Güncelleme Tarihi:
BANDIRMALI ‘Çorapçı Halil’in dört çocuğundan biri olan Hayrettin Karaca, 1922 yılında dünyaya geldi. Ailesi Kırım göçmeniydi. Karaca Ailesi küçük bir ticarethaneyle başladıkları tekstil işini 1917’de kurdukları soyadlarını taşıyan şirketle büyütmüştü.
‘Çorapçı Halil’ Hocazade Halil Efendi, 1956 yılında hayata gözlerini yumduğunda hatırı sayılır bir işletmeye dönüşen Karaca Örme Sanayii’yi üç erkek çocuğu arasında paylaştırdı. Şirketin yüzde 40’ını Hayrettin’e, yüzde 30’unu Nurettin’e, yüzde 30’unu da Fahrettin’e devretmişti. 1962’de Fahrettin, 1972’de de Nurettin hisselerini devredince Karaca tamamen Hayrettin Karaca’nın sorumluluğuna geçti.
İHRACATIN LİDERİYDİ
Karaca, Türkiye’de ihracatın liderliğini yapmış, üstelik buna diğer kuruluşlardan neredeyse 20 yıl önce başlamıştı. Hayrettin Karaca, şirketi ülkenin en başarılı sanayi kuruluşlarından biri haline getirse de hayali bambaşkaydı. Onun aklı fikri doğada, ağaçlarda, bitkilerdeydi. Hayrettin Karaca o günleri şöyle anlatıyor:
“Ben sanayici olmak istemiyordum. İstediğim edebiyatla ilgilenip kalan zamanımı doğayla iç içe geçirmekti. Fakat o günlerde babamıza karşı çıkmak söz konusu değildi.”
BAHÇEYİ MÜZE YAPTI
Elde ettiği hiçbir başarı onu doğa sevgisinden ve doğayla ilgili yapmak istediği şeylerden kopartmıyordu. Karaca, 1980 yılında Yalova’da Türkiye’nin ilk özel arboretumunu kurdu. Yurtiçi ve yurtdışında gezdiği her yerden tohumlar topluyor, botanik bahçelerini büyük bir dikkatle inceliyordu. ‘Ağaç Müzesi’ diye tanımladığı Karaca Arboretumu’nun bir bölümü eskiden ailesinin elma bahçesiydi. Hayrettin Karaca arboretuma bitki toplamak için Türkiye’de 450 bin kilometre yol kat etti. Bir çok yeri farklı mevsimlerde defalarca ziyaret etti. 135 bin metrekarelik arboretumda bugün 14 binden fazla bitki, 5 binden fazla çeşit bulunuyor. Arboretum aynı zamanda ülkenin tehlikedeki türleri için bir gen koruma merkezi.
‘YAPRAK DEDE’ İLE İŞBİRLİĞİ
Karaca doğa tutkusu ve sevgisiyle yaptığı bu seyahatlerde Türkiye’nin erozyon belasını fark etti, yeşil alanların kuraklaşma tehlikesini gördü. Erozyonla mücadelenin ve doğal ortamın korunmasının ancak ve ancak ağaç dikmekle olabileceğini biliyordu. 1992 yılına gelindiğinde komşusu ve can dostu Nihat Gökyiğit, diğer adıyla ‘Yaprak Dede’ ile Türkiye’nin erozyonla mücadelesi konusunda kolları sıvamaya karar verdiler.
O BİR ORMAN KAHRAMANI
Vakfın kuruluş aşamasında paranın yüzde 10’unu Vehbi Koç, 10’unu Nihat Gökyiğit verdi. Geri kalanı için iki arkadaş, 30 iş insanına gitti ve TEMA’nın kuruluşu için ellerini taşın altına koymaları gerektiğini anlattı. 28 iş insanının bu teklifi kabul etmesiyle bugün 700 binden fazla gönüllüye sahip olan ve Türkiye’ye milyonlarca ağaç kazandıran TEMA kuruldu. Hayrettin Karaca çevre aktivisti olarak hayatını doğa koruma ve savunuculuk faaliyetlerine adadı. Bu sebeple 2012 yılında Alternatif Nobel Ödülü olarak anılan Doğru Yaşam Onur Ödülü’ne layık görüldü. 2013 yılında ise Birleşmiş Milletler’in ormanlar için önemli katkı sağlayan beş kişilik ‘Orman Kahramanı’ listesine girdi.
‘GİDERAYAK’TA KIRMIZI ŞARTTI
- HAYRETTİN Karaca’nın doğa çalışmalarının yanı sıra kısa süreli TV macerası da olmuştu. 2008 yılında Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ, mimar ve gazeteci Aydın Boysan, cerrah, gezgin ve yazar Tarık Minkari ile birlikte hazırladığı ‘Giderayak’ isimli sohbet programı TV tarihinin unutulmazları arasında yer alıyor. 80 yaşını geçmiş dört kişinin güncel olayları yorumladığı ‘Giderayak’ta bulunan herkes kırmızı renk kıyafetler giyiniyordu.’
ÇOK GEÇ TANIDIM
Giderayak’ta birlikte program yaptığı Muazzez İlmiye Çığ, Karaca’nın ölümünün ardından duygusal bir konuşma yaptı:
“Çok üzgünüm... Ben şahsen geç bulduğum gerçek bir dostu, Türkiyemiz, Cumhuriyetimiz, Anadolumuz ise yetiştirdiği çok değerli bir evladını, bir eylem insanını kaybetti. Bugün sadece sevenleri değil ağaçlar da ağlıyor. Kendisine hayatını adadığı ve sevdalısı olduğu vatan toprağında ebedi huzur dilerim. Nurlar içinde uyusun.”
‘PARAM VAR HAKKIM YOK’
- HAYRETTİN Karaca’nın dev bir tekstil şirketi bulunmasına rağmen çok az kıyafeti vardı. Özellikle kırmızı kazağı onunla özdeşleşmişti. Bunun sebebini şöyle açıklıyordu:
“Param var ama hakkım yok. Fazladan aldığınız her bir tüketim malzemesinin doğaya bedeli var.” Karaca ihtiyacı olmayan hiçbir şeyi almamasıyla biliniyordu.
EN BÜYÜK ACIYI YAŞARKEN TATTI
- HAYRETTİN Karaca özel hayatında büyük acılar yaşadı. İlk eşi Türkan Karaca, genç yaşta hayatını kaybetmişti. İkinci eşi Mergube Sevim Karaca’dan Halil, Kına ve Elif adında üç çocuğu oldu. Halil Karaca 1984 yılında Fransa’da diş tedavisi gördüğü sırada yaşamını yitirdi. İlk eşinden olan ilk çocuğu Atay Karaca, 1993 yılında eski eşi tarafından öldürüldü. Karaca 2001’de çok sevdiği eşi Sevim Hanım’ı kaybetti. Bu olaydan sonra çocuklarının miras kavgasının ortasında kaldı. Çocuklar Sevgi Karaca’nın çok değerli mücevherlerinin satılmasını istiyordu ve bunun için tereke davası açtı. Eşiyle bir ömür geçirdiği evi ve manevi değeri olan eşya ve mücevherlerin satılmasına karşı olan Karaca, mirasın küçük bir bölümünün satışına razı olarak çocuklarıyla uzlaştı.