Güncelleme Tarihi:
Mars’a orta boy cip büyüklüğünde bir araç indi. 9 yaşındaki bir kız çocuğu koymuştu ismini: Curiosity. Merak. Merakımızı besleyecek. Daha doğrusu merak etmeyi bilenleri.
Hem atmosferi alıp içindeki gazları inceleyecek. Hem de bir kol aracılığıyla katı maddeleri toplayacak. Çakıl, taş ne varsa gövdesinde biriktirip inceleyecek.
* * *
Nasıl inceleyecek? SAM sayesinde.
Curiosity’nin içindeki en büyük bilim aracının adı bu. SAM, yani Sample Analysis at Mars. Mars’taki örnekleri analiz aracı.
Hayati bir görevi var SAM’in. Kelimenin gerçek anlamıyla hayati.
Mars’ta buz şeklinde suyun bulunması ya da hayatın var olabilmesi için hem su hem de organik karbonla karşılaşılması gerekiyor.
İşte bizim SAM’in görevi organik karbonu bulmak.
İnsanlık onun elektronik aklına ve eline bakıyor diyebiliriz.
Dikkatinizi çektiyse bizim SAM dedim. Çünkü bu hayati bilim aracının NASA’daki proje müdürü 31 yaşında bir Türk kadın. Ferzan Akalın (Jaeger). İnanmazsınız, benim liseden arkadaşım.
Bana matematik kopyası vermişliği vardır, o derece. (Kopyayı nereden alacağını bilmek de önemlidir, takdir edilmeliyim.)
İki yıldır bu proje üstünde çalışıyor. SAM’in bir ikizini de dünya üstünde inşa etti ve o NASA’da hazır bekliyor. SAM Mars’ta keşfe başladığında, icraatlarının aynısını Ferzanlar Dünya’da uygulayıp test edecekler.
Gecesini gündüzünü SAM’e adamış vaziyette.
Curiosity Mars’a indiğinde havalara uçan mavi gömlekli NASA görevlilerini gören annesi ve anneannesi o günün akşamında telefonda Ferzan’a “Parti hâlâ sürüyor mu, eğleniyor musunuz?” diye sormuş. “Yok anne, ne eğlenmesi, herkes deli gibi çalışıyor, televizyonda gördüğünüz atlama zıplama ancak 1 saat sürdü” diye cevap vermiş. E, orası NASA.
Madem ki aracımızın adı Merak, insan düşünmeden edemiyor.
Merak ediyorum, Ferzan ABD’de Iowa Üniversitesi’nde fizik bilgilerini ilerletmeseydi, Marmara Üniversitesi’nde kalsaydı...
Burada bir bilim kadını olsaydı...
Öğrencilerinden bir kısmını terörist diye fişleyen, sosyal medyadan onları tehdit eden, doçentine sözlü şiddet uygulayan bir dekana düşebilirdi.
Fikrini söylediği için 2000’i aşkın tutuklu öğrenciden biri olabilirdi.
Flörtü sakıncalı bulan rektör zihniyetinden birine çatabilirdi.
Üyeleri artık hükümet tarafından belirlenen Türkiye Bilimler Akademisi’ne uygun bulunmayabilirdi.
YÖK gibi bir yapısal tuhaflıkla uğraşıp bir vaizin ikinci adam olarak atanmasına “Rabbim verdikçe veriyor” gibi makbul bir tepki gösteremeyebilirdi. O zaman isminin üstü çizilebilirdi.
Bu topraklarda öğütülüp, bilimle uzaktan yakından ilgisi olmayan kıstaslara göre elenebilirdi.
Merakın ve soru sormanın yıkıcı müeyyideleri olan bu memlekette kuruyup gidebilirdi.
* * *
Sanat muhafazakâr, bilim yalan, spor kirli futbol dünyasına hapis.
2023’te en büyük ülke olma hedefine duble yol kategorisinde mi ulaşacağız?
Ayrıca öyle duble yollar yapıyoruz ki iki yağmur, bir kamyonetle Mars’tan daha engebeli asfalt vadiler oluşuyor şehirlerimizin ortasında.
Ferzan’a söyleyeyim de, insanlığa yeni bir dünya araştırmaktan fırsat bulduğunda, SAM’den bizim için duble taş toprak toplamasını istesin.
Ülkesine borcu. Filan.
NOT: Ferzan birkaç yıl önce yine fizik doçenti olan Amerikalı eşiyle Türkiye’ye dönmek ve bir üniversitede çalışmak için başvurularda bulunmuş ama kimseden yanıt alamamıştı. Türkiye Cumhuriyeti’nin ise Ferzan’dan haberi bile yok.