Güncelleme Tarihi:
Lehigh Üniversitesi öğretim üyesi Henri Barkey ise Kerry'nin vizyonunu yetersiz bularak, Dışişleri Bakanlığı döneminde ABD'nin Ortadoğu ve Türkiye politikasında değişiklik öngörmüyor.
ABD'deki Türkiye uzmanları ABD Başkanı Barack Obama tarafından, Hillary Clinton yerine Dışişleri Bakanlığına aday gösterilen senatör John Kerry'nin, Türkiye, Türk-Amerikan ilişkileri ve ABD'nin Ortadoğu politikası açısından anlamını AA'ya anlattı.
Washington Enstitüsü Türkiye Araştırmaları Programı Direktörü Çağaptay, Kerry'nin ABD Dışişleri Bakanı olmasının Türk-Amerikan ilişkileri açısından “son derece hayırlı” olacağı görüşünü dile getirdi.
Kerry'nin, Demokrat Parti'nin Türkiye'ye genel olarak daha sempatiyle bakan kanadını temsil ettiğini söyleyen Çağaptay, yeni dönemde Beyaz Saray ile Dışişleri Bakanlığı arasında çok daha fazla uyum ve anlayış birliğinin görüleceği öngörüsünde bulunarak, “Bence Türk-Amerikan ilişkilerindeki gidişat, Obama-Clinton dönemine göre çok çok daha iyi olacak” dedi.
Çağaptay, Kerry'den önce dışişleri bakanlığı için en favori adaylardan olan ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Susan Rice'ı ise daha liberal bir isim şeklinde tanımlayarak, “Rice'ın dışişleri bakanı olması durumunda, özellikle Kürt meselesinde ve Ermenilerin 1915 olaylarına dair iddialarının 100'üncü yıldönümü olan 2015'te Türk-Amerikan ilişkilerinde sıkıntı olabileceğini düşünüyordum ama şimdi bu ihtimaller ortadan kalkmış durumda” diye konuştu.
“TÜRKİYE'NİN POZİSYONLARINI ÇOK İYİ BİLİYOR”
Türk-Amerikan ilişkilerinde son 4 yılda, özellikle Obama ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasındaki şahsi ilişkilere dayalı olarak oturmuş süreklilik sağlandığını ifade eden Çağaptay, bu durumun Kerry'nin dışişleri bakanı olmasıyla daha da kuvvetleneceğini söyledi.
Çağaptay, Kerry'nin Ortadoğu'yu iyi bilen siyasetçi olmasının da Türkiye açısından avantaj yarattığını belirterek, şunları kaydetti:
“Şunu da ekleyebiliriz; 'Amerika'da bir siyasetçinin Türkiye'ye bakışını nasıl tescil ederiz?' sorusu sorulduğunda benim aklıma gelen testlerden birisi, 'bu siyasetçi Türkiye'ye gitmiş midir? Gittiyse kaç defa gitmiştir?' sorusudur. Gitmiş olması Türkiye'ye çoğunlukla pozitif baktığı anlamına gelir, birkaç seferden fazla gitmiş olması da Türkiye'ye pozitif bakmasının neredeyse kesin olduğu anlamına gelir.
Amerikalı siyasetçiler daha önce Türkiye'ye gitmemişlerse Türkiye'yi tanımak için belirli süreçten geçmeleri, Türkiye'nin terör örgütü PKK konusundaki hassasiyetini, Suriye, İran, Irak politikalarını anlamaları için Ankara'yı ziyaret etmeleri gerekiyor. Kerry ise son 10 yılda Türkiye'ye defalarca gitti. Dolayısıyla, Ankara ve İstanbul'da çok fazla zaman harcamış birisi olarak Kerry, Türkiye'nin pozisyonlarını, tarzını çok iyi biliyor ve bu açıdan Türkiye'yi öğrenme sürecinden geçmesi gerekmeyecek”.
“(SURİYE KONUSUNDA) İLİŞKİLERDE HIZ FARKI ORTAYA ÇIKABİLİR”
Suriye konusunda Washington'daki genel havaya bakıldığında, Esad rejiminin düşüş sürecinin hızlandığı ve muhalif grupların da kuzeyde Halep dahil olmak üzere pek çok bölgede büyük miktarda araziler ile şehirlerin bir kısmını kontrol ettikleri yönünde konsensüsün bulunduğunu belirten Çağaptay, bu durumun, askeri müdahale olmasa bile uçuşa yasak bölge ya da daha aktif NATO girişiminin ABD tarafından desteklenmesinin önünü açacağını söyledi.
