Güncelleme Tarihi:
Türkiye’nin ilk kaya gazı (şeyl) kuyuları Diyarbakır’ın Silvan İçesi’ne bağlı Sarıbuğday ve Bağdere Köyü sınırlarında açılırken, çevre tartışmalarını beraberinde getirdi. Bölgede kaya gazının çıkarılması çalışmaları yaklaşık 3 yıldır sürüyor. Silvan’ın Sarıbuğday köyünde 3 yıl önce açılmasına başlanan kuyu ile ilgili bilgi veren arazinin sahibi İhsan Daşlı, TPAO’nun kendisine gelerek arazisini 99 yıllığına dönüm başına 15 bin liraya kiraladığını ifade ederek, şöyle dedi:
"Bana burayı kiralamamı ya da kamulaştıracaklarını söylediler. Ben de petrol çıkaracakları için kabul etmek zorunda kaldım. Ancak, sonradan petrol değil, kaya gazı çıkarmak için sondaj vurduklarını öğrendim. 3 yıl önce başlanan çalışma yaklaşık 1.5 yıl sürdü. Sondaj sırasında suya kattıkları kimyasal maddeler halen sondaj bölgesinde bulunuyor ve orada hiç bir bitki ve canlının yaşamadığını gördük. Benim yaklaşık 16 dönüm arazimi kiraladılar. Kaya gazının çıkarılması sırasında sorun oluşup oluşmadığını bilmiyorum ama, sadece 1.5 yıllık çalışma sırasında sondajda kullandıkları kimyasal maddeler halen bölgede bulunuyor ve canlıların yaşamını olumsuz etkiliyor."
Sarıbuğday Köyü’nde etrafı tel örgülerle kapatılan sondaj alanında şimdilik bir çalışma yapılmazken, yetkililerin ne zaman gelecekleri ve kaya gazını çıkarma işlemine ne zaman başlayacakları bilinmiyor.
Sarıbuğdağ’dan 5 kilometre mesafede bulunan Bağdere Köyü sınırlarında ise yeni bir kaya gazı sondajının daha bulunduğu görüldü. Çalışmaların sürdüğü ve özel güvenliğin kimseyi yaklaştırmadığı bölgedede kaya gazı çıkartılacağı öğrenildi.
Diyarbakır’da bulunan çevreci Gültekin Aydeniz, yaklaşık 3 yıl önce Diyarbakır bölgesinde 3 kuyuda TPAO tarafından deneme amaçlı sondaj kuyularının açıldığını, bu kuyularda gaza rastlanıp rastlanmadığı konusunda bilgi edinemediklerini söyledi. Aydeniz, "Kaya gazı bir sır gibi saklanıyor. Türkiye’nin neredeyse 40 yıllık enerji ihtiyacını karşılama noktasında görülen kaya gazı, Diyarbakır, Bingöl ve Gümüşhane’ye doğru uzanan bir hat üzerinde olduğu söyleniyor. Katıldığım uluslararası bir konferansta uzmanlar bölgede 3 bin 500 kuyunun açılacağından bahsetti" dedi.
KUYULARIN SUYA İHTİYACI VAR
Gültekin Aydeniz, her bir kuyunun yaklaşık bin tankere denk gelen 17 bin 500 metreküp suya ihtiyacı olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
"Kaya gazı bölgesinde bulunan nehirleri dereleri, kurutma özelliği ile bilinen bir enerji türüdür. Çünkü, 17 bin 500 metreküp suyun yüzde 5’i kumdan oluşuyor. 495 çeşit zehirli kimsayal, ne olduğu bilinmeyen söylenmeyen kimyasallar karıştırılarak enjeksiyon yöntemiyle toprağın 4 bin 500 metre altına, 3 bin metre dikey, bin metre yatay açılan sondaj kuyusuna zerkediliyor. Bu aynı zamanda yeraltında 4 şiddetinde depreme yolaçıyor. Daha sonra kayaların içerisine giren su, gazı serbest bıraktırarak dışarı çıkmasını sağlıyor. Sondajdan sonra alınan bu zehirli su çevreye bırakılıyor. Başta yeraltı suları zehirleniyor, yada sarsıntı nedeniyle yön değiştiriyor. Çünkü, siz bunları kontrol edemez duruma geliyorsunuz. Zehirli kimyasallar başta canlılarla teması halinde silikozis hastalığına yolaçıyor. Bir çok farklı hastalıklara da yol açıyor. Sözünü ettiğimiz bu bölge 1’nci derecede deprem fay hattı üzerinde. Siz 3 bin 500 kuyu ile 4 şiddetinde tektonik patlatma ile bu fay hatını tetikler mi, sonrasında nasil bir ekolojik facia ortaya çıkar? Onu tahmin etmemiz için o günü beklememiz gerekmiyor."
SİLVAN VE BATMAN BARAJLARI BUNUNUN İÇİN Mİ YAPILDI?
Gültekin Aydeniz, söz konusu kaya gazının çıkarılacağı bölgedeki HES’ler ve güvenlik barajları yüzünden su kaynakları zaten tükenme noktasına geldiğini ileri sürerek, "Bu 3 bin 500 kuyu faaliyete girdiğinde bunların su ve enerji ihtiyacı nereden karşılanacak? Bu konuda biz Silvan ve Batman barajlarının kaya gazının çıkarılması için yapıldığını iddia ediyoruz. Hem sulu tarım, hem aynı bölgede kaya gazını çıkarmanız mümkün değildir. Çünkü, bir tanesi toprağı zehirliyor, tarımsal faaliyet yapmanıza izin vermiyor. Bu konuda çok çelişki ortaya çıkıyor. Bölgeye yıkımdan başka bir şey getirmeyecektir bu enerji türü. Dolayısıyla enerji kim için ne için gerekli sorusunu herkesin kendisine sorması lazım" diye konuştu.