Yaklaşık iki bin metre rakımda, Türkiye'nin en yüksek kenti. Kara kışıyla ünlü. Ortadoğu ve Kafkas ülkelerinden gelenler için, bir transit kent. Doğu Anadolu'nun bu en büyük kentinin tarihini görmek için bir gün yetse de, Türkiye'nin en ünlü doğa sporlarını yapmak, yani Palandöken'de kaymak, Ağrı ve Kaçkar Dağları'na çıkmak ya da Çoruh Nehri'nde rafting yapmak isteyenler için, burası kaydadeğer bir ikmal noktası.Erzurum'un tarihi MÖ 4 bin yıllarına kadar uzansa da, kent, MS 4. asırda, Bizans İmparatoru II. Theodosius'un surları güçlendirip, buraya Theodosiopolis ismini vermesiyle önem kazandı. Bizans hakimiyeti, 1071 Malazgirt zaferinden sonra sona erdi. Arapça'da ‘‘Bizanslılar'ın yeri’’ anlamına gelen ‘‘Arz- er- Rum’’, yani Erzurum, Saltukoğulları Beyliği'nin başkenti oldu. Türk çağının başlamasıyla birlikte, Saltukoğulları, Selçuklular ve İlhanlılar, kendi dönemlerinde tarihi eserler inşa ettirdiler. 1514'te Yavuz Sultan Selim, Erzurum'u Osmanlı topraklarına kattı. 1828'den sonra kent, Ruslar tarafından üç kez işgal edildi. 1916'daki son işgalde, Ermeni ve Rus çeteleri tarafından Türklere karşı yapılan bir soykırım yaşandı. 12 Mart 1918'de Kazım Karabekir Paşa, Erzurum'u Türk topraklarına kattı. Mustafa Kemal'in Samsun'dan başlattığı Milli Mücadele hareketi, 23 Temmuz 1919'daki Erzurum Kongresi'nde Cumhuriyet'in temellerini atmasıyla hız kazandı. YAKUTİYE MEDRESESİKenti gezmeye başlamak için doğru bir nokta. Kentin turistik açıdan ilginç yerlerinin çoğu ya Cumhuriyet Caddesi üzerinde ya da civarında. Yazın oldukça hareketlenen, yeşil park ya da Yakutiye Çay Bahçesi'nin içindeki Yakutiye Medresesi, işlemeli girişi ve çinili minaresiyle kentin en güzel yapısı. Özellikle içinde, orta kubbesinin taş işçiliği görmeye değer. Burası, Anadolu'daki kapalı avlulu medreselerin son örneklerinden. 1310'da İlhanlı hükümdarı Sultan Olcaytu zamanında, Gazan Han ve Bolugan Hatun adına, Vali Cemalettin Hoca Yakut tarafından yaptırılmış. Oda girişlerinde, geometrik ve bitkisel süslerle işlenmiş rozetler bulunuyor. Medresenin girişinde, dönemin özelliklerini yansıtan geometrik ve bitkisel motifli bordürler, ayrıca kapının iki yanında da, Çifte Minareli Medrese'de olduğu gibi, kartal, hayat ağacı ve arslan figürlü panolar var. Sırlı tuğlalarla işlenen minarenin şerefesinden yukarısı yıkık. Bugün medrese, Türk- İslam Eserleri ve Etnoğrafya Müzesi olarak kullanılıyor. Sergilenenler arasında; Osmanlı kadın giysileri ve süs eşyaları, oltu taşından takılar, Osmanlı savaş aletleri, erkek takı ve keyif eşyaları, bakır eserler, ehramların dokunduğu bir tezgah, el yazması eserler, derviş eşyaları, Selçuklu seramikleri ve sikke koleksiyonu var. (Pazartesi ve Çarşamba hariç, her gün 08.00- 12.00 ve 13.00- 17.00 arası açık. 0442 235 19 64) LALA MUSTAFA PAŞA CAMİİMedresenin yakınındaki türbe Hoca Yakut için yapılmış ancak hiç kullanılmamış. Kentin merkezinde kurulan külliyedeki saray ve mektep yapıları yıkılınca, geriye sadece