Güncelleme Tarihi:
Kurtulmuş, hükümetin iade sürecinin zaman alacağını anladığını, ancak “dünyanın dört bir tarafındaki şebekesini” yeniden toparlamaya başlayarak Türkiye’ye “açık ve yakın tehdit oluşturan” Gülen’in ABD’deki imkânlardan yararlanarak şebekesine talimat vermeye devam etmesinin önlenmesi gerektiğini söyledi.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Kurtulmuş 25 Ekim’deki telefon görüşmemiz sırasında Ankara’nın Gülen dosyası hakkındaki son tutumunu şöyle açıkladı:
“Amerikalılar iadenin bir yargı meselesi olduğunu, siyasi iradeyle yapılamayacağını söylüyorlar. Biz de diyoruz ki, tamam, bunun farkındayız, yargı siyasetten bağımsızdır. Ama sizden bir siyasi niyet beyanı duymak istiyoruz. Türkiye’de darbe girişimine karşı demokrasinin yanında olduğunuzu gösteren bir tutum bekliyoruz.
“İşte bu siyasi beyan, geçici tutuklama olacaktır. Bunun hukuk, zemini de var; 1981 tarihli suçluların iadesi anlaşmasının 10’uncu maddesine göre hakkında tutuklama kararı verilmiş, aranan kişilerin, hukuki süreç devam ederken geçici olarak tutuklanması gerekiyor. Bunun süresi 60 gün, ama gerektiği takdirde uzatılabiliyor.”
HEMEN İADE ETMİYORSANIZ, İZOLE EDİN
“Diyoruz ki, hemen iade etmenizi tercih ederiz, ama edemiyorsanız, o süreç devam ederken tutuklu kalsın, şebekesine ulaşıp talimat veremesin. Bizim açımızdan bunun en somut sonucu, Fethullah Gülen’in bu yolla iade edilemese de izole edilmesi, şebekesinden yalıtılmasıdır. Çünkü 15 Temmuz’dan sonra da, ABD’nin haberleşme imkânlarını kullanarak, Türkiye ve dünyanın dört bir yerindeki şebekesini yeniden toparlamaya başladı. Bu Türkiye için açık ve yakın terör tehdidi demektir.”
Kurtulmuş’un bu ayrıntılı açıklamasının izlerini aslında Bozdağ’ın ABD Adalet Bakanı Loretta Lynch ile görüşmek üzere 25 Ekim’de Türkiye’den ayrılırken söylediği bir cümlede de bulunabilir. Bozdağ elindeki “en dolu dosyanın” Gülen'in “geçici tutuklanma talebini içeren dosya ve iade dosyaları” olduğunu söylemişti.
ABD VE AB’DEKİ ŞEBEKE ÜYELERİ DOSYASI
AK Parti (Hakkı Köylü), CHP Ömer Süha Aldan) ve MHP’den (İsmail Faruk Aksu) milletvekillerinin de katılacağı temaslar 15 Temmuz kanlı darbe girişiminden sorumlu tutulan Gülen ile birlikte diğer örgüt yönetici iade taleplerini içeriyor.
Kurtulmuş bu konuda da şu bilgileri veriyor:
“Dosyada yalnızca Gülen değil birden çok isim hakkında iade ve tutuklama talebimiz var. Bunlardan ABD adresi belli olanlar için hemen, olmayanlar için Kırmızı Bülten kanalıyla başsavcılık aracılığıyla talepte bulunuyoruz. Fethullahçı Terör Örgütünün (FETÖ), Gülen şebekesinin ABD ve AB’deki yapısını hemen hemen tamamen çözdük; isimleri belirledik, hepsi dosyada. Bunları da ABD’li müttefiklerimizle paylaşacağız.”
