Güncelleme Tarihi:
154 KV Enerji Nakil Hattı 1953-1957
Teknik gelişimlerde önemli faktör
İkinci Dünya Savaşı, Sezai Türkeş ve Feyzi Akkaya’nın birkaç çalkantılı yıl geçirmesine neden olur. İki mühendisin de ikinci kez askerlik görevini yerine getirmesi gerekir. Ayrı geçen bu yıllarda çeşitli etüt, aplikasyon ve şehir haritaları gibi topografik çalışmalar yaparlar. Savaş sonrasında kısa süre içinde köprü, demiryolu hattı, sondaj çalışması ve iskele gibi farklı projelerin sayısı artar. 1953 baharında Türkiye’nin ilk 154 kilovoltluk enerji nakil projesi başlar. Çatalağzı-Karabük ve Ankara-Sarıyar Barajı-Adapazarı arasında gerçekleştirilen proje, İstanbul’a verilen elektriğin arttırılmasının yanında ulusal enerji sistemine (enterkonnekte sistem) de zemin hazırlar. Projede, Adapazarı-Ümraniye arasında ‘sıcak hat’ olarak nitelendirilen tehlikeli bir kısım yer alır. Çıkan bazı aksaklıklar karşısında Feyzi Akkaya, daha sonra kaleme alacağı ‘Şantiye El Kitabı’nda şantiye işletim sistemleri, proje bazlı ekip yetiştirme ve inşaat alanlarındaki düzen konusundaki önemli konuları not eder, çizimlerle anlatır. Böylece Türkiye’nin müteahhitlik tarihi için önemli bir teknik bilgi ve yöntem havuzu yaratır. Bu proje, yüzölçümü gittikçe genişleyen faaliyetlerin icrasındaki teknik işleyişin yerleşmesinde önemli bir rol üstlenir.
Bartın Limanı ve Denizaltı Sığınakları 1960
Türkiye’deki ilk tetrapod üretimi
Sezai Türkeş ve Feyzi Akkaya’nın Türkiye’nin kalkınma tarihindeki öncü rolleri karada, yer altında, su altında ve deniz üstünde farklı projelerle çeşitlenir. İkili, Fransız patentli 15 tonluk tetrapodları Türkiye’de ilk defa iki limanın inşaatında kullanır. Liman inşaatlarında mendireklere yerleştirilen ağır beton bloklar yerine kullanılan tetrapodlar, deniz işleri mühendisliğinde yeni bir aşama olur.
Bartın Limanı’nın inşası için Türkiye’deki ilk tetrapod üretimi gerçekleşir. Her biri dört bacaktan oluşan, üç metre boyunda ve 15 ton ağırlığındaki tetrapodların dökümü için saçtan kalıplar yapılır. Kalıbın bir bacağı yukarıda kalacak şekilde, ağzındaki 50 cm. çapındaki açıklıktan beton dökülür. Bu havada kalan bacağa ‘baca’ adı verilir. Türkeş ve Akkaya böylece Türkiye’deki mühendislik tarihine tetrapod üretimini de eklemiş olur.
Melen Projesi 2006
Boğaz’ı geçiyoruz
İstanbul’da kentleşme ve artan nüfusu besleyen projeler 80-90’lı yıllarda devam eder. Türkiye’nin altyapısı için tesis oluşturma faaliyetleri 2000’lere kadar uzanır. Sezai Türkeş ve Feyzi Akkaya’nın ölümünden sonra gerçekleştirilen bu projelerle STFA Grubu başarılarını devam ettirir. 2006-2011 yılları arasındaki Melen Projesi, İstanbul’da yaklaşık üç milyon ek nüfusun içme suyuna uzun vadeli çözüm üretir. Proje, Karadeniz’e dökülen Büyük Melen Çayı suyunun Anadolu’dan Avrupa Yakası’na deniz seviyesinin 135 metre altından iletilmesidir. Ancak Melen Projesi, Boğaziçi’nin geçildiği tek proje değildir. 1985’te inşası başlayan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün ardından, 1997’de gerçekleştirilen 735 kilovolt/380 kilovoltluk enerji nakil hattı projesi de bu kategorinin bir örneği. Mühendislik ve bayındırlık tarihinin modern yöntem ve yapılarla şekillenmeye başladığı dönemde inşa edilen yer altı, su altı, kara ve deniz üstü projeleri, kıtalararası bayındırlık faaliyetlerinde de esas olur.
km. 441 - 1938
‘La’ notası
çözüm getirdi
Yüksek mühendisler Sezai Türkeş ve Feyzi Akkaya’nın uzun soluklu ortaklığı, Sezai Türkeş’in 1937 yılında, kısa adı Saferha olan Sadık Diri-Ferruh Atav-Halit İnşaat Kolektif Şirketi’ne şantiye şefi olarak katılmasıyla başlar. Ortakların birlikte çalıştıkları ilk proje, Cumhuriyet sonrası yapılan Sivas-Erzurum hattı üzerinde bulunan ve Türk demiryolu tarihinde bir milat olarak nitelendirilen, ‘km. 441’ kod adlı betonarme bir köprü.
Aynı hat üzerinde, ‘km. 441’in yanı sıra ‘km. 374’, ‘km. 389’ ve sonradan eklenen ‘km. 386’ adlı üç betonarme köprü daha yapıldı. Ancak ‘mühendisler için bir mektep’ olarak tanımlandığından, ‘km. 441’in yeri öbürlerinden ayrı. Köprünün inşası sırasında 45 metrelik kemer altındaki çelik iskelenin çaprazlama elemanları yerlerine bağlanmadığından, betonlanan kemerde bir çarpılma meydana gelmiş ve iskelet büyük bir ‘S’ çizmiştir. İş makinelerinin bulunmadığı, inşaatın kazma, kürek ve balyoz ile ilerlediği ve malzemelerin eşek üstünde taşındığı bu dönemde kemerin hizaya alınması neredeyse bir ay sürer. Feyzi Akkaya, bu sorunu çözmek için yaratıcı bir yöntem geliştirir: Düzeltilmeye çalışılan çelik iskeletin bağlantılarının gerginliğini ölçmek için demir kafes iskeleye keman telleri bağlar, bunları ‘la’ sesine göre akord edip, titreşimi ölçer, çarpılmayı kontrol altına alır. Çünkü çelik iskelet her çarpılmada esner ve akordu bozar. Feyzi Akkaya’nın bu pratik çözümü, iki mühendisin öncülük edeceği pratik buluşların, çözümlerin ve Türkiye’nin inşaat sektöründeki işleyişini değiştirecek icatların habercisidir.