Eda BERKBAYRAK
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 03, 2003 02:03
Yüzyıllardır birçok kehanetin lanetli başrol oyuncusu, insanların korkulu rüyası olan yılanlara sempati duyanlar, toplumda garipsenir. Tam 36 yıldır yılanlar üzerinde çalışan Türkiye'nin ilk ve tek ‘‘Yılancı Hoca’’sı Prof. Dr. İbrahim Baran ise yılanlar konusundaki önyargıyı gidermek için çalışıyor.
Yayınlarıyla uluslararası bilim dünyasında da tanınan Prof. Baran, sürüngenler için ‘‘Onlar benim çocuklarım’’ diyor.
Prof. Dr. İbrahim Baran, zamanının büyük bölümünü öğretim üyeliği yaptığı Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Orta Öğretim Fen ve Matematik Alanları Eğitim Bölümü'ndeki odasında ya da laboratuvarında geçiriyor. Prof. Baran'la sohbetimizde yılanların dünyasına ürkerek de olsa bir giriş yaptık. Biz sorduk, Prof. Baran da yılanların dünyasıyla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı.
Yılanlara ilgi nasıl başladı?
- Akademik kariyerimle birlikte yılanlara ilgi duymaya başladım. Prof. Dr. Muhtar Başoğlu'nun asistanı olarak çalışmaya başladığımda, doktoramı dağ kurbağaları üzerine yaptım. Ancak Türkiye'de yılanlar üzerine elle tutulur bir çalışma olmadığını gördüm. Bunun üzerine uzmanlık alanı olarak yılanları seçtim. O günden itibaren de yılanların dünyasıyla içiçeyim.
EŞİM BENDEN CESUR
Peki yılanlara karşı sempatiniz yapınızdan gelen bir şey mi?
- Aslında hayır. Ben de bir çok insan gibi yılanlardan çok korkardım. Bırakın elime almayı, görmeye bile tahammülüm yoktu. Ancak mesleki çalışmalarım içinde sürüngenleri incelemeye başladım. Bu arada yılanlar üzerinde de araştırmalar yaptım ve onlar hakkında doğru bilgiye sahip olduktan sonra korkacak hiç bir şey olmadığını gördüm. Yılanlar üzerine çalışmaya karar verdim. Önce onları sevmeyi öğrendim. Böylece korkularımı da yendim. Şimdi ise yılanlar olmadan bir hayat düşünemiyorum. Onlar benim çocuklarım.
Yılanlara duyduğunuz bu sevgi, aile ortamınıza nasıl yansıdı?
- Eşim de en az benim kadar biyolojiye yatkın bir yapıya sahip. Her türlü hayvanı da sever. Bazen arazi çalışmalarımıza katıldığında, benden daha cesur davrandığı bile oluyor. Çocuklarım zaten küçüklüklerinden itibaren yılanların arasında yaşamaya alıştı. Kimi zaman arazi çalışmalarından yılan örnekleriyle eve gelmek zorunda kaldığımda, yılanların kaçtığı, bir anda çocuklarımın veya eşimin karşısına çıktıkları oluyordu. Ancak bu durum bizde alışılagelmiş bir şey. O nedenle hiç bir sorun yaşamıyorum.
Zehirli ve zehirsiz yılanı birbirinden ayıran en belirgin özellikler neler?
- Öncelikle, geçmişten gelen bazı bilgiler yanlış. Zehirli yılanların başının üçgen olduğu, kafalarının pulla kaplı olduğu veya kuyruklarının kısa olduğu gibi bilgiler ayırt edici değil. Çünkü bu özelliklere sahip zehirsiz yılanlar da var. Daha çok davranış özelliklerinden yola çıkılmalı. Özellikle Türkiye'de zehirli olan engerek türleri daha çok geceleri hareket eder. Ayrıca hareket şekilleri son derece ağırdır. Zehirsiz yılanları ise gündüz, oldukça hareketli görmek mümkün. Bunun yanısıra hiç bir yılan kendisine dokunulmadığı sürece zarar vermez.
Peki zehirli bir yılanın ısırması halinde ne yapılmalı?
- Yılanın zehirli olduğu, ısırılan yerde kısa süre içinde ağrı, sızı ve şişme başlaması, hatta Türkiye'deki engerek türlerine özgü olarak da kızarma ve morarma oluşmasıyla kendini gösterir. Böyle bir durumda ilk yapılması gereken ısırılan yerin üst tarafından kan dolaşımını engelleyecek biçimde bir bağla bağlanmasıdır. Sonra ısırılan yerin yakınından kesici bir aletle boyuna bir yarık açılmalı. Yalnız boyuna ve tek yönde olması önemli. Eskiler, artı şeklinde olması gerektiğini iddia eder. Bu son derece yanlış. Boyuna açılan yarıktan sıkarak veya emip tükürerek kan ve zihir çıkartılır. Amaç vücutta en az zehir bırakmaktır. Bu işlem tamamlandıktan sonra mutlaka bir sağlık kuruluşuna ulaşılmalı.
