Güncelleme Tarihi:
Gazetede Daniel Dombey imzasıyla yayımlanan yazıda, Başbakan Erdoğan’ın son haftalarda İsrail ile kavga ettiğini, Kıbrıs Rum Kesimi ile tartıştığını, Irak’a kuvvet göndermekten söz ettiğini, İran’ı uzaklaştırdığını, Suriye ile arasını bozduğunu, Mısır’ın Müslüman Kardeşlerini kızdırdığı yorumu yapıldı.
Dombey, “Erdoğan’ın yolunu kapatan BM güvenlik görevlisi kusura bakmasın ama Manhattan’daki yumruklaşma, bu tür küresel gelişmelerden çok daha önemsizdi” esprisini yaptıktan sonra şöyle devam etti:
“Türkiye sinir bozucu ancak vazgeçilmez, Ortadoğu ve ötesinde büyük bir fark yapabilen, bağımsız düşünebilen bir ülke haline getirmek için dizayn edilmiş gibi görünen, yeni diplomatik felsefesinin doğrultusunda.”
Dombey, bu bağlamla Erdoğan’ın aksine genellikle “yumuşak” bir söylemi kullandığını belirttiği Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, dokuz yılda sonuçsuz AB kapısına çaldıktan sonra “Türkiye’nin istediğini, ancak muhataplarını öfkelendirerek elde edebileceği kanısına vardığı”nı öne sürdüğü analizinde, Türkiye’nin “Emir verilmeyecek bir ülke kimliğini yaratmak istiyor” görüşünü dile getirdi. Analizde şu iddialara yer verildi:
“Erken bir aşamada atılan bazı yanlış adımlardan sonra Ankara, pratikte sık sık komşu otoriter rejimlerle sıfır sorun anlamına gelen, eski ‘komşuları ile sıfır çözüm’ politikasından, Arap Baharı protestocularına tüm kalbiyle desteklediğini ilan etme durumuna kaydı.”
“TÜRKİYE, BAHİSLERİ FAZLA YÜKSELTMİŞ OLABİLİR”
Analizde Başbakan Erdoğan’ın Dış Politika Başdanışmanı İbrahim Kalın’ın, Erdoğan için kullandığı “Arap kitlelerce adeta tapılıyor” yönündeki sözlerine dikkat çekilerek, bu tür ifadeler ve ortaya konulan hırsların abartılı olabileceği savunulduktan sonra “Batılı diplomatlar ve bazı Türklerin öne sürdüğü gibi Türkiye, bahislerini fazla yükseltmiş olabilir” denildi.
“WASHİNGTON’UN GÖZÜNE GİRMEK İÇİN BİRÇOK SEY YAPTI”
Buna karşın “Ancak daha az anlatılan bir hikaye de vardır” diyen Dombey, Türkiye’nin son dönemde Washington’un “gözüne girmek için birçok şey yaptığını” savunarak, örnek olarak da Türkiye’nin NATO erken uyarı radarını kabul ederek, Washington’un istediğini yaptığını, İran’ın ise öfkelendiğini kaydetti.
Dombey, Erdoğan’ın ayrıca, Suriye konusundaki tavrını değiştirerek, bu ülkeye yaptırım uygulama istekliliğini dile getirdiğini, bu beyanın “Washington’un kulağına müzik” gibi geldiğini, buna ek olarak da Müslüman Kardeşlerinin eleştirilerine yol açarak “laiklik” çağrısında bulunduğunu belirtti.
“BİRÇOK ŞEY YANLIŞ GİDEBİLİR”
“Bu tür faktörler, sadece Türkiye’nin dünyanın geri kalan kısmı için değerini değil, aynı zamanda Türk yetkililerinin vazgeçilmezliği olarak gördüklerine de vurgu yapıyor” diyen Dombey, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
“Elbette ki, birçok şey yanlış gidebilir. Doğu Akdeniz’deki bir çatışma, Ankara için felaket olabilir ve daha önce Irak’ın içine kuvvet girişlerinin çok azı memnuniyet verici oldu. İran’a karşı füze savunması ve Suriye’ye yaptırımlar da aynı biçimde etkisiz olabilir. Türkiye’nin İsrail’e yönelik sert çizgisinden azgınlaşan ABD Kongresi, PKK’nın Kürt militanlarına karşı Predator insansız hava araçlarını kullanma planlarına karşı çıkabilir.
Ancak, BM’de maiyetindeki korumaları gibi, Sayın Erdoğan, bir güç testinden asla korkmaz. Müthiş bir karışımdır: Sert söylemine rağmen müttefiklerinin isteklerini yerine getirebilen, muhteşem bir stratejisi olan bir kavgacı.”