Güncelleme Tarihi:
Erdoğan, Türkiye’de üçüncü dönemine başlamaya hazırlanırken, AB kendine daha çok güvenen, daha iddialı ve bölgede daha büyük bir rol oynamak isteyen bir liderle karşı karşıya olacak.
Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen, “Seçimler, AB’nin Türkiye ile ilişkilerinde büyük bir fırsat olarak görülmeli… AB, demokratik, laik ve AB adayı bir ülke olan Türkiye’nin bölgede temel bir rol oynadığını bilmeli” dedi.
Göreve geldiği ilk günden bu yana Türk dış politikasının önceliklerini temelinden değiştiren Erdoğan, bugün başta Irak, Ermenistan, Suriye ve İran olmak üzere komşularıyla “sıfır sorun”u hedefliyor. Pratikte, Türkiye kültürel, siyasi, sosyal ve ekonomik bağlarını kullanarak bölgede demokrasiyi güçlendirmek istiyor.
ASHTON’IN GİRİŞİMLERİ
German Marshall Fund’ın Ankara bürosu direktörü Özgür Ünlühisarcıklı, “Türkiye’nin yapmak istediği böyle bir ‘yumuşak güç’ ilişkisi kurmak” dedi. Bu politika, Türkiye’yi geleneksel müttefiki ABD’nin gölgesinden çıkararak, kendi şartları altında bölgesel bir güç haline getirmeyi hedefliyor.
AB Dışişleri Bakanı Catherine Ashton ise Ankara’nın bu benzersiz yaklaşımından faydalanmaya çalıştı. Ashton, Aralık ayında, Türkiye’nin bir girişimi üzerine, AB üyelerini Ankara ile özel bir stratejik diyalog kurmaya ikna etti. Ancak Türkiye, teklif ettiği detaylı diyalog yerine sadece birkaç üst düzey toplantıyla yetinmek zorunda kaldı.
Analistler, Ankara’nın, öne sürülen şartlar, AB üyeliğine bir alternatif gibi göründüğü için görüşmelerde tedbirli davrandığını belirtti. Erdoğan, “Türkiye’nin tam üyeliğini bloke etmenin, AB’nin bir Hıristiyan kulübü olduğunu göstereceğini” söylemişti.
Ancak sadece Fransa, Almanya, Avusturya ve Kıbrıs Rum Kesimi gibi bazı ülkeler Türkiye’nin tam üyeliğine karşı. Bu ülkeler Türkiye için “imtiyazlı ortalık” öneriyor. Paris’te bulunan Sciences PO, Uluslararası Çalışmalar ve Araştırma Merkezi’nden Anne-Marie Le Gloannec, “Fransa’nın endişelerini anlayabiliyorum. AB’nin en genç ülkesinin, sırf nüfusu nedeniyle en büyük oy hakkını elde ettiğini düşünebiliyor musunuz?” dedi.
FRANSA EN BÜYÜK ENGEL
Türkiye’nin üyelik sürecinde, AB müktesebatındaki 35 başlıktan neredeyse yarısı dondurulmuş durumda. Ancak tüm suç AB’nin değil. Türkiye Kıbrıs Rum Kesimi bandıralı gemilerin ve uçakların limanlarını kullanmasına izin vermiyor.
Öte yandan, AB’nin Ortadoğu’ya yönelik uyumlu bir stratejiye en çok ihtiyaç duyduğu dönemde, Ashton’ın Türkiye ile güçlü stratejik diyalog oluşturma çabaları neden bloke ediliyor, anlaşılır gibi değil.
Ünlühisarcıklı, nedenin, Türkiye’nin “dış politikasındaki yeni yönelimle, AB üyeliğine en çok karşı gelen Fransa’nın Ortadoğu’daki çıkarlarına rakip haline gelmesi” olduğunu söyledi.
Bu fikri doğrulamak istermişçesine, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Libya’daki operasyonun görüşülmesi için Mart ayında davetiyeler gönderdi, ancak ne NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen’i ne de Başbakan Erdoğan’ı davet etmedi.
Ülgen, “NATO davet edilmedi çünkü bu Fransa’nın askeri kontrolü NATO ve ABD’ye devretmesi anlamına gelecekti… Türkiye ise bölgede Fransa’ya rakip olduğu için davet edilmedi” dedi.
Ülgen son olarak şu soruyu sordu: “Avrupa, Ortadoğu’ya bu kadar önemli bir bağlantı noktasında bulunan Türkiye ile bulunan stratejik işbirliğini bloke eden birkaç ülkeye göz yummaya gerçekten devam edecek mi?” yorumunu yaptı.