Güncelleme Tarihi:
Avrupa Türk İslam Birliği (ATİB) Genel Başkanı İhsan Öner, AA muhabirine, 22 Eylül'deki seçimlerden önce çeşitli sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelerek "Seçim İnisiyatifi"ni oluşturduğunu ve öncelikle Türklerin sandığa gitmesini sağlamaya çalıştıklarını söyledi.
Bu çalışmalar neticesinde Türklerin seçime katılımının ciddi şekilde arttığını dile getiren Öner, "Çifte vatandaşlık konusuna çok önem veriyoruz ve bunun yeniden başlamasını istiyorum. Opsiyon modelinin kaldırılması lazım. Avrupa ülkeleri Almanya'nın yanlış yaptığı konusunda hemfikir" diye konuştu.
SPD'nin çifte vatandaşlık konusunda seçmene sözü olduğunu belirten Öner, SPD Genel Başkanı Sigmar Gabriel'in de Birlik Partileri ile yaptığı koalisyon görüşmelerinde çifte vatandaşlık konusuna önem verdiğini gördüklerini ve bunu da memnuniyetle karşıladıklarını anlattı.
Ayrıca aile birleşiminde dil şartının kaldırılması, yıllardır Almanya'da yaşayan Türk vatandaşlara da yerel seçimlerde oy kullanma hakkının verilmesi gerektiğini ifade eden Öner, AB üyesi ülkelerin vatandaşlarının oy kullanabildiğini ancak 30 yıldır bu ülkede yaşayan Türk vatandaşlarının seçme hakkının bulunmadığını vurguladı.
Sivil toplum kuruluşları olarak hükümetten beklentileri olduğunu ifade eden Öner, "Geçen dönem İçişleri Bakanlığının sivil toplum kuruluşlarını desteklemek için projeleri vardı. Ancak 'dini kuruluşlara proje verilmez, onaylanmaz' diye madde koymuşlardı. Proje işleri yapan arkadaşla yaptığımız görüşmelerde bazı sivil toplum kuruluşlarına kapılar sonuna kadar açılırken, sosyal ve kültürel çalışmalar yapmamıza rağmen 'siz dini kuruluşsunuz' denilerek bizim bu haktan yararlanmamıza izin verilmiyor. Bu konuda kolaylık istiyoruz, destek bekliyoruz" şeklinde konuştu.
Öner, Almanya'da Müslümanlara karşı önyargıların bulunduğuna da dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"İslamofobi hala var ve bu suni olarak üretilmiştir. Bu, Müslümanları sevimsiz gösterme, dışlama, ayrımcılığa tabi tutma projesinin bir parçasıdır. Almanya'da da 2 türlü ayrımcılık var. Biri NSU'nun ortaya çıkarttığı ciddi manada teröre bulaşan ırkçılık. Biri de gizli ırkçılık. Dışarıya vurmasalar bile iç dünyasında sizi istemiyor. Mesela yapılan araştırmalara göre, Almanların yüzde 68'i yabancıları istemiyor. Bu ülkede gizli ve aşikar ayrımcılık var. NSU örneğinde olduğu gibi teröre kadar giden, insanları rencide eden bir ırkçılık var. Bu konuda yeni kurulacak hükümet gerekli tedbiri almalı, buna karşı çalışmalıdır. Biz Türkler olarak bu konuda ayrımcılığa maruz kalmanın sıkıntılarını birçok alanda yaşıyoruz.
Bu ülkede entegrasyon sorunu yoktur, yerli vatandaşların başka kültür ve değerlerden olan insanları kendi değerleriyle kabul etmeme sorunu vardır. Burada bizi olduğumuz gibi kabul etme noktasında kültürel noksanlık var. Burada bu kültür gelişmemiştir. Bizler İmparatorluk kökeninden gelen, dini, dili, ırkı ne olursa olsun insanları, Allah'ın yarattığı varlık olarak gördük. Bir fincan kahveye 40 yıl hatır biçen başka bir millet yoktur, böyle bir gelenekten gelen bir milletiz."
Türk seçmenin yüzde 70'i seçime katıldı
Avrupa Türk Demokratlar Birliği (UETD) Genel Başkanı Süleyman Çelik ise 22 Eylül'deki seçimlere Türklerin katılımını artırmak için seçim gününe kadar yoğun şekilde çalıştıklarını, bunun neticesinde seçimlere katılımın geçmişe nazaran büyük oranda arttığını söyledi.
