TÜRKÄ°YE'DE POP MÜZÄ°K: SEYRÄ° VE MÜRETTEBATI Türkiye'nin

Güncelleme Tarihi:

TÜRKİYEDE POP MÜZİK: SEYRİ VE MÜRETTEBATI Türkiyenin
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 07, 2001 00:00

TÃœRKÄ°YE'DE POP MÃœZÄ°K: SEYRÄ° VE MÃœRETTEBATI Türkiye'nin 90'lı yılların popüler kültürü denildiÄŸinde, ilk sırayı kuÅŸkusuz pop müzik alır. 90'lı yıllarda adeta bir endüstri halini alan pop müzik, aynı zamanda bir öğütme makinesine de dönüştü. 90'ların pop müziÄŸinin niteliksel yönü tartışmalı olsa da beklenmedik niceliksel geliÅŸmenin varlığı aÅŸikar. 90'ların pop müziÄŸi denildiÄŸinde yanıtlanması gereken kimi sorular var. Patlamanın dinamikleri neyi ifade ediyordu? Pop müzik bütün olarak neyi ifade ediyor? Kime sesleniyor? Neyle ya da nelerle örtüşüyor? Ä°ÅŸte önce bu sorulara yanıt vermeye çalışacağım. Ä°kinci bölümde ise her türlü nesnel kaygıyı bir kenara bırakıp bu müziÄŸin icracıları hakkında tamamen ÅŸahsıma ait görüş ve düşüncelerimi, zaman zaman sululuk sınırlarını zorlayarak anlatmaya çalışacağım. O halde baÅŸlayalım:Ä°YÄ° YA DA KÖTÃœ OLAN TÃœR DEĞİL Ä°CRADIRPop, doÄŸası itibarıyla gelip geçicidir. Belirli dönemlerin belirli ruh durumlarına hitap eder ve yine belirli zaman dilimlerinde insanların gözü kulağı olur. Tam da o gelip geçici olan duygulanımların ifadesine karşılık düşer ve bu yüzden popüler sözcüğüne evrilir. Pop müzikle ilgili söylenecek en komik ÅŸeylerden biri onun ne kadar kötü bir müzik türü olduÄŸundan dem vurmaktır. (Sözü edilen ÅŸeyi ikinci bölümde kendim yaparak nasıl komik duruma düşüleceÄŸini örneklerle açıklamaya çalışacağım.) Pop müzik, vasat olduÄŸu için pop müziktir. Pop müziÄŸin, her insanın kendini ifade etmesine yarayan, kendinden bir ÅŸeyler bulabildiÄŸi müzik türlerine yakınlıklık kurduÄŸu, çok da tehlikeli bir genelleme olmayacaktır herhalde. Bu baÄŸlamda, pop müzik de kanlı canlı ve de büyükçe bir kitlenin ifade evreninde önemli bir yer teÅŸkil eder ve tam da bu yüzden sözü edilen patlamanın önüne geçilemez ve restore edilemez. Çetin Altan'ın tenis oynayan köylüleri ne kadar gerçekçiyse, pop müziÄŸin olmadığı bir Türkiye düşünmek de ancak o kadar gerçekçidir. Keza, müzik türlerini iyi ya da kötü diye yorumlamak da çok vahim bir kavramsal hataya sebebiyet verebilir. Ä°yi ya da kötü olan tür deÄŸil icradır.ACEMAŞİRAN'A DEĞİL HAYATA Ä°NANAN NESÄ°LTürkiye'deki pop müzik patlamasının dinamiklerini 80'lerde baÅŸlayan ve 90'lı yıllarda hız kazanan kapsayıcı toplumsal geliÅŸmelerde aramanın yanlış olmayacağı kanısındayım. Ayrıca, bu geliÅŸmenin tersine çevrilemez ve hatta geç kalmış bir geliÅŸme olduÄŸunu da düşünüyorum. Darbe sonrası depolitizasyon hamlesiyle Özal döneminin deÄŸiÅŸmeci yapısının yarattığı etkilerden daha önce de söz edildiÄŸi için fazla üzerinde durmaya gerek görmüyorum. Dönemin koÅŸulları içerisinde, müziÄŸin de tüketim çılgınlığından nasibini almaması kaçınılmazdı. Ahmet Hamdi Tanpınar, şöyle söyletir roman kahramanlarından birine: "Hayata inanmak lazım Hayri Bey. Siz hayata deÄŸil AcemaÅŸiran'a inanıyordunuz."1 90'ların Türkiye'sinde ne AcemaÅŸiran'a inanan o eski zaman gençleri, ne de 70'lerin 16 yaşında örgüt üyesi olan liseli gençleri geçer akçedir. Yeni ÅŸehirleÅŸen orta-üst sınıf gençleri kendilerine pompalanan tüm o tüketim devri alışkanlıklarını iyiden iyiye özümsemiÅŸlerdir. Herhangi bir dünya görüşü olmayan, elini kitaba sürmeyen, günlük gazeteleri bile takip etmeyen, kapağı iÅŸletme bölümüne atıp bir an önce zengin olmaya çalışan, hayatının en büyük heyecanı utangaç lise flörtlerinden ibaret olan, velhasıl "AcemaÅŸiran'a deÄŸil hayata inanan" bu yeni kuÅŸaÄŸa tam da denk düşecek müzik türüdür pop müzik. Ciddiyetin her türlüsünden sıkılan, kendi sığ duygu dünyasına tercüman arayan, "yarış psikolojisini" iliklerine dek sindirmiÅŸ bu yeni gençlerdir pop müziÄŸin patlamasına vesile olan. ARZ Ä°LE TALEBÄ°N MUHTEÅžEM UYUMUSebeplere deÄŸil sonuca baktığımızda, karşımızdaki genel manzaranın iç açıcı olmadığı açık. Hakkı yenmemesi gereken iyi örneklere raÄŸmen, genele baktığımızda aklı başında bir kimsenin midesinin kaldıramayacağı derecede kötü iÅŸler çıkartılabiliyor. Ancak, olayı "bu kitleye de bu yakışırdı" gibisinden indirgeyici bir yorumla ele almak ne kadar yanlışsa, "tüm bunları medya pompalıyor, yoksa bizim halkımız sevmez böyle ÅŸeyleri" düşüncesiyle yorumlamak da o derece yanlış. Son kertede, bu patlama arz ile talebin muhteÅŸem uyumunun bu iÅŸten ekmek yiyen medya tarafından manipulasyona varacak denli desteklenmesinin bir sonucu. Medyanın ÅŸiÅŸirmesinin patlamanın tahrip gücünü arttırdığı kesin. Ancak medya tarafından dışlandığı halde arabeskin de zamanında benzer bir patlamayı gerçekleÅŸtirmiÅŸ olduÄŸu unutulmamalı. 