Güncelleme Tarihi:
Seçimleri takip etmek amacıyla geldiğimiz İsrail'de peşine düştüğümüz konulardan birisi de elbette Türkiye ile diplomatik ilişkilerin yeniden kurulmasına yönelik girişimlerin akıbeti oldu. Son dönemde İsrailli bazı yetkililerden olumlu mesajlar ve müzakerelerin yeniden başladığına yönelik haberler gelmiş olsa da Kudüs'teki durum çok farklı. İsrail yönetimi, Türk hükümetinin "ortamı zehirlemeye devam ettiği" ve stratejik olarak İsrail ile ilişkilerini mümkün olan en düşük seviyede tutmak istediği görüşünde.
Türkiye ile İsrail arasında Mavi Marmara'ya düzenlenen operasyonda dokuz Türk vatandaşının öldürülmesiyle başlayan kriz hala devam ediyor. Süreçte bazı görüşmeler ve gelişmeler yaşanmış olsa da diplomatik ilişkiler şu aşamada kopmuş durumda. Bu konudaki son gelişmeleri, en yetkili isimlerden Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Yigal Palmor'dan aldık. Kudüs'te bulunan Dışişleri Bakanlığı binasına yaklaşık 15 dakika süren sıkı bir aramadan sonra girebildik ve Palmor'la bir görüşme yaptık.
Palmor, Hürriyet'e yaptığı önemli açıklamalarda gelinen son durumu anlattı: "Bildiğiniz gibi, daha önce birtakım görüşmeler oldu ve bir paket üzerinde uzlaşma sağlandı. İsrail özür dilemeyi ve tazminat ödemeyi kabul etti. Türkiye de karşılığında herhangi bir hukuki işlem yapmamayı ve diplomatik ilişkileri yeniden kurmayı kabul etti. Bu paketin İsrail kabinesinde oylanması öncesi yapılan değerlendirme aşamasında, Türkiye Başbakanı bir açıklama yapıp, Gazze'nin ablukasının kaldırılmasını da anlaşmaya koşul olarak eklemek istedi. Amerikalılar aracılığıyla bir açıklama istedik ve bize Başbakan'ın bu sözleri söylediği ancak görmezden gelmemiz gerektiği söylendi. Biz de paketi oylamaktan vazgeçtik."
KAHİRE’DE TEMAS KURULDU
Palmor'un verdiği bilgiye göre, son olarak İsrail ile Hamas arasında Mısır'da yürütülen ateşkes görüşmeleri sırasında Türk ve İsrailli yetkililer yeniden temas kurdu. Ancak, bunlar diplomatik ilişkilerin tahsisi için kapsamlı görüşmelere dönüşmeden kesildi ve devamı gelmedi. Palmor, görüşmelerin devamının gelmemesinin nedenine ilişkin İsrail'in bakışını şöyle aktardı:
"Türk hükümetinin stratejik bir tercih yaptığını düşünüyoruz. Bu da İsrail ile ilişkileri mümkün olduğu kadar düşük seviyede tutmak ve araya mesafeye koymak. Türk hükümetinin İsrail ile ilişkileri yeniden kurmak istemediğine ikna olmuş durumdayız. Eğer bu doğruysa, yapabileceğimiz bir şey yok. Bununla birlikte eğer bu doğru değilse, Türk hükümetinin ilişkilerin seviyesini yeniden yükseltmek istediğine dair açık sinyaller görmemiz gerekiyor. Ancak o zaman koşulları yeniden oturup konuşabiliriz."
BU DAVA PROPAGANDA ARACI
Palmor, Ankara'nın ayrıca, Türk kamuoyunun İsrail ile arayı düzeltme olasılığını değerlendirmesini dahi istemediğini öne sürerek, hükümeti "sürekli olarak ortamı zehirleyecek girişimlerde" bulunmakla suçladı. İsrail, Mavi Marmara'da hayatını kaybedenler için açılan davada, İsrailli yetkililerin suçlanmasını da bu girişimlerden biri olarak görüyor. Palmor'a göre, bu hukuki süreç, "siyasi bir propaganda aracına dönüşen kukla yargılaması."
