Güncelleme Tarihi:
Ülkemiz harika plajları, vadileri, gölleri, milli parkları ve yayları kadar kültürel mirasıyla da oldukça zengin… Özellikle tarihe iz bırakan çok önemli uygarlıkların kurulduğu coğrafyamızda zaman yolculuğuna çıkacağınız harika açık hava müzeleri bulunuyor.
Peki antik çağlardan itibaren sayısız medeniyete ev sahipliği yapan bu bereketli topraklarda mutlaka görmemiz gereken açık hava müzeleri hangileri? Bu soruyu gezgin ve seyahat yazarları Bahar Gündoğdu, Erdoğan Gümüş, Nurgül Büyükkalay, Oğulcan Tatar ve Didem Mutçalıoğlu’na sordum. Müze kart ile giriş yapılabilen 12 şehirden birbirinden güzel 15 adresi önerdiler.
Müze Kart ile T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Milli Saraylar ve Çanakkale Alan Başkanlığı'na bağlı 350’den fazla müze ve ören yeri sınırsız ziyaret edilebiliyor. Satın aldığınız ilk günden itibaren bir yıl boyunca geçerli olan kartın fiyatı 60 lira. Online olarak muze.gov.tr adresinden kart başvurunuzu yapıyorsunuz. İsterseniz kartı satın aldıktan sonra mobil uygulama üzerinden de müzelere giriş yapabilirsiniz.
Tekne turlarının vazgeçilmez adresi: Knidos Antik Kenti / MUĞLA
Ege’nin güzeller güzeli şehri Muğla’nın Datça ilçesinden bulunan antik kent, tekne turlarının vazgeçilmez adresi. Bahar Gündoğdu, “Burada dünyanın en güzel gün batımlarından birine şahit olacaksınız” dedi. Ayrıca Gündoğdu, “Afrodit heykelinin kaidesi, 8 bin kişilik antik tiyatro, güneş saati, Demeter Mabedi, vaktinde 80 bin nüfusun yaşadığı Knidos Antik Kenti’nde yer alan kalıntılardan sadece birkaçı…” diye de ekledi.
“Kentin iki önemli bölümü var; dönemin krallığının önde gelenlerinin yaşadığı Akropol ve dünyanın ilk büyük hastanesi olarak bilinen Asklepion… Antik kentin en çok etkilendiğim yapılarından biri Akropol’deki 10 bin kişilik dik yamaca kurulmuş tiyatrosu… Burası dünyanın en dik tiyatrosu olarak biliniyor. Tiyatroda oturup karşınızdaki manzarayı saatlerce seyredebilirsiniz.”
En popüleri: Efes Ören Yeri / İZMİR
Her yıl 1,5 milyon kişi tarafından ziyaret edilen, Türkiye’nin en bilinen ve en popüler ören yeri burası… UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde olan Efes Antik Kenti, İzmir’in Selçuk ilçesinin üç kilometre güneybatısında yer alıyor.
“Efes'e giriş yapınca uzaktan tüm ihtişamıyla 24 bin kişi kapasiteli amfi tiyatrosu görünüyor. Biraz ilerleyince eski limandan tiyatroya doğru uzanan yol çıkıyor karşınıza” diyen Didem Mutçalıoğlu, “2 bin yıl önce gemiden inip bu görkemli tiyatroya doğru sağlı sollu dükkânların olduğu yolda yürümenin ne kadar etkileyici olduğunu düşünmeden edemiyor insan” dedi ve ekledi:
“Biraz yorucu olsa da tiyatronun en tepesine çıkıp burada yapılmış gösterileri, buradaki kalabalığı ve yaşanılanları hayal etmek ve akustiğini dinlemek tam bir zaman yolculuğuna çıkarıyor insanı. Tiyatrodan çıkıp kente doğru ilerleyince Efes’in en ünlü ve görkemli yapılarından birisi, Celsus Kütüphanesi çıkıyor karşınıza. Antik çağın üçüncü büyük kütüphanesi olan Celsus hâlâ ören yerinin en etkileyici ve en çok fotoğraflanan noktası."
