Güncelleme Tarihi:
Efe Sıvış/esivis@hurriyet.com.tr
Turgut Özal’ı Türkiye’yi ilk kez sınırları dışında da aktif hale getirmeye karar veren başbakan olarak tanımlıyorsunuz. Sizce AK Parti hükümeti bu geleneği sürdürebiliyor mu?
Turgut Özal ve AK Parti’nin dış politikaları arasında kesinlikle bir bağ var. Fakat AK Parti hükümeti İslam’ı daha çok vurguluyor ve İslam dünyasının liderliğini hedeflediği görülüyor. İdeolojik olarak AK Parti İslamî modele Özal’dan daha yakın. Mesela Hamas lideri Halid Meşal Ankara ziyaretinde “Bizim modelimiz AK Parti” demişti.
Bazı akademisyenlerin makalelerinde ele aldıkları Türkiye’nin dış politikasının Ortadoğululaştığı tezine katılıyor musunuz?
Katılıyorum. Türk politikacıların önemli bir kısmı, (AK Parti’nin kıdemli üyeleri dahil) Soğuk Savaş sonrasında, Türkiye’nin kendi bölgesinde güçlenmesinin, yeni kurulan Türkî Cumhuriyetlerle ve Rusya’yla iyi ilişkiler kurulmasının gerekliliğine inandı. Türkiye bölgede Filistin-İsrail ve Suriye-İsrail uyuşmazlıklarında belirleyici oldu. 2000’in ilk 10 yılında Türkiye’yi Ortadoğu’da, Balkanlarda ve Kafkaslarda etkisini arttırmaya çalışırken gördük. Ankara’nın bu yöndeki çabaları sürüyor.
Azerbaycan’ın özellikle enerji politikalarında Türkiye’nin yanında Batı’yla iyi ilişkiler kurmasının kaynağı nedir?
Geleneksel ve kültürel olarak Azerbaycan’ın siyasi elitleri Sovyetler Birliği’nin Müslüman ülkeleri içinde en fazla Batılılaşmış olanlarıdır. Diğer yandan Azeriler kuzeyde Rusya’dan ve güneyde İran’dan halen çekiniyor ve bu ülkeleri kendileri için bir tehdit olarak görüyorlar. Bu da Batı’yla iyi ilişkileri, güvenlik ve koruma taleplerini getiriyor.
Türkiye enerji bağımlılığı sorununu nasıl aşar?
Türkiye enerji bağımlılığı sorununu hidroelektrik ve jeotermal enerji üretimiyle çözebilir. Sorunun diğer bir çözümü ise nükleer enerji üretimi. Tabii Türkiye’nin fay hattı üzerinde olması ve deprem ihtimali nükleer enerji yatırımları bakımından önemli bir sorun. Türkiye ileride Rusya ve İran’a olan bağımlılığını Irak’la yapacağı petrol ve gaz anlaşmaları sayesinde azaltabilir.
Batı’ya özellikle İsrail’e Türkiye üzerinden taşınan enerji, İran’ın Türkiye’ye olan bakışını nasıl etkiliyor?
İran bölgede egemenlik ve üstünlük sağlama hedefinde. İsrail’e taşınan enerji kaynaklarına olumlu bakmıyorlar. Türkiye burada bir tercih yapmalı. Batı dünyasıyla olan ittifakını devam mı ettirecek yoksa önceliklerini ve dış politikasını Rusya ve İran’ın çıkarlarına göre mi belirleyecek.
Bu noktada Türkiye yüzünü Doğu’ya çevirmeli ve Batı’dan ziyade Rusya ve İran’la yakınlaşmalıdır görüşünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Katıldığımı söyleyemem. Rusya ve Türkiye bölgede şu an için anlaşmış görünüyor. Türkiye Rusya’nın Güney Akım projesine destek verecek, Rusya da Türkiye’nin enerji transferine karşı çıkmayacak. Diğer yandan Türkiye’nin Nabucco projesine ilgisiz ve kayıtsız duruşu, Rusya’yı sevindiriyor. Fakat bütün bunlara rağmen tarih bize gösteriyor ki Türkiye ve Rusya’nın ittifakı uzun vadede sürdürülebilir değil.