25 YAÅžINDAKÄ° ÃœNÄ°VERSÄ°TE MEZUNU NEDEN Ä°ZEL'E HAYRANDIRÄ°ÅŸin bir baÅŸka yönü de dünyadaki diÄŸer ülkelerin de pop müzikten nasibini almış ve hala alıyor olması. Sosyo-iktisadi koÅŸulları bizimkinden hayli farklı olan Ä°ngiltere'nin baÄŸrından kopup gelmiÅŸ bir Spice Girls'ün, bir Britney Spears'ın ya da bir Backstreet Boys'un bizim popçularımızdan daha üstün bir tarafları yok. Üç aÅŸağı beÅŸ yukarı, orada da aynı formül iÅŸliyor. Onların tek farkı daha iyi pazarlanıyor olmaları. Söylemek istediÄŸim, pop müziÄŸin yalnızca bize özgü bir yozlaÅŸmanın sembolü olmaktan ziyade, dünyanın her yerinde benzer duygulara hitap eden ve doÄŸru formül tutturulduÄŸu zaman hedefi on ikiden vuran bir eÄŸlence endüstrisi kolu olduÄŸu. Popçulardan entellektüel bir açılım, köklü bir yenilik, kalıcı eserler beklemek beyhude olur. Bunları yapmadıkları için onları suçlamak da. Benim bir seyirci olarak yapmaya çalıştığım, içlerinde gerçekten iyi iÅŸler yapmak için çabalayanları bulup takip etmek, diÄŸerlerini ise anlamaya çalışmak ve bir gün daha oturaklı iÅŸler yapacaklarına dair umudumu yitirmemektir. Türkiye'de pop müziÄŸi yaÅŸatan kitleyi ise az çok anladığımı sanıyorum ve yaptıkları seçime saygı gösteriyorum. BaÅŸka bir ÅŸey beklemek de eÅŸyanın doÄŸasına aykırı olurdu zaten. Lakin, anlayamadığım bir tek ÅŸey varsa, o da 25 yaşına gelmiÅŸ bir üniversite mezununun neden hala onulmaz bir Ä°zel hayranı olduÄŸudur. (Ä°zel yerine baÅŸka bir popçu da olabilirdi, özel bir garezim yok kendisine.)POP MÃœZİĞİN ATILIMINA EMEĞİ GEÇENLERYukarıda da belirttiÄŸim gibi kapitalist bir ülkede, eÄŸlence endüstrisinin omurgasını "alan memnun, satan memnun" ÅŸiarı oluÅŸturuyor ve bizim gibi garibanlara da tüm bunlara maruz kalmayı bir iÅŸkence olarak deÄŸil de deÄŸiÅŸik bir tecrübe olarak görüp deÄŸerlendirmek kalıyor. Ben de yılların imbiÄŸinden süzülüp gelmiÅŸ tecrübelerimi sizlerle paylaşıyorum aÅŸağıda, son derece öznel bir biçimde. Buyrunuz Türk Pop MüziÄŸi'nin (TRT jargonuyla Türk Hafif MüziÄŸi) atılımında emeÄŸi geçen ÅŸarkıcıların görkemli bir listesine2 ve yorumlarıma: (Sıralama rasgele yapılmıştır, unutulanlardan ve yer kalmadığı için söz edilemeyenlerden özür dilerim.)Kayahan: "Bir aslan miyav dedi / Minik fare kükredi" gibisinden naif çocuk ÅŸarkılarından, "Sarı saçlarından sen suçlusun" ya da "Kıyametler kopuyor zavallı yüreÄŸimde" gibisinden lügat parçalamalarına uzanabilen bir ruh yapısını anlamak biz fanilerin yapacağı iÅŸ deÄŸil. Patlayan pop müziÄŸin kaymağını bir dönemlik de olsa doyasıya yiyen Kayahan'ın TRT'deki konserlerini ailecek oturup keyifle seyretmemize sebep olan ÅŸey neydi diye düşünürüm yıllardır. Aklıma gelen ilk ÅŸey "terkip" meselesi. Her dönemin, o dönemdeki sosyal-siyasal geliÅŸmelere baÄŸlı olarak bir "sihirli terkip"i oluyor. Kayahan da bir dönem, bahsi geçen "terkip"i tam da gözünden vurdu. Ä°ddialı bir tespit olacak ama, tamamen depolitize olmuÅŸ bir "birey olamayanlar" yığınına, insanların "Bir yemin ettim ki dönemem" diyebildiÄŸi idealize edilmiÅŸ bir evren sunmak ve aynı zamanda da -özellikle ÅŸarkı sözleri baÄŸlamında- arabesk yaptığı halde klasik arabeskçi tipinin kavruk, isyankâr, toplumdışı, kırsal-kökenli görünümü yerine kibar, ÅŸehirli ve çocuk ÅŸarkısı da yapabilen bir adam olarak çıkmak; üst-orta sınıfa ilaç gibi gelmiÅŸ olabilir. Büyük ÅŸehirde yaÅŸayan, çoluÄŸa çocuÄŸa karışmış müşfik, babacan ve de gözlüklü bir aile babasının Müslüm Gürses dinlemesi düşünülemezdi herhalde. Ahkam kesmeyi bırakıp Kayahan'a gelelim yeniden. Bestelerini siyah perdeli karanlık bir odada yapan bu "romantik" Türk büyüğü, adı "Melankoli" olan neÅŸeli bir ÅŸarkı yaparak dünya müzik tarihine girmeyi dünden hak etmiÅŸti zaten. Neyse ki, "Allahım, ben nerede yanlış yaptım?" sorusunu geç de olsa sorabildi Kayahan. Daha sonra da "Atın beni denizlere" sözlerini yazarak özeleÅŸtirisini çok şık bir biçimde tamamladı. Åžimdilik.Son olarak Kayahan'a bir an önce Leonard Cohen külliyatını dinlemesini tavsiye ediyor ve hala iflah olabileceÄŸine, belki bir gün müziÄŸi bile bırakabileceÄŸine inanmak istiyorum.Ferda Anıl Yarkın: ÅžiÅŸman popçular tayfasının en talihsiz elemanı diyebiliriz onun için. EÄŸer formül, Burak Kut'un yaptığı gibi zayıf baÅŸlayıp sonradan ÅŸiÅŸmanlamaksa; Yarkın'ın en büyük hatası iÅŸe ÅŸiÅŸman baÅŸlamak oldu. "Cümbüş cümbüş yollar / Beni kimler anlar" klasiÄŸi hala zihinlerde ve hala ilk günkü kadar ürperti verici. Türkçe sözlük "cümbüş" sözcüğü yalnızca iki anlam sunuyor: "Bir müzik aleti" ve "eÄŸlenti". Burada "yol" sözcüğünün önüne sıfat olarak gelmiÅŸ olan 'cümbüş'ün anlamını kavramak ciddi bir müşkülat içeriyor. Bana düşmez ama, hani şöyle "stabilize yollar / beni kimler anlar" türünden bir ÅŸeyler olsaydı, Ferda Anıl Yarkın'ın kitlesiyle buluÅŸması daha bir kolay olabilirdi belki. Serdar Ortaç: Sevip sevmememiz çok mühim deÄŸil, ona gerçek bir popçu diyebiliriz. Yaşını başını almış, piyasanın kurdu olmuÅŸ, denklemi iyiden iyiye çözmüş bir çok besteci varken Sibel Can, Ebru GündeÅŸ gibi baÅŸa güreÅŸenlerin bile ondan beste istemesi de bunu gösteriyor. Kötü söz ve besteleri için hiç bir ÅŸekilde mazaret teÅŸkil etmiyorsa bile, bir radyoculuk geçmiÅŸi olması da, hiç deÄŸilse diÄŸerlerinden