Afrodit’in şehri: Afrodisias Antik Kenti / AYDIN
Aydın’ın Karacasu ilçesi Geyre köyünde bulunan antik kent, aşkın ve güzelliğin tanrıçası Afrodit’in şehri olarak biliniyor. Roma Çağı’nda Afrodit Tapınağı ile ünlenmiş ve oldukça gelişmiş bir şehir. İlk kazı çalışmaları, 1904 yılında Fransız Gaudin tarafından yapıldı. 1960’lı yılların başından itibaren de çalışmalar Prof. Dr. Kenan Erim tarafından yürütüldü. 2004 yılında uzmanlardan oluşan jüri tarafından ‘En iyi 10 Antik Kent’ listesinde yer alan Afrodisias, 2017’de ise UNESCO’nun ‘Dünya Miras Listesi’ne kaydedildi.
Erdoğan Gümüş, “Antik kent oldukça geniş bir alana yayılmış olduğundan, değil birkaç saatte dolaşmak, neredeyse bir gününüzü ayırmanız gereken zengin bir koleksiyona sahip” dedi ve şöyle devam etti:
“En dikkat çekici yerlerinin başında; Afrodit Tapınağı, Tetrapylon denilen Afrodiaisas Tapınağı’nın kutsal alanına girişi sağlayan anıtsal kapı, yaklaşık 7 bin kişilik oturma kapasitesine sahip iki bölümden oluşan antik tiyatro ve tiyatronun doğusundaki sütunlu meydan Tetrastoon geliyor. Bunların yanı sıra şehrin meydanlarında İon düzenindeki revakları süsleyen tanrı, kahraman, sade vatandaş, köle, asker ve atlet gibi tiplemeleri temsil eden maske ve griland frizleri, dönemin çok sevilen mimarî bezemeleri olarak oldukça ilgi çekici eserler arasında yer alıyor.”
Pamukkale Travertenleri’nin gölgesindeki güzel: Hierapolis Antik Kenti / DENİZLİ
Denizli şehir merkezine 17 kilometre mesafede bulunan antik kent, Pamukkale Travertenleri ile aynı alanda ziyaretçilerini ağırlıyor. Birçok insanın hafızasında Pamukkale, bembeyaz travertenlerin donmuş bir şelale gibi kademeli şekiller oluşturduğu teras benzeri havuzlardan oluşan muhteşem kartpostallık görseliyle yer alır.
İşte Hierapolis Antik Kenti de bu travertenlerin yanı başında, arkeoloji litaratüründe ‘Holy City’ yani ‘Kutsal Kent’ olarak kabul edilen, Helenistik ve Roma dönemine kadar giden tarihî geçmişiyle, günümüze kadar bozulmadan ulaşan kalıntılarıyla göz kamaştırıyor. Hem Pamukkale Travertenleri hem de Hierapolis Antik Kenti UNESCO Dünya Kültürel ve Doğal Miras Listesi’nde yer alıyor. Araştırmalara göre Hierepolis Antik Kenti’nin kurucuları Bergama Krallığı olarak gösteriliyor.
“Nevşehir’de kaldığınız otelden buraya gelirken veya dönerken yol üstündeki Kaymaklı ya da Derinkuyu Yeraltı Şehri’ni de gezmenizi tavsiye ederim” diyen Oğulcan Tatar, Ihlara ile ilgili şu önerilerin altını çizdi:
“Melendiz Çayı’na ev sahipliği yapan vadide 6 kilometrelik yürüyüş yapılabiliyor. Vadinin merdivenleri oldukça fazla ve dik olduğu için yürüme zorluğu çekenler ve vadiye sadece keyif yapıp bir şeyler yemek için gelenler Belisırma’daki tesislere gidip Melendiz Çayı’nın üstünde vakit geçirebilir.”