BYLOCK KANIT AMA İTİRAFLAR DA VAR
“Dosyada ByLock kayıtları var. (ByLock’un örgüt dışındaki kişilerce de kullanılmış olabileceği iddialarını hatırlatmam üzerine) ByLock yazılımının bir kanıt sayılacağı açık; örgüt içindeki haberleşmeyi bunun üzerinden yapmışlar. Teşkilatın hiyerarşisinin ortaya çıkarılmasında önemli payı var. Ama bu istihbarat bilgisi diğer verilerle birlikte kullanılıyor, bir yerde onlara destek oluyor.
“Mesela dosyalarda 15 Temmuz sonrası tutuklanan bazı kişilerin ifadeleri, pişmanlıktan yararlanmak isteyen bazı kişilerin itirafları var. Doğrudan Gülen’e uzanan ifadeler var. (“İfadeler ABD sisteminde kanıt sayılır mı?” sorum üzerine) O ayrı bir konu, ama bu dosyaların en azından geçici tutuklama için yeterli olacağını düşünüyoruz. İşin esası şu: Biz ABD’deki hukuk sisteminin işleyişine saygılıyız, ama onlar da bizim karşı karşıya kaldığımız tehdidi anlamalı ve siyaseten yapabileceklerini yapmalı; bizce bunun yolu da geçici tutuklama.”
CEMAAT SAFLARINDA BYLOCK ENDİŞESİ
Fethullah Gülen Cemaatinin örgüt içi haberleşmede ByLock sistemini nasıl kullandığı 13 Eylül 2016’da Hürriyet’te “ByLock Şifreleri” haberiyle anlatılmıştı. Buna göre Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) sistemden haberdar olduğunu fark eden Cemaat 2016 Ocak ayında ByLock kullanımına son vererek Eagle sistemine geçmişti. Dolayısıyla ByLock 15 Temmuz darbe girişimine katılmanın değil, ama örgüt üyesi olmanın kanıtı sayılmaya başlamıştı. Bu yazılımın kodlarının kırılması sonrasında ordu, polis, istihbarat ve yargıdaki binlerce ismin ByLock kullandığı ortaya çıkmıştı.
Nitekim işletim sisteminin Litvanya’da bulunduğu ByLock’un üzerine kayıtlı olduğu David Keynes isimli Amerikan vatandaşı, 24 Ekim 2016’da Hürriyet’te yayınlanan mülakatında, İsmail Saymaz’ın sorusu üzerine ByLock kullanımının örgüt üyeliğine kanıt sayılacağı yorumuna “katıldığını söyledi. Aslında David Keynes ABD vatandaşlığına geçtikten sonra aldığı isimdi. Asıl adının Alparslan Demir olduğu yolunda kesin olmayan bilgiler var; çocukluğundan bu yana Gülen’in dershane ve okullarında, evlerinde yetişmiş, Cemaatten uzak olmayan bir isim.
Bu kişinin ByLock’un yüzde 90’ı Cematten demesi, Cemaat saflarında “ByLock’un kanıt olarak kullanılamayacağı” yolunda Bozdağ’ın ABD ziyareti öncesinde yoğun sosyal medya kampanyası başlatılmasına yol açtı. Ancak hükümet kaynakları bu kampanyaya Cemaatin kaçak polisleri aracılığıyla giriştiği bir psikolojik savaş taktiği gözüyle bakıyorlar.
Hürriyet ByLock gerçeğini yazdı FETÖ kara propagandaya başladı
Hürriyet 13 Eylül 2016’da “ByLock’un Şifreleri”, 24 Ekim 2016’da da “İşte herkesin aradığı ByLock” manşetleriyle, bu haberleşme sisteminin FETÖ tarafından nasıl kullanıldığını açıkça ortaya koydu. ByLock’un patent sahibi olan ve adını David Keynes olarak değiştiren Türk asıllı kişi, İsmail Saymaz’a verdiği röportajda ‘ByLock’un cemaatin haberleşme sistemi’ olduğunu net bir şekilde söyledi. Buna rağmen FETÖ üyeleri, Keynes’in ByLock’la ilgili iddiaları çürüttüğü yönünde propaganda yapmaya çalıştılar.