKLİYEDEN SAVAŞ GEMİSİNE Kalyon, üç direkli yelkenli savaş gemisidir. Kelime, Latince’den Türkçeleştirilmiş olup söylenişi İtalyanca’daki ‘galion’ kelimesine daha yakındır. Kalyonlar, XVI. yüzyılın başlarından XVII. yüzyılın sonlarına kadar daha çok nakliyede kullanılmış, nihayet Girit seferinin başladığı sıralarda tekámül etmiş ve savaş gemisi olarak donanmada kullanılmaya başlanmıştır. Katip Çelebi, Osmanlılar’ın kullandığı kalyon çeşidinin burtun olduğunu kaydetmektedir.Kadırga, Osmanlı donanmasının belkemiğini teşkil etmiş olsa bile kalyonun kullanılması oldukça eski dönemlere kadar gitmektedir. Gerek donanmada savaş gemisi, gerekse tivaret gemisi olarak kalyon veya kalyon türü gemilerden yararlanılmış, ama bu durum hiçbir zaman yaygınlık kazanmamıştır.DOĞAN HIZLAN'IN SEÇTİKLERİNihat Erim Günlükler YKY Necip Fazıl Kısakürek İstanbul’a Hasret Büyük DoğuRüya Kılıç Osmanlı’da Seyyidler ve Şerifler KitapEric-Emmanuel Schmitt Nuh’un Çocukları Bilge Kültür SanatOktay Akbal Konumuz Edebiyat Dünya
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!