Karanlık Kilise görülmeye değer: Göreme Açık Hava Müzesi / NEVŞEHİR
Kapadokya Bölgesi’nin en önemli turistik yerlerinden Göreme’de yer alan açık hava müzesi, doğal oluşum sonucu meydana gelmiş bir vadinin başında yer alıyor. 1985’te UNESCO Dünya Miras Alanı olarak ilan edilen Göreme’nin en önemli özelliği M.S. 4. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar yoğun bir şekilde manastır hayatının yaşanmış olması…
“Her gün açık olan açık hava müzesini dilerseniz sesli rehber teknolojisiyle gezebilirsiniz” diyen Oğulcan Tatar, müzenin en ilginç noktasının Karanlık Kilise olduğunun altını çizdi:
“Müze içinde olmasına rağmen ayrı bir giriş ücreti olan yapıda freskleri incelerken zamanın bu küçük yerde nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Çoğunlukla Hz. İsa ve hayatından kesitleri gösteren fresklerden benim en beğendiğim 'Son Akşam Yemeği' oldu. Da Vinci’nin tablosuna gözler alışınca buradaki freskte yer alan balık farklı geliyor. Balığın Hz. İsa ve Hristiyanlığı temsil ettiğinin de altını çizeyim. Mutlaka görmeniz lazım…”
Dünyanın en yükseğe kurulmuş tiyatrosu: Sagalassos Antik Kenti / BURDUR
Burdur’un Ağlasun ilçesinde yer alan Sagalassos Antik Kenti, antik çağlarda ‘Pisidia’ olarak bilinen bölgede bulunuyor. Ağlasun’a 7, Burdur’a 33, Isparta’ya 50 kilometre uzaklıkta. Antalya’ya ise yaklaşık 100 kilometre mesafede yer alıyor. Hem Burdur hem Isparta hem de Antalya’dan ulaşımı oldukça kolay.
Antik kent, dağlık bir alanın eteklerinde ve denizden yaklaşık bin 600 metre yükseklikte kurulu. Özellikle Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait çok sayıda mimari kalıntıyı barındırıyor. Hatta antik tiyatronun dünyada en yükseğe kurulmuş tiyatro olduğu varsayılıyor.
“Gördüğüm en güzel ve en iyi korunmuş antik kentlerden biri Sagalassos” diyen Nurgül Büyükkalay, “Öyle bir tepeye kurulmuş ki yukarı çıktığınız zaman tüm manzarayı kucaklarken buraların kralı benim hissine kapılıyorsunuz” dedi ve görülecek eserlerle ilgili şu detayları paylaştı:
“Antoninler Çeşmesi yedi farklı taştan yapılan estetik işlemeleriyle kentin en hayranlık verici eseri. Neon Kütüphanesi, Tiberius Kapısı, Heroon, Kent Meclisi, Marcus Aurelius ve Adrian Heykelleri görmeniz gereken diğer önemli eserlerden. Ben en çok devasa Antoninler Çeşmesi’ne hayran kaldım. Çeşme, Roma İmparatoru Marcus Aurelius zamanında yaptırılmış. Dağdan gelen doğal kaynak suyu 2010 yılından beri tekrar bu 2 bin yıllık çeşmede şelale gibi akıyor. Çeşmeyi süsleyen heykellerin asılları Burdur Müzesi’nde sergileniyor. Müzeyi de gezmenizi öneririm.”
Oldukça büyüleyici: Hattuşa Ören Yeri / ÇORUM
Çorum’un Boğazkale ilçesinde yer alan Hattuşa, Hitit İmparatorluğu’nun başkenti ve Anadolu tarihinde yüzyıllar boyu merkez konumunda olan özel bir yer. Çorum’un Boğazkale ilçesine 4, il merkezine ise 80 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Tarih boyunca önemli medeniyetlere ev sahipliği yapması nedeniyle kent oldukça geniş bir alana sahip.
Özellikle başkent olduğu M.Ö 17. yy ve 13. yy tarihleri arasındaki dönem en yükselişe geçtiği dönem olarak biliniyor. Hattuşa Antik Kenti’nde ilk kazı çalışmaları ise 1834 yılında yapıldı. Yapılan kazılar sonucunda kentte dünyada yapılan ilk yazılı antlaşma tabletlerine rastlandı.