cami ve hamam kalmış. Türbenin hemen arkasında, Erzurum Beylerbeyi Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılan cami var. Özellikle dikkat çeken bir cami değil. Bu avlusuz caminin, Mimar Sinan tarafından yapıldığı söyleniyor. Cuma namazı sırasında ve her zaman seyyar satıcılarla, kentin en canlı bölgelerinden biri.ULU CAMİCumhuriyet Caddesi'ndeki dükkanları geçip, 300 metre kadar doğuya doğru ilerleyince, kentin en eski camilerinden Ulu Cami'ye varılır. Ulu Cami, farklı... Avlusu ve merkezi bir kubbesi yok, minaresini görmezseniz, dışarıdan kale gibi duran taş yapı, ancak içeri girince fark ediliyor. Bugün nerede olduğu bilinmeyen bir kitabeye göre, 1179'da Saltuklu emirlerinden, Nasirüddin Muhammed tarafından yaptırılmış. Kemerler etkileyici. Çarpıcı olan bir şey daha, mihrabın olduğu yerdeki, içiçe geçmeli, ‘‘kırlangıç örtüsü’’, ahşap kubbe. Orta kubbe ise taştan ve mukarnas denilen petekli bir yapıda. O devre ait bütün camiler gibi, Ulu Cami'de de onlarca sütunun taşıdığı tonozlar var. Cami, yedi bölüm ve 28 taş ayak üzerinde duruyor. Taşların Horasan'dan getirtildiği ve padişahın üç ayrı mezhebin gönüllerini almak için aynı cami içinde üç ayrı mihrap yaptırdığı söyleniyor. Sıradışı ahşap kubbenin olduğu yerde yine alışılmadık iki yuvarlak pencere var. Rus Savaşı'nda ambar olarak kullanılan kesme taş caminin sütunlarında hálá kurşun izleri duruyor. ÇİFTE MİNARELİ MEDRESEUlu Cami'nin hemen yanında, Erzurum'da, en çok turist çeken Çifte Minareli Medrese var. Anadolu'nun en büyük medresesi ve eğitim kurumu olarak tasarlanan yapının en çarpıcı özelliği, aynı zamanda ismini de aldığı, ancak artık yıkılmış şerefelerine kadar yükselebilen, sırlı tuğla ve tuğlayla örülü, otuz metre yüksekliğindeki iki kule- minaresi... Medresenin üzerinde yapım tarihiyle ilgili herhangi bir kitabe bulunmamış. Ancak genel kanı, 1253'te Selçuklu Sultanı Aláeddin Keykubat'ın kızı Hüdavent Hatun tarafından, Sivas'taki Gök Medrese'nin bir benzeri ve yaşıtı olarak yaptırılmış olduğu. İki katlı medresenin avlusunun sonunda, yapıya girer girmez karşınıza çıkan sıradışı silindir şeklindeki kümbetin altındaki yeraltı odasında, Hüdavent Hatun'un türbesi var. Çifte Minareli Medrese'nin, döneminin en büyük ve cesur din okulu olması hedeflenmiş ancak Moğol istilası sonucu yapı tam olarak bitirilememiş. Örneğin, medresenin giriş kapısının sağında görülen, İslam'dan çok göçer hayata ve şamanizme dair motifleriyle Orta Asya Türk inancının izlerini taşıyan çift başlı kartal, hayat ağacı ve ejderlerden oluşan kabartmanın, soldaki benzer panoda, belirgin bir şekilde yarım kalmış olması, bunun bir göstergesi. ÜÇ KÜMBETLERÇifte Minareli Medrese ile Ulu Camii arasındaki sokaktan girip, medresenin arkasından da görünen Hüdavent Hatun'un kümbetini geçince, bir sol, bir sağ, sizi yürüme mesafesinde olan, küçük bir parkın içindeki Üç Kümbetler'e çıkarır. Bu üç kümbetten en eski ve çarpıcı olanı, Saltuklu Devleti'nin kurucusu Emir Saltuk'a ait ve 12. yüzyıldan kalma. Başınızı, tamamıyla kesme taştan yapılan Emir Saltuk'un mezar anıtının kubbesine doğru kaldırırsanız, kasnaklarındaki nişlere işlenmiş olan Türk-
