Güncelleme Tarihi:
Bu ayın başlarında, Türk Hava Kuvvetleri, ABD, İtalya ve İsrail arasında çok uluslu bir askeri işbirliği olarak görülebilecek bir gelişme bir anda Türkiye ile İsrail arasında baş gösteren bir siyasi sıkıntıya dönüştü. Birkaç yılda bir gerçekleşen ortak hareketin Türkiye tarafından bir anda ertelenmesi, ABD ve İtalya’nın da hareketten çekilmesine neden oldu.
New York Üniversitesi Küresel İlişkiler Merkezi’nden uluslararası ilişkiler uzmanı Alon Ben-Meir’in Jerusalem Post’da “Mending a strained alliance” başlığıyla kaleme aldığı yazıda, Türkiye ile İsrail’in güçlü bir işbirliği içinde olmasına ve ticari ilişkilerinin sorunsuz bir şekilde devam etmesine rağmen, iki ülke kamuoyunda karşılıklı olarak dile getirilen küçümser ifadelerin, Ankara-Tel Aviv arasındaki ilişkilere gölge düşürmüş olduğuna değinildi.
Analiz haberde, Türkiye’nin İsrail ve ülkenin batılı müttefikleriyle olan ilişkisini güçlendirmek için, İsrail ile Arap dünyası arasındaki adil hareket eden bir ortak gibi davranmaya başlaması gerektiğinin altı çizildi.
DAVOS’UN ETKİSİ
Türkiye’nin ileriki zamanlarda başarılı olabilmesinin, İran, Suriye, İsrail, Rusya ve Yunanistan ile ilişkilerini dengelemesine bağlı. Türkiye’nin bu ülkelerin hiçbiriyle iki taraflı ticaret ilişkisine girmemeli. Türkiye kendisini, bölgesel istikrarı kurabilecek kapasitede bir ülke olarak görüyor.
Ortadoğu’da istikrarı sağlayacak güç olarak kendisini gören Türkiye, aynı zamanda Doğu ve Batı arasında bir köprü görevi üstlendiğini de savunuyor. Fakat geçen Ocak ayındaki Davos zirvesinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e “Adam öldürmeye gelince, onu siz daha bilirsiniz” sözleriyle itham etmesi Türkiye’nin yetenekli bir diplomatik aracıdan ziyade, kışkırtıcı bir ülke olarak görünmesine neden oldu.
TÜRKİYE ROLÜNÜ HİÇE SAYMAMALI
Yazıda, Türkiye’nin İsrail’e olan tepkinin, ülkenin Suriye ile görüşmelerinde bir anlaşmaya varamamasından kaynaklandığına vurgu yapıldı. Üstelik, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, müzakereleri kaldığı yerden devam ettirmeye de karşı çıktı.
Türkiye’nin yine de İsrail’in, İran ve Arap dünyasının tek güçlü siyasi müttefiki olarak üzerine düşen görevi küçümsememesi gerekiyor. Hükümet ilişkileri ve diplomatik bağların haricinde, Türkiye hem İsrailli hem de İranlı turistlerin ilk seyahat tercihi. Fakat Davos zirvesinden sonra, ülkeye giden turist sayısında büyük bir düşüşün yaşandığı görüldü.
Analizde, şimdiki gibi kritik zamanlarda, hassas davranmanın ülkeler için büyük stratejik zararlar yaratabileceği vurgulanırken, Türkiye’nin er ya da geç ayrı tavır sergilemenin gereksiz olduğunu fark edeceğine değinildi.
DİPLOMATİK BAĞLAR
Analiz yazıda, Türkiye’nin komşularıyla müttefik olma yoluna girdiğinin ve son yıllarda bütünleyici varlığının daha da önemli hale geldiği fikrinde olduğu savunuldu. Alon Ben-Meir şöyle dedi: “Türkiye, bu ay Ermenilerle barışı adına son bir adım atarak, diplomatik bağlar kurup, iki ülke arasındaki ortak sınırı açtı.”
Yazının son kısmında, Türkiye’nin İsrail ile olan tarihi ve önemli bağlarının üzerine gitmesi gerektiği vurgulanırken, aksi halde İsrail ile bağlarını koparması ya da ilişkisine zarar vermesi durumunda, Türkiye’nin batı ile olan ilişkilerinde bir takım sorunlar yaşayabileceğini savunuldu. AB üyeliği çabaları ve Kürt açılımında ABD ile ortak hareket ettiği şu dönemde, Türkiye’nin İsrail ile olan ilişkilerinin bozulmasının, uluslararası kamuoyunda ülkeye bakışın değişebileceğinin altı çizildi.