Güncelleme Tarihi:
“AK Parti sadece bu yıl 601 bin yeni üyeyle birçok partinin toplam üye sayısını geride bırakmıştır. Üye sayısının yarısından fazlasını 18-25 yaş arasındaki gençler oluşturuyor. Türkiye’nin en büyük kadın kollarına sahibiz. 10.5 milyon üyemizle adeta Türkiye’nin 8’de 1 oranındaki modeli durumundayız. AK Parti’de unvanlar değişebilir, ama ülkeye ve millete hizmet etme yarışı bitmez. Unutmayalım hak bir dava yolunda verilen mücadele seçime kadar değil mezara kadar sürer. İl kongrelerimizi de ekim ayı ortasından itibaren başlatmayı planlıyorum. Zaman su gibi akıp gidiyor. Kendimizi bu hıza hazırlamazsak, yavaşlamaya, durmaya, gerilemeye mahkum oluruz. Asıl acısı diğer partilere benzeriz ki, Allah bizi böyle bir akıbetten muhafaza eylesin diyorum.
MEŞRU YÖNETİMİ YIKMA GİRİŞİMLERİ
Uluslararası medyanın haftalarca canlı verdikleri Gezi olaylarını, PKK’nın çukur eylemlerini, bombalı saldırıları, 15 Temmuz darbe girişimini hatırlayın. Bunların hiçbirinde de demokrasiyi dillerinden düşürmeyenlerin, ülkenin seçimle gelmiş meşru yönetimini yıkma girişimlerine karşı omurgalı bir tavır sergilediklerini görmüyoruz. (Avrupa ve ABD) Bugün her iki coğrafyanın da laf dışında demokrasiyle uzaktan yakından ilgileri kalmamıştır. Kiminde faşizm, kiminde sömürgecilik, kiminde başka hastalıklar, ülkenin yönetim ve toplumsal yapılarını hızla işgal etmektedir.
BAŞKA YERDE BU İDEALİ BULAMAZSINIZ
Avrupa ve Amerika demokrasi ve ekonomide tümüyle yerle yeksan olsa bile, biz milletimizi her alanda kalkındırmaya hak ve özgürlüklerini geliştirmeye devam edeceğiz. Kendimizle birlikte tüm dostlarımız, kardeşlerimiz için aynı mücadeleyi vermekte kararlıyız. Bunun adı Türkiye modelidir. Başka bir yerde insani değerler üzerine bina edilmiş böylesine samimi bir demokrasi, adil bir kalkınma hedefi, köklü bir hak ve adalet ideali bulamazsınız. İnşallah 2053 vizyonumuzu böyle bir model üzerine inşa edeceğiz.”
MACRON'A: KİFAYETSİZ MUHTERİS
“Ülkemizde bir kesim ısrarla bizi kendi sığ sularına çekmeye çalışıyor. Ne diyorlar? Türkiye ‘Niye Doğu Akdeniz’de’ diyorlar. ‘Niye Afrika’da, niye Balkanlarda, Kafkaslarda, Orta Asya’da’ diyorlar. Velhasıl Türkiye ‘Böyle mücadeleyi niye veriyor?’ diyorlar. Onların da haklı olabileceğini varsayarak, soruları tersinden sorarak, Türkiye bu mücadeleleri vermezse, ne olacağı üzerine gelin hep birlikte mantık yürütelim.
TÜRKİYE ÇEKİLİRSE
Türkiye tamamen çekilirse, Suriye bir anda huzura, özgürlüğe mi kavuşur? Oradaki tezgahı görmezden gelirsek, Kuzey Irak tüm teröristlerden mi temizlenir? Türkiye yaşananlara sırtını dönerse, Libya’da darbeciler köşelerine çekilip, ülkenin yönetimini meşru iradeye mi bırakır? Mesela Türkiye her şeyden vazgeçerse, Fransa, başındaki kifayetsiz muhterisin yol açtığı savrulmalardan kurtulup sağ duyulu bir siyasete mi yönelir? AB, Türkiye tüm haklarından feragat ederse, bize verdiği sözleri tutmaya mı başlayacak? Böyle bir durumda bölgede hesabı olan devletler her şeyi bir kenara bırakıp, çekip gidecekler mi? Sürekli ülkemize ekonomik tuzaklar kurmak için çabalayanlar pişman olup, bize destek mi verecekler?
Şayet, bu soruların hepsine gerçekçi ve samimi bir ‘evet’ cevabı verilirse, izlediğimiz politikayı gözden geçirmek de üzerimize vacip hale gelir.”
AB ZİRVESİ ÖNCESİNDE LİDERLERLE DİPLOMASİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24-25 Eylül’de düzenlenecek AB Zirvesi öncesinde liderlerle diplomasi trafiğine devam ediyor. Almanya, İspanya, Bulgaristan, İtalya liderleri ile görüşen Erdoğan, dün AK Parti Genel Merkezi’nde İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ile telefon görüşmesi yaptı. Erdoğan’ın Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklılığını, görüşlerini ve politikasını bir kez daha ilettiği öğrenildi. Erdoğan, dün akşam AB Konseyi Başkanı Charles Michel’le de görüştü. Görüşmede Erdoğan, AB kurumlarına ve üye ülkelerine “Doğu Akdeniz başta olmak üzere bütün bölgesel konularda kışkırtmalara aldanmadan objektif ve tutarlı bir duruş” çağrısını yineledi. Erdoğan, Türkiye’nin samimi bir diyalog ve hakkaniyete dayalı müzakere ile tüm tarafların haklarının korunduğu bir çözüme açık olduğunu vurguladı.