Çin takvimi hayvanlarından bazılarını görebilirsiniz. ERZURUM KALESİ & TEPSİ MİNAREÇifte Minareli Medrese'den, Cumhuriyet Caddesi'nin karşı tarafına geçince, hemen o noktadaki dar geçit, son derece sempatik bir mekán olan Hacı Dayı'nın Yeri Kebapçısı'yla, bir halıcı dükkanından geçerek, şehrin en eski evlerinin olduğu mahalleye varır. Roma İmparatoru II. Theodosius'un, 5. yüzyılda inşasına başlattığı kale de burada. Yaklaşık iki bin metre yükseklikteki bir tepe üzerine inşa edilen Erzurum Kalesi'nin bir İç Kale'si ve bunu çevreleyen bir Dış Kale'si var. Bugün artık Dış Kale'nin surları fazlasıyla yıkılmış, dört yöne açılan kapılardan geriye sadece isimleri kalmış. Yine de hálá, kapı isimleriyle anılan adresler var; Tebriz Kapısı, Erzincan Kapısı, Gürcü Kapısı, sonradan açılan İstanbul Kapı ve Yeni Kapı. Son zamanlarına kadar Türkler tarafından kışla olarak kullanılan kalenin içinde, bugün sadece üzeri kümbet tarzı bir kubbeyle örtülmüş bir mescit ve ona bağlı minaresi var. Şerefesi yıkılan minare, bugün artık bağımsız bir Saat Kulesi olarak görülüyor. Tepsi Minare olarak da adlandırılan Saat Kulesi, ortaçağlarda gözetleme kulesi olarak kullanılmış ve Osmanlı mimarisinin Barok çağında saat kulesine çevrilmiş. Kulenin tırmanılabilinen üst kısmının, bir Rus işgali sırasında Ruslar tarafından eklendiği de söyleniyor. 65 basamak ve dik bir ahşap merdivenle, Saat Kulesi'nin en tepesine çıkmak mümkün. Her ne kadar artık kale, Erzurum'un en yüksek noktası değilse de, kenti, dağları ve ovanın ihtişamını seyretmek için en uygun yer burası. (Kale her gün, 08.00- 16.30 arası açık)RÜSTEM PAŞA BEDESTENİ (TAŞHAN)Cumhuriyet Caddesi'nden Menderes Caddesi'ne inerken, Kanuni Sultan Süleyman'ın veziri Rüstem Paşa tarafından, 16. yüzyıl ortalarında yaptırılan Rüstem Paşa Bedesteni var. Erzurum, zenginliğini büyük ölçüde kıtalararası ticaret yollarının üzerinde olmasına borçluydu. Hatta 19. yüzyılda, mal yüklü tam 40 bin deve, her yıl buradan geçerdi. Bugün bedestenin en önemli geçim kaynağı Oltu Taşı. Erzurum'un 150 kilometre kuzeydoğusundaki Oltu'dan çıkarılan taş, yumuşak ve kolay işlenebiliyor. Yumuşak olmasına rağmen yıpranmıyor ve vücut elektriğini aldığına inanılıyor. Taşhan, akşamları 20.00'ye kadar açık.ARKEOLOJİ MÜZESİHavuzbaşı'nın ve TRT binasının yakınında, kentin Arkeoloji Müzesi var. Müzede, Urartu ve Transkafkasya kültürü çanak ve çömlekleri, Roma ve Helenistik cam eşya ve mücevherleri, Van ve Pasinler kazılarından çıkanlar sergileniyor. Ayrıca, Erzurum- Dumlu- Yeşilyayla Köyü toplu mezar kazılarından, 1980'lerde çıkarılanlar da bu müzede. (Pazartesi hariç, her gün 08.00- 12.00 ile 13.00- 17.00 arası açık. 0442 233 04 14)