“Hattuşa çok büyük bir alana yayıldığı için arabayla da gezilebiliyor. Bölge, Aşağı Şehir ve Yukarı Şehir olmak üzere ikiye ayrılıyor. Aşağı Şehir günlük yaşantının geçtiği bölge… Yukarı Şehir ise çok sayıda tapınağın bulunduğu ve bu bölgeyi çeviren surlarda kapılar bulunan kutsak bölge” diyen Didem Mutçalıoğlu, öne çıkan kalıntılarla ilgili şu bilgileri paylaştı:
“Yukarı Şehir tarafında yığma taşlarla oluşturulmuş sur duvarlarında bulunan anıtsal kapılar görülmeye değer. Aslanlı kapı en ünlü ve fotoğrafını en çok gördüğünüz kapı. Bunun dışında Sfenksli Kapı ve Kral Kapı da girişindeki heykelleriyle Hitit taş işçiliğinin en güzel örneklerini sunuyor. Tabi buradaki heykeller gerçekleri değil, orijinalleri müzelerde sergileniyor. İlginç bir ayrıntı da şimdi yıkık durumda olan ‘Büyük Tapınağın’ içinden zamanında Mısır ile yaptıkları ‘Kadeş Anlaşması’nın tabletinin bulunmuş olması.”
'Krallar Diyarı': Ani Ören Yeri / KARS
Türkiye-Ermenistan sınırındaki Ani Ören Yeri, 2016’da UNESCO Dünya Miras Listesi’ne kaydedildi. Kars'ın 44 kilometre doğusunda Ocaklı köyü bitişiğinde bulunan Ani, ‘İpek Yolu üstündeki 100 bin nüfuslu Krallar Diyarı’ olarak da biliniyor. Zamanında Sasaniler, Ermeniler, Bizans, Selçuklu, Gürcü ve Osmanlı İmparatorluğu gibi 24 farklı medeniyete ev sahipliği yaptı. Özellikle burası Arpaçay Vadisi’nin manzarasına karşı yıkık dökük tarihi binalar arasında dolaşacağınız müthiş bir yer.
Şanlıurfa’nın 18 kilometre kuzeydoğusunda, Örencik köyü yakınlarında bulunan Göbeklitepe, milattan önce 10 bin yıllardan kalma bir yer. Yani Mısır piramitlerinden 7 bin 500 yıl, Stonehenge’den ise 7 bin yıl daha eski. Çok büyük bir kazı alanı yok ama önemi büyüklüğünden değil eskiliğinden ve insanlık tarihi hakkında bildiklerimizi alt üst etmesinden geliyor.
Didem Mutçalıoğlu, “Bu kutsal alanda çapları 30 metreyi bulan 20 kadar yuvarlak ve oval yapının ortasında iki adet ‘T’ şeklinde ve 5 metre yüksekliğinde kireçtaşından sütunlar bulunuyor. Bu insan ve el figürleri oymalı sütunlar, 10 ton ağırlıkta ve o dönemde henüz hayvanların evcilleştirilmediği, metal aletler bir yana çanak çömleğe bile sahip olmadığı varsayılan bir dönemde nasıl yapılıp nasıl dikildiği halen tartışma konusu” dedi ve ekledi:
"Göbeklitepe’ye gelince otoparka arabanızı park ettikten sonra önce servis arabalarıyla müze kısmına gidiyoruz. Müzeyi gezdikten sonra Göbeklitepe kazı alanına tekrar servisle çıkılabiliyor. Üstü kapalı oval şekildeki tapınak alanının çevresi bir platform üzerinde yürüyerek geziliyor. Burada bulunan sütunların üzerinde Göbeklitepe'de kabartma olarak akrep, tilki, yılan, yaban domuzu, aslan, turna, yaban ördeği gibi yaban hayvan motifleri görülüyor."
