Güncelleme Tarihi:
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti 1929'da Türkiye'nin en güzel kadınını seçmeye soyunur. Hatta Atatürk'ün bu yarışmanın yapılması için emir verdiği bile söylenir. Aracılık edecek kuruluş ise Cumhuriyet gazetesidir. İlk duyuru oradan yapılır, güzellerin fotoğrafları aylarca yayınlanır. Sonunda, yine Cumhuriyet gazetesinin yayınladığına göre ‘‘Orta boylu, kıvırcık lepiska saçlı, altın gözlü, beyaz tenli, zarif endamlı, beyaz krep satenden bir elbise giymiş olan’’ Feriha Tevfik birinci seçilir. Albüm dergisi mart sayısında Gökhan Akçura'nın kaleminden Feriha Tevfik'in hikayesine yer veriyor.
Türkiye'nin ilk güzellik yarışması, 1925 ya da 1926 yılında İpek Film Şirketi tarafından düzenlendi. Ancak, ‘‘ciddi ve muntazam bir şekilde tertip edilmediği için’’ fiyaskoyla sonuçlandı. Bunu 1932 yılında yayınlanan ‘‘Güzellik Kraliçeleri ve Güzellik Müsabakalarının Tarihçesi’’ adlı broşürden öğreniyoruz:
‘‘Türkiye'de ilk güzellik müsabakası, altı yedi sene evvel bir film şirketinin tertibi ile Melek Sineması'nda yapılmıştır. Bu müsabaka, ciddi ve muntazam bir şekilde tertip edilmediği için iyi olmamıştır. Sahneye çıkan kızların bazıları alkışlar, bazıları ıslıklarla karşılanmış, bir takım delikanlı grupları kendi tanıdıkları ve beğendikleri kızlar lehinde gürültülü nümayişler yapmışlar, nihayet birinciliği, aynı sinemada halka yer gösteren Madmazel Araksi Çetinyan isminde bir Ermeni kızı kazanmıştır. Bu müsabakanın mükafatı, birincinin sinema artisti olarak Amerika'ya gönderilmesi olduğu halde Madmazel Araksi Çetinyan'ın hâlâ İstanbul'da olması maksadın, müsabakayı tertip eden film şirketinin üste para da kazanarak kendisine reklâm yapmak isteyen bir açıkgözlüğünden ibaret olduğunu göstermiştir. Bu ilk güzellik müsabakası halk ve gazeteler tarafından istihza ile karşılanmıştır.’’
Hükümet desteği
Melek Sineması'nda yapılan yarışma, görüleceği gibi, güzellik yarışmaları tarihimizde kendine makbul bir yer edinemedi. Tarihin yeniden yazılması için 1929 yılını beklememiz gerekiyordu. Bu kez Türkiye'nin en güzel kadınını seçmeye soyunan bizzat Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti oldu. Hatta Atatürk'ün bu yarışmanın yapılması için emir verdiği bile söylenir. Aracılık edecek kuruluş ise Cumhuriyet gazetesidir...
İlk duyuru 4 Şubat 1929 tarihli Cumhuriyet'te yapılır: ‘‘Bütün dünyada güzel kadınlar seçilir ve memleketlerinin güzelik kraliçesi intihap edilirken [seçilirken], bizim böyle bir kraliçemiz niçin olmasın? Türkiye'nin en güzel kadını acaba kimdir?’’ İki gün sonra gerçek niyet açıklanır: ‘‘Türkiye'nin güzellik kraliçesini bulmaya karar verdik...’’ 16-25 yaş arasındaki ‘‘hanımlar’’ arasında ‘‘Mühim ve ciddi’’ bir müsabaka yapılacaktır. Bir hafta sonra gazetenin sahibi ve başyazarı Yunus Nadi sütununu bu konuya ayırır. Bu arada güzellerin mayo ile jüri önüne çıkacakları, bunun ise ‘‘gayri ahlakî’’ olduğu yolunda eleştiri getirenlere de cevap verir.
