Türkiye ve İsrail ulusal gurura değil, çıkara odaklanmalı

Güncelleme Tarihi:

Türkiye ve İsrail ulusal gurura değil, çıkara odaklanmalı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 08, 2010 11:29

Türkiye ve İsrail, Gazze filo baskını sonrasında başlayan kavgada içinden çıkılması zor noktaya geldi. Ancak Suriye Devlet Başkanı Beşir Esad, eski müttefiklere gurura ama çıkara odaklı bir çözüm fırsatı sunabilir.

Haberin Devamı

Benim için haftanın adamı Suriye Devlet Başkanı Beşir Esad oldu. Onun Türkiye-İsrail ilişkilerindeki krizi yatıştırmak için yaptığı çağrı Ankara ile Tel Aviv arasındaki kavgayı dindirmek için ciddi bir girişim gibi görünüyor.

 

Esad, iki ülke arasındaki ilişkiler yenilenmezse, Türkiye’nin Ortadoğu barış sürecini canlandırma müzakerelerinde bir rol oynamasının çok zor olacağını söyledi. Esad ayrıca, iki ülke arasındaki bağların onarılmaması halinde bölgedeki istikrarın olumsuz etkileneceğini ifade etti.

 

Suriye Devlet Başkanı’nın bu dengeleyici tavrı bir sürpriz oldu. Esad, Gazze filosu baskını için İsrail’e karşı sesini yükseltmek yerine sorumluluk sahibi bir komşu gibi davrandı ve kavgayı yatıştırmaya çalıştı. Açıklamaları ise Türkiye’nin liderlerine bir diplomatik uyarı olarak algılandı: “Eğer İsrail ile tartışmaya devam ederseniz, nüfuzunu kaybedebilir ve bölgedeki istikrarı bozacak radikalleri cesaretlendirebilirsiniz. Sakin olun.”

 

Haberin Devamı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu yetenekli diplomatlar olduklarını gösterdiler. Onların himayesi altında yola çıkan filo, İsrail’in Gazze üzerindeki ablukayı hafifletmesini sağladı. Ayrıca, Davutoğlu’nun kısa süre önce Sanayi ve Ticaret Bakanı Binyamin Ben Eliezer ile yaptığı görüşme, İsrail hükümetindeki birliği bugüne kadarki hiçbir olayın başaramadığı kadar zayıflattı. ABD Başkanı Barack Obama bile, bütün çabalarına karşın Başbakan Benjamin Netanyahu’nun iktidarındaki istikrarı bu kadar tehdit etmeyi başaramamıştı.

 

TÜRKLERİN GURUR MESELESİ

Ancak Türkler elde ettikleri başarılarla tatmin olmuyor. Tel Aviv ile olan gerginliği ulusal gurur meselesi olarak gösteren Türkler, İsrail’in Gazze filo baskını için özür dilemesini veya baskının uluslararası bir komisyon tarafından soruşturulmasını istiyor. Aksi takdirde ilişkilerin “kesileceğini” belirtiyorlar ancak, Netanyahu “askerlerin kendilerini savundukları” gerekçesiyle bunu reddediyor.

 

Haberin Devamı

Bir anlaşmazlık gurur meselesine dönüştüğü an, çözüm bulmak çok zor. Nasıl biri ulusal gururunu tehlikeye atar ve dünyanın geri kalanına bulaşık bezi gibi görünür? Türkiye’nin alternatif olarak sunduğu uluslararası soruşturma seçeneği özür talebinden daha az aşağılayıcı ancak, yine de çok sorunlu.

 

İlk olarak, Gazze filo baskınının ardından ablukasını hafifleten İsrail, geçmişte yaşananlara bakarak benimsemiş olduğu politikanın yanlış olduğunu kabul etti. Netanyahu’nun kınamasının ardından hiçbir uluslararası komisyon ablukayı haklı göstermeyecek.

 

İkincisi, “objektif” bir komisyon söz konusu değil. Her ikisine de aynı kanıtlar sunulsa bile, Alan Dershowitz’in başında olduğu uluslararası bir komisyon, 2009 yılında İsrail’in Gazze’ye düzenlediği Dökme Kurşunu Operasyonu hakkında bir rapor hazırlayan Richard Goldstone’un başkanlık edeceği komisyondan tamamen farklı hükümlere varacaktır.

 

Haberin Devamı

Açıkçası, üçüncü seçenek yani ilişkilerin kesilmesi tercihi açıkça İsrail için çok kötü olacak. Netanyahu bu olasılığı engellemek için elinden gelen tüm çabayı göstermeli. Başbakan’ın Ben Eliezer’i Davutoğlu ile görüşmeye yollaması, bu durumun farkında olduğunu gösteriyor. Ancak görüşme sonuçsuz kaldı.

 

ÇIKIŞ YOLU ESAD

Bu karışıklıktan çıkış için bir yol daha bulunabilir: Anlaşmazlığı ulusal gurur alanından çıkarıp, ortak çıkarlar alanına çekmek. Böylece, iki ülke de kendilerini soktukları karmaşadan çıkartabilecek bir fırsat elde edebilir. İşte burada Esad devreye giriyor.

 

İsrail’e Esad’ın babası eski Devlet Başkanı Hafız Esad’ı takdir ediyordu. Ancak Beşar Esad babasının aksine aklı karışık, beceriksiz bir çocuk olarak görülüyordu. Ancak bu İsrail’in aptallığı ve kibirliliğinden başka bir şey değil. Görevde olduğu 10 yıl süresince, Esad Suriye’nin istikrarını ve laik yapısını korudu, Lübnan’ın kontrolünü tekrar ele geçirdi ve İsrail’i caydırmak için Hizbullah’ı destekledi. Bu önemli bir olay.

 

Haberin Devamı

Esad’ın, inşa ettirdiği nükleer reaktörün 2007’de bombalanmasına tepki vermemesi onun mantıklı ve kendine sınır koyabilen bir lider olduğunu gösterdi. İsrail’in kendi toprakları içindeki bir askeri üsse düzenlenecek bir saldırıya nasıl tepki vereceğini hayal etmek zor değil. Esad ise bazen sükuneti korumanın daha iyi sonuçlar vereceğini gösterdi. Reaktör yok edildi, ancak o zamandan bu yana Suriye’nin bölgedeki duruşu daha da güçlendi.

 

İsrail’in Türkiye’nin egemenliğini bir kez daha ihlal ettiği reaktöre saldırısından sonrasında, dönemin Başbakanı Ehud Olmert, Suriye ile görüşmeleri yenilemek konusunda çabuk davranmış, görüşmelerde arabuluculuğu ise Erdoğan ve Davutoğlu yapmıştı.

 

Haberin Devamı

Bugün, Esad aynı teklifin diğer türlüsünü yapıyor: Görüşmeleri Suriye aracılığıyla yenileyelim ve İsrail ile Türkiye’ye filo baskını üzerinde yapılan karşılıklı atışmalar dışında bir şey verelim. Kimin daha gururlu olduğunu tartışmak yerine, bölgedeki durumu düzeltmek daha iyi olacak.

 

Erdoğan ve Netanyahu sorumluluğunu bilen komşularına kulak vermeli. Böylece, Ankara’dan Kudüs’e kadar giden yolun aynı zamanda Şam’a kadar ulaştığını görebilirler.

 

* Haaretz gazetesi köşe yazarı Aluf Benn'in makalesinin Türkçe çevirisidir.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!