ATATÃœRK EVÄ°Mustafa Kemal PaÅŸa, Samsun'a çıkışından sonra, kongre için Erzurum'a geldiÄŸinde, Hüseyin Rauf Bey ve diÄŸer arkadaÅŸlarıyla, 9 Temmuz 1919'dan Kongre sonuna kadar, 52 gün bu konakta kalmış ve Erzurum Kongresi çalışmalarını buradan yürütmüştü. Bugün müze olarak kullanılan evde, Atatürk'ün Erzurum ile ilgili söylediÄŸi sözler, Erzurum Kongresi kararları, Atatürk'ün el yazısıyla 10. Yıl Nutku, Milli Mücadele yıllarında Atatürk'ün tebliÄŸ, beyan ve emirlerinin basıldığı matbaa makinesi, toplantı salonları ve Atatürk'ün yatak odası görülebilir. (Pazartesi hariç, her gün 08.00- 12.00 ile 13.00- 17.00 arası açık. 0442 234 20 37)KONGRE BÄ°NASI 23 Temmuz 1919'da baÅŸlayan Erzurum Kongresi bu binada yapılmıştı. Ä°lk olarak bina, 1867'de inÅŸa edildi ve okul olarak kullanıldı. I. Dünya Savaşı'nda yangın geçirdi ve ardından onarıldı. Bina 1925'te yeni baÅŸtan yapıldı.ERZURUM TABYALARIKente doÄŸu, kuzey ve güneyden gelecek Rus saldırılarını önlemek için inÅŸa edilen tabyalar, 19. yüzyıl savunma yapılarıydı. DoÄŸudaki Mecidiye ve Aziziye tabyaları, 93 Harbi'nin (1877- 78 Osmanlı- Rus Savaşı) gerçekleÅŸtiÄŸi alanlar. PALANDÖKENUzun kış, uzun pist...Palandöken, DoÄŸu'nun en popüler kayak merkezi. Ayrıca burasının, Türkiye'nin en iyi ilk üç kayak merkezi arasında anılmasını saÄŸlayan özellikleri konusunda da, çoÄŸunluk hemfikir. Yüksek irtifa, kaliteli kar, uzun kış ve sınırsız kayak keyfi... Kasımdan mayısa tam altı ay boyunca kaymak mümkün. Çok önemli bir ÅŸey daha var, uçak, otobüs ya da trenden indiÄŸiniz andan itibaren, ilk 20 dakika içinde, Palandöken pistlerinde kayıyor olabilirsiniz. Palandöken Kayak Merkezi, Erzurum'a sadece 5 kilometre mesafede. Kentten kayak merkezine çıkan yol, en sert hava koÅŸullarında bile, her zaman ulaşıma açık tutuluyor. KayaÄŸa en uygun zaman, ocak ile nisan ayları arasında. Normal kış ÅŸartlarında iki ya da üç metre kar yaÄŸabiliyor. Ä°kliminden dolayı da, bu süre boyunca, kar kalitesi ‘‘toz kar’’ özelliÄŸini koruyor. Ayrıca Palandöken, her seviyede kayakçının keyif alabileceÄŸi farklı pistlere de sahip. Daha önceki yıllarda burası gerek büyük kentlere olan uzaklığı gerekse yatırımların yetersizliÄŸi nedeniyle, fazla geliÅŸememiÅŸ bir kış tatil merkeziydi. Özel sektör olarak, ilk kez Dedeman Grubu, 95 yılında burada bir otel açtı. Bugün artık daÄŸda dört otel var. Ãœstelik bunlardan biri, Türkiye'nin kayak merkezlerinde rastlanmayan, ‘‘beÅŸ yıldız’’ın da sahibi. Polat Renaissance Erzurum Oteli, ÅŸaşırtıcı bir dolulukla sezona baÅŸladı. DiÄŸerlerinin de geri kalır yanı yok. Gece eÄŸlencelerine gelince, hiçbir kayak merkezini UludaÄŸ'la karşılaÅŸtırmak doÄŸru olmaz ancak Palandöken'in de kendi tarzında birkaç bar ve diskosu var. Palandöken, bir süredir, yerli turistlerin yanısıra, neredeyse otelleri kapatan Beyaz Ruslar ve Hollandalılar için de ideal bir kış tatil merkezi haline geldi. Bazı günler, Erzurum'da ÅŸehir turu yapan turistlerin, kentin ekonomisine katkısı da azımsanacak gibi deÄŸil.HARÄ°TALARI VARPalandöken otellerinin hepsinde, kayakçılara, baÅŸka