IRAK savaşının gerçek mağdurları, çocukları, sevgilileri, ana babaları, hayatları çalınan Iraklılar ülkelerini dalgalar halinde terk ediyor. Çok ciddi bir göç krizi sessiz adımlarla kapımıza yaklaşıyor.
Bugün Türkiye’de 4 bin 355 Iraklı geleceğini arıyor. Bu kayıtlarda görülen rakam.
Irak’ta birbirlerini ketledenler, kaçış yolunda omuz omuza barışı ve güveni arıyorlar. Şiiler, Sünniler, Hıristiyanlar, Kürtler Irak’ın bütün grupları var sığınmacılar arasında. Türkiye’deki Iraklıların yüzde 7’si Kürt.
VİZE PANİĞİ
Kaçış dalgası yükseliyor. Önümüzdeki günlerde daha da yükselecek. Çünkü en fazla sığınmacıya kapısını açan Suriye’nin kapasitesi zorlanıyor. Suriye, Ramazan’dan sonra Iraklılardan vize isteyecek. Bunun anlamı, Bağdat’ta, güvenli bölge dışında bulunan Suriye Büyükelçiliği’ne gidip, vize için sıraya girmek demek. Zaten tehdit ve şiddet yüzünden topraklarını terk etmek zorunda kalanların böyle bir maceraya kalkışmaları imkansız. Bu
haber duyulur duyulmaz parasını, birkaç değerli eşyasını yanına alan yollara düştü Iraklılar.
Günde iki bin kişi Suriye’ye giriş yapıyor.
Şam yönetimi, dünyadan yardım istiyor. Ya Suriye’ye destek verilecek sorunlar birlikte çözülecek ya da bu insanlar, çocuklar, kadınlar, yaşlılar, erkekler son umut ışığıyla yollara düşenler geriye, kaçtıkları ateşin içine gönderilecek.
NE YAPAYIM BEN
Şam’da, yetmişli yıllarda Filistinli sığınmacıların yerleştirildiği Seyidi Zeyneb mahallesi şimdi Iraklıları ağırlıyor. Ama ne biçim bir ağırlama? İki odada 12 kişi kalanların, yanındaki parası bittiği için konu komşunun ekmeğini paylaşanların hikayelerini izliyorsunuz sokaklarda.
İki gözünde iki damla yaşı akmadan öylece duran yaşlı bir kadın, simsiyah elbisesi, çantası ve ayakkabıları ile yasta.
"İki oğlumu kaçırdılar" diyor bir yandan da eliyle boğazını boydan boya gösteriyor. Oğullarını öldürmüşler. Birkaç gün beklemiş onlardan ses çıkmayınca o da korkudan kaçmış buraya gelmiş. İki katlı evi, üç otomobili her şeyi orada kalmış,
"Ne kristallerim vardı" diyor. Neye yansın hangisine daha çok yansın, oğullarına mı, kristallerine mi? Her şey birbirine karışmış artık. İsveç’teki kızının yanına gitmek istiyor ama iki kez Büyükelçilik’ten
"ret" yanıtı almış.
"Ne yapacağım şimdi ben?" Sokakta kimi görse durdurup soruyor
"Ben ne yapacağım şimdi?"
KAYITLI 2 MİLYON
Irak savaşının ateşini, şiddetini, vahşetini biliyoruz ama bir başka yüzü de bu; Göç. Sayıları her geçen gün artıyor.
Kayıtlara göre 2 milyon Iraklı ülkelesini terk etmek durumunda kalmış. Ya hiçbir yerde kaydı olmayanlar?
1.5 milyonu Suriye’de. Irak savaşından kısa bir süre sonra başlayan ilticanın hızı sürekli artıyor. Bu rakamın yüzde 39’u 2006 yılında giriş yapmış, 2007’nin ilk altı ayındaki rakam yüzde 53.