Çağaptay, özellikle Pentagon'da ve Amerikan askeri çevrelerinde her ne bahaneyle ya da dış sebeple olursa olsun Amerika'nın Müslüman dünyasında askeri müdahaleye girişmesine karşı çıkan tavrın bulunduğuna dikkati çekerek, “Ankara, Suriye'ye askeri müdahale konusunda aceleci davranırsa Kerry gibi Türkiye'ye çok müdahil olan, Ortadoğu'yu iyi bilen, Suriye'de de daha fazla adım atılması gerektiğini düşünen birisi bile dışişleri bakanı olsa, Türk-Amerikan ilişkileri arasında bir hız farkı ortaya çıkabilir. İşte bu açıdan belki de ilk dönemde yapılacak olan ziyaretler içinde Kerry'nin Türkiye'ye gitmesi, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun ya da Başbakan Erdoğan'ın gelmesi gibi temaslar sağlanabilirse, Suriye politikası konusundaki sürat farkının telafi edilmesinin yolunu açabilir diye düşünüyorum” dedi.
Çağaptay, Kerry'nin, Kongre'de temsil ettiği eyalet Massachusetts'deki yoğun Ermeni nüfusu nedeniyle Ermeni lobisiyle arası kuvvetli olsa da hiçbir zaman Rum ve Ermeni lobileri arasında başat konumda olan birisi olarak görülmediğini belirtti.
Kerry'nin, daha 2008 yılındaki ön seçim sürecinde ve aday olarak seçileceğine kimsenin ihtimal vermediği bir ortamda Obama'ya ilk destek çıkanlardan birisi olduğunu da hatırlatan Çağaptay, “Dolayısıyla Obama ile Kerry arasında bir empati, geçmişe dayalı bir vefa ilişkisi bulunuyor. Bunun neticesinde de Beyaz Saray ile Dışişleri Bakanı arasında bir uyum döneminin yaşanacağını düşünüyorum” diye konuştu.
“KERRY'DE VİZYON EKSİKLİĞİ VAR”
Lehigh Üniversitesi öğretim üyesi Henri Barkey ise Kerry'nin dışişleri bakanlığına olumsuz yaklaşanlardan.
Kerry'nin Dışişleri Bakanlığı döneminde ABD'nin Ortadoğu ve Türkiye politikasında değişim görüleceğini sanmadığını belirten Barkey, Obama yönetiminin Ortadoğu ile yeteri kadar ilgilenmediğini savunarak, şunları söyledi:
“Clinton çok çok güçlü bir dışişleri bakanıydı ama kullanmadılar Clinton'ın o yönünü. Kerry, Clinton kadar güçlü ve iyi bir siyasetçi değil. Bu nedenle Kerry'nin gelmesi bir nevi dezavantaj. Nitekim Kerry, 2004 yılına kadar silik bir politikacıydı, 2004 yılından sonra biraz kendine geldi, dışişleri konusunda biraz daha atılımcı oldu ama yine de vizyon eksikliği var”.
Barkey, Obama yönetiminin de dış politikada ortaya vizyon koyamadığı değerlendirmesinde bulunarak, “Daha çok çıkan problemlere cevap yetiştirmeye çalıştılar. Bence Kerry'nin de bir vizyonu yok, yeni bir şey getirmiyor. Ama bu, biraz da Demokrat Parti'nin eksikliği, parti içinde büyük vizyonu olan, dışişleri bakanı olabilecek birilerini göremiyorum. Kerry ve Rice'dan başka seçenek olmaması, parti ve Amerika için iyi değil” dedi.
Kerry'nin Ortadoğu konusunda çok deneyimi olduğunu da sanmadığını ifade eden Barkey, “Ortadoğu'ya yaklaşımda bir değişim gelecekse bunun Obama'dan gelmesi lazım. Kerry'nin Ortadoğu'da en çok ilgilendiği ülkelerden biri Suriye ve Esad'dı. Esad'a bir açılım yapmayı denedi ama onun nereye kadar gittiğini görüyoruz şu anda. Ama Obama Ortadoğu barış görüşmelerine ivme vermeye karar verirse, bunun üzerine açılımda bulunursa o başka bir mesele. Kerry orada yardımcı olabilir ama yine de Clinton daha iyi bir müzakereci olurdu” dedi.
Barkey, Kerry için yöneltilen en büyük eleştirilerden birinin, “hangi noktada durduğunun bilinmemesi” olduğunu belirterek, Kerry'nin yine de Demokratlar arasında dışişleriyle ilgilenen, en iyi bilen nadir insanlardan birisi olduğunu söyledi.
Ermenilerin yoğunluklu yaşadığı Massachusetts eyaletinden olması nedeniyle Kerry'nin 1915 yılı olaylarına ilişkin Ermeni tezlerinden yana olabileceğini ifade eden Barkey, aslında Obama ve Clinton'ın da seçilmeden önce bu konudaki yaklaşımlarının aynı olduğunu ama seçildikten sonra tavırlarının değiştiğini hatırlatarak, Kerry'nin dışişleri bakanlığı sırasında 1915 yılı olaylarının sorun olarak Türkiye-ABD ilişkilerinde çok ortaya çıkmayacağını kaydetti.