Güncelleme Tarihi:
İstanbul-Adana arasındaki hayatını tamamen dünyaya en az zarar verme mantığıyla geçiren Canan Günaştı, tam 3 senedir yalınayak yaşıyor. 10 senedir tekstil alışverişi yapmayan, marketlerin atık sebzelerini toplayarak ekolojik döngüyü savunan Günaştı, ayağına bir şey batmasını engellemek için dünyada trend olan yalınayak sandaleti giyiyor. Türkiye’de üretilmeye başlanan bu sandaletlerin yüzü haline gelen Günaştı’nın hayatını dinledik.
“1990 doğumluyum. Adana’da büyüdüm. Galatasaray Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler okudum. Lisede tiyatro yapıyordum, üniversitede de tiyatroya devam ettim. Bir süre sonra profesyonel tiyatroya geçtim. Sarı Sandalye diye bir ekibimiz var, tiyatro yapıyoruz. Bu yaz depremden etkilenen insanlarla birlikte Adana’da bir tiyatro projesi yapıyoruz. Afişimizi depremzede çocuklar hazırladı. İlk gösterimi Adana’da yapacağız daha sonra eğer imkân bulabilirsek depremden etkilenen bölgeleri gezmek istiyoruz.”
ALMANYA’DA KARDA BAŞLADI
Peki nereden çıktı bu yalınayak yaşama meselesi? “Ben bir anda vegan olmadığım gibi bir anda yalınayakla gezmeye başlamadım. Farkındalığım yavaş yavaş gelişti. İlk defa lisedeyken gittiğim Almanya’da kar yağdığında yalınayakla gezme geleneği olduğunu öğrendim. Yalınayakla dışarıda gezilebileceğini ilk düşünmem böyle oldu. Ama her zaman yerel ürün tüketmeye önem veren biriydim. Gündelik hayatta çevreye ne kadar zarar verdiğimizi fark ettim. 18 yaşından beri hayvanlar üzerinde test yapmayan kozmetik ve temizlik ürünlerini kullanıyorum. Yiyecek içecek meselesinde de her zaman bana konum olarak en yakın yerel üreticiden ürün satın almayı önemsedim. En az atığı nasıl üretebilirim? Aslında kafamdaki soru buydu.
10 YILDIR KIYAFET ALMIYOR
Ekolojik bir yaşama geçiş yaptım. 10 yıldır kıyafet satın almıyorum. Çevremde, arkadaş ve ailemle kıyafetlerimizi paylaşıyoruz. Çorap, şapka gibi kişisel ürünler de buna dahil. Bir şey almam gerektiğinde de dikip dikemediğime bakıyorum ya da eski ürünlere yama yapıp yapamayacağıma... Çünkü tekstil ürünlerinin ne kadar büyük su harcamasına sebep olduğunu biliyorum.
ATIK MEYVE-SEBZELERİ TOPLUYOR
Son 4 yıldır taşıt olarak tamamen bisiklet ve toplu taşıma kullanıyorum. Uçağa binmemeye özen gösteriyorum. Son yıllarda marketlerden atık sebze-meyveleri toplamaya başladım. Bu insanlara çok çılgınca geliyor. Örneğin yalnızca bir kısmı çürümüş elmayı atıyorlar. Ben bunların atılmaması gerektiğini düşünüyorum. Marketten aldığım sebze- meyveleri değerlendiriyorum, bazen marmelat bazen çorba yapıyorum. İthal muz tüketmiyorum, basmati pirinç almıyorum. Yaşadığım yere en yakın yerden almaya özen gösteriyorum. Bu hayat tarzı beni yavaş yavaş yalınayak yaşamaya yönlendirdi.”
NEDEN AYAKKABI ALIYORUM?
Tiyatroculuğun yanında 7 senedir atlet olan Günaştı hayatındaki her şeyi ekolojik bir şekle dönüştürmüş ancak koşu ayakkabılarına bir çözüm bulamamış: “Ben 6-7 senedir yarı maraton ve 10 kilometre yarışlarında koşuyorum. Şunu fark ettim; koşu şortumu 3 senedir değiştirmiyorum ama ayakkabılar bozulduğu için 6 ayda bir ayakkabı değiştiriyorum. Hiçbir şey satın almıyorum ama sürekli ayakkabı satın alıyorum, bu işte bir tuhaflık var diye düşünmeye başladım. Yalınayak koşanlar ve yalınayak uyumlu sandaletle koşanları gördüm. Hollanda’dan sipariş ettim. ”
AYAKLARIM 2.5 NUMARA BÜYÜDÜ
Canan Günaştı gündelik hayatta da çıplak ayakla yaşamaya başlamış: “Bisikleti yalınayakla sürüyorum. Yalınayak koşu antrenmanımı yapıyorum ve yine yalınayak evime geri dönüyorum. İstanbul’daki yaşamım elbette biraz daha zorlu oluyor. Örneğin benim için Maçka parkı iyi bir antrenman yeri. Yerde iğneler, şırıngalar, metal parçaları oluyor. Çıplak ayakla yaşamaya başladığımdan beri tetenoz aşısı yaptırıyorum. İster istemez ayağınıza bir şeyler batıyor. Ayağım büyümeye başladı. Ayaklar hem yana doğru hem ileriye doğru büyüdü. 39.5 ayaklarım varken 42 numaraya çıktı. Eski ayakkabılara hiçbir şekilde giremiyorum. Ben bunları sosyal medyadan paylaşınca Türkiye’de yalnız olmadığımı fark ettim yalınayak yaşayan insanlar bana yazmaya başladı.”
‘DATE’LERİME DE ÇIPLAK AYAKLA GİDİYORUM
Peki yalınayaklı yaşamak nasıl bir şey? Kışın üşümüyor mu? Doktorlar bu yaşam tarzına nasıl bakıyor? Gündelik hayatta nasıl tepkiler alıyor? Tüm bu soruları sıraladığımda “Bu soruları o kadar çok duyuyorum ki... Ayağımın altının fotoğrafını görmek isteyenler bile oluyor” diyen Günaştı yanıtlıyor: “Doktorlardan hem olumlu hem olumsuz yorum yapanlar var. Yalınayak koşan birinin normal ayakkabıyla koşanlara göre hem ayak hem bacak hem kalça hareketliliği artıyor. Ben ayakkabı endüstrisinin bunca yıl bize ayakkabı satmak için yalan söylediğine inanıyorum. Görüldüğü üzere yalınayak yarı maraton koşabiliyorum. Gündelik hayatta yalınayak gezerken ilginç tepkiler alıyorum. Ufak tefek yaralar oluyor, kuruma oluyor. Kantaron yağı kullanıyorum. Yalınayaklı olduğum için alınmadığım restoran ve spor salonları oluyor. Geçen sene 15 spor salonuyla konuştum sadece 2 tanesi yalınayakla spor yapmamı kabul etti.
Ayrıca date’lerime de (buluşma) yalınayak ya da bu sandaletlerle gidiyorum. Kışın elbette üşünüyor ancak ben vücudumu soğuk havaya hazırladığım için o kadar büyük bir sorun yaşamıyorum.”
FİLMİ DE VAR
1954 ABD yapımı, Joseph L. Mankiewicz’in yönettiği, Humphrey Bogart, Ava Gardner ve Edmond O’Brien’in rol aldığı ‘Çıplak ayaklı kontes’ filmi, yoksulluktan servet ve şöhrete erişen bir kadının hikâyesi... Köylü kökenli, kabare dansçısı, sinema yıldızı kontes Maria Vargas’ın cenazesinde, dostları onun hikâyesini geri dönüşlerle anlatıyor...