KALİTELİ KAÇIŞ
Şam’da, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin kayıt merkezinde gördüğümüz insanlar, Irak’ın orta sınıfı. Meslek sahibi erkekler, kadınlar. IPSOS araştırma kuruluşunun yaptığı bir çaraştırmaya göre Suriye’deki sığınmacıların yüzde 48’i yüksek ya da lisansüstü eğitime sahip insanlar. Ama şimdi sıcak
yemek kuyruğunda sıra bekliyor, dünyanın çaresizliklerinin farkına varması için dua ediyorlar.
Şam - Bağdat arası 500 dolar
Irak ile Suriye arasında yolcu taşımacılığında hiç sorun yok. Iraklı mültecilerin yaşadığı Seidi Zeyneb’de, taşımacılık şirketleri faaliyet gösteriyor. Bağdat-Şam arası 500 dolar. Her an, sokakta yük boşaltan bir araç görmek mümkün. İnsanlar alabilecekleri ne var, ne yok, doldurmuşlar kamyon kasasına ve umuda göç etmişler.
Jöle ve bayrak
Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği kayıt merkezinde, ancak beş ay sonraya randevu veriliyor. Merkez’de iki çocuğa gözüm ilişiyor. Birinin kolunda Irak bayrağı. BM Merkezi’nde çocuklar için bir bölüm yapılmış. Herkes birbirinin koluna Irak bayrağı yapıyor. Küçük Ahmet, ailesiyle kayda gelirken saçlarını iyice jölelemiş. Tarz yaratmış kendine. Nereye gitmek istiyorsun? diye soruyorum ikisi de Irak’a diyor. Acaba hangisine?
Babaları yok
Çocukların çoğu, anneleri ile Suriye’ye gelmiş. Babaları ya öldürülmüş, ya kaçırılmış, ya da onları bırakıp gitmiş. Kadınlar hem kendi çocuklarını hem de komşularının ortada kalan çocuklarını toplayıp Suriye’ye gelmişler. Çocukların bir kısmı kaçak işçi olarak sokaklarda çalışıyor. Hatta birçok aile o çocukların getirdiği paralarla geçinmek zorunda. Ama sokaklar tehlike dolu. Sokakta dönüp bakıyorum, peşimde çocuk ordusu. Haydi resim çektirelim. Poz belli, eller havada zafer işareti. Çocuklar yenilgiye ince parmaklarıyla direnmeye çalışıyor.
Suriye Kızılayı
Iraklıların ilk gelişlerinde Suriyeliler onları evlerinde ağırlamış. Ancak, sayı artıp, kaçak çalışanlar işlerine ortak olmaya başlayınca bu misafirperverlik azalmaya başlamış. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ve Suriye Kızılay’ı mahallelerde sıcak yemek ve okul malzemeleri dağıtarak ihtiyaçları karşılamaya çalışıyor.
Ona çıkış yok
Irak’ta zaten mülteci statüsünde olan Filistinliler, en kötü durumda olanlar. Şiddetten kaçan Filistinlilerin ülkeleri de yok, pasaportları da. Bu da onların yaşamını çok güç hale getiriyor. Iraklıları mahallelere yerleştirilirken, pasaportları ile seyahat özgürlüğüne sahip olurken, Filistinliler Yarmuk Kampı’nda kendileriyle ilgili herhangi bir karar alınmasını bekliyorlar. Irak’a geri gönderilmeleri dışında.
Madem Sabii’dir kanı helaldir!
Şam’ın yoksul mahallelerinden birinde iki odada, yani 12 kişinin yaşadığı odada büyük bir kitap dikkatimi çekiyor. Kuran’ı Kerim, İncil ve Tevrat’la birlikte "4 büyük kitap" olarak anılan, Zebur. "Biz Sümer’lerden bile önce Irak’taydık. Artık gidiyoruz" diyor Şeyh Haldun. Sabii Şeyhi, Irak’ta radikaller onların kanlarını "helal etmişler" yani "Sabii öldürmek caizdir" fetvası verilmiş. Bu iş nasıl çözülecek? Bir soru çıkıyor ağzımdan, "Burada düşünmek zor bir şey" diyor.