Güncelleme Tarihi:
Nüfusbilim Derneği'nce, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'nın desteğiyle, “namus cinayetleri ve toplumun namus anlayışını daha geniş bir çerçeveye oturtabilmek” amacıyla İstanbul, Adana, Şanlıurfa ve Batman'ın farklı mahallelerini kapsayan bir araştırma yapıldı.
Araştırmada öncelikle, kentlerin “sosyo-ekonomik” yapılarındaki farklılıkların “namusa aykırı davranışların” niteliği ve sonuçlarını belli ölçülerde etkilediği görüldü.
Görüşme yapılan kentlerin hepsinde namus kavramının “kadın, kadın bedeni, kadının cinselliği ve kontrol edilmesi” ile bağdaştırıldığı gözlendi.
KADINDAN BEKLENEN
Kadının namusu ise “kadının bekareti, evlilik dışı cinsel ilişki olmaması, düzgün giyinmesi, bir kadından beklenen şekilde davranması, geleneklere uygun görevlerini yerine getirmesi” olarak vurgulandı.
Bu konuda çoğunlukla genç erkekler ifadelerinde daha katı düşünceler sergilerken, orta yaşlı erkeklerin ise nispeten daha hoşgörülü olduğu görüldü.
Kadınların kontrol edilmesi noktasında, kırsal bölgelerden kente göç etmiş olan genç erkeklerin, kadınların giyiniş biçimleri, okula gönderilip gönderilmeyecekleri, çalışıp çalışmayacakları gibi konuları daha çok vurguladıkları dikkat çekti.
Özellikle de 18-25 yaş arasındaki erkeklerin “boşanma” ve ”bekaret” konusundaki fikirlerinin oldukça sert ve hoşgörüsüz olduğu gözlendi.
ANNELER KIZLARININ ERKEN YAŞTA EVLENDİRİLMESİNE KARŞI
Araştırmaya göre, okur-yazar olmayan köyde yetişmiş güçlü dini bağları olan yaşlı kadınlar ile kapalı geleneksel bir çevrede yaşayan eğitimsiz genç kadınlar dışındaki kadınların namus konularındaki ifadeleri genç erkeklere göre daha az bağnazlık taşıyor.
Kadınların büyük bir kısmı namus kavramını kadın cinselliğine dayandırsa da, çoğunluğu bekar bir kadının sevgilisiyle kaçıp evlenmesinin namusa aykırı bir hareket olduğunu düşünmüyor.
Bunun yanında anneler kızlarının okula gitmesini destekliyor ve kız evlatlarının erken yaşta evlendirilmesini engelleme çabası gösteriyor.
Kadınlar özellikle evlilikte sadakatsizlik durumunda boşanılması gerektiğine işaret ediyor.
NAMUS CİNAYETLERİ
Araştırmaya göre, aile meclisi kararlarının geçerli olduğu töre cinayetleri, bireysel bir eylem olduğu düşünülen diğer namus cinayetlerinden ayrı olarak ele alınıyor.
İstanbul'da görüşülen kişiler, töre nedeniyle işlenmiş cinayetleri, kendilerinden oldukça uzakta başka birilerinin sorunu olarak değerlendiriyor ve olayı Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki toplumsal yapının özellikleri, geri kalmışlık ve çeşitli yoksunluklar ile bağlantılandırıyor.
Diğer namus cinayetleri ise her yerde gerçekleşebilen, kaçınılmaz ve daha bireysel olarak görülüyor.
Aldattığı için karısını kıskançlık sonucu öldüren bir erkeğin durumuna, “herkesin başına gelebilecek bir olay” olarak yaklaşılıyor.
NAMUS CİNAYETİNE İLİŞKİN TAVIR VE FİKİRLER
Araştırmaya göre, katılımcılardan bazıları namus cinayetlerine ilişkin tavır ve fikirleri şöyle:
“-Namus cinayetlerine tam destek verenler: Bu kişiler açıkça namusa aykırı davranışta bulunmuş kişilerin ölümü hak ettiğini ve namus adına öldürmenin kaçınılmaz olduğunu söylemektedirler. Bu kişiler namus cinayetleri suçlularına verilecek cezanın artırılmasını da eleştirmektedirler.
-Namus cinayetlerine şartlı destek verenler: Bu gruptakiler, öldürmenin doğru olmadığını, kimsenin öldürmek istemeyeceğini ancak kişilerin böyle bir “namusa aykırı davranış” ile karşılaştığında ne yapacağının önceden belli olmayacağını belirmektedirler.
-Namus cinayetlerine sosyal baskının yol açtığı kaçınılmaz bir hareket olarak yaklaşanlar: Bu gruptakiler, sosyal baskı sonucunda namus için öldürmenin kaçınılmaz hale geldiğini savunmaktadırlar.
-Namus cinayetlerine tamamen karşı olanlar: Bu gruptakiler, ”namusa aykırı davranış” olsa dahi insanların öldürülmemesi gerektiğini ifade etmektedirler. Bu grubun bir kısmı olayı dine dayandırarak, kimsenin Allah'ın verdiği canı almaya hakkı olmadığını söylemektedir.”