Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs

Güncelleme Tarihi:

Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs
Oluşturulma Tarihi: Ocak 24, 2004 00:00

TÜRK-Yunan ilişkilerinde 1999 yılından beri çok büyük gelişmeler oldu. İki ülke arasında çeşitli alanları kapsayan 22 anlaşma imzalandı. Bunlardan en önemlilerinden biri çifte vergilendirmenin önlenmesine ilişkin. Karşılıklı yatırımın hacmi 600 milyon doları buldu. Yunanistan'ın Türkiye'deki yatırımları daha fazla. Ticaret hacmi 1.5 milyar dolara dayandı. Bu alanda Türkiye daha avantajlı. İhracatı 1 milyar 100 milyon, ithalatı ise 400 milyon dolar. Azerbaycan'dan ve İran'dan Türkiye'ye gelen gazı Yunanistan üzerinden Avrupa'ya taşıyacak 280 kilometrelik boru hattının inşası başladı. Hava koridorlarındaki tıkanıklık giderildi. Hükümetler arasındaki ilişkilere paralel olarak sivil toplum örgütleri arasında yoğun temaslar sürüyor.Yunanistan halen seçim arifesinde, fakat Türkiye ile ilişkiler şimdilik bir tartışma konusu değil. Zaten seçim platformlarında dış politika çok az yer işgal ediyor. Türk-Yunan yakınlaşmasının öncülüğünü yapan ve bu yakınlaşmayı stratejik bir hedef olarak gören PASOK'un yeni lideri George Papandreu birkaç gün önce Batı Trakya'da Türkler tarafından sıcak bir şekilde karşılandı ve orada Türkiye ile Yunanistan arasında dengeli kuvvet indirimleri fikrini ortaya attı. Batı Trakya Türklerine karşı güdülen politikada bariz bir yumuşama mevcut. Yunanistan'ı terk eden Türklerin vatandaşlığına son veren kanun değiştirilmiş. Vatandaşlığın iadesi otomatik değilse de talep üzerine gecikmesiz sağlanıyor. Batı Trakya'daki Türklerin bazı sıkıntıları elbette devam ediyor, fakat genellikle durumları, özellikle ekonomik koşulları AB üyeliği sayesinde önemli ölçüde düzelmiş.İKİ YILDAN BERİEge sorunları henüz çözümlenmiş değil. İki yıldan beri devam eden müzakerelerin seyri her iki tarafça da son derece gizli tutuluyor. Fakat anlaşıldığı kadarı ile bir hayli ilerleme kaydedilmiş. 1999 AB Helsinki zirvesi 2004 yılına kadar çözüm olmazsa AB Konseyi'nin Uluslararası Adalet Divanı'na başvurulması tavsiyesinde bulunabileceğini öngörmüştü. Ege sorunlarında çözümsüzlüğün de Türkiye'ye müzakere tarihi verilmesini zorlaştırması kaygısı vardı. Büyük olasılıkla böyle bir kaygıya yer kalmadı. Müzakereler olumlu bir ortamda devam ederken AB'nin müdahale etmesi düşünülemez. Tabii akla bir soru geliyor. Seçimlerde PASOK değil de Yeni Demokrasi (YD) partisi kazanırsa Yunanistan'ın Türkiye politikası değişir mi? Buna pek ihtimal verilmiyor. Ne de olsa geçmişte YD, PASOK'a nazaran, Türkiye'ye karşı, özellikle Kostantin Karamanlis ve Mitsotakis zamanında daha ılımlı bir politika gütmüştü. Fakat uslup değişikliği olabilir. YD'nin dışişleri bakanlığı için ismi geçen Moliviyatis Türkiye'ye karşı çok sıcak hisler besleyen bir diplomat olarak hatırlanmıyor. Kuşkusuz Türk-Yunan yakınlaşmasının ve işbirliğinin sürdürülebilir olmasında Kıbrıs konusu kilit bir öğe. Kıbrıs anlaşmazlığı devam ettiği sürece ilişkilerdeki gelişme ister istemez sınırlı kalır ve tam bir güven ortamı oluşturulamaz. Kıbrıs'ta yaşanabilecek olumsuzluklar kaçınılmaz olarak ikili ilişkilere yansır. Bu aşamada Yunanistan Annan Planı temelinde müzakerelerin yeniden başlamasını destekliyor. Papadopulos ve Simitis hafta başında Atina'da bu konudaki mutabakatlarını yeniden teyit ettiler. Papadopulos'un Annan Planı'nda bir hayli değişiklik istediği biliniyor, fakat bunların kapsamı hakkında kendisi ayrıntılara girmekten kaçınıyor. Bazı konularda Kıbrıslı Türklerin ve Rumların birbirine tamamen zıt öneriler sunması şaşırtıcı olmaz. Yalnız bir noktada anlaşıyorlar. İki taraf da çözüm üzerinde kesin anlaşma olmadan BM Genel Sekreteri'nin istediği gibi referandum tarihi konusunda bir yükümlülük altına girmek istemiyor.Müzakerelerin sıkışık bir takvim içinde süratle sonuca varabilmesinde bir de teknik denebilecek bir güçlük var. Annan Planı'nın değişikliklerle olsa bile işlevsel hale gelmesi 6000 sayfa tutan kanun metinlerinin kabulüne ve çeşitli konularda oluşturulan çalışma gruplarının işlerini zamanında bitirmelerine bağlı. Kıbrıs Rum tarafı galiba bu alanda ev ödevini yapmış durumda, Türk tarafı değil. 1 Mayıs 2004'e kadar bir çözüm isteniyorsa bütün yan konular üzerinde de süratli ve kapsamlı bir çalışma yapmak gerek.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!