İsrail-Türkiye ilişkilerinde bugün gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu bana göre aslında peş peşe gelen olayların son ayağıydı. İsrail’le yapılacak askeri işbirliğinin askıya alınması, Suriye’yle yapılan askeri tatbikatlar, Başbakan Erdoğan’ın İran yönetiminin bölgedeki problemlerin çözümüne bakışıyla hemfikir olduğunu söylediği demeçleri İsrail ve Türkiye arasındaki stratejik ortaklığı en alt düzeye indirdi.
Varsayalım bugünkü durum sizin söylediğiniz gibi Türkiye’nin attığı adımların bir sonucu. Bu durum Türk büyükelçi Oğuz Çelikkol’a karşı yapılanları meşru kılar mı?
Son “koltuk” krizinde, Dışişleri Bakanı Yardımcısı Danny Ayalon, diplomatik protokolün sınırlarını aştı. Diğer taraftan Başbakan Erdoğan, Gazze operasyonları sonrasında İsrail’e karşı Arap liderlerini dahi gölgede bırakacak suçlamacı ifadeler kullandı. Tel Aviv, Türkiye’ye İsrail’e karşı sözlü saldırılarını durdurması için bir mesaj vermek istedi fakat bu mesaj doğru yolla verilemedi. İsrail devleti düşüncelerini bir Türk büyükelçisine kötü muamele ederek değil, diğer diplomatik unsurları kullanarak ifade etmeliydi.
İsrail ve Türkiye’nin 2005 yılında başlatılan MedStream projesiyle enerji politikalarındaki işbirliği sürdürülebilir mi?
Türkiye’nin enerji koridorunu ‘MedStream’ projesiyle uzatmasında önemli çıkarları olabileceğini düşünüyorum. Bu proje aynı oranda İsrail için de önemli. Eğer Türkiye ve İsrail hükümetleri bu konuda özverili davranırlarsa ekonomik ilişkiler tekrar canlanır. Fakat bunun için iki tarafın da dramatik ve keskin adımlar atması gerekiyor.
Türkiye, 2006’dan bu yana Bakü-Ceyhan-Tiflis (BTC) boru hattını İsrail’e kadar uzatıp uzatmama konusunda müzakereler yürütüyor. BTC boru hattının İsrail’e ulaşması Türkiye’ye neler getirir?
Eğer Türkiye bir enerji merkezi olarak bölgedeki etkisini ve gücünü arttırmak istiyorsa, BTC hattını İsrail’e uzatması avantajına olur. Eğer Türkiye, bunu yaparsa İsrail, TIP (Transisrael) boru hattıyla Kızıldeniz üzerinden Hindistan’a petrol transferi sağlayacak ve Hindistan Türkiye’ye bağımlı hale gelecek.
Kitabınızda Rusya’yla yapılan Mavi Akım projesinin, Türkiye’nin enerji bağımsızlığını ve güvenliğini azaltacağını yazdınız. Sizi BTC boru hattında farklı düşündüren nedir? BTC’de de Türkiye alıcı ve Azerbaycan tedarikçi taraf değil mi?
Eğer Türkiye, çıkarlarının Rusya’nın yanında olduğunu düşünüyorsa Mavi Akım projesi uygundur fakat eğer kapitalist Batı dünyasının bir parçası olmak istiyorsa politikalarını buna göre belirlemeli ve BTC boru hattına gereken önemi vermelidir. BTC boru hattı “Türk Milli Projesi” olarak tanımlandı. Azerbaycan da Türkiye’ye olan dostluğunu göstermeye ve projeden politik-ekonomik çıkar sağlamak istediğini gösterdi.
Son sözünüz?
Önümüzdeki dönemde başta İran olmak üzere Mısır ve Suudi Arabistan, Türkiye’nin Ortadoğu’da yükselen bir güç olmasını önleyecek her türlü girişimde bulunacaklardır. İsrail ve ABD, Türkiye’yi Batı dünyasının bir parçası olarak görmek istiyor fakat bu seçim tabii ki Türk yönetimine ve Türk halkının seçimine kalmış bir şey.