Güncelleme Tarihi:
"Uzun süredir Beşar Esad'a karşı isyanın örgütlenme merkezliğini yapan Türkiye, çiğneyebileceğinden fazlasını ısırmış olabilir", diyerek yazısına başlayan Gardner, şöyle devam ediyor; "Esad sonrası dönemin muhtemel sonuçlarından biri, Türklere aniden, kaygı verici derecede açıkça gözüktü: Ankara, ülkenin güneydoğusunda yeniden ateşlenen, rahatsız edici çatışmayı çözmenin yakınından bile geçmiyorken, hemen güneyinde oluşan bir diğer Kürt varlığı.”
Gardner, Esad rejimine bağlı güçlerin, Suriye'nin Kürt bölgelerinden çekilmesiyle, Suriyeli Kürtler'in buralardaki boşluğu doldurduğunu anlatıyor. Boşluğu dolduranların Demokratik Birlik Partisi PYD ve Kürt Ulusal Konseyi olduğunu belirten yazar, Konseyin pek çoğu kağıt üzerinde olmaktan öte gitmeyen ondan fazla gruptan oluştuğunu söylüyor. Gardner, PKK'nın müttefiki PYD'nin ise, kökü daha derinlere dayanan, disiplinli bir hareket olduğunu belirtiyor.
TÜRKİYE'NİN KAYGISI
Gardner şöyle devam ediyor;
"Şimdi Ankara'nın algısı şu: PKK'ya bağlı bir örgüt Suriye'nin kuzeyinde bir yer ediniyor ve bu Kürt bölgelerinin konfederasyonu ihtimalini akıllara getiriyor. Bu, Türk devletine, çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu ülkenin güneydoğusundan parçalar kopartabilecek bir Kürt devletinin kuruluş aşaması olarak görünüyor."
Beşar Esad'ın ülkedeki isyanın başlamasından bu yana, muhaliflerinin isteklerini yerine getirmek adına attığı tek somut adımın, Suriye'deki vatansız 2,5 milyon Kürt'ün 10'da birine vatandaşlık vermek olduğunu belirten Financial Times yazarı, Esad'ın PKK'yla yeniden yakın bir ilişki kurduğunu vurguluyor.
Bu adımların, Kürtlerin devrime katılmasını önlemek için atıldığını vurgulayan David Gardner, bazı Türk yetkililerin Esad'ın Kürt bölgelerindeki güçlerini, PYD'yle koordineli bir şekilde çektiğine inandığını söylüyor.
ERDOĞAN-BARZANİ İLİŞKİSİ
David Gardner, bu sırada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani'yle yakın bir ilişki geliştirdiğini söylüyor.
Yazar, Ankara'nın Bağdat yönetimini kızdırmak pahasına, Kürt yönetimiyle Kerkük'ten Ceyhan'a petrol ve doğalgaz taşıma anlaşmaları yaptığını hatırlatıyor. Ancak yazar, PYD ve Kürt Ulusal Konseyi'nin Suriye'deki Kürt bölgelerini devralmasında Barzani'nin arabuluculuk görevi oynadığını belirtiyor ve şöyle devam ediyor;
"Ankara'nın Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'yle ilişkilerini, kurnaz Barzani'nin büyük Kürdistan arzusu konusundaki algısı ve Türkiye'nin bundan duyduğu neredeyse patolojik derecedeki korku belirleyecek. Suriye'ye, İran'a ve Türkiye'ye yayılmış Kürtler Osmanlı İmparatorluğu sonrası dönemin en büyük kaybedenleri oldu. Avrupalı sömürgecilerin, Suriye ve Irak'ta ayrıcalıklı azınlıkları öne çıkarmak için çizdiği keyfi sınırlar değişecekse eğer, Türkiye net bir şekilde Kürtlerin bu tarihi fırsatı sonunda bir devlete sahip olmak için kullanacağına emin olacak.''
'KÜRTLERİN TALEPLERİ KARŞILANMALI'
“Peki, Türkiye'nin bu duruma tepkisi ne olmalı?” diye soran yazar, bu soruya da şöyle yanıt veriyor:
"Suriye sınırının ötesine saldırmanın cazibesi büyük olacak. Ama Erdoğan'ın vereceği yerinde tepki, yeni anayasada Türkiye Kürtlerinin kültürel özgürlük ve bir tür otonomi isteklerini karşılamak olur. Erdoğan'ın yeni İslamcı hükümeti Kürtlerin şikâyetleri konusunda en ileri adımları atan hükümetti. Ama bu kadarı artık yeterli değil. Arap Baharı Erdoğan için iyi geçiyordu. Şimdi bunu hak edip, etmediğini gösterecek sınav zamanı geldi."