<B>Hanife BAŞ</B>
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 14, 2004 22:43
Christoph Grosser, 25 yıldır Türkiye'de yaşayan bir Alman işadamı. Isı teknolojisi şirketi Vaillant'ın genel müdürlüğünü yapıyor. Onun Türkiye'ye gelişi iş amaçlı değil. Turistik bir gezi için geldiği Türkiye'de yaşamayı seçmiş. Kendisini 'yabancı' olarak görmeyen Grosser, ‘‘Türkiye artık anavatanım‘‘ diyor. İş hayatında da Türk-Alman mentalitesini harmanlayarak başarıya ulaştığını belirtiyor.
Almanya'ya ilk Türk işçileri 1961'de gitti. Bugün yaklaşık 2.5 milyon Türk Almanya'da yaşıyor. Peki çalışmak için Almanya'dan Türkiye'ye göç eden Almanlar var mı?
Isı teknolojisi firması Vaillant'ın Alman genel müdürü Christoph Grosser Türkiye'ye göç eden Almanlardan biri. 1953 doğumlu Grosser, 25 yıldır Türkiye'de yaşıyor. Ana dili gibi Türkçe konuşuyor.
Türkiye macerası 1979'da başlamış. Turistik gezi amacıyla gelmiş. Bir daha da ülkesine dönmemiş. Uzun yıllar Ankara'da kalan Grosser, Alman olan eşiyle bile Türkiye'de tanışıp, evlenmiş. Eşi Matina Grosser de tatil için Türkiye'ye gelmiş ve tanışmalarının ardından evlenmişler. Ankara'da yabancı yatırımcılara danışmanlık veren Grosser & Grosser Danışmanlık'ı kurmuşlar.
Alman firması Vaillant'ın Türkiye'ye yatırım yapmasında danışmanlık hizmeti vermişler. Grosser, şirketin 1992'de Türkiye'de kuruluşunu gerçekleştirmiş. Vaillant'ın Türkiye'de kuruluşundan beri genel müdürlüğünü yapıyor. Şirketin kısa sürede sektörde ön sıralara tırmanmasını sağlamış. 250 çalışanı olan şirketin 2003 cirosu 51.5 milyon Euro.
Grosser, Türkiye'yi artık vatanı gibi görüyor: ‘‘Uzun yıllar burada kaldıktan sonra 'Almanya'da tekrar yaşayabilir miyim' diye düşündüm. Hatta bir fırsat da yakaladım. Bir iş için üç aylığına Almanya'ya gittim. İkinci ay dolmadan sıkılmaya başladım. Oradaki yaşam tarzından rahatsız oldum. Edirne sınır kapısını geçtikten sonra yeri öpmedim ama vatanıma gelmiş gibi hissettim. Hemen ilerideki kafede çay özlemimi giderdim.‘‘
Türk-Alman mentalitesini harmanlayarak çalıştığını söyleyen Grosser, kendisini 'yabancı' olarak görmüyor. Grosser'le, Türkiye'ye gelişini, Türkiye'de yabancı işadamı olmayı, yönetim anlayışı ve Vaillant'la ilgili projelerini konuştuk.
ÜLKE ZOR DURUMDAYDI Türkiye'de kalma kararını nasıl verdiniz?- Almanya doğumluyum. 30 yıl önce bu ülkeyi bırakarak çeşitli ülkeleri dolaşmaya başladım. Türkiye'ye de bu gezilerim sırasında, 26 yaşındayken geldim. Ankara'da yaşıyordum. Ülke zor durumdaydı. 1980 ihtilalinin olduğu yıllardı. Çalışmıyordum ama arkadaş ilişkilerim nedeniyle Türkiye'deydim. Başta dil sorunu ve kültür farkı sorunlarıyla karşılaştım. Daha sonra Grosser & Grosser Danışmanlık'ı kurdum. Türkiye'ye yatırım yapmak isteyen yabancı yatırımcılara a'dan z'ye danışmanlık veriyoruz. Eşim Matina ile Ankara'da 1984'te tanıştık. Almanya'da bankacılık yapıyordu. İyi bir işi vardı. Ama kariyerini bırakıp burada kaldı.
YABANCI GİBİ DEĞİLİM Şirketinizi nasıl kurdunuz?- Başlangıçta ülkeye alışmakta zorluklar çektim. Ama iki kültürün mentalitesini harmanlamayı başardım. İş yapmamız zor oldu. Başta bir sürü hatalar yaptık. Kanunlar, hukuk farklı. Ama çevre edinince ve iş yapış tarzlarını anlayınca durum değişti. İnsanlarla ilişkilerimi geliştirdim. Şu anda Türkiye çapında her ilde dostlarım ve çevrem var. İnsanlar da kendi hayatlarında kabul etti bizi. Ben burada kendimi yabancı olarak görmüyorum. Hayatımın yarısını Türkiye'de geçirdim. Nerede ekmek paranızı kazanırsanız orası vatanınız oluyor.
KOMBİDE BİR NUMARAYIZ Vaillant'ı Türkiye’de kurdunuz. Şirketin geleceği için hedefiniz nedir?- Kombi satışlarında bir numarayız. Sektörde pek çok yeniliğe imza attık. Akademi kurduk. Elemanlarımızı yetiştiriyoruz. Rusya'dan, Polonya'dan ve diğer ülkelerden gelenleri Türkiye'deki Akademi'de yetiştiriyoruz. Hepworth Holding bünyesinde olan Vaillant'ta pazarlama servisi ve CRM konsunda yeniliklere imza atıyoruz. CRM konusunda benchmark (kıyaslanacak şirket) seçildik. Diğer ülkelerdeki pazarlama müdürleri gelip burada pratik yapıyor.