ayırıyor onu. Sıradışı sloganlar bulmaya çalışıp komik durumuna düşmüyor (bkz. Mustafa Sandal) Serdar Ortaç. Dönemsel terkiplerden gayrı, her dönem geçerli olan terkiplerin üstüne gidiyor ve de baÅŸarılı oluyor. Ortaokul hatıra defterlerine hakim olan hissiyatın farkında ve mayasını oradan alıyor. "Bu devirde kimse ÅŸah deÄŸil / PadiÅŸah deÄŸil", "Karşıma bir daha çıkma sakın / Bence bu asrın hatası olur", "Kafayı yormam / Sonuna bakmam / Ben adam olmam" hep onun sözleri. HoÅŸ bir magazinel ayrıntıyla bitirelim. Henüz büyüyüp, kirlenip Zaga olmadan önce Televizyon ÇocuÄŸu programında Serdar Ortaç'a sürekli iÄŸneli laflar eden Okan Bayülgen'in, Serdar Ortaç hapishanedeyken onunla kurduÄŸu dirsek temasının; bizzat Ortaç tarafından "İçerideyken yalnızca Okan sürekli arayıp hatrımı sordu" denilerek ifade edilmesini tüm mazoÅŸist magazin takipçileri huÅŸu içinde hatırlayacaklardır.Samra Sökmen: Arkasında kimler vardı bilemiyorum ama yanılgıları formülü fazlaca basite indirgemek olmuÅŸtu. "Güzel bir kadın için piyasayı kalbinden vuracak besteler istenir, üzerine fazlaca basit sözler yazılır, söz konusu ÅŸarkılar söyletilir, sıkı bir pazarlama ve parlatma harekatına giriÅŸilir. Kadın bir anda ünlü olur, kaset çok iyi satar. Alan da memnundur, satan da." Formül bundan ibaret ama söz konusu kadında ve onun için ısmarlanan bestelerde ufak da olsa bir incelik bir parıltı olması beklenmez mi tüketiciler tarafından? "90-60-90 / Her gören hayran" adlı hit adayından hatırlayacağımız Samra Sökmen, kısa bir süreliÄŸine de olsa o dolgun vücuduyla bir spor programında sunuculuk yaptığı zamanlarda kokmaya baÅŸladık. Televolelerin habercisiydi belki de, bilemedik, göremedik, sessiz kaldık. "O sokaklarda hep onlar oynadı."Sertab Erener: Farklı bir yanı olduÄŸu konusunda ben de çoklarıyla hemfikirsem de, ona yapılan ayrımcılığın boyutlarıdır ilgimi çeken ve beni rahatsız eden. Nihayetinde Sertab Erener'in de piyasanın gidiÅŸatına hitap eden bir pop ÅŸarkıcısı olduÄŸunu niye gözardı edelim ki? Aşırı mükemmeliyetin zararları olduÄŸu aÅŸikar. Yeri geliyor insan, o ÅŸahane vokaller yerine, kırık dökük, kusurlu, samimi, hatasıyla güzel olan vokalleri tercih ediyor. Celine Dion-Mariah Carey çizgisinden ilerleyip, o gereksiz "diva" sanını almak yerine, Tori Amos- Bjork- Fiona Apple kavÅŸağına sürmüş olsaydı atını; iÅŸte o zaman farklı olacaktı. Garip bir paralellik olacak ama, dinozor yaftasından korkan, öte yandan piyasanın büyük gazetelerinin yer yer aşırıya kaçan çiÄŸliÄŸini de kendine yakıştıramayan iÅŸinde gücünde, eÄŸitimli, ÅŸehirli, tercihen yönetici konumundaki "yuppie" ya da "beyaz Türkler", Yeni Yüzyıl gazetesinde bulmuÅŸlardı aradıklarını. Sertab Erener de bu tekabüliyet iliÅŸkisinin müzikteki taşıyıcısı gibi geliyor bana. Kaliteli ama "ağır" deÄŸil. Hazmı kolay ama bayağı deÄŸil. Güzel ama "seks bombası" deÄŸil. Onu dinlemek fazlaca bir itina gerektirmiyor ama dinlediÄŸini söylediÄŸinde kınanmayacağını da biliyorsun.Yine de umudu kesmeyelim Erener'den. Kendi isteÄŸiyle Sezen Aksu tayfasından koptuÄŸu gibi baÅŸka müspet eylemlere de giriÅŸebilir. Suat Suna: Zamanında boÅŸu boÅŸuna umutlandırmış bizi, kızmaktan baÅŸka ÅŸey gelmiyor elimden. Kalite ortalaması öyle düşük ki ÅŸirin ülkemizin pop müziÄŸinde, keman çalmayı bildiÄŸini gördüğümüz bir pop ÅŸarkıcısı böylesine heyecan verebiliyor insana. Parlayıp söndü. Bana kalırsa, piyasanın isteklerine hitap edemedi. Elinde kemanıyla en hüzünlü bakışları fırlatan romantik gence ne kadar dayanabilir ki heyecan arayan kitle. Erdal: Ä°kinci bir "Suat Suna vakası". DoÄŸru zamanda, doÄŸru yerde olamayanlardan. 90'ların başında, tam da TRT estetiÄŸi can çekiÅŸirken, bu durumun farkına varanlar yükünü alıp yoluna gitti ama Erdal ve bir grup insan takılıp kaldılar ne yazık ki. Manzarası güzel bir bölgede, sabit bir kameranın karşısında efendi efendi ÅŸarkısını söyleyen ve hep "bizden biri" gözüyle gördüğümüz ya da öyle görünmek isteyen sanatkârların dönemi sona eriyordu ve Erdal da yukarıdaki tarifin eksiksiz bir karşılığıydı. Ãœnsal Oskay'ın tespit ettiÄŸi gibi artık kitlelere çok çalıştığı, sebat ettiÄŸi için baÅŸarılı olanlar yerine talihli olduÄŸu için, doÄŸuÅŸtan ÅŸanslı olduÄŸu için baÅŸarılı olanlar örnek gösteriliyordu. Alt ve orta sınıfın liseli genç kızlarının modeli, yoksul bir çocukluk geçirdiÄŸi halde, bir günde şöhret olup kendisini ve ailesini kurtaran Ebru GündeÅŸ, Sibel Can gibileriydi artık."Gittin gideli / DeÄŸiÅŸen bir ÅŸey yok ÅŸimdi" gibisinden naif söz ve bestelerin devrinin geçtiÄŸini geç de olsa anladı Erdal ve söz ve beste baÄŸlamında daha "yırtık" bir ÅŸarkı olan "Tek kürekçim sensin benim / Sen çekmezsen yürümez gemim"le son bir atak yaptı ama nafile!Ayna: Erhan Güleryüz "Meçhul Åžarkıcı" olarak kalsaydı da "Garibim" ya da "Beni Köyümün YaÄŸmurlarında Yıkasınlar" gibi daha nice beste yapsaydı diyen zihniyet "keÅŸke"yle baÅŸlayan cümleler kurmamayı öğrendiÄŸi gün hayat daha deÄŸiÅŸik olacak ama ÅŸimdilik konumuz bu deÄŸil. Roll dergisi Ayna için tıpkı Barış Manço gibi kendi halinde, ortalamaya hitap eden keyifli bir rock yaptığını yazmıştı. Bence de doÄŸru bir tespit. Ama sonraları güzel güzel müziklerini yapmak yerine kendilerine misyon yükleyip, "gençlere örnek olalım, kötü yollara sevk etmeyelim" kulvarına girmeleri iÅŸin tadını kaçırdı. Kel olan ve güneÅŸ gözlüğü olan Cemil Özeren Bey'in festivallere gelen sanatçılardan "elin çingenesi geliyor" ÅŸeklinde söz etmesi, Güleryüz'ün içinde sigara geçen ÅŸarkısından "çoluk çocuÄŸa kötü örnek olur" gerekçesiyle piÅŸman olması üzücü geliÅŸmeler. Hırsıza seslendiÄŸi ÅŸarkıda, "Teybi al ama / Kasetler kalsın" dizelerini yazabilecek denli "güzel" bir adama o güneÅŸ gözlüklü rezil imaj hiç yakışmıyor. Bir de bu grubun arkasında Erol Köse'nin (nam-ı diÄŸer Dr. Erol Bey ) olduÄŸunu bilmek huzursuz ediyor insanı. Of Aman Nalan: Bu bayan, sırf ÅŸu yaratıcılık ÅŸahikası lakabından ötürü bu yazıda adından söz ettirmeyi garantilemiÅŸti zaten. Seri üretimin en bariz göstergelerinden biri olduÄŸu söylenebilir. Ä°nsan azıcık da olsa gayret etmeli deÄŸil mi, kalite baÄŸlamında deÄŸilse bile, farklı bir yönü olması baÄŸlamında. Bu yaz yeniden popüler bir ÅŸarkı yakalayıp adından söz ettirdiÄŸine göre, ne mutlu onu ortaya çıkarıp ona bu lakabı bulanlara. Oya-Bora: "Kime hitap ediyorlardı? Neden vardılar?" gibi sorular bir tarafa, "Çingeneler Zamanı" filmi için yapılmış ÅŸarkılardan birine Türkçe söz yazıp söylemeleri oldukça üzücü bir geliÅŸmeydi. Sonraları Bora'nın eski Yeni Türkü elemanı Cengiz Onural'la birlikte güzel film müzikleri yapmakta olduklarını öğrenmek hafifletici bir sebep oldu benim için. Kliplerinde, evcil, sevecen havalar içindeydiler; belki de onun için baÅŸarısız oldular, kimbilir. Yonca Evcimik: Patlayan Türk Pop MüziÄŸi'nin tarihi yazılacaksa eÄŸer, Evcimik ilk sözü edileceklerden biridir. Kerameti kendinden menkul, söz yazarı ve de marjinallik sömürgeni Aysel Gürel'in onun için yazdığı ÅŸu sözlerin, tam kapasite çalışan bir sektörün doÄŸuÅŸunda baÅŸat rollerden birini oynayacağını kim bilebilirdi: "Aboneyim abone / Biletleri cebimde / Ballı lokma tatlısı / Aman hadi hayırlısı." Ä°lgilenenlerin hatırlayacağı gibi, Yonca Evcimik ilk patlayanlardan biriydi ve de bu talihin verdiÄŸi havayla uzun bir süre baÅŸa oynadı camiada. Bu patlamanın anahtar sözcükleri basitlik, ciddiyet yoksunluÄŸu ve belki de özel radyolar olabilir. Yukarıda görüldüğü gibi basitin de ötesinde, kafiyeden baÅŸka hiçbir ÅŸeyi dikkate almayan sözleri vardı "Abone"nin. Müzikal olarak daha da basitti, Onno Tunç- Garo Mafyan ikilisinin ellerinin tersiyle yaptıkları gecelik bestelerden biriydi. Ve tuttu. Bana kalırsa, mecburen 17 yaÅŸ altında belirli bir gruptu Evcimik patlamasına ön ayak olan, ama o bütün yurda mal edildi. TRT haricindeki her türlü basın-yayın kuruluÅŸuna elinden gelen en iyi muameleyi yapacak konuma bizzat TRT tarafından getirilen necip Türk milletinin özel radyo salgınına tutulduÄŸu yıllardı ve Pearl Jam grubunun özensizce yaptığı bir ÅŸarkı kaydının, yalnızca radyoda yayınlanması suretiyle nasıl da popüler olduÄŸu bilinen bir vakaydı. Bütün bunlar bir araya geldiÄŸinde Yonca Evcimik'in yapması gereken tek ÅŸey, tiyatro geçmiÅŸini iyi kullanıp "klip devri"ne uyum göstermek ve ciddiyetten çatlayan abla ve abilerinin aksine hafif ve hazmedilebilir olmaktı. O da bunu baÅŸardı. Sonraları çeÅŸitli imaj yenileme operasyonlarını takip ettik Evcimik'in. Bunlardan bir tanesi beraberinde hoÅŸ bir televizyon anektodunu da getirmiÅŸti. "Bandıra bandıra ye beni / Doyamazsın tadıma" zamanlarıydı ve dönemine göre bir hayli erotik bir kliple pazarlanıyordu ÅŸarkı. Siyaset Meydanı'nında konu pop müziÄŸin gidiÅŸatıydı ve bu klibe atıf yaparak esip gürlüyordu bazı "ağır" insanlar, "bu ne ahlâksızlıktır?" diye. Bir yerde Aysel Gürel'in dayanamayıp "Yahu ÅŸu kıza bir bakın, iki dirhem bir çekirdek, bunun neresi seksi?" makamından bir laf edip bütün o imajı yerle yeksan eylemesi oldukça eÄŸlenceliydi. Nilüfer: Kayahan Bey'in "daha az arabesk" bestelerini seslendiren bir yorumcu olarak çalıştı bir dönem, pop müzik endüstrisinde. O hiç deÄŸiÅŸmeyen ses rengiyle kendisi için hazırlanmış ÅŸarkıları seslendirmek suretiyle arz-ı endam etmesi haricinde, herhangi bir icraatını görmedim ben. KeÅŸke futbolcular gibi, sanatçılarda belli bir yaÅŸta jübile yapıp aktif ÅŸarkıcılığa veda etseler. (Benzer bir durumda olan Erol Büyükburç'a selamlar, saygılar) Yanlış anlaşılmasın, kötü bir niyetim yok bunu söylerken. Benim derdim, gençlerin önü açılsın.Burak Kut: Bu endüstride, özellikle çıkış ÅŸarkısında denge unsuru çok mühim. Ne çok kaliteli bir iÅŸ çıkarmaya çalışıp potansiyeli ürkütmeyeceksiniz, ne de iÅŸin cılkını çıkarıp baÅŸtan kaybetmeyeceksiniz. Orta yolu bulanlara güzel bir örnektir Burak Kut. "Benimle oynama / Söyledim sana / Åžansını zorlama / UÄŸurlar olsun" Bu ÅŸarkının tavlayıcı müzikal yapısı bir tarafa; hangi liseli, utangaç flört deneylerinden birinde "çıktığı" kiÅŸiye tam da bu sözleri söylemek gereÄŸini duymamıştır ki? Burak Bey'in sonraları bir hayli kilo alıp, o gereksiz turuncu camlı gözlükleriyle viva-gala-ÅŸamdan platformunda boy göstermesi kesinlikle sinir bozucuydu. Bu notu da eklemiÅŸ olmam muharririn popçularla arasındaki aÅŸk-nefret iliÅŸkisinin boyutlarının tayin edilmesini kolaylaÅŸtırır inÅŸallah. Ragga Oktay: Bu sinir bozucu tecrübeyi hatırlayanlar hatırlamayanlara anlatsın mümkünse. Ben sadece "Derdime derman çukonata kız / Biz çukonatın hastasıyız" sözlerini nakledeyim. Burak Kut bahsinde cılkını çıkarmamak gerektiÄŸinden söz etmiÅŸtik. Buyrun çıkarılmış hali! Ajda Pekkan: Aslına bakarsanız biraz üzülüyorum Ajda Hanım'a. Piyasada birçok benzeri, hatta daha kötüleri de olduÄŸu halde, dalga geçmek isteyenler hep ona yüklenirler. Gerçi, küçük çaplı bir popüler kültür efsanesi olan Yalçın PekÅŸen röportajı Pekkan açısından son derece talihsiz ama yine de biraz da insaflı olalım bu kendi çapında "süperstar"a. Biliyorsunuz, süperstarlar kolay yetiÅŸmiyor. Seden Gürel: Aykut Gürel iyi iÅŸler yapma potansiyeli olan ama piyasaya uyanlar cinsinden bir besteci ve aranjör. Benim merak ettiÄŸim bu iyi iÅŸleri karısından esirgemeyip farklı bir kulvara yönlendirseydi Seden Hanım'ı daha mutlu bir çift olmazlar mıydı? "Bum bum bum / Daldan hop dala uçtum / Sonunda bir dala kondum / Nedir bu daldaki durum" gibi bir çocuk ÅŸarkısının yetiÅŸkin bir kitleye sunulması, her ÅŸeyden geçtim ama "ayıp" sayılmaz mı? Fatih Erkoç: Pop müziÄŸin ilginç figürlerinden birisi de Fatih Erkoç. Konuyla ilgilenen herkes, onun ne kadar iyi bir çalgıcı olduÄŸunu söyler. Özdemir ErdoÄŸan'ın ürkek caz denemelerindeki coÅŸkun trompeti çalan adamla, "Oynatmaya az kaldı / Doktorum nerede? / Bir güzel kız yüzünden çıldıracağım" ÅŸarkısını yapan adamın aynı kiÅŸi olduÄŸunu bilmek, ÅŸaşırtıyor ve biraz da kızdırıyor insanı. Son kertede, problematik popçular diyebiliriz Erkoç ve benzerlerine. Aidiyet sorunlarını bir türlü çözemediklerinden, ne dar ama sıkı bir hayran kitlesi yaratabiliyorlar kendilerine, ne de diÄŸerleri kadar popüler olabiliyorlar. Yavuz Turgul'un deyimiyle "ilahi çeliÅŸki"nin müzikteki yansıması.Sezen Aksu: Konu hakkında en güzel yorum Can KozanoÄŸlu'ndan gelmiÅŸti Roll dergisindeki röportajda. "Efendi bir günümdeyim. Bu konuya girmeyelim isterseniz." Con Ahmet'in Devridaim Makinesi gibi, ya da laçka bir Anka kuÅŸu ya da ne bileyim çöp öğütme makinesi. Acaba bir gün kurtulabilecek mi necip halkımız bu döngüden?Harun Kolçak: Uzun, sarı, kıvırcık saçlı, ÅŸiÅŸman ve de bıyıklı bir adamın envayi renk spot ışığının altında kendine özgü dans stiliyle ÅŸu ÅŸarkıyı söylediÄŸini tahayyül edin: "Gir kanıma / Hani bekarlık sultanlık derdin / Yetti canıma / YaÅŸarım ben senle, gir kanıma" Ä°ÅŸte fazla yara almadan atlattığımız Harun Kolçak vakasının bir özeti. Babası EÅŸref Kolçak'la bir araya geldiklerinde ne konuÅŸurlar acaba. Ya da babası bu klibi seyrettikten sonra, "bu ne soytarılıktır bre zıpçıktı" diye kükremiÅŸ midir?Ä°zel- Çelik- Ercan: Zamanında, en şık kostümleriyle ve de en efendi halleriyle kameraya bakıp güzel güzel ÅŸarkılarını söyleyen bu üç gençten Ä°zel olanının yıllar sonra sürekli "seks bombası" olmaya çalışıp bir türlü beceremeyen bir Viva-Gala-Åžamdan müdavimi olacağını, Çelik olanının Atatürkçülüğü halkına belletmeye çalışan bir misyoner olacağını, Ercan olanının ise sınıf atlayacağını kim bilebilirdi? KeÅŸke Ä°zel- Çelik- Ercan hiç dağılmasaydı, "gözlerim dolu dolu oluyor / sen buradan çekip giderken" sözlerinde bir samimiyet vardı hiç deÄŸilse. AÅŸkın Nur Yengi: Genç popçuların saygı duyması gereken bir isim. Çünkü, pop müzik patlamasında onun da önemli bir payı var. Sezen Aksu himayesinde çıkardığı ilk albümü beklenmedik bir ilgiyle karşılandı ve bu ilginin verdiÄŸi cesaretle birçok yeni albüm çıktı daha sonra. Hatırladığım kadarıyla, kötü bir albüm de deÄŸildi o. Ä°nsanların kaÅŸarlanmış bayan popçulardan bıktığı bir dönemde, eli yüzü düzgün bir vokal çalışması ve vasatın üstünde ÅŸarkılarla, pop müziÄŸin yol aldığı ikinci kulvarı açanlardan birisiydi. Bu ikinci kulvar Sertab Erener'den söz ederken anahtar kelimelerini verdiÄŸim ve ÅŸu sıralar Candan Erçetin, Sertab Erener, YaÅŸar, AyÅŸegül Aldinç, Levent Yüksel, Rafet El Roman gibi isimlerin başı çektiÄŸi bir alan. Yengi, sonraları bu yolu terk edip, "Ay Ä°nanmıyorum!" ÅŸarkısıyla baÅŸka sulara yelken açmayı da denedi ve bir ölçüde baÅŸarılı da oldu. Ama artık miyadını doldurduÄŸu kanaatindeyim. Umuyorum o da bunun farkına varır da, kendine bir ÅŸans daha verir.Tarkan: Tarkan bahsi çok temel bir soruyu da beraberinde getiriyor: Nedir Tarkan'ı diÄŸerlerinden farklı kılan ve bu kadar popüler olmasına sebep olan? 98 yazında Tarkan adını hayatında hiç duymamış bir grup Ä°rlanda işçi sınıfı üyesinin 15 gün Türkiye'de kaldıktan sonra evlerine birer Tarkan albümüyle dönmeleri bizzat tarafımdan gözlendiÄŸi gibi Ä°spanya'nın ÅŸirin kenti Salamanca'nın en gözde diskosunda, gecenin sonu gelmiÅŸ ve herkes yorulmuÅŸken, bütün diskoyu harekete geçirmek için Tarkan'ın "Yakalarsam muck muck!" ÅŸarkısının çalındığı ve bunun da iÅŸe yaramış olduÄŸu olayı bizzat yaÅŸayan güvenilir bir kaynak tarafından bana aktarılmıştır. Öncelikle o, yalnızca bir pazarlama harikası olan ve en ufak bir yeteneÄŸin izini bile göremediÄŸimiz birçok benzerinden farklı. Sesi güzel, besteleri var ve kendi çaplarında iyi besteler ve ayrıca kimi düzenlemelerinde müzikal kaygılara önem verdiÄŸi açıkça görülüyor. Ancak, tüm bunlar popüler olmaya yetmeyen, hatta yer yer bunu köstekleme potansiyeli olan özellikler. Buradan Tarkan'ın zeki ve ölçülü bir adam olduÄŸu tezine sıçrıyoruz ister istemez. Nerede neyin söyleneceÄŸini, amaca ulaÅŸmak için nelerin makbul olduÄŸunu biliyor Tarkan. Aceleci davranmak yerine, ihtiyatlı ve de her daim saldırgan olmayan bir tutum içinde görüyoruz onu. Her ÅŸeyden önemlisi de, tüm bu anlamlandırma çabalarının üstüne tüy dikmek gibi olacak ama, MFÖ'nün bir ÅŸarkı sözünü ödünç alacak olursak: "Åžeytan tüyü var bu hınzırın."BaÅŸta da söyledik, alıcısı ve satıcısı olan bir nesneden söz ediyoruz ve günümüz dünyasında bir malın satışında etkili olan temel faktörlerden birisi pazarlama. Tarkan bu anlamda çok ÅŸanslıydı gerçekten. "MTV'de klibim yayımlanacak" havalarıyla Avrupa'yı fethettiÄŸini sanan saf gönüllü popçuların aksine yavaÅŸ ve emin adımlar atıldı Tarkan için. Burada mühim olan Tarkan'ın sunacağı imajdı ve tam da burada Tarkan'ın farkı ortaya çıktı. Tarkan'ın fazladan bir çaba göstermesine lüzum yoktu. Çünkü Tarkan'ın görünümü, hal ve tavırları kendiliÄŸinden aranan bir "imaj"dı zaten. Åžahane bir alaşımdan söz ediyoruz. Bir kere seksi ve bunu nerede kullanacağını biliyor. Hem romantik, hem küstah. A yüzünde "ah yanardöner bir acayipsin" diye sitem ederken, B yüzünde "unutmamalı o güzel günleri" diyebiliyor. Bir klibinde en kırılgan haliyle göz süzerken, diÄŸerinde partnerini yataÄŸa davet eden güçlü erkek bakışlarını fırlatıyor. Müzikal formların da güzel bir kaynaÅŸması var onda. Arabesk motifleri eksik etmiyor ÅŸarkılarından, ama tamamen Batı müziÄŸi formatındaki bir düzenlemeyi de sunmayı da ihmal etmiyor B5 olarak da olsa. Öte yandan bir yerde Türk Sanat MüziÄŸi'nin sınırlarına dalarken, bir baÅŸka ÅŸarkıda flarmoni orkestrasını stüdyoya sokabiliyor. "En iyi imaj hiç olmayan imajdır" düsturunun ideal bir örneÄŸi Tarkan. Kapsayıcı olabilmek, herkese hitap edebilmek; aynı anda çok ÅŸey olup, hiçbir ÅŸey olmamayı gerektiriyor ve Tarkan da bunu çok iyi baÅŸarıyor. Avrupa'daki baÅŸarısına gelince, müziÄŸinde ve görünüşünde oryantal figürlerden en ufak bir iz olmayan ve Batı'daki popun aynısını, hatta daha iyisini yapan nice popçumuz bir türlü Avrupa semalarına açılamazken, Tarkan'ın baÅŸarısını, Avrupa'nın o bıktıran oryantalist perspektifinde aramak yanlısıyım. Bir Avrupalı'nın Tarkan dinlerken belli belirsiz bir üstünlük duygusuna kapılıyor olduÄŸunu iddia etmek bilmem çok mu spekülatif olur? Mustafa Sandal: Ölçütlerimiz belli ve bu ölçütler baÄŸlamında Sandal'ı da baÅŸarılı popçular arasında saymak gerekiyor. Ancak, benim tahammül sınırlarımı öylesine zorluyor ki kendisi. Alternatif, kullanılmamış, dillere pelesenk olma ihtimali yüksek ÅŸarkı sözleri yazmaya çalışması olumlu bir tercihmiÅŸ gibi görünmekte. Ama ortaya çıkan eserlere bakınca, keÅŸke o da herkes gibi yazsa ÅŸarkı sözlerini demekten alamıyorum kendimi: "Bu kız beni görmeli / Bana kazak örmeli", "Onun arabası var / Güzel mi güzel / Şöförü de var özel mi özel / Bastı mı gaza gider mi gider / Maalesef ruhu yok / Onun için hiç mi hiç ÅŸansı yok" ve sonuncusu "Seni tek geçerim bu âlemde". Bana itici gelenler baÅŸkalarına neden bu kadar çekici geliyor? Son bir söz: Harun Kolçak'tan bile daha kötü dans edebilen Mustafa Bey, kliplerinde dublör kullanmayı düşünmezler mi acaba?Atilla TaÅŸ: Bu bir Erol Köse prodüksiyonudur. Sırf bu yüzden temkinli yaklaşılması icap eder. Çok kitap okuduÄŸundan, okuduÄŸu kitapların neler olduÄŸundan bahsettiÄŸinde ona inanıyorum. Ama Dostoyevski'yle haşır neÅŸir olmuÅŸ bir insanın, nasıl olup da pembe bir ceketle, özellikle gıcıklaÅŸtırılmış bir dans eÅŸliÄŸinde "BoÄŸazına dursun ham çökelek" diye çığırabildiÄŸini aklım almıyor. Çıtır Kızlar ve Birkaç Ä°yi Adam: "Ä°yi kızlar cennete / Kötü kızlar her yere / Çıtır kızlar nereye / Nereye de giderler." Bizim tercihimiz gözden ırak bir yeri seçmeleri yolunda olacaktır elbette. Bunlar da Yonca Evcimik'in Sezen Aksuculuk oynamaya çalışıp, eline yüzüne bulaÅŸtırmasının, neyse ki unutulan sonuçları.YeÅŸim Salkım: Bir zamanların sosyal içerikli radyocusu Beyaz, Star'da yaptığı programda patronlarından Hakan Uzan'ın eÅŸini ağırladı birkaç ay önce. Söz konusu eÅŸin, kocasının kanalında bulunmuÅŸ olmanın verdiÄŸi rahatlık ve küstahlıkla Beyaz'ı aÅŸağılar bir tavır takınması ve laflarıyla rezil etmesi görülecek ÅŸeydi. Söz konusu eÅŸin adı YeÅŸim Salkım. Sinemada müzikten daha baÅŸarılı olduÄŸu bir gerçek. BaÅŸka da üstünde durmayı gerektirecek bir yönü yok. Ege: Akdeniz pop diye bir ÅŸey olur mu? Olmaz tabii ki. Ege'nin hakkında ÅŸarkı yaptığı yaz aÅŸkıyla birlikte ÅŸirin bir tatil beldesinde inzivaya çekileceÄŸi günleri görecek miyim acaba?Ä°zel: Önce Ä°zel-Çelik-Ercan, sonra Ä°zel-Ercan ve en sonunda da Ä°zel. Bölünerek çoÄŸaldılar sevmeyenlerine inat. Neden "seksi" olmaya çalışıyor ki Ä°zel? Ãœstüme vazife deÄŸil ama, nedendir bu zorlama, bu inat? Yoksa, çilli vatandaÅŸlarımıza bir mesaj mı verilmek isteniyor. Mirkelam: Onun farklı bir yerde durduÄŸu benim bir kuruntum mu diye düşünmekteyim yıllardır. Ä°ki kasette 20 ÅŸarkı ve hepsinin altında aynı imza var: Söz-müzik: Mirkelam. "Kahpe kader sen bana ne zaman güleceksin / Ah bir joker bu ele ne zaman vereceksin" sözlerinin de gösterdiÄŸi gibi, karşımıza ne yaptığını bilen bir adam var. Ä°ÅŸinin insanları eÄŸlendirmek olduÄŸunu biliyor, ne çok ciddiye alıyor ne de aşırı basitliÄŸe geçit veriyor. Ölçülü, güzel ve kendisi gibi olabilen bir adam. Bülent Ortaçgil için hazırlanan "Åžarkılar Bir Oyundur" adlı albümde Ortaçgil'in "Bütün Çiçekler Su Ä°ster" ÅŸarkısını öyle bir yorumlayışı var ki, Ortaçgil'e "benim ÅŸarkım da pop olabiliyormuÅŸ" dedirtmeyi baÅŸardı. İçtenlikle ve ÅŸiddetle tavsiye ediyorum.Soner Arıca: Bir yerde bir hata yaptı ama, bunu kendisi de anlayamadığından silindi gitti. 94 yazında bir izci kampında, her gün, bıkmadan bize dinletilen bir Soner Arıca ÅŸarkısı vardı: "Beni yaktın yıktın gittin vefasız". Hatırlatmak istedim. Hakan Peker: Ä°ÅŸte sektörün baÅŸat isimlerinden birisi. Her döneme ve kitleye hitap edebilen, esnek bir yapı arz ediyor. Yıllar öncesinin bir Hakan Peker klasiÄŸi, küçük çaplı bir efsane olarak Hakan Peker tarihinin ÅŸanlı sayfalarını süslemekte: (Bu arada "Bir efsaneydi efsaneydi / Senle beraber olmak" ÅŸarkısını da analım.) "Hey Corc versene borç / Olmaz Maykıl bende de yok." Corc ve Maykıl adlı iki arkadaşın diyaloglarından oluÅŸan bu nadide ÅŸarkıda, Maykıl senedinin günü geçtiÄŸinden zor durumdadır ve haciz tehlikesiyle karşı karşıyadır. Böyle bir durumda Maykıl, tabii ki karagün dostu Corc'a koÅŸar ilk iÅŸ olarak. Fakat o da ne, Corc'un sıkışık bir zamanıdır ve Corc arkadaşının talebine içi kan aÄŸlayarak da olsa "Olmaz Maykıl, bende de yok" diye yanıt vermektedir. Åžarkı arkadaÅŸlar arasındaki dayanışmanın ana teması olduÄŸu ince bir ebedi eser olacakken Corc'un duyarsız tavrı bu olasılığı ortadan kaldırmıştır. Bu arada, Hakan Peker'in "breakdance" patlamasının yaÅŸandığı yıllarda bu yöndeki giriÅŸimlerini hatırlayacak denli çöplük hafızalı, güzel insanlar var mı acaba aramızda?Candan Erçetin: Ä°tiraf etmeliyim ki, o deÄŸiÅŸik. Yukarıda da deÄŸinmiÅŸtim, pop müziÄŸin kitlesi ve ifade haritası farklı bir alanı olabileceÄŸinden. Candan Hanım da bu alanın en iyilerinden birisi. Ona da gereksiz bir ayrımcılık atfediliyor, bu iÅŸin üzücü tarafı. Öte yandan, gerek mesleki formasyonu, gerek tavrı, gerekse de iÅŸine gösterdiÄŸi özenle, farklı olduÄŸunu belli ediyor. Peki gelmiÅŸ geçmiÅŸ en kötü klip yönetmenlerinden olan Mete Özgencil'le ortak çalışmalarının biteceÄŸi gün gelecek mi? Çelik: Rivayete göre, 96 yılında Kral TV Müzik Ödülleri Töreni'nde Mazhar Alanson, Çelik'le karşılaşır ve şöyle selamlar: "N'aber Çelik, Atatürk nasıl?" Çelik ayrı bir alemden gelmiÅŸ gibi. Onu ve onun yüce amaçları uÄŸruna çırpınışlarını anlatmaya cümleler kafi gelmiyor. O zaman bırakalım da, onu "ilelebet magazin" insanı Kenan Erçetingöz anlatsın: "Çelik inanılmaz akıllı bir çocuk. Çok ilginç fikirleri var. Bugüne kadar Türkiye'de söylenmemiÅŸ, söylenmeye cesaret edilmemiÅŸ."3 Bu noktada bir soluklanalım. Anlaşılan pop çağı deyimiyle "ÅŸoke olacağız". "'Ãœretmek lazım' diyor, 'Ãœretmeyen toplumun sonu yok' diyor. VerdiÄŸi mesajlar müthiÅŸ... "4 Görüldüğü gibi, Çelik tıpkı bir florasan gibi, ışık saçıyor etrafına. Devam ediyoruz: "Açık açık söylüyor, tehditlere aldırmıyor: 'Dönün, Türkiye'nin tarihine bakın. (...) Benim ÅŸu anda yönetim biçimim elden gidiyor. Cezayir olduÄŸu zaman, Ä°ran olduÄŸu zaman mı bunlar Atatürk demeye baÅŸlayacaklar? Diyenleri görüyoruz. Hepsini kıtır kıtır kesiyorlar. Açıktır bu iÅŸ. Ordu bu iÅŸe sahip çıkıyor.'"5Ä°ÅŸte Türk popunun allamesi Çelik. Uzun saçlarıyla, "AteÅŸteyim ateÅŸte ateÅŸte / Aklım düştü bir kıza iÅŸte" ÅŸarkısını söyleyen Çelik daha zararsız deÄŸil miydi? Ama önyargılı olmamak gerek. Biliyorsunuz, "devir deÄŸiÅŸti, eee tabii Çelik de deÄŸiÅŸti." DeÄŸiÅŸimin ilk sinyalini "gücetapan"lar gibi davranmayıp, motivasyon üstadı Kadir Ä°nanır'a karşı, kız arkadaşını savunarak gösterdi. Umuyoruz arkası gelir. Bu liste ne yazık ki böylece uzayıp gidiyor ve bir süre sonra baktım ki, sürekli aynı ÅŸeylerden söz etmek zorunda kalıyorum. Yalnızca isimler deÄŸiÅŸiyor. Kimsenin hakkı yensin istemem, o bakımdan listenin kalan elemanlarına kısaca deÄŸinip yazıyı bitirmek istiyorum:Mansur Ark: Hatırlamak istemediÄŸinizi tahmin ediyorum.Yıldız Tilbe: Türk popunun kaybedeni. Bora Öztoprak: Çiçek Dilligil'le evlenmesi Kaygısızlar fanatiklerini mutlu etmiÅŸti.Åžahsenem: Hayırlı bir icraatını görmüşlüğüm yok. Azeri olması bir avantaj mı?Bora: "Hadi hadi ÅŸeker / Canım seni çeker." Yoruma gerek var mı?Niran Ãœnsal: Vardı, belki hala vardır.Rüya Ersavcı: "Kızım seni Edi'ye vereyim mi? / Kızım seni Büdü'ye vereyim mi? / Ä°stemiyorum baba." Tiyatral bir klibi vardı. Garipti.Aylin Livaneli: Kalıtıma inanır mısınız? Ben inanırım. Deniz Arcak: "Zehir Ettin" vasatın üstünde bir ÅŸarkıydı, arkası gelmedi.Hazal: Adı anılsın istedim.Jale: Saç renginin beyaz olması ilginçti.Sinan Erkoç: Sen kalk, Goran Bregovic'e ait ÅŸarkıya Türkçe söz yaz ve Iggy Pop gibi vokal yapacağım diye uÄŸraÅŸ. "Bu ne cüret?" diye soran olmadı mı acaba? Akın: Söylenecek bir ÅŸey yok.Åžebnem Paker: Eurovision üçüncümüzün "Dinle" adlı eseri güzeldi halbuki. Neden kaybolup gittiÄŸi araÅŸtırılsın isterim.Rengin: "Aldatıldık" adlı eseri hatırlanıyor hâlâ.Metin Arolat: Ä°lk erotik kliplerden birinden hatırlayacaksınız. Söz konusu klipte Merve Ä°ldeniz'in göğüs nahiyesine dökülen ÅŸeyin dondurma mı, yoksa yoÄŸurt mu olduÄŸu bir hayli tartışılmıştır samimi arkadaÅŸ hasbıhallerinde. Melis Sökmen: Burçlarla ilgili ÅŸarkı yapmak ilginç bir fikir gibi görünüyorsa da, sonuç pek hatırlanacak cinsten deÄŸil.Ozan Orhon: O kiloların birazını olsun verebilseydi Ozan Bey, ÅŸimdi Ebru Åžallı'nın eski eÅŸi olarak hatırlanmazdı belki de.Zeynep: Milliyetçi popçu kontenjanından listede. Uzun süredir adını duyulmuyor olması hayra alamet.Levent Yüksel: BaÅŸlangıç ÅŸahaneydi, nedendir bilinmez arkası gelmedi. "Medcezir Manzaraları"ndan "Tövbe"ye, garip bir rota. Ait olamayanlardan.Rafet El Roman: Ayrı bir yerde duruyor. Orası kesin. "Åžu Hayatta Neler Oluyor" ilginç bir çalışmaydı. Nazan Öncel: Kötü bir baÅŸlangıcın ardından nefis bir rotaya savruldu. Ona sadece saygı duyuyoruz.Kenan DoÄŸulu: Roma'yı yakmaktan bahseden bu arkadaşımız için erken bir jübile düşünülemez mi. Ozan Orhon'a, Harun Kolçak'a, Ferda Anıl Yarkın'a göre yalnızca daha yakışıklı olduÄŸu için daha popüler olması haksızlık deÄŸil mi?Ercan Saatçi: "Ya sev, ya terk et!" ana temalı ÅŸarkısını bilenler vardır. Gülüp geçilemeyecek bir durumla karşı karşıyayız. "Bizim oranın cinayetleri"nden bahseden son bestesini de hatırlayınca durum iyice vahimleÅŸiyor. En kötüsü de söz konusu zatın bir Fenerbahçe taraftarı olması.Tayfun: "Hadi yine iyisin / Ä°yisin iyisin / Sen iÅŸini bilirsin / Bilirsin bilirsin." Klibini her seyrediÅŸimde içim giderdi, boynu kopacak diye. Deniz Seki: Bilkent Ãœniversitesi'ndeki konserine binlerce kiÅŸinin gitmiÅŸ olması, hem Deniz Seki hakkında, hem de üniversitenin öğrenci profili hakkında fikir veriyor.Pınar Aylin: "Kamyonetin arkasında oturup ÅŸarkısını söyleyen kız" fikrini bulan kiÅŸi mutlu mudur acaba hayatından?Sibel AlaÅŸ: Umut verici bir çıkıştı, ne yazık ki arkası gelmedi.Hilal Cebeci: Abartı, bayağılık, sahtelik... Onu Ahmet Yılmaz'ın saygıdeÄŸer karakteri Kılllanan Adam'a havale ediyorum.GülÅŸen: Pijamayla ÅŸarkı söylemek, hiç de orijinal bir fikir deÄŸildi. "Ä°maj maker"larına duyurulur.DoÄŸuÅŸ: Viva-Gala-Åžamdan'dan çok Hafta Sonu kulvarına hitap ediyordu, belki de o yüzden istediÄŸi baÅŸarıyı elde edemedi.Rober Hatemo: Geçelim.Ãœmit Sayın: Suavi'nin seslendirdiÄŸi nefis bestesinden söz edilir hep. Kendi icrasında herhangi bir pırıltıya rastlayamadım ne yazık ki.Demet: Bir Gürol AğırbaÅŸ bestesi olan "Arnavut Kaldırımı"yla kurtarıyor kendini. Vasatın üstünde olduÄŸunu söylemeliyim.YaÅŸar: Farkını fark ettiklerimizden biri de YaÅŸar. Åžahsen bana hitap eden bir müzik deÄŸil yaptığı ama, efendi olmaya çalışmayıp gerçekten efendi bir adam olduÄŸu için ve garip bir referans ama, ünlü olmadan önce yazdığı ÅŸiirleri göndermek için Metin ÃœstündaÄŸ'ı seçtiÄŸi için.Gökhan Tepe: Almayalım biz, kalsın.Ciguli: Türkiye'nin en iyi popçularından biri. BasitliÄŸin içindeki güzellik. Kendini kasarak deÄŸil eÄŸlenerek ÅŸarkı söylüyor ve eÄŸlendiriyor. Ä°maj uÄŸruna yapılan onca maskaralıktan sonra "Ciguli Forte", gerçekten ilaç gibi geliyor.GMG: Mazhar Alanson'un "MFÖ öldü mü ki, onun mirasını sahipleniyorsanız" deyip fırçalaması ağır gelmiÅŸti o zaman için bana. Ama yıllar geçti aradan ve hak verdim Alanson'a, hele kliplerini gördükten sonra.Sibel Tüzün: Sibel Hanım bir sabah erkenden uyanır ve rockçı olmaya karar verir. Buna diyecek bir ÅŸeyim yok da, konserin ortasında sigara içip izmaritini de seyirciye fırlatmanın rockçılık deÄŸil terbiyesizlik olduÄŸunu biri anlatmalı Sibel Hanım'a.1) Tanpınar. A.H. (1962) Saatleri Ayarlama Enstitüsü. Dergâh: Ä°stanbul2) Bu muhteÅŸem listenin oluÅŸmasında emeÄŸi geçen, 63.Yurt 7. Kat camiasına selam olsun.3) Erçetingöz. K. "Çelik ile Yüz Yüze", Sabah, 01/98.4) A.g.e5) A.g.eDeniz ARSLAN - 07 Mayıs 2001, Pazartesi Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!