Ezgi BAŞARAN
Oluşturulma Tarihi: Aralık 19, 2008 00:00
Tarih Vakfı ve Türkiye Yahudi Cemaati tarafından düzenlenen 1933 Üniversite Reformu sempozyumuna, o dönemde Türkiye’ye gelen hukukçu Prof. Ernest Hirsch’in oğlu Enver Tandoğan Hirsch, heykeltıraş Rudolf Belling’in kızı Elisabeth Weber-Belling ve Prof. Albert Heilborn’un oğlu Kurt Heilbronn da katıldı. Enver Tandoğan Hirsch, Türkiye ile olan ilişkilerini anlattı.
İSTANBUL Bilgi Üniversitesi’nin Dolapdere Kampüsü’ndeki düzenlenen "75. Yılında 1933 Üniversite Reformu, Görüşler ve Anılar" başlıklı toplantıya katılan Enver Tandoğan Hirsch, Türkiye’de geçen yıllarını şöyle anlattı:
"1945’te Moda’da denize bakan bir evde doğdum. Babam Ernest Hirsch, o sırada Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeydi ama biz aile olarak İstanbul’da yaşıyorduk. Anaokulunu ve ilkokul birinci sınıfı Türkiye’de okudum. Savaştan sonra babam Berlin’de açılacak olan Berlin Hür Üniversitesi’nde (FU) çalışma teklifi aldı. Berlin Belediye Başkanı Ernst Reuter, bunun için çok ısrar etti. Sonunda ben yedi yaşındayken İstanbul’dan ayrıldık.
Babam Türkiye’yi hep çok sevdi. Ama sadece savaş sırasında Türkiye’ye gelmekten başka çaresi olmadığı için değil. Elbette bu ülke babamın hayatını kurtardı ama Almanya’daki üniversiteden atıldığında Amsterdam’da bir üniversitede iş bulmuştu. İşe başladığı sırada Türkiye’de yeni bir üniversite kurulacağını öğrendi ve Türkiye’nin davetini heyecanla kabul etti. Türkiye’ye geldikten sonra da hayatını burada geçirmeyi planlamıştı. Bana böyle bir Türk ismi vermesinin de sebebi buydu. Enver, Enver Paşa’ya olan hayranlığından ileri geliyordu. Ama Enver, Arapça kökenli bir sözcük olduğu için bir de tam Türkçe bir isim koymak istedi ve Tandoğan’ı ekledi. Ama bu ismi dönemin Ankara valisi Nevzat Tandoğan’dan etkilendiği için koyup koymadığını bilmiyorum.
80’lerin sonunda Türk vatandaşlığımdan feragat etmek zorunda kaldım, sebebi de Türkiye’yi ziyaret etmek istememdi. Türkiye’ye gelemiyordum, çünkü askerlik sorunum vardı."
Sempozyumun konuşmacılarından tarihçi Prof. Mete Tunçay, "Bu bilim adamlarının Türkiye’ye gelmesiyle mevcut Türk bilim adamları tasfiye edildi. Tasfiye edilenlerin hiçbiri de söylendiği gibi yeniliğe ayak uyduramayan akademisyenler değildi. Siyasi görüşleriyle nedeniyle üniversitedeki yerlerinden oldular. Alman bilim adamları da onların pozisyonuna geçti." Prof. Tunçay, ülkelerindeki üniversitelerinden kovulan Alman bilim adamlarının o dönemde Türkiye’deki üniversitelerden kovulanların yerine gelmesinde etik bir sorun olduğunu da söyledi.