Güncelleme Tarihi:
Bir köy evinin alt katında depodan bozma dar bir alana doluşmuştu, yüz kadar kadın ve çocuk. Üç gün önce Suriye’deki savaştan kaçmış, bin bir zorluk içinde Asi Nehri’ni geçtikten sonra Türkiye tarafındaki Hacıpaşa beldesine ulaşmışlardı. Büyükler yaşadıkları çaresizliği ve öfkeyi birileriyle paylaşmak istiyorlardı: “Elli senelik kocamı, çocuklarımın babasını bırakıp gelmek zorunda kaldım. Ayakları tutmadığı için yürüyemiyordu, bize yük olmak istemedi.
Kader arkadaşımı terk edeceğim hiç aklıma gelmezdi, içim yanıyor” derken gözlerinden yaşlar boşanıyor 70’indeki Nadire Meymo’nun.
Son iki yıldır Türkiye gündeminde önemli yer tutan Suriyeli sığınmacılar halkın dilinde çoktan mültecilik kavramıyla eşleşmiş durumda. Sığınmacı ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği’nden İbrahim Vurgun Kavlak’a göre bu oldukça olumsuz bir gelişme: “Şimdi herkes mülteci sıkıntısı deyince Suriyelileri anlıyor. Geri kalanlar, yani başka ülkelerden kaçıp gelenler unutuldu. Aslında asıl problemli alan burası çünkü diğerleri ile hiç kimse ilgilenmiyor.”
SINIRDAKİ DRAM
Kavlak’ın bahsettiği ‘diğerleri’nin varlığından çoğu kez denizin ortasında batan bir teknede yaşamlarını kaybettiklerinde ya da İstanbul’un kenar mahallelerinde, on-on beş kişi bir arada paylaştıkları karanlık odalarında soba gazından zehirlenip öldüklerinde haberimiz oluyor.
İstanbul, iş olanakları nedeniyle özellikle kayıtsız göçmen ve sığınmacıların en fazla bulunduğu il. Çoğu transit, yani rotaları Avrupa’ya dönük. Fırsatını bulduğunda, parayı denkleştirdiğinde ülkesinden buraya nasıl bir yolculuk yaptıysa, bir benzerini de zengin Batı’ya ulaşmak için yapacak.
Özellikle Afganistan ve İran başta olmak üzere doğudan kaçak gelenler için en önemli giriş kapısı ise Van. Van-İran sınırına doğru yol alırken, şehir merkezindeki yumuşak hava giderek soğuyor. Birkaç kilometrede yaklaşık on derecelik bir ısı değişikliği oluyor. Yolun iki yanı bembeyaz karla kaplı artık, asfaltta buzlanma başlamış.
Van Barosu’ndan Onur Varol “Nisanda karlar erimeye başlayınca birer birer cesetler çıkar ortaya” diyor. “Siyah tenlisi de var bunların arasında çekik gözlüsü de. Bulunan bu cesetler, belediyeler tarafından toplanıp kimsesizler mezarlığına gömülür. Bu sınırın gerçek yüzünü, mültecilerin ve sığınmacıların gerçek dramını o zaman görürsünüz.”
İRANLILAR KAYSERİ’DE
Afganlar, Türkiye’deki mülteci ve sığınmacılar arasında en büyük grubu oluşturuyor. 1980’lerde Sovyet işgalinden kaçarak İran’a sığınan bu insanlar, son yıllardaki ekonomik sıkıntılar ve Tahran yönetiminin üzerlerindeki baskıyı arttırması sonucu bu kez Türkiye’ye gelmeye başlamışlar. Resmi sayıları on bine yaklaşıyor, bir o kadar da kayıtlara geçmeyen olduğu tahmin ediliyor.
İkinci büyük grubu İran’dan gelenler oluşturuyor. Sayıları yaklaşık 7 bin. Onlar da uydu şehirlere dağılmışlar ama en kalabalık oldukları şehir Kayseri. Kayseri’nin İranlılar arasında bu kadar popüler olmasının en önemli nedeni Tahran’dan Ankara’ya uzanan tren hattının buradan geçmesi.