Palmor ayrıca, son Gazze operasyonunun ardından Mısır'da yapılan ateşkes görüşmelerinin ayrıntılarını da anlattı: "Türkiye, bu görüşmelerde çok daha aktif rol oynayabilirdi. Ancak ateşkes görüşmelerinde garanti ya da fikir ortaya koymaktan kaçındı. Bizimle kesinlikle konuşmadı. Sadece Mısır ve Hamas'la temas kurdu. Esasında, Türkiye burada önemli bir fırsat kaçırdı."
İsrail'in masasındaki bir diğer önemli konu olan Filistin Yönetimi'yle barış görüşmeleri de tamamen kesilmiş durumda. Palmor, barış görüşmelerinin devam etmemesinin nedenini Filistin Yönetimi'nin Arap ve Müslüman dünyasından İsrail ile müzakere etmek için gerekli desteği bulamaması olduğunu söyledi. Palmor'a göre, Türkiye burada da, önemli rol oynayabilir ve Mahmud Abbas'ın liderliğini yaptığı Filistin Yönetimi'nin ihtiyacı olan desteği tamamen olmasa da büyük oranda karşılayabilir.
İSRAİL'İN İKİ KORKUSU
Palmor'la görüşmemizde, bölgedeki diğer konularla ilgili İsrail'in görüşlerini ve pozisyonunu sorduk. Aldığımız yanıtlardan, İsrail'in bölgede iki önemli endişesi olduğu ortaya çıktı. Bunlardan ilki, Suriye'de özellikle sınıra yakın bölgelerde cihad ve El Kaide'den ilham alan grupların kontrolü ele geçirmesi: "Bu gruplar, sınıra yakın yerleri ele geçirirse ve bize ateş etmeye başlarsa, o zaman Suriye'deki sorunun bölgeye yayıldığını görürüz. Bu, bizim için çok büyük bir endişe kaynağı.
İkincisi ise, elbette, İran'ın nükleer programı. Palmor, "Nükleer silah sahibi bir İran rejimi, Türkiye için, İsrail için, Körfez ülkeleri için ve Ortadoğu'nun tamamı için tam bir kabus olur. Tüm çabalar başarısız olması ve İran'ın nükleer silah elde etme çalışmaları devam etmesi durumunda, askeri seçeneği asla dışlamıyoruz" diye konuştu.
DIŞ POLİTİKA FAZLA DEĞİŞMEZ
Palmor'la görüştüğümüz sırada, İsrail'de yapılacak kritik seçimlere de 48 saat vardı. Normalde seçim öncesi, dış politika konuşmak için pek doğru bir zaman olmasa da, şu anda görünen tablo, İsrail yönetiminde seçim sonrası bir devamlılığa işaret ediyor. Başbakan Benyamin Netanyahu'nun yeniden başbakan seçilmesi bekleniyor. Zaten Netanyahu'nun partisi Likud ve eski Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'ın Evimiz İsrail partisi seçime ortak liste ile giriyor. Ancak seçim sonrası oluşacak koalisyonun yeni dengesi büyük önem taşıyor.
Ayrıca, Lieberman'ın Dışişleri Bakanlığından istifa etmesine ve kamuoyu desteğinin azalmasında önemli rol oynayan usulsüzlük iddiaları yakasını kolay kolay bırakacak gibi durmuyor. Netanyahu'nun seçimlerin ardından daha merkez ve hatta soldaki partilerle koalisyon kurma yoluna gitmesi en olası senaryo olarak gösteriliyor. Bu durumda, Lieberman'ın yeniden dışişleri bakanlığı koltuğuna kavuşup kavuşmayacağı net değil. Dışişleri Bakanlığı pozisyonunun başka bir partiye verilmesi durumunda, Lieberman ve Yardımcısı Danny Ayalon gibi aşırı sağcı isimler de dış politikadaki etkinliğini kaybetmiş olacak.