Güncelleme Tarihi:
Dünya gündeminin nabzı Planet'te atıyor
İşte gazetenin başyazısından satır başları:
Geçtiğimiz Pazar günü Türkiye’de yapılan referandumla onaylanan anayasa değişikliklikleri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ilan ettiği gibi Türk demokrasisi için “bir dönüm noktası” mı? Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’nin dediği gibi “Türkiye’nin Avrupa yolunda attığı yeni bir önemli adım” mı? Yoksa muhalefet liderinin uyardığı gibi Erdoğan ve AK Parti’ye “sivil diktatörlük” yolunu açan bir kapı mı? Erdoğan hükümetinin en önemli ve belki de en endişe verici özelliği, sekiz yıllık iktidarın ardından bu sorunun cevabının hala net olmaması.
Tolumu kutuplaşmaya götüren bir kampanya sürecinin ardından, 26 maddelik anayasa değişikliği paketinden çok Erdoğan hükümeti üzerinde bir referanduma dönüşen oylamadan Başbakan kesin bir zaferle çıktı. Seçmenlerin yüzde 58’i 1980 darbesinden sonra ordu tarafından dayatılan anayasadaki değişiklikleri onayladı.
Bu değişikliklerin birçoğunun liberal adımlar olduğu ve hem NATO üyesi olan hem de Avrupa Birliği’ne girmeyi hedefleyen Müslüman bir ülkede demokrasiyi güçlendireceği kesin. Örneğin askeri yetkililer sivil mahkemelere çıkarılabilecek, kadınların, çocukların, yaşlıların ve engellilerin hakları güçlendirilecek, sendikalar üzerindeki kısıtlamalar kaldırılacak ve bireylerin mahremiyet hakları artırılıp kendilerine Anayasa Mahkemesi’ne başvurma hakkı verilecek.
Ancak anayasa paketi aynı zamanda Anayasa Mahkemesi’nin ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısının değiştirilmesini de öngörüyor. İki kurumun da üye sayısı artırılacak, atama yetkisi cumhurbaşkanına ve yasama organına verilecek. Bugüne dek Türkiye’de yargı laikliğin ve dolayısıyla Erdoğan’a direnişin bir kalesi gibiydi. Anayasa Mahkemesi Erdoğan’ın kadınların devlet üniversitelerine başörtüsüyle girebilmelerine izin verme girişimini geri çevirmiş ve AK Parti’yi kapatma noktasına gelmişti.
Şimdi Erdoğan’ın elinde kendi atadığı kişileri baskın bir konuma yerleştirme yetkisi var. Muhalefet, mahkemelerin laik devlete karşı bir darbe yürüten iktidar partisinin bir kolu olacağını savunuyor. Partiyi eleştirenlerin bir kısmının söylemleri abartılı olsa da Erdoğan’ın eylemlerinin kaygı uyandırdığını söylemek mümkün.
Son birkaç yıl içinde muhalif basına karşı açılan vergi davaları soru işaretlerine neden olurken, darbe planı iddialarıyla ilgili soruşturmaların kapsamına sadece askerler değil işadamları ve gazeteciler de alındı.
Erdoğan’ın anayasa reformları söz ve din özgürlüğünün ya da Kürt azınlığın korunması gibi değişiklikler getirmedi. Ancak önümüzdeki yıl seçimleri kazanmasına yüksek bir olasılık olarak bakılan Başbakan yeni bir anayasa hazırlanmasının sözünü verdi. Eğer Erdoğan hala Türkiye’yi Batı’ya yöneltmek istiyorsa, bu reformları hayata geçirirken yargıyı bağımsızlığından sıyırma arzularına da direnmeli.
Bu haber Washington Post'ta yayımlanan "Is Turkey becoming more democratic or less so?" başlıklı yazıdan derlenmiştir.
Hürriyet'i Facebook'ta takip etmek istiyorsanız:
http://www.facebook.com/#!/HurriyetPlanet
Hürriyet'i Twitter'da takip etmek istiyorsanız: