Güncelleme Tarihi:
Aktaş, 1 Aralık Dünya AIDS günü nedeniyle, Türkiye'de resmi AIDS vaka sayısının buzdağının üstünü gösterdiğini belirterek, tanımlanan hasta sayısı artışının, hastalığın artışı olarak algılanmaması gerektiğini söyledi.
Hastalık konusunda bilinçlenmenin başlıca yolunun eğitim olduğunu vurgulayan Aktaş, “Kondom kullanımı gibi özellikle cinsel yolla bulaşmayı önleyecek davranışlar yerleşmedikçe vaka sayısının artması olağandır. Çünkü bilmek yapmak değildir. Eğitim, AIDS'le mücadelenin en önemli basamağıdır. Film, TV dizisi, kamu spotu, afiş gibi her türlü görsel ve yazılı medya araçları kullanılabilir” değerlendirmesinde bulundu.
AIDS'de tedavinin hedefinin virüsü uzun süreli baskılamak, bozulmuş olan bağışıklık fonksiyonlarını düzeltmek ve/veya korumak, yaşam kalitesini ve süresini arttırmak olduğunu ifade eden Aktaş, Türkiye'de de mevcut olan etkin AIDS ilaçları ile hastalığın kontrol edildiğini ve yaşam süresinin uzatıldığını hatırlattı. Aktaş,hastalığa eşlik eden fırsatçı enfeksiyonların aşı ve ilaçla korunmasının sağlandığını dile getirdi.
TÜRKİYE'DE DURUM
Türkiye'de ilk defa 1985 yılında 3 HIV/AIDS vakası olduğu bildirilirken, daha sonra her yıl vaka sayılarında giderek artış gözlendi.
Sağlık Bakanlığı 2013 verilerine göre, Türkiye'de toplam 6 bin 802 HIV/AIDS hastası bulunuyor. En sık görülen bulaşma yolunun başında yüzde 46,1 ile heteroseksüel cinsel temas, yüzde 9,9 ile homoseksüel cinsel temas, yüzde 1,9 ile
de damar içi uyuşturucu madde kullananların ortak paylaştığı enjektör geliyor.
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de en sık görülen yaş aralığını 20-49 yaş oluşturuyor. 6 bin 802 hastanın yüzde 72'sini (4 bin 931) ise erkek hastalar oluşturuyor.
3 YOLLA BULAŞIYOR
HIV enfeksiyonu sadece erişkinleri değil, bebek, çocuk, genç, yaşlı demeden herkesi tehdit edebilen, henüz tam kür sağlayabilecek tedavisinin ve aşısının bulunamadığı bir hastalık olarak tanımlanıyor. Tedavide kullanılan ilaçlar ekonomik olarak yük getirmekle beraber, geçen yıllar içinde kullanımı kolay ve yan etkileri oldukça az bir duruma getirildi.
HIV korunmasız yolla yapılan her türlü cinsel temasla, kan ve kan ürünleriyle, anneden bebeğe gebelikte, doğumda ve emzirmekle bulaşabiliyor.
Bu yolların dışında dokunmak, el sıkışmak, sarılmak, aynı yerde oturmak, aynı havayı teneffüs etmek, aynı tabaktan yemek yemek, çatal, bıçak, kaşık, bardağı kullanmak, aynı sauna, havuz, tuvaleti paylaşmak, telefon kulaklığı, gözyaşı, ter ile, sivrisinek, böcek arı sokması ile HIV bulaşmıyor.
HASTALIĞIN BELİRTİLERİ
Hastalık ateş , yaygın veya bölgesel lenf bezlerinde büyüme ( Boyun, koltuk altı ve kasık bölgesinde şişlik) ile başlıyor. Bu hastalık tablosu iyileştikten sonra uzun yıllar hiçbir şikayet olmayabiliyor. Daha sonra ishal, yaygın lenf bezlerinde büyüme, kilo kaybı, ağızda mantar enfeksiyonu (pamukçuk) gibi bulgular görülüyor. Ayrıca AIDS le birlikte görülebilen fırsatçı
enfeksiyonlar ve kanserler de ortaya çıkabiliyor.
YILLARA GÖRE TÜRKİYE'DEKİ RAKAMLAR
Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'de bildirilen AIDS vaka ve taşıyıcılarının yıllara göre dağılımı şöyle:
YIL HIV (+) AIDS TOPLAM
1985 0 3 3
1986 1 1 2
1987 32 8 40
1988 21 11 32
1989 22 11 33
1990 23 13 36
1991 27 24 51
1992 36 29 65
1993 47 33 80
1994 48 35 83
1995 59 28 87
1996 92 35 127
1997 95 38 133
1998 82 42 124
1999 89 28 117
2000 111 46 157
2001 137 45 182
2002 136 41 177
2003 136 46 182
2004 175 58 233
2005 246 46 292
2006 253 44 297
2007 345 24 369
2008 390 53 443
2009 437 66 503
2010 516 73 589
2011 632 78 710
2012 973 95 1068
2013 (ilk 6 ay) 545 42 587
TOPLAM 5706 1096 6802
KİMİ TAKINTILI KİMİ UMURSAMAZ
Türk toplumunun AIDS'e bakışını da değerlendiren Aktaş, şöyle konuştu:
“Türkiye'de şüpheli cinsel ilişki sonrası AIDS olma korkusu takıntı haline gelenler de var, hastalığını saklama ve hastalığı reddetme yaklaşımında olanlar da var. 'Bana bir şey olmaz' düşüncesiyle korunmayı reddedenler yaygın. Hastalığın saklanmasının ardında da en çok toplumda AIDS/HIV hastasını dışlamanın yaygın olması yatıyor. Öte yandan hastaya müdahale etmeyi reddeden sağlık personeli giderek azaldı.”
TÜRKİYE'DE CİNSEL İLİŞKİ İLE BULAŞMA YAYGIN
HIV/AIDS'in korunmasız cinsel ilişki, kan yolu ve anneden bebeğe olmak üzere 3 yolla bulaşabileceğine işaret eden Aktaş, Türkiye'de en önemli bulaşma şeklinin cinsel ilişki olduğunu bildirdi.
Cinsel yolla bulaşmayı önlemek amacıyla tek eşlilik veya uygun ve güvenli cinsel eş seçiminin özendirilmesi gerektiğini vurgulayan Aktaş, kondom kullanımının teşvik edilmesi ve yaygınlaştırılması gerektiğini ifade etti.
Kan ve kan ürünlerinin antikor testleri yapılarak kontrolü ile bulaşmanın azaldığına dikkati çeken Aktaş, damar içi madde kullananlarda bu alışkanlığın önlenmesi ve tedavi edilmesi, ortak enjektör kullanım risklerinin anlatılması, steril enjektör kullanımının sağlanması yanında eğitimin de önemli olduğunu, anneden bebeğe geçişe karşı korunma için HIV pozitif kadına doğum kontrol yöntemlerinin öğretilmesi gerektiğini anlattı.
ÖLÜMCÜL HASTALIK OLMAKTAN ÇIKTI
Hacettepe Üniversitesi HIV/AIDS Tedavi Araştırma Merkezi (HATAM) Koordinatörü Dr. Aygen Tümer de HIV enfeksiyonundan ölümün hemen hemen tamamen ortadan kalktığını belirtirken, bunun ölümcül hastalık olmaktan çıkıp, yaşam boyu ilaç kullanımını gerektiren bir tür kronik hastalığa dönüştüğünü söyledi.
Tedavide eskiden günde 25-30 tane ilaç kullanılması gerekirken, şu anda iki hatta tek ilaçla günlük tedavinin mümkün olduğuna işaret eden Tümer, “tedaviden kasıt virüsü vücuttan atamıyoruz, ömür boyu baskılıyoruz ve bağışıklık sistemine zarar vermesini engelliyoruz. Artık hastalık insanların ölüm nedeni değil, bütün dünyada yaşlı HIV pozitif hastalarımız var “ dedi.
AYLIK MALİYETİ 1500-2000 LİRA
Hastalığın tedavisinin maliyetli olduğuna dikkati çeken Tümer, ilaçların aylık 1500-2000 liralık aylık maliyeti olduğunu ve hastanın bunu ömür boyu kullanması gerektiğini ifade etti.
Hasta sayısındaki artışın Türkiye'de AIDS konusunda halen yeterli bilinçlenmenin sağlanamadığını gösterdiğini belirten Tümer, bu kapsamda eğitimin çok önemli olduğunu hatta AIDS'le mücadele konusunun örgün eğitime dahil edilmesi gerektiğini söyledi.
KANLA BULAŞMA RİSKİ 3 AYDAN 2 HAFTAYA İNDİ
AIDS'in kanla bulaşma oranının çok azaldığını anlatan Tümer, testlerin tanı koyma süresinin de 3 aydan iki haftaya indiğini söyledi. Tümer, şöyle devam etti:
“Yani dün şüpheli cinsel temasta bulundunuz, bugün gittiniz kan verdiniz daha antikor vücudunuzda oluşmadığı için HIV testi negatif çıkıyordu. Üç aylık dönemde test sonucu doğru çıkmıyordu şimdi o test süresi 15 güne indi. Kişi bu iki haftalık dönemde kanını veriyorsa, HIV pozitifse tabi bulaşma olabiliyor ama bunun oranı 1 milyon 800 binde bir. Türkiye'de bütün kan ve kan ürünlerine 87 yılından beri eliza ile test yapılıyor.”
Tümer, bu hastalığa yakalanmamak için Türkiye'nin en önemli sloganının “tek çare tek eşlilik” olması gerektiğini savundu.
"KÖTÜ İNSAN HASTALIĞI OLARAK GÖRÜLÜYOR"
Türkiye'de AIDS'in halen halk arasında “kötü insan hastalığı” olarak görüldüğünü anlatan Tümer, AIDS olduğunu öğrenen bir kişinin bunu çevresindekilere söylemediğini ifade etti. Tümer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hala halkımız "AIDS" dendiği zaman eşine dostuna söylememe eğiliminde, "kanserim" dese etrafındaki herkes yanında olur, destek olmak için uğraşır. Ama AIDS dendiği zaman kötü insanların hastalığı olarak biliniyor. Cinsel yolla bulaştığı için seks işçilerinde görülüyor. Türkiye'de eğer kan yoluyla bulaştıysa "masum HIV" deniyor. Kimi kan yoluyla bulaştı benim aslında bir suçum yoktu diyor. Bu da bizim bu konuda ne kadar geri kaldığımızı gösteriyor”
İnsanların çoğunun şüpheli bir cinsel temasta test yaptırmadığına, hastalığın büyük kısmının tesadüfen ortaya çıktığını anlatan Tümer, Türkiye'de daha çok bu hastalığın ameliyat öncesi ve sırasında yapılan testlerden veya kadın doğumda gebelik takibinde ortaya çıktığını kaydetti.