YILAN KAÇAKÇILARI
Yılanların yurtdışına kaçırılmasından sözettiniz. Bunu engellemek için sınır kapılarında bir tedbir alınmıyor mu?
- Alındığı iddia adiliyor ama yok öyle bir şey. Gümrük memurları uyuyor. 1996'da iki Fransız turist tarafından 4 ‘‘Baran Engereği’’ yurtdışına kaçırılmak istenirken, Gümrük'te yakalandı. Türkiye tarihinde ilk kez bir yılan kaçırma olayının önüne geçilmiş oldu. Ama sonrası gelmedi. Kaçakçılık had safhada. Bizim gümrük memurları uyuyor ya da bu işi gerçekten bilmiyor. Bir süre önce bir Polonyalı 15 bin kaplumbağayı tıra doldurup, Türkiye'deki gümrük kapısından rahatlıkla geçirebilmiş. Daha sonra bu TIR'a Polonya sınırında müdahale edilip, Çevre Bakanlığı'na
haber verildi. Ancak bu şekilde kaplumbağalar geri getirilip doğal ortamlarına bırakılabildi. Korkunç bir denetim yetersizliği var. 7- 8 sınır kapısı var. Her birine üç vardiyadan 3'er biyolog alınsa yeter.
Yılanlar benim çocuklarım
1940 yılında Şanlıurfa'nın Kısas Köyü'nde doğan Prof. Baran, Diyarbakır Öğretmen Okulu'nu bitirdi. Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'nun ilk öğrencilerinden olan Prof. Baran, 1963 yılında Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Tabiye Bölümü ve Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'nu bitirdi. Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Sistematik Zooloji Kürsüsü'nde doktorasını tamamladıktan sonra 1975 yılında doçent, 1981 yılında profesör oldu. 1985 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Biyoloji Eğitimi Anabilim Dalı'nda öğretim üyesi olarak görev başladı. Evli ve 2 çocuk babası olan Prof. Baran, Türkiye Biyologlar Derneği üyeliğinin yanı sıra Avrupa Herpetoloji Cemiyeti (SEH) kurucu üyesi, Dünya Herpetoloji Cemiyeti'nin Türkiye Temsilcisi ve Alman Herpetoloji ve Terranyum Cemiyeti üyesi. Sürüngenleri çocukları gibi gören Prof. Dr. İbrahim Baran, Türkiye’nin uluslararası bilim dünyasınca tanınmış uzmanlarından biri.
Engereği öldürdüler Hopa'yı fareler bastıYılanlara karşı duyulan korku, her şeyden önce bilgisizlikten kaynaklanıyor. Türkiye'de 50 tür yılan var, bunlardan sadece 10'u zehirli. Üstelik de çoğu zor bulunan türler. Her zaman karşınıza çıkabillecek yaygınlıkta değil. Bilinçsizce yılanların öldürülmesi, birçok türün neslini kaybolma noktasına getirdi. Ciddi bir doğal denge bozulması söz konusu. Çok yakın bir örneğini yaşıyoruz. Hopa'da son bir kaç yılda farelerin sayısında büyük bir artış yaşandı. Bunun nedeni, sadece o bölgede bulunan Kafkas Engereği denilen bir yılan türünün yurtdışına kaçırılmasının yanında, zehirli olduğu gerekçesiyle çevre sakinleri tarafından öldürülmesi. Yılanların azalmasıyla farelerin sayısı arttı. Bölgede tam bir fare istilası yaşanıyor. Yapılacak en önemli şey halka yönelik yaygın eğitim uygulamak.
Yılan çiftliği projesi trilyon kazandırırProf. Baran, yılan zehirinin kristalize edilmiş halde gramı 10 bin doları bulduğunu söyledi. Prof. Baran, Türkiye'nin her yıl yılan zehirlenmelerine karşı kullanılmak üzere yaklaşık 15 trilyon liralık aşı ithalatı yaptığının altını çizerek bunun önüne geçmek için Ankara Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi Başkanlığı'nın girişimiyle, bir yılan çiftliği oluşturacaklarını açıkladı. Bu alana özel sektörün el atmasını ve yeni çiftlikler kurulmasını isteyen Prof. Baran, şunları söyledi:
‘‘Bir kaç çiftliğin oluşturulmasıyla, Türkiye'nin yılan zehiri zengini olması an meselesi. Yılanlara bir hafta fare yedirilip takip eden hafta zehirleri sağılacak. Bir sağımdan ortalama 10 miligram zehir elde ediliyor. Bu zehir özel yöntemlerle kristal hale getiriliyor. İhracat için ise tek yapılması gereken ilaç firmalarıyla bağlantıya geçip güvenilir bir ortam hazırlamak. Dünyada Hindistan, Pakistan ve Brezilya kuru yılan zehiri ihracatında ilk sıralarda yer alıyor. İlaç firmaları geniş bir pazar ağı oluşturdu. Türkiye de bu pazardan pay alabilir. Zehirin pahalı olduğunu duyanlar kaçakçılık yapıyor, ancak mal ellerinde kalıyor. Çünkü merkezler devlet garantisi olmayan zehirleri kabul etmiyor.’’