Türkiyede kaldım çünkü...
Türkiye'de yaşamayı tercih etme nedeniniz nedir?- ‘Herkes Almanya'ya gitmeye çalışıyor, bunun için para bile veriyorlar. Sen neden burada sorunların ortasında yaşıyorsun’ dediler. Benim için Türkiye daha rahat. Araştırma, geliştirme ve yenilikten hoşlanıyorum. Heyecan duymak sürekli farklı gelişmeler yaşamak istiyorum. Almanya'da bu şartlar biraz daha kısıtlı. Her şeyin standardı, şablonu var. Burada piyasa daha tam oturmamış. Yenilikler daha rahat yapılabiliyor. İnsanlar yeni fikirlere daha açık. Vaillant olarak Türkiye'de sektörde bir yere geldik. Romanya ve Bulgaristan'da yapılanma görevini de bana verdiler.
Hatalarını kabul etmiyorlar
Türkiye'de en çok neyi seviyorsunuz ve neyi sevmiyorsunuz?- Burada kendinizi iyi bir şekilde geliştirebiliyorsunuz. Türkiye'de doğa ve tarihi seviyorum. Türkiye'de tarih ve doğa açısından gezilebilecek hemen hemen her yeri gezdim. İş hayatıyla ilgili sevmediğim şeyler var. İnsanların bazı konularda açık olmaması. Çok gururlular ve hatalarını kabul etmiyorlar. Ama Türk insanına bir vizyon verirseniz, kendinize inandırırsanız her şeyi yaparlar. Bu özellik doğru yönde kullanılabilirse liderler için büyük bir avantaj.
O bir ‘köpek eğitmeni’Sürekli seyahat eden birisi olarak iş, özel hayat dengenizi nasıl kuruyorsunuz? Boş vakitlerinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?- Çocuğumuz yok. Eşim de çalıştığı için isteyerek çocuk yapmadık. Çünkü çocuğun başkaları tarafından büyütülmesi bizim düşüncemize uygun değil. İş özel hayat arasında denge kurmak şart. Boş vakitlerimde eşimle beraber evimizin bahçesinde biyolojik meyve yetiştiriyoruz.
Yemek yapmayı seviyorum. Köpek eğitimi ile uğraşıyorum. Sertifikalı köpek eğitmeniyim. Sekiz tane kurt köpeğim var. Hafta sonlarını daha çok Şile'de evimde doğada geçirmeyi tercih ediyorum.
EEKLİ OLMAYACAĞIMEmekli olduktan sonra Almanya'ya dönmeyi düşünüyor musunuz?- Hiçbir zaman emekli olmayı düşünmüyorum. Çok projem var. Sürekli hareket halinde olmam lazım. Boş durmak, emekli olmak bana göre değil. Sağlığım elverdiği sürece Türkiye'de yaşayıp diğer ülkeleri gezmek istiyorum. Burada yerleşmiş bir düzenimiz var. İş hayatı için yeni eğitim yöntemleri geliştirmek istiyorum.
Türkler aileye Almanlar kariyere düşkün
Türk ve Alman mentalitesini ve çalışma tarzını karşılaştırır mısınız?- Alman mentalitesinde kariyer aileden önce geliyor. İş kararlarına duygular karıştırılmıyor. Aynı düzeyde ve konsantrasyonlu iş yapılıyor, hatalar kabul ediliyor. Tartışmaya ve öğrenmeye açıklar, detaylara iniliyor ama yavaşlar, katılık ve disiplin var, organize ve sistematik çalışma şekli. Kamu sektöründe kadınlara karşı önyargı daha fazla. Türk mentalitesinde aileye düşkünlük var, duygular işe karıştırılıyor, sürekli motivasyonlu iş yapılamıyor. Esneklik var, hatalar kabul edilmiyor, tartışmalara açık değiller. Yeni fikirleri kabul ediyorlar, disiplin yok, sistematik çalışılmıyor.
KATILAR VE DİSİPLİNSİZLERKendinizi Alman mı yoksa Türk yönetici olarak mı görüyorsunuz?- Ben iki mentaliteyi harmanlıyorum. İş hayatında başarıyı buna borçluyum. Alman taraf katı düşünüyor, Türkler daha esnekler ama disiplinleri yok. Türk çalışanları motive etmek çok önemli. Onları iyi motive ettikten sonra 20 saat bile çalışırlar. İş hayatında başarı bu iki kültürün harmanlanmasına bağlı. Çünkü ikisi de yanlış. Ben iki ülke mentalitesinin artı ve eksilerini birleştirerek sonuç alıyorum. Almanlar’da zayıf olan yönler Türkler’de güçlü, Türkler’de zayıf olan yönler Almanlar’da güçlü.
Christoph Grosser Kimdir?1953 Almanya doğumlu.
Almanya'da İktisat eğitimi aldı.
Eşi Matina ile Grosser & Grosser Danışmanlık'ta da yabancı yatırımcılara hizmet veriyor.
1979'da Türkiye'ye turistik gezi için geldi.
25 yıldır Türkiye'de yaşıyor.
1989'da Vaillant'ın Türkiye'de kuruluşunu gerçekleştirdi.
Kuruluşundan beri Vaillant'ın genel müdürlüğünü yapıyor.
Vaillant'ın Romanya ve Bulgaristan'da kurulması görevini de üstlendi.