hiçbir kayak merkezinde görmediÄŸim, küçük pist haritaları veriliyor. Bu haritalarda açık bir ÅŸekilde, pistlerin uzunlukları, baÅŸlangıç ve bitiÅŸ noktaları, irtifaları ve zorluk dereceleri belirtilmiÅŸ. Otellerin hepsi birbirlerinin pistlerinden yararlanabiliyorlar. Palandöken Dağı'nda kullanılabilir seviyede yaklaşık otuz pist var. Kayak merkezinin, her biri farklı zorluk seviyelerindeki pistlerinden bazıları, Uluslararası Kayak Federasyonu'nca tescilli. Pistler içinde en ünlüsü, Palandöken'in en zor pisti olarak bilinen Ejder Pisti. Bu dik pist, iyi kayakçıları doyurabilecek nitelikte. Ayrıca 3125 metredeki zirvesinde, mola vermek için son derece keyifli, şömineli Ejder Cafe var. Palandöken Kayak Merkezi'nin 3125 metredeki pisti, Türkiye'nin en yüksek rakımlı pisti. Ayrıca 3125 metreden 2100 metre rakıma, hiç durmadan kayarak inmek mümkün. Yazları zirvedeki televizyon vericisinin yolu olarak kullanılan, kışınsa karla kaplanan 27 No'lu pist, sekiz kilometreye varan uzunluÄŸuyla, Türkiye'nin en uzun pistlerinden biri. Palandöken'de snowboard'cular için de ezilmemiÅŸ, doÄŸal pistler var. Bu pistlere teleski ya da telesiyejlerle ulaşılıyor. Türkiye'de yalnız Palandöken'de bulunan ve kapalı kabin sistemiyle kayakçıları pistlere taşıyan Gondol Lift, kayak merkezinin dokuz mekanik tesisinden biri. Genellikle aÄŸaçsız olarak bilinen Palandöken pistlerinin arasında, Polat Renaissance'a ait olan ve orman içinden geçen, görsel zenginliÄŸe sahip pistler de var.KAÇINKışın, bu bölgede, zincirsiz dolaÅŸmaya kalkışmakKarlar erirken, dükkanların saçak altlarından yürümekKent merkezinde, kalınacak düzgün otel olmadığı hissine kapılmak Kışın, Erzurum ve civarını gezmenin imkansız olduÄŸuna inanmakYAKALAYINErzurumlu gazeteci Sayıl NarmanlıoÄŸlu'nun, mizah dolu kitabı, ‘‘Kar'a Ä°z Bırakanlar’’da ÅŸaşırtıcı bir Erzurum'a tanık olmak Serin yaz akÅŸamlarında, çay bahçelerinde semaverden demli çay içmekGeleneksel cirit müsabakalarını izlemek Yazın, Palandöken Dağı'nda, göçerleri ve çiçekleri keÅŸfetmekMart’ta Palandöken Kar Festivali'nde, meÅŸaleli kayak gösterilerini izlemekKarlı Erzurum'dan yola çıkın, güneÅŸin parladığı doÄŸaya açılınDoÄŸu'nun bu en soÄŸuk kentinden, Erzurum'dan yola çıkıp, kendini birden güneÅŸin parladığı bir iklim ve coÄŸrafyada bulmayı istemek, biraz fazla hırslı olmak deÄŸil mi? Bu beyaz görüntünün, bir saat içinde, tamamıyla deÄŸiÅŸeceÄŸini, DoÄŸu Karadeniz'e varmadan, doÄŸanın coÅŸup gökyüzünün mavileÅŸeceÄŸini söyleseler, ben inanmazdım. Erzurum- Artvin yolu üzerinde, sıcaklık eksi sekizden bire çıktığında, Erzurum'a 58 kilometre mesafedeki Tortum'u çoktan geçmiÅŸ olacaksınız. Tortum, caÄŸ kebabı ve Artvin istikametindeki Tortum Åželalesi'yle ünlü. Tortum'u geçtikten sonra Narman yazan bir sapak var. Bu sapaktan girince, 38 kilometre mesafede sizi bir sürpriz bekliyor ancak, Erzurum'a buradan, Pasinler üzerinden gideceÄŸiniz için, sürprizi dönüş yoluna bırakabilirsiniz. Bu yolun