Feriha’nın öyküsü
İlk fotoğraf 7 Mart tarihinde yayınlanır. Aday fotoğraflarının aylar süren yayınlanışı ülkenin gündeminde de ciddi bir yer bulur. Fotoğrafların yanında bir yazışma sütunu ortaya çıkar ve giderek büyür. Örneğin bir kadın okur şöyle yazar: ‘‘Kadın güzelliğinden erkekler anlamaz!’’ Sonunda 125 güzelin fotoğraflarının yayınlanışı 21 Haziran 1929 tarihinde tamamlanır. Sıra okuyucuların oy vermesine gelmiştir. 1 Ağustos'ta açıklanan sonuçlara göre, 1121 oyla Muallâ Suzan birinci seçilmiştir. Feriha Tevfik ise 721 oyla 11. sırada yer almaktadır. Gazete 400'ün üzerinde oy alan 48 yarışmacının büyük jüri önüne çıkmasına karar verir. 2 Eylül günü güzeller büyük jüri önüne çıkarlar.
Yarışma Cumhuriyet gazetesinin üst katında yapılır. Cumhuriyet'e göre ‘‘Orta boylu, kıvırcık lepiska saçlı, altın gözlü, beyaz tenli, zarif endamlı, beyaz krep satenden bir elbise giymiş olan’’ Feriha Tevfik birinci seçilir. İkincilik Semine Nihat Hanım'a, üçüncülük ise (Melek Sineması'nda düzenlenen yarışmada birinci olan) Matmazel Araksi'ye verilir.
Türkiye'nin ilk güzellik kraliçesi seçilmesi doğal olarak Feriha Tevfik'in yaşamını değiştirir. Önce filmlerde rol alır, ardından tiyatroya geçer. 1939 yılında bir daha dönmemek üzere, perde ve sahneden uzaklaşır. Bu ayrılışın ayrıntıları üzerine hiç konuşmak istemez. Sadece kırgın olduğunu ve değerinin bilinmediğini söyler.
22 Nisan 1991 günü, Cerrahpaşa Hastanesi'nde beyin kanaması sonucu yaşamını yitirir. Feriha Tevfik'in ölümüyle Türkiye'nin ilk güzeli ve anıları çok uzaklarda kalan bir yıldız daha söner.
FEDAKARLIĞIMA KARŞILIK BULAMADIM
Feriha Tevfik, tiyatro sahnesiyle de Muhsin Ertuğrul sayesinde tanıştı ve pek çok operet ve komedide de rol aldı. Ankara Şehir Tiyatrosu'nda rol aldığı birkaç oyundan sonra sanat yaşamından çekildi. Bunun nedeni verdiği bir demecin satır aralarında gizli: ‘‘Memleketime sahnede çalışarak faydalı olmayı düşünüyordum. Fakat Darülbedayiin iç yüzünü gördükten sonra yüreğim cız etti, ümitlerim kırıldı. Ben bu hayal kırıklığına bunca yıl dayandımsa, sade ruhumdaki sanat ateşile tahammül ettim. Lakin bütün fedakârlıklarıma rağmen, hiçbir zaman ne maddî, ne manevi bir karşılık bulmuş değilim.’’
İLK FİLMİ KAÇAKÇILAR
1988 yılında Gökhan Akçura'nın kendisiyle yaptığı görüşmede Feriha Tevfik, sinemaya küçük yaşlardan itibaren çok meraklı olduğunu söylemişti. Hafta sonları dadısıyla birlikte Kadıköy'deki sinemalara giderlermiş. O yıllarda en sevdiği oyuncular Rudolph Valentino ve Vilma Banke imiş. Sinema oyunculuğuna başlamasını ise şöyle anlatmıştı: ‘‘Güzellik yarışması için gazetede önce fotoğraflar yayınlanmıştı. Bu fotoğraflar İpekçi Kardeşler'in ilgisini çekmiş. Zaten ailecek bir tanışıklık vardı. Bir gün İpekçi Kardeşler ve Muhsin Ertuğrul bizim eve gelerek, annemden benim Kaçakçılar filminin başrolünde oynamamı istediler. Biz de kabul ettik.’’