Büyüleyici bir gün doğumu ile gün batımı: Nemrut Dağı Ören Yeri / ADIYAMAN
Adıyaman'ın Kahta ilçesinde 2 bin 150 metre yükseklikte bulunan ören yeri, Kommagene Krallığı’ndan günümüze kadar gelen çok önemli bir kültürel hazine... Nemrut Dağı’nın doğu, batı ve kuzey teraslarına yayılmış olan mezar ve anıtsal heykelleri görmek için her yıl binlerce yerli ve yabancı turist bölgeye akın ediyor. “Nemrut Dağı’nın Malatya tarafından bir de Adıyaman tarafından olmak üzere iki girişi var” diyen Bahar Gündoğdu, ören yeri ile şu bilgileri paylaştı:
“Adıyaman tarafından giderseniz çok yürümeniz gerekirken Malatya tarafından yürüme mesafesi oldukça az… Hal böyle olunca hem gün batımı hem de gün doğumu yapabilen ender insanlardan oldum. Buradan da anlaşılacağı üzere Nemrut’ta yapılacak en başta aktiviteler gün batımı ile gün doğumunu izlemek. İnsan eliyle yapılmış Tümülüs’ün etrafı çok büyük heykellerle kaplı. Zaman içerisinde maalesef hepsinin kafası kopmuş ayaklarının altında duruyor. Komagene krallığı’nın bu muhteşem eserleri 2 bin rakımda olduğu için yaz-kış hep soğuk. Fakat gerçekten görülmeye değer.”
Fotoğraf: Bahar Gündoğdu
Her çağın gözdesiydi: Aspendos / ANTALYA
Aspendos veya çok fazla bilinmeyen adıyla Belkıs, Antalya'nın Serik ilçesinde yer alan ve tiyatro sahnesiyle ünlü bir antik kent. Bu kentin tarih öncesi dönemlerde Pamfilya'nın en zengin şehirleri arasında olduğu düşünülüyor. Anadolu'nun en çok kullanılan ticaret yolları üzerinde yer alması ve Köprüçay Irmağı aracılığıyla limana bağlantısı olması da burayı her çağın gözdesi bir kent haline getirmiş. Aslında hâlâ popülerliğini sürdürüyor çünkü ülkemizde en çok ziyaret edilen yerlerin başında geliyor.
Nurgül Büyükkalay, “Aspendos Tiyatrosu öyle ihtişamlı öyle güzel ki sahip olduğu tüm ününü hak ediyor” dedi ve ekledi:
“Antik kent, tiyatrosuyla çeşitli etkinliklere ve konserlere ev sahipliği yapıyor. Ziyaret ettiğiniz dönemde bir etkinliğe denk gelirseniz mutlaka değerlendirin. Tiyatronun mükemmel akustiğinde konser izlemek harika bir deneyim. Aspendos’un bir diğer önemli yapısı su kemerleri… Toros Dağları’ndan ve vadilerden su taşıyan kemerler dönemin mühendisliğinin kusursuzluğunu gösteriyor.”
Tüm kavimler ülkesi: Perge Antik Kenti / ANTALYA
Antalya’nın Aksu ilçesinde bulunan Perge, Helenistik dönemden kalan ve günümüze kadar gelen önemli bir kalıntı… Özellikle mimarisi ve mermer heykeltıraşlığı ile ünlü… Truva Savaşı’ndan sonra savaşa katılan üç komutan tarafından kurulan antik kent, ‘Tüm kavimler ülkesi’ anlamına gelen Pamfilya’ya da başkentlik yaptı.
“Etkileyici bir diğer yapı ana cadde üzerinde yapılmış su arkı. Kestros Çeşmesi ile başlayıp caddeyi ikiye bölen görüntüsü muhteşem. Perge’nin antik çağdaki önemini yansıtan diğer yapılar yüksek kuleler, hamamlar, dikdörtgen agorası ve sütunlu caddeleri. Antik kentte yapılan kazı çalışmalarında ortaya çıkan heykelleri Antalya Müzesi’nde Perge Tiyatrosu Salonu’nda görebilirsiniz.”
Fotoğraflar: İStock