iki yanı kar altındayken, bugüne dek yapmış olduÄŸunuz en güzel yollar listesinin ilklerinde yerini alabilir. Erzurum- Artvin yolunun da aÅŸağı kalır yanı yok. Ne de olsa Karadeniz buralarda kıpırdanmaya baÅŸlıyor. Günübirlik bu yolculuÄŸun hedefi olarak, 110 kilometre mesafedeki Tortum Åželalesi seçilebilir. Åželalenin, ancak nisan- haziran aylarında, yani suyu en çok olduÄŸunda, kaçırılmayacak bir görüntüsü var. Kışın neredeyse hiç suyu olmuyor. Yol üzerindeki köylülere sorunca ‘‘şimdilerde biraz var’’ diyorlar ama kimse emin deÄŸil.Åželaleye varmadan, iki ayrı köyde son derece etkileyici iki Gürcü kilisesini kaçırmamak gerekir. Ä°lki, Tortum'a 15- 20 kilometre mesafedeki BaÄŸbaşı Köyü, eski ismiyle Haho... Tortum'u geçtikten sonra solda, ‘‘Pehlivanlı- BaÄŸbaşı- Serdarlı’’ tabelasını görünce köye sapabilirsiniz. Sonra, ‘‘TaÅŸ Camii- Meryem Ana Kilisesi’’ tabelasını takip edin. Köylülere yol sorarken, Haho olarak deÄŸil de TaÅŸ Cami diye sormak gerekiyor. BaÄŸbaşı, kavak ve meyve aÄŸaçlarının olduÄŸu, içinden derelerin aktığı, bolluk içinde bir köy. Kadınlar ehramlarıyla dolaşıyorlar. YaÅŸlı erkeklerin giysileri de hálá DoÄŸu'ya özgü. Haho ya da Hahuli Kilisesi, 963- 973 yıllarından kalma. Sonradan camiye dönüştürülmüş. Köylünün ve daha çok köyün imamı Osman Bey'in gayretiyle korunabilmiÅŸ. İçini görmek isteyenlere zevkle gösteriyor. Kiliseden itibaren 8. kilometrede, tekrar Erzurum- Artvin asfaltına çıkılıyor. BaÄŸbaşı sapağından itibaren 24 kilometre sonra Öşkvank yani yeni adıyla Çamlıyamaç Köyü var. Yol üzerinde bir fırın var, kurtarıcı olabilir. Tabelada Öşkvank yazıyor. Buradaki katedralin de Hahuli ile aynı dönemden olduÄŸu sanılıyor ancak karşılaÅŸtırılmayacak kadar periÅŸan durumda. Bazı kemerlerin altına, traktör ve iÅŸ makinesi park edilmiÅŸ. Okuldan çocuklar gelip ne kadar hırsız, kurt, polis hikayesi varsa hepsini sıralıyorlar. Tortum Åželalesi, Erzurum- Artvin yolunun tam ortasında. Bir 120 kilometre daha, gerçek anlamda Karadeniz'desiniz. Tekrar Erzurum yönüne doÄŸru dönerken, Tortum'a gelmeden, solda Narman sapağına girin. 38 kilometre sonra Narman'a varınca, Pasinler- Erzurum istikametini alın. Fark etmemeniz mümkün deÄŸil, sağınızda kızıl bir kanyon ve vadide de peri bacalarına benzer oluÅŸumlar belirecek. Hemen heyecanlanıp inmeyin, saÄŸa kıvrılan stabilize bir yol, bu kanyon boyunca devam eder ve bir köyde son bulur. Burada inip kanyonun içine dalabilirsiniz. Ä°nsan boyunu kat kat aÅŸan oluÅŸumların arasında yürüyün, günbatmadan önce daha da kızıllaÅŸacak ve size VahÅŸi Batı'yla ilk kez ayak bastığınız bir gezegen arasında bir yerlerde olduÄŸunuz hissini verecekler. Buradan Erzurum 90 kilometre. Mevsimine göre, yolun bir bölümü buzlu olabilir. Erzurum- Artvin yolu kolay kolay kapanmıyor ancak, Narman ya da bir baÅŸka yol olsun, kışın rahat keÅŸfedebilmek için, tedbirinizi alın. (Hahuli Kilisesi'nin içini görmek için, BaÄŸbaşı Köyü imamı Osman DoÄŸan, 0442 771 25 12)Â
button