Seçim öncesi bir araya gelen sivil toplum kuruluşlarınca "Seçim İnisiyatifi"nin oluşturulduğunu anlatan Çelik, seçimden sonra da "Seçim İnisiyatifi" olarak hazırladıkları 10 maddelik talebi Başbakan Angela Merkel'in genel başkanı olduğu Hristiyan Demokrat ve Sosyal Demokrat partilerine mektupla ulaştırdıklarını vurguladı.
Çelik, "Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) üyelik müzakerelerinin hızlandırılması ve çifte vatandaşlığın bir an önce uygulanmaya geçilmesini istiyoruz. Yeni kurulması beklenen koalisyon hükümetinin taraflarına bu konulardaki taleplerimizi bildirdik" ifadelerini kullandı.
Almanya'da yaklaşık 3,5 milyon Türk'ün yaşadığı ve 950 bin seçmenin bulunduğuna dikkati çeken Çelik, "Bu ülkede toplumumuzun artık duyarlılıklarına hassasiyet göstereceklerine inanıyoruz" dedi. Son seçimlerde Türk seçmenin yüzde 70'inin seçimlere katıldığını dile getiren Çelik, şöyle devam etti:
"Siyasi katılım çalışmaları bittikten sonra Hacettepe Üniversitesi ile ortaklaşa geniş çaplı bir anket çalışması gerçekleştirdik. Bunun sonucunda bugüne kadar resmi bir belge elimizde bulunmamaktaydı Türklerin Almanya'daki seçimlere katılımıyla ilgili. Sadece katılımın yüzde 18-30 olduğu yönünde bir söylem vardı. Elimizde kesinleşmiş yüzde 70 gibi bir rakamın olduğu ortada. Bu kadarını beklemiyorduk çünkü zikredilen rakamlar vardı ve bunlar düşüktü. Anketin dışında sandık başında görev alan Türkiye kökenlilerden ve Almanlardan aldığımız bilgiler bu rakamla örtüştürüyor."
"Biz bu toplumun bir parçasıyız"
UETD Kadın Kolları Başkanı Necla Kara ise Almanya'da özellikle göçmen kökenli kadın siyasetçilerin artırılması konusunda siyasi partilere büyük görev düştüğünü söyledi.
"Biz göçmenler siyasette olmak istiyoruz ve bu konuda Başbakanımız Merkel'in ve diğer siyasi parti liderlerinin bizi desteklemesini bekliyoruz" diyen Kara, bugün özellikle Türk kökenli kadınların ülke siyasetinde yeterince var olmadığını belirtti. Mevcut siyasetçilerin bu konuda teşvik edici olmaları gerektiğini dile getiren Kara, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çünkü biz bu toplumun bir parçasıyız. Entegrasyon diyorlarsa bu ancak kadının sosyal hayata entegrasyonuyla olur. Bunun için kadının sosyal hayatta var olmasına, siyasette yer alması konusuna özel önem verilmeli.
Ayrıca Almanya'ya dışardan gelenlerin eğitimi konusunda birçok sıkıntı yaşanmakta. Biz bu konuyu UETD olarak çeşitli platformlarda dile getiriyoruz ancak çok fazla mesafe katetmedik. Bu konuda uzun vadeli nitelikli bir çalışma yapılmalı, Alman toplumunun bir parçası olan göçmenlerin eğitimle entegrasyonu sağlanmalıdır. Bunu yaparken kişilerin kültürleri ve değerleri korunmalıdır."
Kara, göçmenlere yönelik ayrılıkçı uygulamalara son verilmesi, milyonlarca göçmenin de bu ülkenin bir parçası olduğunun kabul edilmesi gerektiğini dile getirdi.
Gençlik dairelerinin, göçmen ailelerden çocuklarını almadan önce bilirkişi olarak göçmenlerden kurulacak bir heyetin görev yapmasını istediklerini ve bu konuda girişimlerde bulunduklarını anlatan Kara, "Önümüzdeki günlerde bu konuda somut adımlar atacağız. Bu konuda sivil toplum kuruluşlarınca hazırlanacak projelere de destek verilmelidir. Hiperaktif göçmen çocuklarının dahi özürlü okuluna gönderildiğini görüyoruz. Bu konuda bir çalışma yapmalıyız, buna müsaade edilmemeli" şeklinde konuştu.
Almanya'daki göçmenlere yönelik ayrımcılığa da dikkati çeken Kara, bunun engellenmesi için ülkede hoşgörünün hakim olması gerektiğini sözlerine ekledi.